-
Israilli roman yazari, gazeteci ve yazar Amos Oz’un dogum gunu ( 4 Mayis 1939 )
" En kotu yazgi unutulmak degil, tam olarak ifade etmek gerekirse, en kotusu solup gitmek. Istek, ozlemler, anilar, bedensel arzular, bilme ve ogrenme istegi, tutku, hosnutluk, comertlik -her sey zamanla soluyor. Daglarda ruzgar nasil diniyorsa, ruh da oyle yok oluyor. Dogrusu, yillar gectikce aci bile azaliyor sanki, ancak su var ki, aciyla birlikte, diger yasam belirtileri de gucunu yitiriyor. Basit, sessiz, asal seyler, her cocugun heyecan ve merakla karsi karsiya geldigi seyler; mevsimlerin birbirini izlemesi, bir kedi yavrusunun bahcede kosup ziplamasi, bir kapinin menteseleri uzerinde ileri geri sallanmasi, bitkilerin dongusel yasami, buyuyen meyveler, fisildayan camlar, terastaki bir karinca dizisi, vadilerdeki ve yamaclardaki isik oyunlari, ayin solgunlugu ve halesi, sabahin erken saatlerinde ciy damlaciklariyla yuklu orumcek aglari, soluk alip verme, konusma mucizesi, gunbatimindaki alacakaranlik, suyun kaynamasi ve donmasi, oglen gunesinin ufacik bir cam parcasindan piril piril yansimasi, bir zamanlar bizim olup da sonra yitirdigimiz buna benzer bircok asal sey. Hicbir zaman tekrar kavusamamak uzere yitirdigim seyler. Veya daha da kotusu, seyrek olarak geri donup uzaktan hafifce isildayacaklar, ama o ilk heyecan sonsuza dek kaybolmus olacak. Her sey donuklasti ve eridi gitti. Yasamin kendisi giderek tozlu ve kirli olmaya basladi. "

“ The most wretched fate was not to be forgotten but, precisely, to fade away. Will, longings, memories, carnal desires, curiosity, passion, gladness, generosity — everything gradually faded. As the wind died in the mountains, so the spirit too expired. Indeed, even pain decreased somewhat with the passage of the years, but then, together with pain, other signs of life also declined. The simple, silent, primal things, those things that every child greeted with excitement and wonderment, such as die succession of the seasons, a kitten scampering in the yard, a door swiveling on its hinges, the life cycle of plants, swelling fruit, whispering pines, a column of ants on the veranda, the play of light on the valleys and the hillsides, the pallor of the moon and its halo, spiders' webs laden with dewdrops in the early morning, the miracles of breathing, speech, twilight, water boiling and water freezing, the glitter of the midday sun on a any sliver of glass, so many primal things that we once had but have lost. Things never to return. Or, worse, they will return rarely, glimmering in the distance, while the original excitement will have vanished forever. And everything is dimmed and dissolved. Life itself is gradually growing dusty and grubby. ”
-
Amerikali doktor ve roman yazari Robert Brian " Robin " Cook'un dogum gunu ( 4 Mayis 1940 )
" Laurie, adamin duygusal mesafesinin neden oldugu ofke ve husranin uzun sure once ustesinden geldigi icin, ona karsi kotu hisler beslemiyordu. Sonunda olgunlastiginda, bunun kendisinin degil, onun sorunu oldugunun farkina varmisti. Sanki adam, baska birinin babasi gibiydi. " Belirleyici

" Laurie didn't harbor any ill feelings toward the man, since she had long ago overcome her anger and frustration about his emotional distance. Her eventual maturation had made her realize that it was his problem, not hers. At the same time, there was no sense of love. It was as if he were someone else's father. "
16 Subat 1988
" Bulasici bakteriler sanki bir kanalizasyon borusundan fiskiriyormus gibi gelmisti. Bir anda cubuk bicimli milyonlarca mikroorganizma yumurtalik kanallarinin boslugunu doldurdu. Bunlar mukozanin kadifemsi kivrimlari arasina yerleserek epey bol olan besinleri alip kendi pis diskilarini salmaya basladilar. "

February 16, 1988
" The infecting bacteria came in a swift gush as if flushed from a sewer. In an instant, several million slender, rod-shaped microorganisms filled the lumen of the fallopian tubes. Most were grouped in small, tight clumps. They settled against the velvety convolutions of the mucosa, nestling in the warm, fertile valleys, absorbing the abundant nutrients and expelling their own foul excretions. "
" Cok azimlidir. Hayatimda tanıdigim en azimli insan oldugunu soyleyebilirim. Eger bir sey bulduysa asla vazgecmeyecektir.Cehennem buz tutana kadar buldugu ipucunu takip eder.Bana inan. "

" She's the most tenacious person I've ever met. If she found something, she wouldn't give up. She'd pursue it until hell froze over. Trust me on that. "
-
Amerikali aktor Richard Dale Jenkins'in dogum gunu ( 4 Mayis 1947 )
-
Ingiliz yazar Graham Colin Swift'in dogum gunu ( 4 Mayis 1949 )
" Sadece hayvanlar tumuyle burada ve simdi yasarlar. Bellegi de tarihi de tanimayan tek sey dogadir. Ama insan- izninizle size bir tanim vereyim- hikaye anlatan hayvandir. Nereye gitse arkasinda kaotik bir dumen suyu, bir bosluk degil, hikayelerin samandiralarini ve isaretlerini birakir. Hikaye anlatmaya, uydurmaya devam etmesi gerekir. Hikaye varsa sorun yoktur. Son dakikalarinda bile, olumcul bir dususun o bir saniyesinde bile- ya da tam bogulmak uzereyken- butun hayat hikayenizin bir film seridi gibi gozunuzun onunden gectigi soylenir. "

“ Only animals live entirely in the Here and Now. Only nature knows neither memory nor history. But man - let me offer you a definition - is the storytelling animal. Wherever he goes he wants to leave behind not a chaotic wake, not an empty space, but the comforting marker-buoys and trail-signs of stories. He has to go on telling stories. He has to keep on making them up. As long as there's a story, it's all right. Even in his last moments, it's said, in the split second of a fatal fall - or when he's about to drown - he sees, passing rapidly before him, the story of his whole life. ”
-
Amerikali roman, oyku yazari ve gazeteci Ernest Hemingway,Yasli Adam ve Deniz romaniyla kazandgi aciklanan Pulitzer Odulunu'nu 4 Mayis 1953 tarihinde aldi.
' Hem bu hatiri sayilir bir gunahtir bence. Aklina gunahi getirmenin sirasi mi simdi? Gunahi anmadan dusunecek bunca dert var. Hem ben ondan bir sey anlamam ki. Gunahin ne oldugunu anlamam, ona pek inanmam da. Belki balik tutmak da gunahtir. Gecimimi saglamak, baskalarini doyurmak icin yaptigim halde bu isin gunah oldugunu saniyorum.Ama o zaman her sey gunah sayilirdi. Gunahi munahi dusunmenin sirasi degil simdi. Bunun icin cok gec kaldik, hem millet bununla doyuruyor karnini. Baskasi dusunsun, bir ben mi kaldim aklini yoracak? Balik nasil balik olarak yaratiliyorsa, sen de balikci olmak icin yaratilmissin. ''

" It is silly not to hope, he thought. Besides I believe it is a sin. Do not think about sin, he thought. There are enough problems now without sin. Also I have no understanding of it. I have no understanding of it and I am not sure that I believe in it. Perhaps it was a sin to kill the fish. I suppose it was even though I did it to keep me alive and feed many people. But then everything is a sin. Do not think about sin. It is much too late for that and there are people who are paid to do it. Let them think about it. You were born to be a fisherman as the fish was born to be a fish. "

" È stupido non sperare, pensò. E credo che sia peccato. Non pensare ai peccati, pensò. Ci sono abbastanza problemi adesso, senza i peccati. E poi non riesco a capirli. Non riesco a capirli e non sono certo di credervi. Forse è stato un peccato uccidere il pesce. Credo proprio che sia così, anche se l'ho fatto per vivere e per nutrire molta gente. Ma allora tutto è un peccato. Non pensare ai peccati. È troppo tardi per pensarci e c'è chi è pagato apposta per farlo. Lascia che ci pensino loro. Tu sei nato per fare il pescatore e il pesce è nato per fare il pesce. "
-
Amerikali roman, oyku, deneme yazari, sair ve gazeteci David Guterson'in dogum gunu ( 4 Mayis 1956 )

" Kaybetmek, bin kisinin olup yalnizca kahramanin hayatta kaldigi bir filmi izlerken, sahneden silinenlerden biri oldugunuzu bilmek gibidir. " Oteki

" Hayatin bu karanlik yaninin oldugunu yadsimak, kisin sogugunu yanlizca gecici bir yanilsama olarak, uzun, sicak, hos yazlarin daha yuksek ' gercekligine ' giden yolda bir durak gibi gormeye benzerdi . Ne var ki, yaz sonucta kisin eriyen karindan daha cok gercek degildi. " Agaclarin Ustune Kar Yagiyordu

" To deny that there was this dark side to life would be like pretending that the cold of winter was somehow only a temporary illusion, a way station on the way to the higher 'reality' of long, warm, pleasant summers. But summer, it turned out, was no more real than the snow that melted in wintertime. "
-
Alman yazar Erich Scheurmann'in olum yildonumu ( 4 Mayis 1957 )
" ...bilin ki para kimseyi ne daha mutlu ne de daha neseli yapar. Yaptigi tek sey, insanin yuregini kotu bir karisikliga suruklemektir. Parayla hic kimseye yardim edemezsiniz; onu daha mutlu, daha guclu ve neseli kilamazsiniz. Bu yuvarlak metali ve agir kagitlari en buyuk dusmaniniz olarak gorun ve ondan nefret edin. " Gogu Delen Adam

" ...wißt, daß ich dieWahrheit spreche, wenn ich euch sage, daß das Geld nie froher und glücklicher macht, wohl aber das Herz und denganzen Menschen in arge Wirrnis bringt, daß man mit Geld nie einem Menschen wirklich helfen, ihn froher, stärker undglücklicher machen kann — so werdet ihr das runde Metall und schwere Papier hassen als euern schwersten Feind. "
" Papalagi, Tanrinin buyruklarina kulaklarini tikayip yerine kendi yasalarini getirdigi icin Tanri da onun mulklerinin ustune bir suru dusman salar.Onun 'Benim'ini bozsun diye yagmuru ve sicakligi, yasliligi, ufalanmayi ve curumeyi gonderir.Hazinelerinin ustune atesin gucunu ve firtinalari yollar. Ama hepsinin otesinde Papalagi'nin ruhuna korkuyu yerlestirir. Ele gecirdigi seylerin korkusudur bu. Papalagi'nin uykusu hicbir zaman derinlesemez.Gunduz topladiklari gece ucup gitmesin diye uyanik olmasi gerekir cunku. "

" Weil der Papalagi das Gebot Gottes nicht hört und sich seine eigenen Gesetze macht, schickt ihm Gott viele Feinde seines Eigentums. Er schickt ihm die Nässe und Hitze, sein Mein zu zerstören, das Altwerden und Zerbröckeln und Faulen. Er gibt auch dem Feuer Macht über seine Schätze und dem Sturm. Vor allem aber legt er in die Seele des Papalagi die Furcht. Das Angsthaben um das, was er sich genommen hat. Des Papalagi Schlaf ist nie ganz tief, denn er muß wach sein, damit ihm zur Nacht nicht fortgetragen wird, was er selber am Tage zusammengetragen hat. "
-
Franco Migliacci ve Domenico Modugno'nun kaleme aldigi, Modugno'nun seslendirdigi Nel blu dipinto di blu sarkisi 4 Mayis 1959'da Grammy Yilin Sarkisi Odulu ve Grammy Yilin Kaydi Odulu'nu kazandi.

Ama butun dusler safakta kayboluverir cunku
ay batarken yaninda goturur onlari.
Ama ben devam ediyorum hayal etmeye senin guzel gozlerinde
onlar ki gok gibi mavi yildizlarla bezeli.
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri