Muhtemelen yaşadıkları yabancı yerde aşağılanirlar bu nedenle , bir tarafgirlik ancak fanatik derecede oluşuyor hâlbuki , salak herif burada hayvan beslese , tüccara kaptiracagini yem di veteriner ücreti ilaç bakım parası ile bir şey kazanamayacagini görmüyor .
Yem fiyatlari için nasıl gümrük duvarlarının geçmişte indirilip kaldırıldığını (Tanzanya da tabii ) anlasa belki konuşmaz diyecem , ama fayda etmez.
Ortak akılda bulusamaz yanlış yanlıştır, düzeltelim demedikçe işler düzelmez. Ortak akılda buluşmak için de akıl olması lazım..
%25 kira limiti yüzünden kaç kişi bıçaklandı , ağır cezalık oldu , sadece bu yeter .
Anlayana .....
Topik rayından iyice çıkmış,VİOP topiği bundan çok iyi![]()
Teyy Allah'ım sen sabır ver .........
Yurtdışında yaşayan bazı gurbetçilerin Türkiye'ye yönelik eleştirileri, çoğu zaman hem yüzeysel hem de çelişkili oluyor. Bu tarz tartışmaların temelinde, dışarıdan bakarken oluşan bir yanılsama ile içeride yaşanan gerçekliklerin birbirine uymaması yatıyor.
Almanya gibi ülkelerde yaşam, Türkiye'ye kıyasla daha sistemli, daha ucuz ve daha öngörülebilir. Ancak bu farkın nedeni sadece "çok çalışmak" değildir. Almanya’nın refah seviyesi; uzun yıllardır sürdürülen doğru ekonomik politikalar, üretim odaklı kalkınma stratejileri, oturmuş vergi sistemi, etkin denetim mekanizmaları, kurumsallık kültürü ve güçlü sosyal devlet yapısına dayanmaktadır. Yani mesele sadece "bireyin çalışkanlığı" değil, sistemin çalışırlığıdır.
Türkiye'de her yıl yüzbinlerce üniversite mezunu veriliyor. Ancak bu mezunların çok büyük bir kısmı, mezuniyet sonrası alanıyla ilgili iş bulmakta ya ciddi zorluk yaşıyor ya da asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Almanya'da ise üniversite mezuniyeti daha kontrollü ve nitelik odaklıdır; eğitim sistemi sanayi ve işgücü ihtiyaçlarıyla entegre bir biçimde çalışır. Bu nedenle iş bulma oranları daha yüksek, işsizlik daha düşüktür.
Türkiye’de üniversite mezuniyeti bir "hedef" gibi görülüyor; Almanya’da ise doğru alanda, doğru yetkinliklerle mezun olmak bir "araç". Bu fark, bireyin istihdam edilebilirliğini belirleyen temel ayrımdır. Ayrıca Almanya'da meslek eğitimi sisteminin gücü sayesinde üniversite okumayan gençler de vasıflı ve iyi ücretli işlere erişebiliyor. Bizde ise mesleki eğitim uzun yıllardır ihmal edilmiş durumda.
Almanya'nın iklimi serttir; tarımsal üretim için elverişli gün sayısı Türkiye'ye kıyasla daha azdır. Üstelik Türkiye, daha geniş ve bereketli tarım arazilerine sahiptir. Buna rağmen, Almanya tarımda yüksek verim elde ederken Türkiye üretimden çok ithalata bağımlı hale gelmiştir.
Neden? Çünkü Almanya’da tarım; teknoloji, planlama, kooperatifleşme, eğitim ve destek mekanizmalarıyla yürütülür. Bizde ise tarım, çoğu zaman günü kurtarmaya çalışan küçük üreticilerin omzunda, devlet desteğinden uzak, yüksek maliyetli ve verimsiz bir yapıda ilerler. Tarımı sadece “toprak” olarak görmekten çıkıp bir “stratejik sektör” olarak ele almak gerekirken, biz yıllarca bu alanı ihmal ettik.
Türkiye’nin temel sorunlarından biri de yapısal reformların sürekli ertelenmesi ya da hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanamamasıdır. Hukukun üstünlüğü, liyakat esaslı kamu yönetimi, şeffaflık, bağımsız kurumlar, vergi adaleti, eğitimin niteliği, sanayi politikaları gibi alanlarda köklü reformlar yapılmadığı sürece, sorunlar günübirlik çözümlerle geçiştirilmeye devam eder.
Almanya’nın bugün geldiği nokta, onlarca yıl süren yapısal disiplinin ve sabırlı reform sürecinin bir sonucudur. Türkiye ise çoğu zaman popülist politikalarla günü kurtaran, kısa vadeli çıkarlar için uzun vadeli potansiyelinden vazgeçen bir anlayışla yönetilmiştir. Liyakatin yerine sadakat, hesap verebilirliğin yerine keyfiyet, planlamanın yerine rastlantısallık geldiğinde bir ülkenin potansiyeli ne kadar büyük olursa olsun refah üretmesi mümkün değildir.
Gurbetçilerin bir kısmı Almanya’da kurallı bir sistem içinde yaşarken, Türkiye’de bu kuralların olmamasını eleştiriyor ama aynı zamanda burada kuralsızlık istiyor. Almanya’da disipline, vergiye, kurallara itiraz etmeyen bu kişiler, Türkiye’ye gelince “bana her şey serbest olsun” diyor. İşte tam bu noktada çelişki başlıyor.
Türkiye’de insanlar tembel değil. Aksine, çok büyük bir kısmı düşük ücretlerle, ağır koşullarda hayatta kalmaya çalışıyor. Sorun insanların değil, sistemin işlemez hale gelmiş olmasıdır. Almanya'da başarı, bireyin değil sistemin başarısıdır. Türkiye’de ise birey, sistemin eksiğini sırtlanmaya çalıştıkça tükeniyor.
Bu nedenle, bu tarz tartışmalarda suçlamak, küçümsemek, öfkelenmek yerine; anlamaya, yapıcı düşünmeye ve çözüm üretmeye odaklanmak gerekir. Çünkü bu tip diyaloglar sağlıklı bir zeminde ilerlemediğinde, sonunda karakolda ya da hastanede bitme ihtimali hiç de düşük değildir.
Lütfen dikkatli olunuz. Sağduyu, en az doğrular kadar değerlidir.
geri zekalı aptal toplumlar vahşi barbar ve ahlaksız olurlar bu geri zekalı aptal toplumun yöneticileride ahlaksız vahşi ve geri zekalı barbar olurlar CHP Türkiyedeki yargı terörünü kınamak için mitingler yapmalı kamu oyu oluşturmalı bu yargı terörü ülkede ahlak ve akıl sahibi insanları büyük bir ümitsizliğe karamsarlığa sürüklüyor Özgür mitinglerde sıksık gençlere seslenmeli sorunları için çözümler vaat etmeli yurt sorunları için projeler tasarlamalı Türkiyenin moruklarının yüzde doksanı taş devrinin zihnini taşıyor bu moruklar arapların diniyle övünüyorlar içlerinde bir sürü O..çocuğu var gençlerimiz asgari ücreti beğenmiyor diye çocukları tembellikle suçluyorlar papağan gibi konuşuyorlar karşıdakilerine söz hakkı tanımıyorlar dinlemiyorlar bu O çocukları Türkiyedeki krizlerin darbelerin bir numaralı sanığı oldukları için saldırıya geçiyorlar CHP nin içindeki CHP li olmayan safralar ve elebaşları bu o çocukları dövülerek CHP den atılmalı CHP de büyük bir temizlik yapılmalı
Sayın Şeref 09 , Kapsamlı değerlendirme için teşekkürler, haklısınız tabii sağ duyu önemli , ancak bizim cahil ve yobaz kesim Avrupa görüp adam olamadı maalesef, aksine para da kazanınca daha bir dengesiz hale geldi.
Bu bence bir realite , geçmişte Jandarma nin köylerde yaptığı baskıya veya polisin tavrına çok kızardım hala doğru bulmuyorum..
Ancak şu an eminim ki Jandarma olmasaydı her köyde bir eşkiya reisi çıkardı bu ülkede ve isyanların haddi hesabı olmazdı burası da net ...
Iki yanlış uç noktada durmak istememe rağmen Hanefî Avcının "valiler bize yetki veriridi sertlik için" neden dediğini bugün bir kez daha anladım.
Maalesef ve samimi söylüyorum..
Iscep'e giriş yapamıyorum.
Telefon ediyorum düşmüyor
Aynı sorunu yaşayan var mı?
Yer İmleri