-
Ingiliz rock sarkicisi ce soz yazari Rod Stewart’in dogum gunu (10 Ocak 1945)

-
1930 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Amerikali roman, kisa oyku ve oyun yazari (Harry) Sinclair Lewis’in olum yildonumu (10 Ocak 1951)
"Dunyada heyecanlarin hicbiri, ne savasin serefi, ne dinin tantanasi, ne tac, ne taht, ne saray ne sancak, hicbiri erkeklerle kadinlar arasindaki ask kadar heyecanli olamaz."

“None of the spectacles of the world, not the pride of war nor the pomp of religion nor thrones and towers and banners, was so exalted or so tragic as that love between men and women which had been greeted always with trivial welcome or with shameful jesting.”
“Bu kavgalar kari-koca kavgalaridir; tanktan toptan daha yakip yikici, daha sacmadir. Bu savaslarda sevgi en kotu arkadan vurucudur, karsindakini yenmek de en aci yenilme.”

“Which are the wars of matrimony, more destructive and senseless than tanks and cannon, wars in which affection is the worst traitor and the most ignoble defeat is victory.”
-
James Stewart, Charlton Heston ve Betty Hutton’in rol aldigi romantik drama Harikalar Sirki (The Greatest Show on Earth), 10 Ocak 1952’de New York’ta gosterime girdi.



-
Cezayirli yazar Yasmina Khadra’nin dogum gunu ( 10 Ocak 1955)
“Bildigimizi saniyoruz. O yuzden tedbiri elden birakiyor ve her sey yolundaymis gibi davraniyoruz. Zamanla, olaylara gereken onemi vermiyoruz. Kendimizi guvende hissediyoruz. Daha ne isteriz ki? Hayat da sans da bize gulumsuyor, seviyoruz ve seviliyoruz. Hayallerimizi gercekleştirebiliyoruz. Her sey mukemmel... Sonra sessiz sedasiz, gok kubbe ustumuze cokuyor. Ancak oldugumuz zaman farkina variyoruz ki hayat, butun hayatimiz -inisleri, cikislari, huzunleri mutluluklari, yeminleri ve basarısizliklari- bir orumcek agi kadar ince ve gorunmez bir ipe bagli. Aniden en kucuk bir gurultu bizi urkutuyor ve hicbir seye inanmak istemiyoruz. Butun istedigimiz, gozlerimizi kapatmak ve hicbir şey dusunmemek.” Saldiri

“You think you know. Then you lower your guard and act as though everything's just great. With the passage of time, you stop paying as much attention to things as you should. You're confident. What more can you do? Life is smiling on you. So is luck. You can afford your dreams. Everything's fine, everything blesses you...and then, without warning, the sky falls in on your head. And once you're flat on your back, you realize that your life, your whole life - with its ups and downs, its pains and pleasures, its promises and failures, hangs and has always hung by a thread as flimsy and imperceptible as the threads in a spider's web. Suddenly, the slightest sound terrifies you, and no longer feel like believing in anything whatsoever. All you want to do is close your eyes and think no more”
“Her zaman denize bakmalisin. O, bize yalan soylemeyi bilmeyen bir ayna gibidir. Ben arkama hic bakmamayi boyle ogrendim. Onceleri omzumun üzerinden arkama dogru goz attigimda, huzunlerimi ve sevinclerimi hic dokunulmamis halde buluyordum. Hayattan zevk almama engel oluyorlardi, anliyor musun? Kullerimden yeniden dogma sansimi ziyan ediyorlardi.”

"One should always look at the sea. It's a mirror that can't lie. Among other things, looking at it has taught me to stop looking behind me. Before, every time I looked over my shoulder, I found my old sorrows and my old ghosts, still intact. They were preventing me from regaining my taste for living. Do you understand what I mean? They were spoiling my chances of rising from my ashes."
-
Ispanyol Dili Kraliyet Akademisi asil Uyesi ve Ispanyol yazar Antonio Muñoz Molina’nin dogum gunu (10 Ocak 1956)
"Kimse kim oldugunu bilmez. Tek basina yolculuk ediyorsan ya da seni kimsenin tanımadigi bir sehrin sokaklarinda dolasiyorsan hic kimsesindir, kimse senin sikintinin ve istasyon kahvesine bakisindaki gerginliginin nedenini anlayamaz."

“Si viajas solo en un tren o caminas por una calle de una ciudad en la que nadie te conoce no eres nadie: nadie puede averiguar tu angustia” porque “la parte más onerosa de nuestra identidad se sostiene sobre lo que los demás saben o piensan de nosotros.”

“No one knows who he is. If you travel alone on a train or walk along the street of a city in which no one knows you, you are no one; no one can be sure of your anguish or of the source of your nervousness as you wait in the station café.”
-
1945 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Silili sair Gabriela Mistral’in (Lucila de María del Perpetuo Socorro Godoy Alcayaga) olum yildonumu (10 Ocak 1957)

Ciplak yatiyor gece
dagla deniz arasinda.
Ama besik sallayan ben
yalniz değilim!
Ciplak uzaniyor gok
ve dusuyor ay denize.
Ama seni bagrina basan ben
yalniz degilim!
Ciplak yatiyor dunya
ve ten huzunlu.
Ama seni sarmalayan ben
yalniz degilim!

Bir midye kapiverdi serce parmagini,
midye kumlara dustu,
deniz kumlari yuttu,
balina avcisi tuttu onu denizde,
balina avcisi Cebelitarık'a geldi,
Cebelitarik'da turku cigirdi balikcilar:
"Duyduk duymadik demeyin, denizden
parmagini cikardik kucuk bir kizin,
sahibi kimse gelsin alsin!"
Bir tekne verin bana, gidip alayim,
tekneye bir kaptan verin,
kaptana aylik verin,
kentten toplayin kaptanin ayligini:
kuleleri, alanlari, tekneleri var Marsilya'nin,
butun dunyanin en guzel kenti
guzel olur mu hic parmaksiz bir kizla,
balina avcilari susmak bilmiyor,
beklesip duruyorlar Cebelitarık'da.
-
1984 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Cekoslovakyali yazar, sair ve gazeteci Jaroslav Seifert’in olum yildonumu (10 Ocak 1986)
O guzel gunler
hani kent bir zara, bir yelpazeye, bir kus turkusune
ya da deniz kiyisindaki bir tarak kabuguna benzer
-elveda, elveda guzel kizlar
bugun tanismistik
bir daha gorusmeyecegiz hic.
O guzel Pazar gunleri
hani kent bir topa, bir iskambil kagidina, bir okarinaya
ya da sallanip duran bir cana benzer
-gunesli caddelerde
opusurdu golgeleri gelip gecenlerin
ve birbirlerini tanimadan gecip giderdi insanlar.
O guzel aksam saatleri
hani kent bir gule, bir satranc tahtasina, bir kemana
ya da aglayan bir kiza benzer
-domino oynamistik
kara noktali taslarla, bardaki o zayif kızlarla
dizlerine bakarak
jartiyerlerinin ipek birer tac gibi suslediği
iki kuru kafayi andiran bir deri bir kemik dizlerine
umarsiz kralliginda askin.

Those beautiful days
when the city resembles a die, a fan and a bird song
or a scallop shell on the seashore
– goodbye, goodbye, pretty girls,
we met today
and will never meet again.
The beautiful Sundays
when the city resembles a football, a card and an ocarina
or a swinging bell
– in the sunny street
the shadows of passers-by were kissing
and people walked away, total strangers.
Those beautiful evenings
when the city resembles a rose, a chessboard, a violin
or a crying girl
– we played dominoes,
black-dotted dominoes with the thin girls in the bar,
watching their knees,
which were emaciated
like two skulls with the silk crowns of their garters
in the desperate kingdom of love.
-
James Gandolfini'nin gangster Tony Soprano rolunu oynadigi The Sopranos dizisi HBO Tv kanalinda 10 Ocak 1999’da basladi.

Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri