Alıntı Originally Posted by Argo Yazıyı Oku
Asya, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlayan Doğu Akdeniz coğrafyası, binlerce yıldır deniz ticaretinin önemli bir merkezi ve büyük medeniyetlerin beşiği.



Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) verilerine göre günümüzde dünya ticaretinin %80’inden fazlası denizler üzerinden yapılıyor. Bu ticaretin %15’inden fazlası Akdeniz üzerinden yapılıyor.





Öyle ki Doğu Akdeniz, dünya petrol üretiminin %30’undan fazlasını gerçekleştiren Ortadoğu ile dünya petrol tüketiminin yaklaşık %20’sini gerçekleştiren Avrupa’yı birbirine bağlıyor.



Bunun sonucunda coğrafi açıdan bölgeye sınırı olan Türkiye, İsrail, Mısır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan, Lübnan, Suriye ve Libya Doğu gibi bölgesel güçler ile ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi küresel güçler Akdeniz’deki enerji denkleminde ağırlığını korumak istiyor.

Pastanın boyutunu merak edenler için; ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun araştırmalarına göre, Doğu Akdeniz yaklaşık olarak 1,7 milyar varil petrol ve 35 trilyon metre küp gaz potansiyeline sahip.



Karşılaştırma açısından belirtelim, Irak’ın petrol rezervi 150 milyar varil civarı, dünyanın 4 numarası. Doğal gazın 1 numarası ise Rusya, 35 trilyon metre küp rezervi var. Yani Doğu Akdeniz özellikle doğal gaz açısından bir cennet.

https://paratakipcisi.com/dogu-akden...-ve-dogal-gaz/
Uyarı: Bu eleştiri yüksek oranda tarihi, coğrafi bilgi ve ciddi düzeyde paylaşım savaşları bilgisi içerir.

Sayın Argo öncelikle elinize sağlık;
Yazınız belli ki iyi niyet ve ulusal çıkar penceresinden yazılmış.
Taaa ben portakalda vitaminken bile, Yunanistan ve GKRY ile aramızda sorun olan kıta sahanlığı anlaşmazlığını koymuşsunuz mevzunun temeline.

"
Pastanın boyutunu merak edenler için; ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun araştırmalarına göre, Doğu Akdeniz yaklaşık olarak 1,7 milyar varil petrol ve 35 trilyon metre küp gaz potansiyeline sahip.
"

diye de eklemişsiniz.

Genel geçer bir kanı var:
"Doğal kaynaklar=Refah" gibi...
Aşağıdaki enerji atlası size de bu çıkarıma "nanik yapıyor" gibi gözükmüyor mu?
Buyurun fosil yakıtın üzerinde oturan uluslar:




Sırtını fosil yakıtlara dayayarak yaşamaya alışmış toplumların, sanayi üretiminden, demokrasiden yoksun olduğu çıkarımını yapabilir miyiz acaba bu haritaya göre?

Hatta mevcut kaynaklarıyla katma değerli üretim yapmaktan yoksun Türkiye' nin, mevcut imkanlarını efektif kullanmak yerine, bir zamanların gözde ihracat kalemi tarımı, hayvancılığı ve yıllarca geliştirdiği sanayisini bir köşeye atarak, "sadece" savunma sanayiine yönelerek bir eksen kayması yaşadığını mı düşünmeliyiz acaba?

Henüz istikrarsızlaşmasında rol oynadığımız komşularımızın topraklarından gelen terör tehdidi ile uğraşıyoruz malum.
Akdeniz savaşları bu bedene biraz bol değil mi? Buradan hakkımızdan vazgeçelim sonucu çıkarmayın lütfen.

Özetle mesele şu kanımca:
Fosil yakıtlar; dünya çapında (hani bizdeki otopark mafyası gibi kolay paranın olduğu her yerde şiddete eğilimli) oluşumlarca paylaşılmış. Topraklarından çıktığı uluslara da pek refah/demokrasi vb sağlamamış görüldüğü gibi.

Buyurun bu 1820 den bu yana dünyanın ilk 20 ekonomisi sıralaması. Günümüzde kaç doğal kaynak zengini, kaç gelişmiş sanayi ülkesi var listede bir bakalım: