-
Amerikali ressam Martin Johnson Heade'in olum yildonumu ( 4 Eylul 1904 )
Approaching Thunder Storm, 1859

Cattleya Orchid and Three Brazilian Hummingbirds, 1871
-
Amerikali yazar Richard Nathaniel Wright’in dogum yildonum ( 4 Eylul 1908 )

“ Aksamlari odamda kitap okurken komsu mutfaklardan birinde kizaran etin kokusu burnuma gelir, insan diledigi kadar et bulursa ne hisseder, onu cikarmaya calisirdim. Dusuncelerime yol verir, her yemekte et yiyen bir ailenin cocugu oldugumu kurar, sonra bu bos hayallerden bezip ayaga kalkar, bana aci cektiren kokuyu duymamak icin pencereyi kapardim. ”

“ Of an evening I would sit in my room reading, and suddenly I would become aware of the smelling meat frying in a neighbor’s kitchen and I would wonder what it was like to eat as much meat as one wanted. My mind would drift into a fantasy and I would imagine myself a son in a family that had meat on the table at each meal; then I would become disgruntled with my futile daydreams and would rise and shut the window to bar the torturing scent of meat. ”
-
Mustafa Kemal Ataturk, 4 Eylul 1919’da Sivas Kongresi'ni acilisini yapti. / Mustafa Kemal Ataturk, futuro presidente della Repubblica di Turchia, posa con altri partecipanti al Congresso di Sivas. Sivas, 4 settembre 1919. / Mustafa Kemal Ataturk, who founded the Republic of Turkey, gathers a congress in Sivas to make decisions as to the future of Anatolia and Thrace.

" Genclikle iftihar ediyorum ve genclige guveniyorum. Biz azinlikta kalsak dahi mandayi kabul etmeyecegiz. Parolamiz tek ve degismez: ' Ya istiklal ya olum.' "

" I am proud of youth and trusting in youth. We shall not accept the mandate, even if we remain in the minority. Our motto is uniqe and unchanging; ' either independence or death. ' / J’ai confiance dans la jeunesse de mon pays et je suis fier d’elle. Même si nous étions minoritaires, jamais nous n’accepterions un mandat étranger. Notre cause est la même, notre combat n’a pas changé, le mot d’ordre non plus : ' Soit l’Indépendance, soit la mort ! ' " Les Congrès National de Sivas, 4 septembre 1919
-
Polonyali sembolist ressam Wilhelm Kotarbinski'nin olum yildonumu (4 Eylul 1921)
The Nile Mist, 19th century

Cleopatra, 19th century
-
Dogaustu kurgu ve tarihi cocuk romanlarinda uzmanlasmis Ingiliz yazar Joan ( Delano ) Aiken’in dogum yildonumu ( 4 Eylul 1924 )

“ Bir zamanlar, issiz bir sahilde bir balikci yasarmis. Her gun kucuk kayigiyla denize acilip balik yakalar, her aksam da bu baliklari pisirip karnini doyururmus. Gunleri boyle gecermis. Sonunda dayanamayip kendi kendine, ‘ Havadaki kuslarin ve denizdeki baliklarin bile hayati benimkinden daha iyi, cunku onlarin esleri var, ’ demis. ‘ Bana daha rahat bir hayat vermesi icin Safak Kizi Zora’ya dua edecegim. ’ ” Denizin Dibindeki Krallik

“ Once a fisherman lived on the lonely shore. Every day he went out to sea in his little boat and caught fish; every night he cooked and ate the fish; so he lived. At last he said to himself, ‘ Even the birds of the air and the fish of the sea have a better life than I, for at least they have companions. I will pray to Zora-djevojka, the Dawn Maiden, to bring some comfort into my life. ’ ”
“ Boylece Emma'ya biri kirmizi, biri mavi ve biri de gri, uc tane elbise verdi.
‘ Elbiselerin yaninda, ‘dedi peri, ‘sana oynaman icin bir de kedi yavrusu verecegim. ’
Kedi yavrusunun adi Sam'di ; yesil gozlu, siyah bir kediydi. Emma ona ilk goruste bayildi, cunku kucucuk, yumusacik ve kipir kipirdi.
Daha sonra peri, hoscakal, deyip bastonuna abana abana agir agir uzaklasti. Lou Teyze eve gelip elbiseleri gorunce cok memnun oldu. Kirmizi ve mavi olanlari kesip Emma icin yeni elbiseler dikti. Elbiseler cok hos. ” Yagmur Damlalarindan Kolye

“ So the fairy gave Emma three dresses, one red, one blue, and one gray.
‘ And as well as the dresses,’ she said, ‘I will give you a kitten to play with. ’
The kitten was called Sam, and he was black, with green eyes. Emma loved him at once because he was so small and soft and bouncy.
Then the fairy said good-bye and walked slowly away with her stick. Aunt Lou was very pleased when she came home and saw the dresses. She cut up the red one and the blue one and made new dresses for Emma. They looked lovely. ”
-
Amerikali roman yazari ( Asa Earl Carter ) Forrest Carter'in dogum yildonumu ( 4 Eylul 1925 )

“ Buyukanne dedi ki: ‘ Ruh akli butun diger kaslar gibidir. Kullandigin zaman buyur ve guclenir. Boyle olabilmesinin tek yolu onu anlamak icin kullanmaktir. Ama beden aklinla acgozlu ve benzeri olmaktan kurtulana kadar ona kapiyi acamazsin. Actigin zaman anlayis gelistirmeye baslar ve ne kadar anlamaya calirsirsan, ruh akli o kadar buyur. ’
‘ Dogal olarak. ’ dedi, ‘ Anlayis ile sevgi ayni seydir; insanlarin anlamadiklari seyleri severmis gibi gorunmeye calisarak cok fazla arka plana atmalarini disinda. Ki bu da yapilamaz. ’
Buyukanne dedi ki: ‘ Ruh akli o kadar buyuk ve guclu olabilir ki sonunda butun gecmis beden yasamlarin hakkinda her seyi bilir ve artik hic mi hic beden olumu olmayacak bir yere gelirsin... ’ ”

“ Granma said ‘ that the spirit mind was like any other muscle. If you used it it got bigger and stronger. She said the only way it could get that way was using it to understand, but you couldn't open the door to it until you quit being greedy and such with your body mind. Then understanding commenced to take up, and the more you tried to understand, the bigger it got. ’
‘ Natural, ’ she said, ‘ understanding and love was the same thing; except folks went at it back'ards too many times, trying to pretend they loved things when they didn't understand them. Which can't be done. ’
Granma said ‘your spirit mind could get so big and powerful that you would eventually know all about your past body lives and would get to where you could come out with no body death at all… “
Benimle yurumek ister misin Sogut John ? Fazla uzaga degil;
Bir ya da iki yil, zamaninin sonunda konusmayacagiz
Yillarin aciligini da anlatmayacagiz.
Belki gulecegiz bazen; ya da gozyaslarinin nedenini bulacagiz;
Ya da kaybolmus bir seyi ikimizde arayacagiz.
Benimle konusmak ister misin, Sogut John ? Fazla uzun degil;
Dunyadaki uzunlugunla olculmus bir an.
Bir iki kez bakisacagiz; her ikimizde bilecegiz
Ve duyguyu anlayacagiz; bu yuzden gittigimiz zaman
digerinin degerine kandas oldugumuzun rahatligini alacagiz.
Gitmeni ertele Sogut John.Yalnizca benim icin.
Oyalanmak, ayrilan bizi rahatlatir ve guven tazeler.
Anilar hizlanmis gozyaslarini yavaslatmaya yardim eder.
Daha sonra seni hatirlayarak;
Ve hafifletir yuregin huznunu biraz.

Will Ye Walk With Me, Willow John ?
Will ye walk with me, Willow John? Not far;
A year or two, at ending of your time.
We'll not talk. Nor tell the bitter of the years.
Maybe laugh, occasional; or find a cause for tears;
Or something lost, could be, we both might find.
Will ye set a spell with me, Willow John? Not long;
A minute, measured by your length on earth.
We'll pass a look or two; we both will know
And understand the feelings; so when we go
We'll take comfort that we kin the other's worth.
Will ye at our leaving, Willow John ? Just for me.
Lingering reassures and comforts us who part.
Memories of it help to slow the quickened tears.
With recalling of you, in the later years;
And soften, some, the haunting of the heart.
-
Avusturyali filozof ve toplum elestirmeni Ivan Dominic Illich’in dogum yildonumu ( 4 Eylul 1926 )

“ Su kesin bir sekilde acikca ortaya konulmalidir: Bir cocuk, esit nitelikte okul egitimi hakkina sahip olmakla zengin bir cocugun konumunu nadiren elde edebilir. Ayni okula, ayni yasta baslasalar bile fakir cocuklar, orta sinif cocuklar icin pekala mumkun olan egitim olanaklarinin cogundan mahrumdurlar. Bu avantajlar evdeki sohbetlerden ve kitaplardan, cocugun hoslanacagi tatil gezilerine ve hem okulda hem de okul disinda yer alabilecegi farkli ilgi alanlarina dek uzanmaktadir. Daha fakir cocuklar, gelisim ve egitim amaciyla okula bagimli kaldiklari surece, genellikle digerlerinden geri kalacaktir. Fakirlerin, iddia edilen dengesizlikleri gidermek icin sertifika almaya degil, ogrenme edimlerini gerceklestirmelerini mumkun kilacak yardimlara ihtiyaclari vardir. ”

“Es sollte doch wohl klar sein, daß selbst dann, wenn es Schulen von gleicher Qualität gäbe, ein armes Kind es einem reichen nur selten gleichtun kann. Selbst wenn sie gleiche Schulen besuchen und im gleichen Alter anfangen, fehlen den armen Kindern doch die meisten Bildungsmöglichkeiten, die dem Kind aus bürgerlichem Hause ganz selbstverständlich zur Verfügung stehen. Diese Vorteile reichen von Gesprächen und Büchern im Elternhaus bis zu Ferienreisen und einem ändern Selbstgefühl; sie gelten für das Kind, das ihrer teilhaftig wird, innerhalb wie außerhalb der Schule. Deshalb wird der ärmere Schüler durchweg zurückbleiben, solange er für sein Wissen oder für sein Weiterkommen auf die Schule angewiesen ist. Die Armen brauchen Mittel, damit sie lernen können, nicht damit ihnen die Behandlung ihrer angeblich unverhältnismäßig großen Unvollkommenheit attestiert wird.”
“ Bugun Amerika Birlesik Devletleri’nde siyahlar ve gocmenler, iki nesil once asla dusunulemeyecek ve Ucuncu Dunya insanlarinin pek coguna tuhaf gelecek profesyonel bir onay icin can atmaktadirlar. Ornegin, on yedi yasina gelinceye kadar okulu asan cocuklarinin okula tekrar kabul edilmesi icin, isinden kaytaran bir kayit memuruna ya da hastanede gunlugu dunyadaki pek cok insanin uc aylik geliri olan altmis dolarlik bir yatagi kendilerine tahsisi icin bir doktora bel baglayabilmektedirler. Fakat bu koruma, fakirleri bu tur muameleye daha cok bagimli kilmakta; islerini, kendi tecrubeleri ve icinde bulunduklari toplumsal kesimdeki olanaklar cercevesinde duzenlemelerini giderek imkansiz hale getirmektedir. ”

“ In den USA können heute Schwarze und sogar Landstreicher auf ein Maß von Unterstützung rechnen, das noch vor zwei Menschenaltern undenkbar gewesen wäre und den meisten Menschen in der Dritten Welt grotesk vorkommt. So können Arme in den USA darauf rechnen, daß ein Jugendpfleger ihre die Schule schwänzenden Kinder in die Schule zurückbringt, bis sie siebzehn werden; oder daß ein Arzt sie in ein Krankenhausbett einweist, das täglich 60 Dollar kostet, was dem dreifachen Monatseinkommen der meisten Menschen auf der Welt entspricht. Solche Fürsorge macht sie aber nur noch abhängiger von weiteren Hilfeleistungen und beraubt sie mehr und mehr der Möglichkeit, ihr Leben gemäß ihren eigenen Erfahrungen und Möglichkeiten in ihrem Gemeinwesen einzurichten. ”
-
Italyan ressam Gennaro Pardo’nun olum yildonumu ( 4 Eylul 1927 )
Le colonne rialzate del tempio C di Selinunte, XX secolo

L'Heraion di Selinunte, XX secolo
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri