Çağımızın en önemli çelişkilerinden biri de, bir yandan insangücünü azaltan ya da ortadan kaldıran teknolojiler hızla geliştirilip uygulanırken, toplumlar (ekonomiler) işgücü istihdamı fazla olan sektörlerden, daha az işgücü gerektiren sektörlere doğru yoğunlaşırken, artan nüfusun yarattığı istihdam havuzunda takılıp bekleyen insanlara da iş bulmak zorunluluğu ile karşı karşıya.

En azından devlet dediğimiz kurumlar, anayasalarında belirlenmiş, toplumsal barış ve huzurun temelini teşkil eden bu görevi bir şekilde yerine getirmek, ya da siyaseten de getirmiş gibi görünmek durumundalar.

Ekonomik krizlerin en belirgin ve iç yakan dışavurumu yığınların işsizlik ve açlıkla ayağa kalkmaları.

Buna çare bulmak konumunda (görev ve sorumluluğunda) olan kurum sadece devlet olarak belirmekte.