Alıntı Originally Posted by Don Kişot Yazıyı Oku
Geçmiş olsun ve Allah uzun ömür versin 92 yaşındaki Yeşilçam emektarı
Eşref Kolçak maddi hasarlı trafik kazası yapmış. Kazadan sağ-salim kurtulmuş
ancak milletin diline düşmüş. Ağzı olan konuşuyor; 40 kafadan 40 ses çıkıyor.

Gençler hep genç kalacaklarını sanıp belirli bir yaşın üzerindeki sürücülerin
ehliyetlerine el konulsun, yaşlı sürücüler her yıl sağlık kontrolüne tabi tutulsun,
kontrolden geçemeyenler trafikten men edilsin diye patırdanıyor. Babası taksi
şoförü olan biri ise "Amca yaşını başını almışsın, özel aracın direksiyonunda ne işin
var; taksi tut diyor. İşi daha ileriye götürüp kendinden başkasına yaşam hakkı
tanımayan ve "Ne arabası beybaba, bu yaşta senin sokağa bile çıkmaman, kıçını
kırıp evinde oturman lazım" diyen edepsiz de var. Yaşlılar ise asıl gençlerden akıl
sağlığı raporu istenmeli, onlar otomobil mi, uçak mı kullanıyor belli değil diye isyan
ediyor. Kuşak çatışması denilen şey de işte bu noktada ortaya çıkıyor. Gençler
kusura bakmasın kaza istatistikleri tutan ve buna göre prim belirleyen sigorta
şirketleri ihtiyarların tarafını tutuyor. Yaşlılara indirim, gençlere bindirim yapıyor.

Bunlara fazla takılmamak lazım. Zaten yasalar 65 yaşını geçen ve şoförlüğü meslek
edinen kişilerin şehirlerarasında otobüs veya şehir içinde taksi sürmesine imkan
tanımıyor. Öbür yandan devlet vatandaşını zaten 65 yaşından sonra hem işten-
güçten, hem de hayattan emekli ediyor. Noterde bir evrak imzalamak veya mal-mülk
alıp satmak istediğinde bedenin yanında aklı da kıttır muamelesi yapıp psikiyatristin
karşısına dikiyor.

Hesapta mukaddesatı yüksek birileri de Eşref Kolçak'ın "Azrail"e çalım attım" lafına
kafayı takmış. "Azrail kapına dayanınca çalımı at da göreyim" diyor. Be adam bugün
onun kapısını çalan Azrail, yarın senin kapını çalmayacak mı? Niye böyle düşüncesiz
düşüncesiz laflar edip insanı sinir edersin.

Gerçekte hayatımız nabzımızın atışına göre şekilleniyor. Mesela kanı deli aktığından
gençler hızlı pop müziğini, yaşlılar da ritmi yavaş sanat müziğini tercih ediyor. Şoförlük
için de aynı durum geçerli. Bu yüzden gençler çoşkulu, yaşlılar aheste araç kullanıyor.
Fakat bunun ayırdına varması ve kendinden başkalarının halinden anlaması için insanın
yaşam yolculuğunda epey yol alması gerekiyor.
biz gençlerin durup düşünmesi gereken yazılar yazmışsınız hocam. zamanınız için teşekkürler.

ben de sıklıkla sorarım kendime, illa bir musibet bin nasihatten iyi midir? tecrübe etmek zaruri midir keşfedilmiş şeyi tekrar tekrar etrafımızda bu kadar bilgili, bu kadar görmüş geçirmiş nazik insan konuşup anlatırken iyisini/kötüsünü/sancısını/keyfini/zorunu/kolayını. bence çevremizdeki güzel/tecrübeli insanların sözlerine kulak asmamaktan çok öncelik sıramızı bilemiyoruz biz çömezler. terübeli bir akıl için en önemli olması gereken bir parametre, bizim için "evet o da önemli, ama bu daha önemli" olabiliyor. bilen gözle aynı tezgaha bakıp uyarılmış olmamıza rağmen organik/doğal meyvenin görüntüsünün çok düzgün olmaması gerektiği konusunda, aldanabiliyoruz elmanın parlak kırmızısına.

özgüvenli olmak iyi birşey, doğru. ama "ben daha iyi bilirim" mantığıyla hareket ettiğimizde alıyoruz en büyük darbeleri. o zaman, "heeee, anladıııım" diyoruz. belki iş işten geçmiş olmuyor ama iş/zaman/enerji kaybı olabiliyor, manevi kayıplar da cabası.
özgüvenli olma yetisiyle büyük sözü dinleme becerisini kazabildiğinde bir genç, ancak o zaman güzel şeyler başarabiliyor gençliğinde. diğer türlüsü aynı borsa gibi. evet yön yukarı, büyüyüp yaşlanıyoruz önünde sonunda. ama düşe kalka, düzeltme yapa yapa. mehter takımı misali

saygılar. hayırlı bir hafta olmasını dilerim.