-
Akademi Odullu Ispanyol aktris, model ve dans sanatcisi Penélope Cruz Sánchez'in dogum gunu (28 Nisan 1974)




-
Golden Globe adayligi bulunan Amerikali Aktris Jessica (Marie) Alba'nin dogum gunu (28 Nisan 1981)



-
Booker Odullu Ingiliz roman, deneme, biyografi yazari ve sair Penelope Fitzgerald'in olum yildonumu (28 Nisan 2000)
“Kant dis dunyaya, algilanan dunyaya inanirdi. Onu yalnizca duyularimizla ve deneyimlerimizle tanimamiza karsin, dis dunya vardi, ordaydi. Bu, dedi Fichte, yasli bir adamin zayifligindan baska bir sey degil. Hepimiz dunyanin nasil oldugunu duslemekte ozguruz; onu buyuk olasilikla farkli farkli dusledigimiz icin de, seylerin degismez gercekligine inanmak icin hicbir neden yoktur.” Mavi Cicek

"Kant believed in the external world. Even though it is only known to us through our senses and our own experience, still, it is there. This, Fichte was saying, was nothing but an old man’s weakness. We are all free to imagine what the world is like, and since we probably all imagine it differently, there is no reason at all to believe in the fixed reality of things."
'Evet, orada. Tam orada.'
'Nerede?' diye sordu, onu da sefkate gereksinen, yeni bir nesne olarak gormeye baslayan Frau Rockenthien.
'Iki kizinizi bir cesmenin onunde resmetmek istiyorum; tas basamaklarda otururken –zamanin asindirdigi, yiprattigi taslar. Uzaktan uzaga gorunen bir deniz.'
'Denizden epeyce uzagiz,' dedi Rockenthien kuskuyla 'Uc yuz kilometre kadar. Askeri acidan, bu bizim icin hep bir sorun olacak.'
'Askerlik beni ilgilendirmiyor,' dedi genc ressam. 'Kan dokmek beni ilgilendirmiyor. Peki, deniz bunun disinda size neyi cagristiriyor?'

'Yes, there, exactly there.'
'Where?' asked Frau Rockenthien, who saw him by now as one more object for compassion.
'I should like to paint your two daughters near a fountain - sitting on stone steps - broken, time-worn stone. In the distance, a glimpse of the sea.'
'We are some way from the sea,' said Rockenthien doubtfully. 'I would say about a hundred and eighty miles. Strategically, that will always be one of our problems.
'Strategy does not interest me' said the younger painter. 'Bloodshed does not interest me. Apart from that, what does the sea suggest to you?'
-
Italyan yonetmen, komedyen ve aktor Ciccio Ingrassia'nin olum yildonumu (28 Nisan 2003)

(Fellini’nin Amarcord filminde, Franco Franchi ile birlikte.)

-
"Simdi sen, bir vicdanla dogmus genc bayan, yasaminin bir yerlerinde onu bir deniz kabugu gibi babanin vicdanina yapistirmissin. Buyurken, buyudugunde, yaptigin seyden tamamen habersiz bir sekilde, babani Tanri ile karistirmissin. Onu hic bir zaman bir erkegin yuregini ve bir erkegin kusurlarini, zaaflarini tasiyan bir erkek olarak gormedin - Sen duygusal anlamda sakattin, ona dayaniyor, aradigin yanitlari ondan aliyor ve kendi yanitlarinin mutlaka onun yanitlariyla ortusecegini varsayiyordun." Harper Lee, Tespih Agacinin Golgesinde

"Now you, Miss, born with your own conscience, somewhere along the line fastened it like a barnacle onto your father's. As you grew up, when you were grown, totally unknown to yourself, you confused your father with God. You never saw him as a man with a man's heart, and a man's failings - I'll grant you it may have been hard to see, he makes so few mistakes, but he makes'em like all of us."
-
"Liz Norton, insanin azimli bir kadin olarak tarif edecegi turde biri degildi; yani uzun veya orta vadeli planlar yapmaz, kendini bir amaci gerceklestirmeye adamazdi. Hirsli insanlara atfetdilen ozelliklerden hicbirine sahip degildi. Aci cektiginde insanlar acisini acikca gorurdu ve mutlu oldugunda hissettigi mutluluk bulasiciydi. Kendine bir amac belirleyip ona dogru kararli adimlarla ilerleme becerisine sahip degildi. En azindan, hicbir amac, ona her seyi birakip pesinden gidecek kadar cekici gelmiyordu.'Bir amaca ulasmak' ifadesi, sahsi konular soz konusu oldugunda, ona dar kafalilarin dustugu bir tuzakmis gibi gorunuyordu. Kendisi 'amaca ulasmak' ifadesi yerine 'yasamak' kelimesini koyuyor ve bazen bu kelimenin yanina 'mutluluk' kelimesini ilistiriyordu. Eger irade, William James'in dedigi gibi sosyal zorunluluklarla baglantiliysa ve bu nedenle savasa gitmek, sigarayi birakmaktan daha kolaysa, rahatlikla Liz Norton'un, sigarayi birakmayi savasa gitmekten daha kolay bulan bir kadin oldugu soylenebilirdi." Roberto Bolano, 2666

"Liz Norton, por el contrario, no era lo que comúnmente se llama una mujer con una gran voluntad, es decir no se trazaba planes a medio o largo plazo ni ponía en juego todas sus energías para conseguirlos. Estaba exenta de los atributos de la voluntad. Cuando sufría el dolor fácilmente se traslucía y cuando era feliz la felicidad que experimentaba se volvía contagiosa. Era incapaz de trazar con claridad una meta determinada y de mantener una continuidad en la acción que la llevara a coronar esa meta. Ninguna meta, por lo demás, era lo suficientemente apetecible o deseada como para que ella se comprometiera totalmente con ésta. La expresión 'lograr un fin', aplicada a algo personal, le parecía una trampa llena de mezquindad. A 'lograr un fin' anteponía la palabra 'vivir' y en raras ocasiones la palabra 'felicidad'. Si la voluntad se relaciona con una exigencia social, como creía William James, y por lo tanto es más fácil ir a la guerra que dejar de fumar, de Liz Norton se podía decir que era una mujer a la que le resultaba más fácil dejar de fumar que ir a la guerra."
-
Harper Lee ve Mary Badham (Bulbulu Oldurmek filminin Jean Louise "Scout" Finch karakteri)



-
Amazon, Homecoming’in 2.sezon fragmaninin yayinladi.
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri