Sayfa 1/43 12311 ... SonSon
Arama sonucu : 344 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Oltaya Takılanlar - SON

  1. #1

    Oltaya Takılanlar - SON

    Bugün haftalık kapanışla birlikte aylık bir kapanış geldi. Günün öneminden dolayı;

    Hangi senet, hangi periyotta, hangi yüzdelik bant içinde, kaç bardır hareket ediyor? 60 dk’lık periyot ve % 1’lik bant süzgeci şu şekilde oluştu;



    Hangi senet, hangi periyotta, hangi yüzdelik bant içinde, kaç bardır hareket ediyor? Haftalık periyot ve % 10’luk bant süzgeci şu şekilde oluştu;



    Hangi senet, hangi periyotta, hangi yüzdelik bant içinde, kaç bardır hareket ediyor? Aylık periyot ve % 10’luk bant süzgeci şu şekilde oluştu;



    SIKIŞMALAR

    AFYON ŞABLONU HAFTALIK SÜZGEÇ



    AFYON ŞABLONU AYLIK SÜZGEÇ



    ALKIM ŞABLONU HAFTALIK SÜZGEÇ



    ALKIM ŞABLONU AYLIK SÜZGEÇ



    AEFES ŞABLONU HAFTALIK SÜZGEÇ



    AEFES ŞABLONU AYLIK SÜZGEÇ


  2. yenı baslık hayırlı olsun

  3. #3
    Sağ olun teşekkür ederim.

  4. Üstad hayırlı olsun. Enerjin daim olsun.
    Al,sat,tut,yakala,sık,bırak vb. tavsiye için aracı kurumunuzla görüşün.

  5. #5
    Teşekkür ederim, umarım iyi bir başlık olur.

  6. #6
    Yeni baslik gonlunce olsun guzel insan, sevgili kardesim.

  7. #7
    Teşekkür ederim abla, herkesin gönlünce olsun.

  8. #8
    Bu yazıyı 3-5 yılda bir aklıma geldikçe yayınlarım. Yeni gelenlere bir ışık saçar düşüncesi ile...

    BORSADA KAZANMAK !!! (ALINTIDIR)


    Yıllardır izlediğim indikatör sayısı 10 u geçmez ama ben bilmediklerim dahil hiç birisinin kazanan tarafta olmanın etkin araçlarından biri olduğunu düşünmüyorum.

    Uzunca bir süre bu forumun izleyicisi oldum ve bir çok katılımcının bu sayfalardan yatırımlarına yön vermeye çalıştıklarını gözlemledim. Evet bu sayfalarda piyasanın yönü hakkında her zaman işaretler veriliyor...

    Bana mail ile gelen bir resmin içerisinde 6 tane insan kafası var ama ilk baktığınızda çok ağaçlı bol yapraklı bir orman görüyorsunuz dikkatinizi yoğunlaştırırsanız koca bir ağacın gövdesinin veya derenin kenarında duran taşın aslında gizlenmiş birer kafa olduğunu fark ediyorsunuz ve ressamın ne kadar usta olduğunu düşünüyorsunuz.

    Piyasa hakimleri her gün ekranlara piyasayı çizerler ve bizler de seyrederiz, resim güzelse dönüp mal alırız değilse almayız veya satarız. Bazen 5-10 dakikada öyle bir resim yaparlar ki bir bakarsınız elinizde bir sürü mal olmuş hatta kredidesiniz!! Peki güzel bir resme bakarken vücudun ve beynimizin kat ettiği mesafe nedir hiç düşündünüz mü!?? Kaç günlük ağırlıklı ortalamanın kaç günlüğü kesmesinin daha çok randıman verdiğini araştırıp aslında bütün yolların Roma ya çıktığını keşfettiyseniz gelin al veya sat diyen aklın bizden habersiz neler çevirdiğine bir bakalım...

    Sevdiğiniz bir manzaraya baktığınızda işin içine, retina ve beynin görsel kortekslerinden çok daha fazlası girer.

    Kornea edilgen haldeyken, mercek ve iris ışığın içeri girmesini sağlamakla kalmayıp boyutlarını ve biçimlerinin önlerindeki manzaraya tepki olarak ayarlar. (Dohol de 5400 kalktı!) Bu ayarlamaların tümü,beyinden vücuda giden sinyallere ve vücuttan beyne giden ilgili sinyallere bağlıdır. (ilk on aracı kurum 8 trl artıda!!)...

