Artan

16,73 9.99 15:50
47,80 9.99 15:50
32,26 9.95 15:48
57,65 9.91 15:50
8,87 9.91 15:49
Artan Hisseler

Azalan

247,50 -10 13:55
261,00 -10 15:48
72,90 -10 15:50
8,38 -9.99 15:50
37,86 -9.99 15:51
Azalan Hisseler

İşlem

8.554.705.753,25 15:51
5.916.981.618,15 15:51
5.507.159.947,88 15:51
4.956.399.407,00 15:51
4.362.788.718,48 15:51
Tüm Hisseler
Arama sonucu : 8100 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Dolarda Yükseliş Kaçınılmaz

Hybrid View

Previous Post Previous Post   Next Post Next Post
  1. Ülkenin bütün değerlerini sat yabancı sahip olsun, güven geldikten sonra 100 $ maaşla uşak olarak çalışırsın!

    Ha bu arada zaten bu ülkeyi sen yönetemez ancak vitrin süsü olursun...
    "İyi insanlar cennete gider değil, İyi insanlar nereye giderse orası cennet olur."

  2.  Alıntı Originally Posted by latino Yazıyı Oku
    Ülkenin bütün değerlerini sat yabancı sahip olsun, güven geldikten sonra 100 $ maaşla uşak olarak çalışırsın!

    Ha bu arada zaten bu ülkeyi sen yönetemez ancak vitrin süsü olursun...
    Tam da bu konuyu işleyen, büyük usta Aziz Nesin'in enfes bir öyküsü vardır.
    Okumaktan üşenmeyenler için ekliyorum.



    Geniş bir arazi içindeki büyük evin kaç odalı olduğunu, evin sahibi
    bile bilmiyordu. Babadan kalma bu ev çok eskiden yapılmıştı. İç içe
    geniş odalar, balkonlar, sofalar, tahtaboşlar, salonlar, içine
    gireni korkutacak mağara oyuklarına benzerdi. Evin sahibi burada,
    güzel karısı, çok güzel kızları ve oğullarıyla oturmaktaydı. Eski ev
    günden güne yıkılmaktaydı, ama adam yine de “Bizim ev..” diye
    babadan kalma bu evden övünerek söz ederdi. Her “bizim ev” deyişinde
    sevinçten ağzı kulaklarına varır, göğsü övünçle kabarırdı. Evin
    üst katı yıkılmaya yüz tutunca, orta kata taşınmışlardı. Pencereleri
    bahçeye açılan odaların duvarları, kaplamaları da bozulmuş, onlar da
    büyük evin ortasına düşen salon ve odalara çekilmişlerdir. Eski
    evde öyle çok oda vardı ki, bu odaların duvarları yıkıldıkça,
    sıvaları döküldükçe, onlar sağlamca odalara çekilip, rüzgardan,
    yağmurdan, soğuktan korunuyorlardı. Evin büyüklüğü, en yüce
    umutlarıydı. Çünkü, bu büyük evde nasıl olsa, ömürlerinin sonuna dek
    barınacak birkaç oda bulabileceklerdi. Kısaca bu büyük evin
    sahibi “bizim ev..” demekte haklıydı. Günlerden bir gün evin kağısı
    çalındı. Gelen, sağ yandaki komşusuydu. Ev sahibi, gördüğü eski
    terbiye üzerine, komşusunu buyur etti, ağırladı. Söz arasında
    da , “bizim ev” diye övünmekten geri kalmadı. Komşu “eviniz çok
    güzel, çok büyük. Manzarası da olağanüstü” dedi. Bundan pek sevinen
    ev sahibi “evet, bizim evin manzarasına diyecek yoktur” dedi. Bunun
    üzerine komşusu “biz evimizde çok sıkışık yaşıyoruz, ailemiz
    kalabalık. Acaba kullanmadığınız odalardan birini bize kiralar
    mısınız?” diye sordu. Ev sahibi düşündü. Komşunun önerisi hiç de
    kötü değildi. Odalar bomboş dura dura yıkılacağına, bunlardan birini
    komşusuna kiralar, gelen parasıyla da evin bozulan merdivenlerini,
    kapılarını onarırdı. Komşusuna “peki, beğendiğiniz boş odalardan
    birine taşının” dedi. Komşusu, odalardan birine taşındı. Ev sahibi
    tanıdıklarına,” bizim eve kiracı aldık” diye övünüyordu. Aradan
    zaman geçince bir başka komşusu da aynı istekte bulundu. Aynı
    düşünceyle kabul etti. Birkaç gün sonra da bir başka komşusu. Bu
    kiracılar gün geçtikçe bazı isteklerde bulunuyorlardı. İlk önce
    bahçede bir kuyu açılmasını talep ettiler. Ev sahibi parasının
    olmadığını söyleyince borç para vermeyi teklif ettiler. Ev sahibi
    çok mutlu oldu. Hem evi güzelleşecek hem de parasını sora
    ödeyecekti. Hemen parayı aldı, kuyuyu açtırdı. Sonra evin yolunun
    açılmasını istediler. Onu da borç para ile yaptı. Bir süre sonra
    başka kuyunun açılması istediler. Ev sahibi yine parası olmadığını,
    borçla yaptırabileceğini söyledi. Fakat bu sefer kiracılar borç para
    verebileceklerini fakat bu paranın kuyuya gidip gitmeyeceğini takip
    edeceklerini zorunluluk olarak bildirdiler. Çünkü önceki kuyuyu
    açarken paranın bir kısmı zengin yaşamlara özenen ev sahibinin
    karısı ile kızlarına gitmişti. Ne olursa olsun kuyu, kendi evinin
    kuyusu olacaktı. Gözleri parlayarak, “bizim ev” derken ev sahibinin
    ağzı kulaklarına varıyordu. İstekler ardı sıra geldi. Her seferinde
    borçlarla eksikler giderildi. Dam aktarıldı, yol genişletildi,
    3,kuyu açıldı, boya yapıldı, merdivenler yapıldı. Mevsim yaz
    olmuştu, ev sahibi bahçede bir çadır kurdu. Şimdi bütün ev
    kiradaydı, ama gıcır gıcır boyanmış, tamir edilmişti. “bizim ev,
    şimdi eve benzedi” deyip duruyordu. Yine bir süre sonra
    kiracılar “badana ister duvarlar” dedi. “sıva ve badana”. Ev
    sahibi “yapamam” dedi. Kiracılar ise “kendi eviniz” dediler. Doğru
    kendi eviydi. Ama sıva, badana için parası yoktu. Yaptırmazsa
    kiracılar çıkar giderdi. Oysa onlara borcu çoktu. Kiracılar evden
    çıkmakla tehdit etmeye başladılar. Ev sahibi” aman evden çıkmayın”
    diye yalvarmaya başlamıştı. Karısı, kiracılara aşçılık ediyor,
    kızları, oğulları da kiracıların işlerini görüyordu. Aldıkları
    parayla evin içini sıvattılar, badana yaptırdılar. Eski ev yepyeni
    olmuştu. Ev sahibi karşıdan evine bakıp bakıp övünüyordu. Bir soğuk
    kış gecesiydi. Adam çadırda oğullarından biriyle oturuyordu.
    Karısıyla, kızları öbür oğulları evde kiracıların işlerin
    görmekteydiler. Adam, pencerelerden ışıklar saçan evine baktı,
    yanındaki oğluna, “evimiz çok güzel oldu doğrusu” dedi. Oğlu” hangi
    ev” diye sordu. Ev sahibi olan babası “ne demek hangi ev, bizim ev
    işte” diye cevapladı. Oğlu “baba, galiba o ev artık bizim ev değil”
    dedi. Adam birden kızarak bağırdı “nasıl?, bizim ev değil mi?, bunu
    söylemeye nasıl dilin varıyor?”
    Delikanlı devam etti “bana bizim ev değilmiş gibi geliyor, içinde
    oturamıyoruz, bahçesinde gezemiyoruz, yolundan gidemiyoruz, suyundan
    içemiyoruz.”. Adam “ama ev bizim” diye bağırdı. Cebinden çıkardığı
    basılı kağıdı sallayarak, “işte, işte evin tapusu tapusu benim
    üstüme, o evin vergisini ben ödüyorum, defol hain evlat” diyerek
    evladını kapı dışarı etti. Delikanlı başı önünde çadırdan çıkarken
    adam, elindeki kağıdı sallayarak “hain evlat, senin gibi oğlum yok,
    reddediyorum. Bizim ev… ev bizim, işte tapusu” diye bağırdı.

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •