Sadece politik manevralar yeterli olur mu, ya da sahada reel gerçekliği olmayan politik manevralar yapılabilir mi, o da tartışılır.
Örneğin, ABD Türkiye ile Doğu Akdeniz meselesinde Suriye meselesinde ters düşünce, mevcut anlaşmalara dayanarak/bahane ederek Ege'de varlığını arttırması gerektiğini hissederek Yunanistan'a 6 (veya 7) yeni askeri üs kurdu.
Aşağıdaki linkte mesela, bu üslerden birisine yapılan kuvvet aktarımı görülüyor. Bir gemi dolusu Apache Taarruz Helikopteri. Asli görevi düşmanın tank ve zırhlı araçlarını yok etmek olan bu tanksavar helikopterlerinden neden bolca Yunanistan'a sevk ediyor, bunların menzili ne kadar, burada hangi tankları imha edecekler, Ege'de deniz kontrolü için Apache yığınaklandırmış olamazlar herhalde.
https://www.aksam.com.tr/guncel/abd-.../haber-1017660
Yani, ABD, yeni gelişen durumlarda bölgesel durum değerlendirmesi yaptıktan sonra, olası tüm sonuçlara/gelişmelere karşı sistematik olarak tedbir alıyor/ön alıyor. Bu onun sistematiğinde yaklaşımında var. Aynı zamanda bu kuvvet yığınaklandırmasının denizciler buna Gunboat da diyor biraz farklı anlamı ama kabaca aynı mantık, reel politiğe taban olma durumu var.
Yani, reel gerçekle desteklenmeyen politik adımları pek kaale almıyorlar. Kendi açılımlarının reel tabanını mutlaka oluşturuyorlar. Dolayısıyla deniz stratejisinde geçen kavramlar var, hakimiyet, kontrol, vazgeçirme şeklinde. Bu seviyelerden hangisini amaçlamışlarsa masaya oturmadan konuşmadan önce, o gerçekliği yaratacak kuvvet aktarımlarını yapıyorlar. Bu hamlelerine karşı bir adım atmadık mesela, atılmalıydı. Ha keza adaların silahlandırılamayacağı noktasında da zamanında atılması gereken adımları atmadık. Yani demem o ki, fiiliyatta, süreç sonuçlanmasa da belirsiz şekilde ortada da kalsa, adamlar zaten Ege'de Akdeniz'de hakimiyet veya kontrol için gereken yığınaklandırmayı yaptıktan sonra amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Buna karşı adımlar hamleler atılmalıydı. Anlaşma olur olmaz ayrı mesele. Mesele sadece S-400 meselesi değil.
Eş zamanlı GKRY'ye üs kurdu Fransa. Gerçi kurmadım oradaki bir limandan faydalanma anlaşması yaptım, karşılığında da limana yatırım sözü verdim dese de. GKRY deki İngiliz üslerindeki uçakları da F35 lerle değiştirdiler. Hadi NATO bünyesinde bir de ortak tatbikat yapalım dediler, kitabına uydurarak tatbikatlarını da yaptılar.
GKRY-Mısır-İsrail-Yunanistan-Fransa ortak ticari anlaşmaları da şekillendi paralelinde.
Uzatmadan..bu sadece S-400 meselesi değil. Bu sadece İran'a yapılan ambargoyu deldiniz meselesi de değil. Bu uluslararası strateji, çıkarlar savaşı. Doğu Akdeniz ölçeğinde yeni keşfedilen hidro karbon yataklarına çökme hadisesi, ortadoğu ölçeğinde, artık atadığımız diktatörlerle/krallarla bölgeyi yönetemiyoruz, müteakip dönemlerde etnik olarak parçalanmış daha küçük güdülebilir demokrasilerle idare edilen devletçiklerle yönetelim (BOP) ki zırt pırt ortadoğuya müdahale etmeye gerek kalmasın hikayesi.
Normalde şöyle olması lazım. Ya başarabilirsek, denizci tabiriyle, denizde vazgeçirme dayatacağız, -ki onlar da, bunlar başımıza bela olacak bari pay verelim diyecekler, ya da komple eksen değişikliği ile çok daha büyük bir denklem ortaya koyup ya hep ya hiç Rus ruletini oynayacağız. Öyle bir matematiksel tablo ortaya çıkacak/çıkmalı ki, oturup simülasyonlarda yaptıkları gibi karar verecekler, pastaya ortak olacağız/pastadan büyük parçayı alacağız. İşte bu oyunu henüz oynayacak durumda değiliz biz, gerçekçi bakılırsa. Hep aynı yere çıkıyor mevzu, zamanı değil, zaman kazanmamız lazım, eski çizgide ilerlememiz lazım, fırsatları kollamamız lazım, orduyu toparlayıp bu minvalde güncellememiz lazım, ekonomiyi toparlamamız lazım, mümkün olduğunca her şeyi kitabına uydurarak onların oyununda onların kuralları ile ilerlememiz lazım. Bu dediğim arzulanıyorsa 20-30 yıllık planlar yapmak lazım. Yoksa bir kaşık suda boğarlar bizi, özetle, adamlar dehşet güçlüler. Önce bunu bir anlamak lazım.
Mesele S-400 meselesi değil, depoya da koysak, iade de etsek mevzu çözülmez, o sadece bu çıkar savaşının bir argümanı. Mesele;
-Eskisi gibi onlara ortadoğu ve Rusya meselelerinde sorgusuz sualsiz biat edilmesini istiyorlar,
-Bölgesel olarak İsrail ile işbirliği yapmamızı istiyorlar,
-Doğu Akdeniz-Suriye-Irak-Libya nerede hidro karbon varsa aslan payını almak sana küçük bir hisse bırakmak istiyorlar,
-Kara ordumuzu görece büyük buluyorlar küçültülmesini istiyorlar,
-Bu kara ordusunun NATO' nun hizmetinde olmasına bayılıyorlar, (Müşterek harekatlarda biri uçak verecek, öbürü gemi verecek, biri hava savunması için Patriot konuşlandıracak, diğeri EH desteğini sağlayacak, ama karaya ayak basan önde yürüyen piyade bizden olacak)
-Güneydoğumuzu da kapsayan bir Kürdistan kurulmasını ve İsrail ile kanka olmasını istiyorlar,
-Olursa, bölgede, bir ballı lokma tatlısı kıvamında bitmeyecek uzun süreli şii-sunni savaşı istiyorlar,
-Bu tam bağımsız Atatürk İlkelerine dayanan milli çıkarları savunan Cumhuriyet modeline gıcık oluyorlar, yerine başka bir şey kurulsun getirilsin istiyorlar,
-En sonunda da ısıtılmış su istiyorlar, banyo yapmak için..
Haklı olmak yetmiyor dediğim gibi, dönüp geçmişimizi sorgulamamız lazım, son 50 yılda ne yaptık diye. Müteakip 50 yılı tasarlamak lazım. Bilime, sanayiye, üretime bunların ön koşulu da eğitime odaklanmak lazım. Eğitimin ahlakı getirmesi lazım. Aydınlanmadan aydın üremiyor memlekette. O özelleştirme gelirleri muazzam bir fırsattı. Birkaç yüz milyar dolar bu ülkede birşeylerin temelini atmak için yeterdi de artardı. Çin geçenlerde bir teknoloji yatırımı yapıyor, bir tür anakarta monte ekran kartı entegresi gibi birşey, 6 milyar dolar. Rakamlar ortada, bir otomobil fabrikası, bir motor fabrikası, bir tank fabrikası, yani 200-300 milyar dolar çok büyük para idi. Paraların nereye gittiği herkesin malumu. Sermayenin el değişimine araç edildi, iktidarın devamı adına pay edildi, en sonunda hazıra dağ dayanmadı.
Hedefleri üçe bölmek lazım, İlk Hedefler, Ulaşılabilir Hedefler, Hayal Edilebilir Hedefler. Yoksa İslam Aleminin liderliği, ezilenlerin hamiliği, sessizlerin sesi olmak elbette güzel şeyler de sen Osmanlı gibi imparatorluk kurdun da dünyanın mı bundan haberi yok. Kapatın mikrofonu derler Mansur'un yaptığı gibi, sesin kesilir. Biz direk 3 ncü aşamayı hedefliyoruz, hayal alemindeyiz.
Gerçekçi olmak lazım, iç siyaset elbet yapılacak, herkes fikrini hatta ideolojisini savunacak, dayatacak, herkes herkesi suçlayacak, ama kimse günahsız değil, kimse pir-u pak değil. Uluslararası meselelerde iç siyasetin kafayı bulandırmasına izin vermemek lazım.
Devlet başka şey, birey başka şey. Önce Bekaa. Devlet bireysel yaklaşımlarla menfaatlerinden vazgeçemez. Misal İsrail ile başlayan muaazzam bir teknoloji transferi hikayemiz vardı. Bugün Suriye'de en önde kullandığımız tankları onlar modernize etti, o esnada milli tank projesinde asıl büyük kazanımları elde ettik, aynı zamanda Türk-İsrail denklemi hem ortadoğuda büyük açılımlar sağlarken hem de karşı cenahta açmazlara yol açmıştı. Ne oldu, bir gecede tası tarağı topladılar gittiler, şu an Suudilerle, BAE ile, Mısır ile Yunanistan GKRY ile ittifaklar arefesinde yakınlaşıyorlar. Suriye tarumar, Irak tarumar, Mısır ABD güdümünde bir diktatörde, Libya ortada, Lübnan pıstı oturdu aşağıya, İran hedef tahtasında. Belki biz İsrail ile çok güçlü ilişkiler kurabilseydik, belki Filistin meselesine bu çerçevede katkıda bulunabilirdik, belki bu çerçevede kimse kendini tehdit altında hissetmeyeceğinden, bir tür arabuluculuk rolü ile Filistinliler'e daha büyük kazanımlar sağlayabilirdik. Ne oldu şu an Filistinliler daha mı iyi oldu? Olsun, zaten asıl mesele, biz tarafımızı belli edelim meselesi idi, iç siyasete oynayalım mesele idi, lafı nasıl soktu meselesi idi, yoksa Filistin sorunu çözülse ne çözülmese ne miydi mesele?
Ama biz haklıyız pehh. Tarihi haklılar değil güçlüler yazar.
Dellendim galiba biraz kusura bakmayın. Bence bizimkiler mevzuyu anladı, cari durumu gördü. Geri adım atacaklar. Yaptırımlar ense kökü üzerinde havada asılı duran bir balta gibi tutulmaya devam edilecek, eş zamanlı devam eden Doğu Akdeniz sürecindeki, İran sürecindeki hamlelerimize ayar verecekler bu şekilde. İç siyasete de yumuşak bir geçiş dayatacaklar. Son dönemdeki, 'eski aynı çizgiye ben de dönerim' mesajına ne derler bunu bilmek pek de mümkün değil.
Saygılar
Yer İmleri