    Ardından manzarayla ilgili sinyaller beynin içinde işlemeye başlar (EREGLİ kalktı!!! Kamulara girdiler.) Üst kollikuluslar gibi korteks altı yapıların yanısıra, erken duyu korteksleri, asosiyasyon korteksinin çeşitli istasyonları ve bunlarla bağlantılı olan limbik sistem etkin kılınır (Bu sefer yukarı, 20 dakikalık kesti!! çok güzel oldu!!). Manzaraya ait bilgi, bu çeşitli beyin bölgelerindeki yönlendirici temsillerden içsel olarak harekete geçirildiğinde, vücudun geri kalanı sürece katılır (Doğan alış 2000 lot 5700!!)

    Bir önceki yazıda manzaranın beyin ve vücut tarafından tanımlanma prosedürü aynıyla vakidir. Tıbbi terimler çorbası değildir (the journal of neuroscience, 8:1531-68)...

    Ekran başında günlük hareketlere yoğunlaşmış her trader aslında seans boyunca piyasa hakimleri tarafından çizilen resme bakar. Kendi oluşturduğu ekran düzeninin her ne kadar diğer oyuncularınkinden farklı olduğunu düşünse de bütün resimler ortak temel renklerden yapıldığı için pek bir şey değişmez.. Temel renkler nelerdir?

    Endeks 100'ün 5,20,60 ve günlük grafikleri, Derinlik bilgileri, ilk 5,10,15 alıcı ve satıcı aracı kurum bakiyesi, stochastik slow veya fast, 5/3 veya 40/5 veya seans içi haber panosuna düşen haberler!! (en temel renklerden), Toplanan dağıtılan mallar...

    Piyasa hakimleri resmi istedikleri iyimserliğe veya kötümserliğe boyayabilirler.

    Bu ressamlara şapkamı çıkarıyorum !! Ve önlerinde saygıyla eğiliyorum...

    3 ayda 5.000 den 20.000 e gelen endekste insanlara çılgın gibi mal aldırmak... Ve keza 20.000 den 7.000 e düşen endekste insanların (artık mağdurlar diyeceğim) mallarını satmamalarını aksine daha çok mallanmalarını sağlamak kolay iş değildir...

    Bu kabiliyet karşısında kazanan tarafta olmak nasıl mümkün olabilir!??
    Şöyle;
    Eğer 60 günlük ortalama 21 günlüğü keserken ve son 5 günlük işlem hacmi ortalaması 90 günlüğe fark atarsa ve de 40/5 stokastik de 40, 5 e alttan yukarı hafifçe yaklaşırsa borsa kısa vadeli yükselir.... Eğer bender, abn ve ege yoğun alıcı ise bu ertesi gün ciddi bir çıkışın habercisidir... Eğer ilk 10 aracı kurum 15 trilyon artıda ise ertesi gün piyasanın yükselmekten başka şansı yoktur...

    Görüşlerini sorduğunuz yatırım uzmanınız (ben de bu guruptaydım!) veya danışmanınız veya ekonomi gazetenizin piyasa yorumcusu size bu cümleleri sıkça kurarlar...

    Geçiniz!!!. Yatırım uzmanlarının ve danışmanlarının çoğunun kaderi piyasa karşısında terse gelmektir. Bu böyle olmazsa zaten piyasa diye bir şey olmayacaktır!!

    Kazanan tarafta olmanız için ilk şart kılavuzunuzu azletmektir!!! Bu oyunu oynayacaksanız hakim gurubun karşısına siz bizzat oturmalısınız ve RESME SİZ BAKMALISINIZ... Görecekleriniz, sizin beyninizin kortekslerinde ve limbik sisteminde değerlendirilmeli... Gözünüzle ve kulağınızla aldığınız sinyalleri işleyip bunlardan nihai ürünü ortaya çıkaracak iş istasyonlarını siz bizzat kendi beyin arazinizde kurmalısınız...

    Borsayı en iyi anlatan oyun elde bilye saklama oyunudur. Çok benzer! Piyasa elinde bir bilye saklar siz hangisinde olduğunu bulmaya çalışırsınız. Bulursanız kazanır bulamazsanız üzülürsünüz. Başlayalım...

    Piyasa ellerini arkasına götürür bilyeyi sizin göremediğiniz avucuna saklar.Sonra ellerini size uzatıp Sorar: "Hangi elimde? "Eğer oyunun ilk eliyse sizin bilyeyi bulma şansınız %50 dir. Siz sol dediniz ve bilye sağ elde çıktı diyelim; İkinci parti için şansınız %50 den biraz fazla olur zira önceki partide piyasanın bilyeyi sağ eline sakladığını bilirsiniz. Fazla parti oynanmadığı için fazla düşünce yolunuzda yoktur. İlk düşüneceğiniz piyasanın bilyeyi iki kez aynı elinde saklamayacağını düşünmek olacaktır! Sol da ısrar edersiniz. Gene sağ! Üçüncü parti. Artık piyasa o kadarda ısrarcı olmayacaktır ve bu sefer kesinlikle sol! Gene sağ... Dördüncü partiye geldik ve piyasa üç kez bilyeyi sağ elinde sakladı. Aptal yerine konduğunuzu düşünüyorsunuz. Sinirlenmeye de başladınız. Piyasa yine ellerini arkaya götürdü, bilyeyi sakladı ve sonra size doğru uzattı. Ama o ne! Sağ eli sanki bilye içindeymiş gibi biraz kabarıkça duruyor. Bunu nasılda daha önceki partilerde fark etmediniz? Tabii yöntem bu: Bilyeyi sakladığı eli biraz daha kabarık duruyor .Ama 4 kez bilyeyi aynı elde saklama düşüncesi de baya zekice... Sağ!... Maalesef !!!

    Günlük hayatta patronunuz, sevgiliniz yada ülkeyi yönetenlerin sizi yönlendirmeye çalıştığını sık sık görürsünüz. Size önerdikleri oyun seçeneklerden birinin kesinlikle daha parlak göründüğü bir seçimdir. Bu seçenekte karar kıldığınız zaman karşınıza yeni bir oyun çıkar ve böylelikle kısa bir süre sonra akılcı seçimlerinizin sizi aslında hiçbir zaman istememiş olduğunuz bir yere getirdiğini görür ve tuzağa düştüğünüzü anlarsınız.

    Bu noktaya gelmemek için yapacağınız şey arada bir beklenmedik biçimde davranmaktır. En çekici görünen seçeneklerden uzak durduğunuz zaman kaybettiğiniz şeylerin karşılığında daha özgür ve daha zengin olabilirsiniz.

    Doğal olarak hedefiniz sadece beklenmedik şekilde davranmak değil bunu belli bir olasılık stratejisine uygun olarak yapmaktır.Burada sizlere piyasanın karşısına (eğer niyetiniz trade den para kazanmaksa) kişi (individual) olarak ve kılavuzlardan özgür olarak geçilmesi gerektiğini göstermeye çalışıyorum.

    Bunu yaparken gelen eleştiriler sayesinde iç görüşlerimi kuvvetlendirmiş veya çeşitlendirmiş olacağım.

    Sezgileri kullanmanın trade için birinci derecede önemli olduğunu ima etmiyorum böyle olduğunu iddia ediyorum.Son altı aydır trade yaparken indikatör kullanmıyorum ama seansta 5-20-60 dakikalık çubuklara ve volüme bakarım ve kafaları görmeye çalışırım! Teknik araştırmaların yani bir başka deyişle geçmiş dataların başarılı bir trader olmak için ikinci planda ve belki üçüncü planda kaldığını düşünüyorum.

    Çevresini yeterince yüksek bir engelle kapattığınız bir dama tahtasının karelerinden birine bir pire koyun. Doğal olarak pire dama tahtasının üzeride oradan oraya sıçrayacak ve eninde sonunda ilk kareye geri dönecektir...

    Peki aynı dama tahtasının üzerine her birini bir kareye yerleştirmek üzere 50 ölümsüz pire koyun ve birbirinden ayırt etmek içinde isimlendirin veya numaralandırın. Öyle olsun ki pireler siz “zıpla!” dediğinizde hepsi farklı bir kareye gitsinler. Siz ve sizden sonra torunlarınız ve sonrada onların torunları o dama tahtasının başında "zıpla" deyip durunuz;

    Sülalenizden hiç kimse pirelerin bir kez bulundukları konumlarda toplu halde ikinci kez bulunmalarına tanık olamayacaktır. Eski bayramlar olmayacaktır! Eski şarkılar, eski dostluklar ve eski trendler...

    Yıllar önce bir çalışma yapmıştım. Konusu "Bir günde %10 dan fazla yükselen hisselerin son beş günlük çubuk grafiklerinde ki benzeşmelerdi".

    Şöyle ki:
    İlk adımda Metastock programının explorer'ında o gün %10 dan fazla yükselen hisseleri tespit ediyordum. İkinci adımda bu hisselerin son 5 günlük çubuk grafiklerini bir şekilde sayısallaştırıyordum. Amaç, çok sık tekrar eden bir şablon grafik bulup 4 günü bu şablona uyan hissede 5. Gün trade yaparak köşeyi dönmekti!
    Sonuç ,hezimet!...

    Hiçbir hissenin geçmiş beş günlük çubuk grafiği sayısal olarak (yani bire bir) bir diğerine benzemiyordu!!Bir sistem eğer yeterince karmaşıksa daha önce bulunduğu duruma yakın bir noktaya dönebilmesi için gereken süre aklın alamayacağı denli uzundur.

    Ve Borsada yüzlerce pire vardır...

    Teknik analizin vadesi ile borsada başarılı bir iş yapmak için, ona atanacak önemin derecesi arasında doğrusal bir orantı vardır. Vade ne kadar kısalırsa hassasiyet o denli azalır.

    Trade vadesi olmayan bir hareket tarzıdır zira alış veya satış yönünde açılan pozisyon gün içerisinde kapatılır. Zamanla yarıştığın ve zamanı iyi kullanman gereken bir süreçtir.

    Trader, gonk çalıp ilk hareketler gerçekleşmeye ve piyasanın yüzü ekranda şekillenmeye başladıktan sonradır ki görüş üretmelidir.

    Bir gün önceden, sabaha kadar çalışılan teknik analiz trader'e çok fazla bir fayda sağlamaz, zira Piyasa da aynı süre içerisinde kendi hareket tarzını olgunlaştırır ki bu sıklıkla sizin önceden düşündüğünüz veya keşfettiğiniz şey olmaz.

    Eskiden bir yarışma programı vardı. Orijinal adını hatırlamıyorum ama halk arasında "geçiniz" yarışması diye bilinirdi.Kuralları aklımda: "Kim beşyüzmilyar ister" deki gibi sunucu, yarışmacıyı karşısına alır, rast gele seçtiği bir konuda hazırlanmış soruları hızlı hızlı sorardı. Seyirci yok. Kenan Işık gibi yarışmacının keyfini beklemek de yok! Her şey zamana karşı.
    - İstanbul un kurtuluşu?
    - 1453
    -Hangi Osmanlı padişahı tütün içmeyi yasakladı?
    - 2.Murat
    -Malazgirt savaşının tarihi?
    - 1071
    -Preveze savaşı kime karşı yapıldı
    - ............geçiniz!

    Yarışmada bilmemek değil yanlış cevap vermek puan kaybettirirdi. Üç dakika içerisinde ne kadar çok soruya doğru yanıt verirsen o kadar artı puan, ne kadar yanlış cevap verirsen o kadar eksi puan alırdın. Cevap veremediğin soruların bir ceza puanı yoktu. Bu sebeple yarışmacı puan kaybetmemek için bilemediği veya tereddütte olduğu bir soru olursa "geçiniz"derdi.

    Bir traderin piyasanın yönü hakkında kesin öngörüyle ve inançla seansa başlaması yapabileceği en yanlış 1. İştir. Bir traderin piyasanın sorduğu soruya, emin olmadığı halde, cevap vermeye çalışması yapabileceği en yanlış 2. iştir. Bir traderin piyasa ona soru sormadan önceden hazırlandığı rast gele bir soruya cevap vermesi yapabileceği en yanlış 3. iştir.!
    - 1071
    - Efendim??!...
    - Şey... malazgirt savaşının tarihi...
    - E ben size öyle bir soru sormadım ki!...
    Piyasa sormadan cevap vermemek...
    Ben buna "tradenin özü" diyorum!

    Bir önceki yazımda trade'in tanımını hatalı yaptım. Bahsettiğim "day-trade" idi yani türkçesi günlük alım-satım. Benim "kazanan tarafta olmanın çözümleri" yaklaşımına konu ettiğim trade tipi bu değil.

    Doğru trade, doğru yerde satmak ve doğru yerde almak , piyasanın salınımlarından istifade etmektir. Bunu haftalık dalgalarda yaparsınız günlük dalgalanmalarda yaparsınız bu bir stil, konsantrasyon ve bir felsefe meselesidir.

    Yazdığım yazılar her ne kadar birbirleriyle alakalı görünmeseler de bir "şaşı bak şaşır"a bakar gibi bakarsanız bu ülkede hiçbir platformda, forumda tartışılmayan, yatırımcıya kılavuzluk eden görsel ve yazılı hiçbir medya ürününde rastlayamayacağınız bir kavramın üç boyutlu siluetini fark edebilirsiniz. Yatırımda "BEN". Yani bu ülke yatırımcılarının hep yaşadığı ama hiç sorgulamadığı,üzerinde kafa yormadığı ve "hakim" grubun diğerlerini mağdur etmek için pek güzel kullandığı 3.boyut : Davranış psikolojisi.

    Yazılarımda Teknik analizi ikinci plana iten bir yaklaşımım olduğu da doğrudur ama benim yadsıdığım hafta sonları 500 bin lira verip de aldığınız dergilerde çarşaf çarşaf yayınlanan teknik kriterler keza 10 ayrı günlük bültende üç aşağı beş yukarı aynı olan destek-direnç noktalarıdır. Yani bakir olmayanlar!

    Henry James O’Farrel. Tarihteki ilk trader'lerden biri. Avustralya’da, gemilerle İngiltere’den getirdiği malların ticaretini yaparken borsa işine merak sarmış. Ancak o zamanlar şimdiki gibi borsa binaları olmadığından işlemler corner dedikleri, bizim kapalı çarşıdaki meşhur döviz alışverişi yapılan sokağa benzer, mahallerde yapılırmış.

    Avusturalya’da kendisine "Şanssız İrlandalı" derlermiş. Sebebi borsada önceleri herkesin gıptayla baktığı kadar büyük paralar kazanmasına rağmen sonradan, ticaret hayatında kazandıkları dahil, tüm servetini kaybetmesiymiş.
    O’Farrel in Geliştirdiği yöntem , onun "fiyatlar düşükken al yükseldiğinde sat" dediği, bugünün destek/direnç kavramlarından başka bir şey değil.

    Değil ama o zaman bakir!

    Bu yöntemle başlangıçta herkes satarken mal toplar, fiyatlar belli bir noktaya geldiğinde de bu malları elinden çıkararak büyük paralar kazanırmış. Bu saadet devri pek uzun sürmemiş. Melbourn’den bazı gazeteciler bulduğum bu yöntemden bahsetmeye başlayıncaya kadar çuvalla sterlin kazandım. Bu gazetecilerin yazılarını takip eden diğer borsacılar da benim yöntemimi uygulamaya başlayınca işler karıştı! Artık herkes destek noktasında alış yapıyor ancak yukarıdan almaya kimse istekli olmadığından bir müddet sonra fiyatlar yeniden aşağılara inmeye başlıyordu. Sonuçta bulduğum yöntem sayesinde kazandığım her şeyi yine bu yöntem sayesinde kaybettim..

    O’Farrel bu kıssadan bir de hisse çıkarmış:

    "Borsada bir yöntem eğer az kişi kullanıyorsa kazandırır"

    O’Farrel geçte olsa borsada bir tekniği, bir yöntemi paylaşmanın sahibi olan kişiye pek fayda getirmeyeceğini anlamış. Ben onun bu tezine şu ilaveyi yaptım:

    Borsada bir yöntem eğer az kişi kullanıyorsa kazandırır, çok kişi kullanıyorsa cazip olmaz, eğer herkes kullanıyorsa artık bir yöntem değil bir tuzaktır!

    Teknik analizle dalaşmamı burada noktalıyorum zira "herkesin kazanacağı" bir piyasa yakınımızda ve bir süre onun dedikleri olacak gibi! ben biraz faydalı olur diye "Ben"le devam edeceğim... Profesyonel bir borsacı olarak piyasanın yön tayininde kullandığı, aracı kurum arge’lerinin gözbebeği teknik yöntemleri bir kenara bırakıp ta gören, duyan, dokunan, tadan ve koklayan ve bu yolla algıladıklarını davranışlara dönüştüren beynin fizyolojik yapısı ve nasıl çalıştığı sorusunun peşine takılarak "kazanan tarafta olmanın çözümlerini" aramam biraz tuhaf gelebilir.

    Koskoca bir piyasayı elde bilye saklama oyununa benzetmem de işi basitleştirmek gibi görülebilir. 1999 kasım çıkışında yöneticisi olduğum seans salonunda 40 aktif müşteriyle seans yaptığımı hatırlıyorum. 2000 ocak ayından sonra başlayan düşüşte o aktif 40 müşterim ve hizmet verdiğim diğer yüzlercesi ya her şeylerini ya da çok şeylerini kaybettiler. Bu mağdurlar her gün gazete okuyorlardı, haftalık dergileri izliyorlardı, televizyonlardaki piyasa yorumcularını ve ünlü ekonomistlerin 3 büyük harfli haber kanallarındaki tartışmalarını hiç kaçırmıyorlardı, aracı kurumların günlük bültenlerini izliyorlardı, yatırım uzmanlarına ve benim gibi seans yönetmenlerine güveniyorlardı.

    Ama kaybettiler!

    Çünkü bu bir oyundu. Benim benzettiğim "eldeki bilyeyi bulmaca" oyunu gibi. Böyle bir oyunda her iki tarafında %50 şansı olması gerekirken "hakim gurubun" kazanma şansı % 99 du zira karşısındaki rakibinin "ne düşündüğünü", "ne hissettiğini" ve "ne yapacağını" kestirebiliyordu!! Mağdur grup ise "kainatın en karmaşık yapısı" olan kendi beynini "hakim" grup kadar tanımıyordu. Eğer bu yakınlarda bir kitap fuarına gittiyseniz veya gazetelerin hafta sonu eklerini takip ediyorsanız aklın (ve beynin) sırlarını ve sınırlarını konu alan kitaplara ve yazılara çokça ilgi olduğunu görmüşsünüzdür.

    "Transdenthal meditasyon", "Beynimizi kullanmak", "Zen" , "Dialetic", "N.L.P", "Stresten kurtulmanın yolları", "taocu felsefe"...

    İnsanlar alnın birkaç santim ötesindeki 1400 gr lık kütlenin içerisinde neler olup bittiğini artık daha çok merak ediyorlar. Sinirlenmenin, üzülmenin, sevinmenin, sıkılmanın, tatmin olamamanın, hırslanmanın (bu duygulara dikkat! hepsini bir yerlerden tanıyor olmalısınız!!) aslında o kütlenin içerisindeki pirinç tanesi büyüklüğünde (amigdala) veya bir leblebi büyüklüğünde (hipotalamus) bölümlerin salgıladıkları "kimyasallardan" ve "elektrik akımlarından" başka bir şey olmadığını bilmenin bu duygularla baş etmeyi kolaylaştırdığını keşfediyorlar.

    Nihayet sadede geldik gibi!

    Piyasada davranışlarımızı olgunlaştırmak ve alıp satmaya karar veren "ben"i daha yakından tanımak için medeniyete şeklini veren ama insanoğlunun çok azını keşfettiği bir coğrafyada sizinle dolaşacağız. Bir önceki yazımda bahsettiğim "ben" aslında bu coğrafyanın başkenti! Benim görüşlerini,tekniklerini incelediğim tüm "Başarılı trader"ler (ki bunlardan da bahsedeceğim) kazanan tarafta olmak için bu başkenti ziyaret etmenin ve bu coğrafyayı "az çok" tanımanın şart olduğunu söylüyorlar!

    International İnstitute of Trading in kurucusu ve "Random walk" teorisinin sahibi Van K.Tarp kazanan tarafa geçişini şöyle anlatıyor:

    " İlk işlemlerime üniversite yıllarımda başladım ve her şeyimi kaybetmem için 6 ay yetti! Birkaç yıl daha aynı hataları tekrarlayarak sıfırın altında gitmeyi öğrendim... Wall Street benim işlemlerimi takip ediyor diye düşünmeye başlamıştım: Ben ne yapsam başkaları tersini yapıyordu. Neden sonradır ki başarısızlıklarımın tek sebebinin bizzat BEN olduğumu anladım. "
    __________________
    Quidquid latine dictum sit, altum viditur.
    - Latince söylenen söz kulağa derin gelir.
    De gustibus et coloribus non est disputandum.
    - Zevkler ve renkler tartışılmaz.

Sayfa 1/43 12311 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •