Sayfa 6595/7020 İlkİlk ... 5595609564956545658565936594659565966597660566456695 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 52,753 - 52,760 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz asiili Amerikali yazar Meg Rosoff'in dogum gunu ( 16 Ekim 1956 )



    " Surekli tetikte olan, gunlugumu okuyan, fikirlerimi kontrol eden bir annem ve babam olsaydi bundan nefret ederdim. Goz onunde olmaktan nefret ederdim. Belki de bir cam gibi olmak istedigimi soylerken yalan soyluyorumdur. Birinin beni tanimasini arzu ettigim kadar biraz mahremiyeti da arzu ediyorum. "



    “ I would hate to have parents who were always looking over my shoulder, reading my diary, checking my thoughts. I would hate to be exposed. And so, perhaps, when I say I long to be a pane of glass, I am lying. I long for partial obscurity at the same time that I long for someone to know me. "



    " Ana dilinin olmadigi dusuncesi beni endiselendiriyordu. Kendi kafasinin icinde bir gocebe gibi hissetmez mi insan ? Bana kendimi evimde gibi hissettiren sozcuklerin olmamasini hayal bile edemiyorum. Bir dil yetimi gibi. "



    “ The idea of having no native language worries me. Would you feel like a nomad inside your own head ? I cannot imagine having no words that are home. A language orphan. ”

  2. 1 Akademi ( Mystic River, 2003 ), 3 Golden Globe Odullu, Esaretin Bedeli’nin ( The Shawshank Redemption - Le ali della libertà ) Andy Dufresne karakteri Amerikali aktor Tim ( Timothy Francis ) Robbins’in dogum gunu ( 16 Ekim 1958 )








  3. Fransiz roman yazari Marc Levy’nin dogum gunu ( 16 Ekim 1961 )



    “ Zaman zaman iki ruh tek bir ruhu olusturmak uzere karsilasir. Boylece sonsuza dek birbirlerine bagimli olurlar. Birbirlerinden asla ayrilmaz, o yasamdan bu yasama hep birbirlerini bulurlar. Bu dunyevi yasantilari sirasinda bir yari digerinden kopup da onlari baglayan yemini bozacak olursa, ruhlarin ikiside hemen olur. Biri yolculugunu bir digeri olmadan surduremez. ” Gelecek Sefere



    “ Il arrive que deux âmes se rencontrent pour n'en former plus qu'une. Elles dépendent alors à jamais l'une de l'autre. Elles sont indissociables et n'auront de cesse de se retrouver, de vie en vie. Si au cours d'une de ces existences terrestres une moitié venait à se dissocier de l'autre, à rompre le serment qui les lie, les deux âmes s'éteindraient aussitôt. L'une ne peut continuer son voyage sans l'autre. ”



    “ Hikaye, senin gulumsemelerin ve yoklugunla bitiyor. Cocuklugumdan kalma piyanonun tuslari uzerindeki parmaklarinin sesini hala duyuyorum. Her yerde aradim seni, baska alemlerde bile aradim. Buldum da, nerede olursam olayim senin bakislarinda uyuyorum. Senin tenin benim tenim. En cilgin hayallerin, yuregin murekkebiyle yazildigini biliyorum artik. Tasavvur bile edemedigim bir sey verdin bana, hayatimda seninle gecirdigim her saniyenin diger her saniyeden daha degerli oldugu bir zamani yasattin bana. Sen bir dunya yarattin. Yaz mevsimine nasil girilirse, iste sen de oyle girdin benim hayatima. Ne ofke ne de pismanlik duyuyorum. Bana yasattigin anlarin bir ismi var, buyulu anlar onlar. O buyuyu hala tasiyorlar. Sen olmasan da, artik asla yalniz olmayacagim, cunku sen bir yerlerde yasamaya devam ediyorsun. ” Sizi Tekrar Gormek



    “ Ainsi se referme l'histoire sur tes sourires et le temps d'une absence. J'entends encore tes doigts sur le piano de mon enfance. Je t'ai cherchée partout, même ailleurs. Je t'ai trouvée, où que je sois, je m'endors dans tes regards. Ta chair était ma chair. De nos moitiés, nous avions inventé des promesses ; ensemble nous étions nos demains. Je sais désormais que les rêves les plus fous s'écrivent à l'encre du coeur. J'ai vécu là où les souvenirs se forment à deux, à l'abri d'une seule confidence où tu règnes encore. Tu m'as donné ce que je ne soupçonnais pas, un temps où ch**ue seconde de toi comptera dans ma vie bien plus que tout autre seconde. J'étais de tous les villages, tu as inventé un monde. Te souviendras-tu, un jour ? Je t'ai aimée comme je n'imaginais pas cela possible. Tu es entrée dans ma vie comme on entre en été. Je ne ressens rien ni colère ni regrets. Les moments que tu m'as donnés portent un nom, l'émerveillement. Ils le portent encore, ils sont faits de ton éternité. Même sans toi, je ne serai plus jamais seul, puisque tu existes quelque part. ”

  4. Fransiz filozof Gaston Bachelard’in olum yildonumu ( 16 Ekim 1962 )



    “ Iste hayalimiz, bilgic ve felsefi hayalimiz boyle calisir, butun kuvvetleri siddetlendirir, hayatta da olumde de mutlagi arar. Madem ki kaybolmak gerekmektedir madem ki olum icgudusu en rahat hayata bile kendini kabul ettirmektedir, oyleyse butun halinde olelim ve kaybolalim. Hayatimizin atesini bir ustun-atesle varligin ta kalbine yoklugu oturtacak olan, alevsiz ve kulsuz, insanustu bir ustun- atesle yok edelim. Ates kendi kendini yiyince, guc kendine karsi donunce, varlik yitip gidisi aninda butunsellesiyormus gibi gorunur, yok olusunun siddeti var olusunun en ustun kaniti, en acik kanitiymis gibi gorunur. ” Atesin Psikanalizi



    " Ainsi travaille notre rêverie, sa-vante et philosophique, elle accentue toutes les forces, elle cherche l’absolu dans la vie comme dans la mort. Puisqu’il faut disparaî-tre, puisque l’instinct de la mort s’impose un jour à la vie la plus exubérante, disparaissons et mourons tout entiers. Détruisons le feu denotre vie par un surfeu, par un surfeu surhumain, sans flamme ni cen-dre, qui portera le néant au cœur même de l’être. Quand le feu se dé-vore lui-même, quand la puissance se retourne contre soi, il sembleque l’être se totalise sur l’instant de sa perte et que l’intensité de ladestruction soit la preuve suprême, la preuve la plus claire del’existence. "



    " Ask, baskasina aktarilan bir atestir. Ates ise, ancak yakalaniverecek bir asktir. / L'amore è un fuoco da trasmettere. Il fuoco è un amore da sorprendere. / Love is a fire that is to be transmitted, fire is but a love whose secret is to be detected. "


  5. Arjantinli Kubist ressam Emilio Pettoruti'nin olum yildonumu ( 16 Ekim 1971 )

    El Quinteto, XX siglo




    El Improvisador, XX siglo


  6. Sydney Pollack'in yonettigi, Barbra Streisand ve Robert Redford'un basrollerini ustlendigi ve Cornell Universitesi'ndeki Amerikan Karsiti Faaliyetleri Izleme Komitesi'ndeki deneyimleri duygusal orgılerle bezeyerek anlatan Bulundugumuz Yol ( The Way We Were ) promiyerini 16 Ekim 1973 tarihinde New York City, Loew's State Theatre’da yapti.


  7. Nijeryali yazar ve sair Wole Soyinka, 16 Ekim 1986 tarihinde “ Genis bir kulturel bakis acisi ve sairane bir sezi uslubu ile sundugu hayatinin tiyatrosu icin " gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandigi Komite tarafindan aciklandi.



    Pas olgunluktur, pas
    Ve benzi sari misir tuyleri;
    Cicek tozlari ciftlesmek uzeredir
    Kirlangiclar dansa durdugu zaman
    Okun ucundaki tuy gibi
    Ucusmakta misir saplarinin iplikcikleri
    Isigin hizasinda. Ve biz isitmekten sevincli
    Ruzgarin toplu yuruyusunu, isitmek
    Ovadaki bicki sesini, misirlarin birakildigi yerde
    Bambu kiymiklari gibi icine isledigi.
    Biz toplayicilar, simdi
    Puskullerin ustundeki pasi beklerken, cekilir
    Alacakaranliktan uzun golgeler, kaplanir celenk gibi
    Sazdan samandan arabalar tutsuler icinde. Su yuklu saplar
    Tohumun curugune yururler - biz bekleriz
    Pasin soz verdigini.

  8. Emily Brontë'nin ayni isimli romanindan uyarlanan, Juliette Binoche ve Ralph Fiennes'in basrollerini paylastigi Ugultulu Tepeler ( Wuthering Heights - Cime tempestose ), 16 Ekim 1992 tarihinde Londra'da vizyona girdi.






Sayfa 6595/7020 İlkİlk ... 5595609564956545658565936594659565966597660566456695 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •