Artan

38,72 10 18:10
1,32 10 18:10
156,20 10 18:10
145,20 10 18:10
13.620,00 9.99 18:10
Artan Hisseler

Azalan

30,96 -10 18:10
14,64 -9.96 18:10
585.100,00 -9.85 18:10
28,46 -8.19 18:10
2,79 -7.31 18:10
Azalan Hisseler

İşlem

12.407.378.932,25 18:10
8.790.086.131,88 18:10
6.391.210.512,19 18:10
6.249.460.477,35 18:10
5.938.404.533,40 18:10
Tüm Hisseler
Sayfa 494/953 İlkİlk ... 394444484492493494495496504544594 ... SonSon
Arama sonucu : 8001 madde; 3,945 - 3,952 arası.

Konu: Viop-XX

Hybrid View

Previous Post Previous Post   Next Post Next Post
  1. #1
    Artık kendinizi yenileyin!


    "SIĞIRLAR AYNI YERDE OTLUYORLARDI"

    “Daha yedi yaşlarında babamın çiftliğinde traktörle çift sürüyordum.

    Traktör makine ve donanımlarına olan merakım daha o yaşlarda başlamıştı.

    Öğretmen Okuluyla birlikte, Çınarlı Meslek Lisesi Radyo-Elektronik Eğitimi'nin gece bölümünü bitirdim.

    Öğretmen okulunda öğrenciyken müdürümüz Tevfik Elmas'ın teşvikiyle, tarihte ilk defa Radyo-Elektronik kolunu kurdum.

    19 yaşımda bir dağ köyüne atandığımda, bilgilerimi hayata geçirmeye can atıyordum.

    O yıllarda Grundig marka transistorlu radyolar; dokuz yüz, öğretmen maaşı da dört yüz elli liraydı.

    Yani bir transistorlu radyo, iki öğretmen maaşına, satılıyordu.

    Atılmış radyo kondansatörleri, radyonun kalbidir, onu buldu mu, gerisini yapmak kolaydır! İzmir Çankaya Caddesinde elektronik hurdacıları vardı .

    Hurdacıdan aldığım parçalarla bir radyo otuz liraya mal oluyordu .

    Öğretmenlik yaptığım dağ köyünün, elinden marangozluk da gelen muhtarı İrfan, muhtarlık binasında bana yer verip bir de çalışma masası yaptı.

    İşe koyulup radyo elemanlarını monte ettim.

    En sona hoparlörü kalınca; muhtara, "Tut şu kablonun ucunu, hoparlörün dibine değdir" dedim.

    Değdirdiği gibi oyun havaları patladı!

    Ankara radyosu çalıyordu!

    Muhtar radyoyu kapıp sevinçle dışarı fırladı:

    "Öğretmenimiz radyo icat ettiii" diye bağırarak köy meydanındaki kahvehaneye koştu.

    Köylü merakla kahvehaneye doluşmuştu .

    "Üleen dokuz yüz gaymelik iş, bu muymuş" deyip, dudak bükenler vardı.

    Onlar, "Öğretmenimiz radyo icat etti" dedikçe; ben, "ben icat etmedim, ben imal ettim, sadece" diye uyarsam da; onlar, inatla, "hayır efendim, sen icat ettin" diyorlardı.

    Önce muhtara, sonra da köylülerime radyo yapmaya başladım.

    Muhtar radyolara kutu yapıyor, hoparlör çıkışının deliklerini açıyordu. Kutunun yan tarafındaki kondansatör düğmesinden arama yapılıyor, tam net olmasa da istasyonlar da pekâlâ bulunabiliyordu.

    Kimseden para da almıyordum ama onlar da çeşitli ikramlarla memnuniyetlerini gösteriyorlardı"¦

    Radyoya kavuşmaktan dolayı herkes çok mutluydu.

    * * *

    Bir gün, bizim Uzun Memet, radyosunu ağaca asmış; bir yandan müzik dinler diğer yandan tarlasını sürerken; devriyede olan jandarma başçavuşu radyoyu görüyor.

    - Nedir ülen bu?

    - Radyo başefendi.

    - Böyle radyo mu olur ülen?

    - Öğretmenimiz icat etti.

    - Neee, kaçak radyo yapmış haaa" Tut onbaşı , tut tutanağı!

    Hemen oracıkta tutanak tutuluyor, tutulan tutanak kaymakamlık makamına iletiliyor.

    O yıllarda öğretmenlerin, milletvekili gibi dokunulmazlığı vardı. Jandarma ya da polis karakoluna çağırılamazlardı. Milli Eğitim Müdürü ifade alır, gerektiğinde savcılığa sevk ederdi.

    Milli Eğitim Müdürümüz Ahmet Bey, "öğretmenimiz bana bir uğrayabilir mi" diyecek kadar kibardı.

    Yine öyle demiş.

    Yanına vardım.

    "Ne yaptın be öğretmenimâ" dedi.

    Yanıt vermedim.

    "Durduk yere niye başını derde sokarsın?" dedi.

    Yine yanıt vermedi"¦

    Beni alıp kaymakama çıkardı ve "O muhteşem mucit bu efendim!" dedi.

    Kaymakam da suçumu yüzüme tebliğ etti.

    Radyoların yıllık vergisi vardı ve vergi kaçakçılığı nedeniyle radyo başına para cezası kesiliyordu.

    İzinsiz radyo imal etmek de casusluk gibi bir şeydi ve sonu hapis cezasıydı.

    Savcılığa sevk etmemek için; önce takdir edip, sonra bir sürgün cezası ile işi kapatarak, Ödemiş Bozdağlardaki Kızılkeçili Köyü'ne sürgün ettiler beni"

    Soruşturma kapanmış ama yurdumun geri kalmışlığının yaraları kapanmamıştı.

    Bahar aylarında Bozdağlar'a geldim; İsviçre gibi bir yer!

    Karakeçili Köyü, Bozdağların tepesindeki son köy, buradan öteye sürülecek yer yok!

    Köyü gezerken, içinde alabalıkların oynaştığı, dere boyunda terk edilmiş üç su değirmeni gördüm.

    Elektriklisi çıkınca, bunların pabucu dama atılmış!

    Birinde bir su var; insana çarpsa parçalar ama ne yazık ki boşa akıyor!

    O yıllarda hiç bir köyde elektrik yok.

    Hafta sonunu dar ettim.

    İzmir Sanayi Bölgesinde Manisalı Ahmet Tütüncüoğlu!nu buldum. Derdimi anlatınca yardımcı olup, jeneratör için gerekli parçaları bulmamı sağladı.

    Alternatör, voltaj aralığı sağlayan kolektör ve kondüktör, jeneratörün miline monte edilecek kayış ve tribün kanatlarını kaynak yapacağım değirmen çarkı.

    Ahmet Bey, o iyi yürekli insan, hepsini köyüme kadar kendi cipi ile getirdi.

    Bir kaç günde montajı tamamladım.

    Köy kahvesine, okuluma, camiye ve köy meydanına kılavuz aydınlatma için kablolar çektim. Açılış için akşam karanlığını seçtim.

    Köylü merakla toplanmış bakarken, suyun kapağını açınca, ortalık gündüz gibi aydınlık oldu. Suyun gücü, neredeyse on beş köyü aydınlatacak elektriği üretebilirdi.

    Köylü sevinçten çığlık atıyordu.

    Köylülere, "sakın ola ki hiç kimseye, bunu, öğretmenimiz icat etti gibi şeyler söylemeyin; başıma iş açarsınız" diye sıkı sıkı tembih ettim.

    O gece devreyi hiç kapatmadım, nasıl olsa bedavaydı!

    Sabaha kadar efeler zeybek oynadı

    Kimi duayla, kimileri rakı içerek karanlıktan kurtuluşu kutladı.

    Mutluluğumuz iki gün sürdü.

    İki gün sonra basıldık. İlçe jandarması tüm köyü basmıştı.

    "Emir aldık, sökün bunları yoksa fena olur" dediler.

    Söktük.

    Kasabaya indim ve "Sizin mevzuatınıza da, palavra eğitiminize de...." diyerek istifamı verdim

    Oradan denizlere açıldım.

    Önce telsiz ve güverte vardiya zabitliği, ardından süper tanker süvariliği..

    Tüm dünyayı dolaştım.

    Yıllar sonra memlekete döndüğümde gördüm ki; değişen hiçbir şey yok.

    Sığırlar yine aynı yerde otluyorlardı .

    Öğretmen NEDİM ÇAKMAK

    Artık bırakın şu kavgaları birbiriniz aşağılamaları.

  2. Sığırların en azından eti yeniyir leş lerin etini yiyene kadar sığır eti yerim

  3. #3


    sözde ustalık döneminin bir anında söylenmiş sözler..


    normalde

    çıraklık>> kalfalık >> ustalık

    diye ilerlerken daha iyiye gitmesi lazımdı ama olmamış
    It is not because things are difficult that we do not dare, it is because we do not dare that they are difficult. (Seneca)

  4. #4
     Alıntı Originally Posted by discretus Yazıyı Oku

    sözde ustalık döneminin bir anında söylenmiş sözler..


    normalde

    çıraklık>> kalfalık >> ustalık

    diye ilerlerken daha iyiye gitmesi lazımdı ama olmamış
    Hayatında tulumbadan su çekmemiş, sadece rakıyla kafa çekmiş, rakıyı şaşal su ile sulandıran insanlar, tulumbadan nasıl su çekileceği BİLMEZLER. ANLAMAZLAR. Yarım tas su koy pompala bak nasıl su geliyor.

    Bir de bunlar ayıkken ayrı bayıkken farklı konuşur.

    Seni kastetmiyorum. Bilmeyenlere söylüyorum.

  5. #5
     Alıntı Originally Posted by VIOPCU Yazıyı Oku
    Hayatında tulumbadan su çekmemiş, sadece rakıyla kafa çekmiş, rakıyı şaşal su ile sulandıran insanlar, tulumbadan nasıl su çekileceği BİLMEZLER. ANLAMAZLAR. Yarım tas su koy pompala bak nasıl su geliyor.

    Bir de bunlar ayıkken ayrı bayıkken farklı konuşur.
    bu zavallı halinin sorumlusu ben değilim.. bu kadar hırpalama kendini..sorumlular iktidarda ülkenin bu perişan durumundan onlar sorumlular..kendisi itiraf etmiş tulumbada su yok diye.. trollük yapma ülkene bir faydan olsun..
    It is not because things are difficult that we do not dare, it is because we do not dare that they are difficult. (Seneca)

  6. #6
     Alıntı Originally Posted by discretus Yazıyı Oku
    bu zavallı halinin sorumlusu ben değilim.. bu kadar hırpalama kendini..sorumlular iktidarda ülkenin bu perişan durumundan onlar sorumlular.. trollük yapma ülkene bir faydan olsun..
    Ben sen olduğunu söylemedim ki. Benim varlığım ne sensin ne bu hükümet ne de bir başkası. Anladım ki perişansın ve borsada para kaybetmişsin. Kapalı ele bir şey verilmez. Beynini ve ufkunu açık tut. İnan ki başarılı olasın. Sana cevap vermek bana yakışmaz. Sana cevap vermeyeceğim. Ben borsayla ilgili konuşmayı yeğlerim.

  7. #7
     Alıntı Originally Posted by VIOPCU Yazıyı Oku
    Ben sen olduğunu söylemedim ki. Benim varlığım ne sensin ne bu hükümet ne de bir başkası. Anladım ki perişansın ve borsada para kaybetmişsin. Kapalı ele bir şey verilmez. Beynini ve ufkunu açık tut. İnan ki başarılı olasın. Sana cevap vermek bana yakışmaz. Sana cevap vermeyeceğim.
    hahaaahha.. whatever.. komedi cevaplarını yazmaman iyi olur evet.. borsada herkes para kaybetmiştir.. kaybetmedim diyen yalan söylüyordur.. böyle konular üzerinden arguman geliştirmen üzücü..borsayı bilmediğini gösterir..
    It is not because things are difficult that we do not dare, it is because we do not dare that they are difficult. (Seneca)

  8. #8
    geçenlerde 80 yaşında makine mühendisi olduğunu iddia ettiğini eden biriyle tanıştım.
    adam 3 dakika aralıklarla reis ne büyük adam abd ye yardım ediyor diye tekrarlıyor.
    ne konuşursanız konuşun üç dakika sonra bu konuşma devreye giriyor.
    anladım ki ülke de trol kodlaması var.
    kızmayın beyin gitmiş
    kod devreye girmiş.
    ben insanlığın basit temel taşıyım.
    beni yıkan kendi saltanatını yıkar.(şahanşahna)

Sayfa 494/953 İlkİlk ... 394444484492493494495496504544594 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •