Bir makaleden alıntıdır.
Tanıma ve tenfiz taleplerinin hukuki niteliği konusunda 
varmış olduğumuz sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: 
1. Tanıma ve tenfiz taleplerinin niteliği bakımından Türk hukukunda adı kesin ve net 
konulmamış bir durum söz konusudur. MÖHUK’te tanıma ve tenfiz talepleri hakkında kanun 
koyucunun ifade ettiği “talep, karar vb.” ifadelerden hareketle, denilebilir ki tanıma ve tenfiz 
süreci bir dava değil; taleptir. Bu durum da tanıma ve tenfiz taleplerinin çekişmesiz yargı işi 
olduğuna dair ilk izlenimi vermektedir. 
2. Tanıma ve tenfiz talepleri mahkeme sonucunda verilen kararın hüküm niteliği olmadığı 
için taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi şekli anlamda sona erdirirken ve maddi anlamda sona 
erdirmez. Böylece tanıma ve tenfiz talepleri kesin hüküm içermediği için bir dava değildir. Bu 
nedenle verilen mahkeme kararı da bir hüküm değil, talep sonucudur. Tanıma ve tenfiz 
taleplerinde davacı ve davalı terimlerine bu nedenle başvurulamaz. 
3. Çekişmesiz yargı kararları kural olarak sulh hukuk mahkemelerinde görülmektedir. 
Ancak tanıma ve tenfiz kararlarının asliye mahkemelerinde görülmesi, genel kuralın bir 
istisnasını teşkil eder. Bu durum tanıma ve tenfiz taleplerini çekişmesiz yargı işi olmaktan 
çıkarmaz. Kanunda izin verilen istisnanın uygulanmasıdır. Yine yetki konusunda HMK m. 
383 ile MÖHUK m. 51 arasındaki farkın temel kuralın istisnası olduğu sonucu ortaya 
çıkmıştır.
Tanıma ve tenfiz taleplerinin MÖHUK m. 51’de belirtildiği üzere görev ilişkisi hakkında
asliye mahkemelerinin görevli olduğu vurgulanmıştır. Asliye mahkemeleri ile asliye hukuk ve 
asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olması sonrasında verilen pek çok 
Yargıtay kararında iş, aile ve ticari uyuşmazlıklardan kaynaklanan husumetlerde verilen kararların çelişkili olduğu görülmüştür. Pek çok kararda ihtisas mahkemelerinin tanıma ve 
tenfiz kararlarında görevli olduğu vurgulanırken, bazı kararlarda da asliye mahkemelerinin 
görevli olduğu belirtilmiştir. Tanıma ve tenfiz taleplerinin revision yasağı gereğince esasına 
girilemeyecek kararlar olması ve nihayet ihtisas mahkemelerinin kuruluş amacının 
uyuşmazlığı ihtisas bakımından yetkin hâkimlerce değerlendirilecek oluşu, tanıma ve tenfiz 
kararları gibi mahkemenin işin esasına girmeyeceği talepler bakımından ihtisas 
mahkemelerinin görevli kabul edilmesi kamu düzeninden kaynaklanan görev ilişkisinin ihlal 
edilmesi ve gereksiz olarak ihtisas mahkemelerine iş yüklenmesi anlamına gelmektedir. Bu 
nedenle MÖHUK lafzına uygun olarak tanıma ve tenfiz talepleri bakımından görevli 
mahkeme asliye mahkemeleridir. 
4. Tanıma ve tenfiz talepleri basit yargılama usulüne tabidir. Bu durum MÖHUK’te 
belirtilmiştir. Ancak, MÖHUK’te tanıma ve tenfiz taleplerinin asliye mahkemelerinin görev 
alanına girdiği düzenlemesi, tanıma ve tenfiz taleplerinin HMK’da sulh hukuk mahkemesinin 
görev alanına girdiği düzenlemesi ile çelişmemektedir. Zira MÖHUK ifadesi, HMK 
ifadesinin kanuni istisnasını oluşturmaktadır. Bunun yanında tanıma ve tenfiz taleplerinde 
kural olarak re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Ancak vakıa olarak kabul edilecek olan 
MÖHUK m. 54/c-ç bentlerinde belirtilen hallerde taraflar itiraz edebilir; bu durumun 
mahkeme tarafından kabul edilmesi sonrasında, uyuşmazlığı çekişmeli yargı işine dâhil eder. 
Ancak bu durumda taraflarca getirilme ilkesi kabul edilebilir. 
5. Tanıma ve tenfiz talepleri, çekişmesiz yargı taleplerinde olduğu üzere hukuki yararı olan 
herkes tarafından istenebilecektir. 
6. Tanıma ve tenfiz taleplerinin çekişmesiz yargı işi olmasının uygulamaya ilişkin en 
büyük etkisi, kanun yoluna ilişkin talepler bakımından değerlendirilmesinde ortaya 
çıkmaktadır. HMK m. 362’de açıkça belirtildiği üzere çekişmesiz yargı kararlarına karşı 
temyiz kanun yoluna başvurulamaz; yalnızca istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Bu nedenle 
diğer şartlar sağlansa dâhi, tanıma ve tenfiz talepleri çekişmesiz yargı işi olması nedeniyle 
istinaf kanun yolundan öteye başvuru yolu kapalı kararlardır. 
7. Çekişmesiz yargı kararı olarak tanıma ve tenfiz talepleri maddi anlamda kesin hüküm 
teşkil etmez. Yabancı mahkeme kararının eda, tespit, inşai olması türüne bakılmaksızın, Türk 
mahkemesinde verilen tanıma ve tenfiz talebi inşai etkiye (İnşai*davalar:*İnşai dava*yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir. Bunlara 'yenilik doğuran davalar' da denilir. Kanunun öngördüğü hallerde açılır.)
sahip yenilik doğuran bir karardır. 
Bu nedenle şekli anlamda bir kesin hüküm etkisine sahip yabancı mahkeme kararının, maddi 
anlamda kesin hüküm kuvveti olarak tanımlanmaktadır....
Bu iş çok su götürecek..10 /20 milyon taksit olmuş 170 milyon Mr.Gencer çok ah aldı..maalesef daha çekecek çilesi var..
				
			 
			
		 
			
			
			
				
					Son düzenleme : Belekkimi; 28-08-2018 saat:  22:16.
				
				
			
			
			
				
			
				
			
			
				Burada yer alan yorum ve tavsiyeler,  kişisel görüşlere dayanmaktadır. "ASLA YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR "
			
			
		 
	
Yer İmleri