-
Ispanyol roman yazari Eduardo Mendoza, 20 Nisan 2017’de Ispanyolca konusulan ulkelerin en yuksek edebi serefi olan Cervantes Odulunu kazandi.

“ Biliyorum, biliyorum sayginligin bedelini odeyemezdim. Dusman bir sehirde yasiyorsaniz, ne bir dostunuz ne de buna kavusma ihtimaliniz yoksa, fakirseniz ve korku ve guvensizlik icinde yasiyorsaniz; kendi golgenizle konusmaktan SIKILMISSANIZ; bes dakika icinde sessizce yemek yiyip son lokmayi yutar yutmaz restorandan cikiyorsaniz; pazarlarin bir cirpida gecmesini ve is gunlerinin gelmesini ve tanidik yuzleri gormeyi diliyorsaniz; (…); iste bu durumlarda insan yarim saatlik bir sohbet icin bir tabak mercimek yemeginden vazgecebilir. ”

“ Pero yo no podía pagar el precio de la dignidad. Cuando se vive en una ciudad desbordada y hostil; cuando no se tienen amigos ni medios para obtenerlos; cuando se es pobre y se vive atemorizado e inseguro, harto de hablar con la propia sombra; cuando se come y se cena en cinco minutos y en silencio, haciendo bolitas con la miga del pan y se abandona el restaurante apenas se ha ingerido el último bocado; cuando se desea que transcurra de una vez el domingo y vuelvan las jornadas de trabajo y las caras conocidas; (…) en estos casos, uno se vende por un plato de lentejas adobado con media hora de conversación. Los catalanes tienen espíritu de clan. ”
-
Roma sehrinin Romulus ve Remus tarafından kurulusunun 2775. yili ( M.O 21 Nisan 753 )


" Roma; yankinin, illuzyonun ve ozlemin sehri. / Roma è la città degli echi, la città delle illusioni, e la città del desiderio. / Rom ist die Stadt der Echos, die Stadt der Illusionen, die Stadt der Sehnsucht. / Rome is the city of echoes, the city of illusions, and the city of yearning. " Giotto di Bondone

" Butun yollar Roma’ya cikar. " Anonim Roma sozu
-
17. yuzyil Fransiz edebiyatinin onde gelen sairlerinden ve trajedi yazarlarindan Jean Baptiste Racine'in olum yildonumu ( 21 Nisan 1699 )

" Bir trajedinin olume ya da kana ihtiyaci yoktur; zevk veren yonu olan o muhtesem huzunle dolu olmasi yeterlidir. / Ce n'est point une nécessité qu'il y ait du sang et des morts dans une tragédie: il suffit ... que tout s'y ressente de cette tristesse majestueuse qui fait tout le plaisir de la tragédie. / A tragedy need not have blood and death; it's enough that it all be filled with that majestic sadness that is the pleasure of tragedy. "
Butun bos gayretlerim su neticeyi verdi:
Kendimi ariyorum, bulamiyorum simdi.
Okum, kargim, arabam, yok gozumde hic biri,
Artik aklimda degil Neptunus'un dersleri.
Sade iniltilerim ormanlari tutuyor.
Basibos kisraklarim sesimi unutuyor
Boyle vahsi bir askin duyup hikayesini,
Siz de eserinizden utanirsiniz belki.
Size can atan kalbin ne asi hitabi var!
Bu ne garip esir ki boyle guzel baglar!

Maintenant je me cherche, et ne me trouve plus.
Mon arc, mes javelots, mon char, tout m'importune.
Je ne me souviens plus des leçons de Neptune.
Mes seuls gémissements font retentir les bois,
Et mes coursiers oisifs ont oublié ma voix.
Peut-être le récit d'un amour si sauvage
Vous fait en m'écoutant rougir de votre ouvrage.
D'un coeur qui s'offre à vous quel farouche entretien !
Quel étrange captif pour un si beau lien !
Mais l'offrande à vos yeux en doit être plus chère.
-
Ingiliz roman yazari ve sair Charlotte Brontë'nin dogum yildonumu ( 21 Nisan 1816 )
" Sanki sol kaburgamin altinda bir yerde bir ip varmis da bu ip, senin sol kaburgana simsiki bir kordugumle baglanmis. Oyle saniyorum ki aramiza daglar, denizler girerse bizi birbirimize baglayan bu ip kopacak. O zaman da icin icin kanlarim akacakmis gibi bir kuruntuya kapiliyorum. "

" Mi sembra di avere una corda, sotto le costole, a sinistra, strettamente, inestricabilmente annodata a una corda analoga situata nella stessa zona del vostro corpo esile. E se quel tempestoso tratto di mare e tre, quattrocento chilometri di terra si metteranno con tutta la loro vastità tra noi, ho paura che quella corda che ci unisce verrà spezzata; e allora temo che comincerei a sanguinare internamente. Quanto a voi... mi dimenticherete. " Jane Eyre
'' Siz omrunuzde hic kiskanclik duymadiniz, degil mi, Miss Eyre ? Duymadiniz elbette, sormama bile gerek yok, asik olmadiniz ki! Bu iki duyguyu da bundan sonra taniyacaksiniz. Ruhunuz uyuyor daha. Onu uyandiracak sarsinti olmamis. Saniyorsunuz ki butun yasam, simdiye kadar genclik yillarinizin gecip gittigi gibi sakin sakin akip gececek. Gozleriniz, kulaklariniz tikali olarak kendinizi akintiya birakmissiniz; ne sulardan yukselen kayalari goruyorsunuz ne de bu kayalarin dibinde kaynayan buruntulari duyabiliyorsunuz. Ama elbet siz de -mim koyun bu sozlerime- bir gun irmagin kayalik bir gecidine geleceksiniz. Burada yasantinizin tum akisi altust olacak; kopukler, ugultular icinde kesmekese bogulacak. Ya yasantinizin sivri uclarina carpilarak paramparca olacaksiniz ya da yuksek bir dalga sizi yukaridan asararak durgun sulara ulastiracak... Benim simdiki durumum gibi. ''

"You never felt jealousy, did you, Miss Eyre ? Of course not: I need not ask you; because you never felt love. You have both sentiments yet to experience: your soul sleeps; the shock is yet to be given which shall waken it. You think all existence lapses in as quiet a flow as that in which your youth has hitherto slid away. Floating on with closed eyes and muffled ears, you neither see the rocks bristling not far off in the bed of the flood, nor hear the breakers boil at their base. But I tell you - and you may mark my words -you will come some day to a craggy pass in the channel, where the whole of life's stream will be broken up into whirl and tumult, foam and noise: either you will be dashed to atoms on crag points, or lifted up and borne on by some master-wave into a calmer current - as I am now. "
" Usuyorsun, cunku yalnizsin, icinde gomulu duran atesi hicbir insan yakinligi alevlendiremiyor. Hastasin, cunku duygularin en guzeli, insanogluna bahsedilen en tatli, en yuce duygu senden uzak duruyor. Aptalsin, cunku o kadar aci cekerken mutlulugu yanina cagirmaktan kaciyorsun, onun seni bekledigi yere dogru bir tek adim atmaya bile yanasmiyorsun. "

" Es friert Sie, weil Sie einsam sind; keine Berührung facht das Feuer, das in Ihnen glimmt, zur hellen Flamme an. Sie sind krank; weil das reinste der Gefühle, das höchste und süßeste, das dem Menschen in die Brust gelegt ist, Ihnen fern bleibt. Sie sind albern und dumm, weil Sie ihm kein Zeichen machen, sich auch Ihnen zu nähern – wie sehr Sie auch leiden mögen. Und Sie wollen auch keinen Schritt thun, um ihm dorthin entgegen zu eilen, wo es Ihrer wartet. / Avete freddo, perché siete sola: nessun contatto accende il fuoco che è in voi. Siete malata, perché i migliore di tutti i sentimenti, i più nobile, i più dolce che sia concesso agli uomini, vi rimane lontano. Siete sciocca, perché, per quanto ne soffriate, non gli fate cenno di avvicinarsi, né muovete un passo per andargli incontro. "
-
Daglarin John'u ve Milli Parklarin Babasi Iskoc asilli Amerikali dogabilimci, yazar, cevre filozofu, Buzulbilimci ve vahsi doga savunucusu John Muir'in dogum yildonumu ( 21 Nisan 1838 )

" Hayal gucu bizi sonsuz kilar. / Il potere dell'immaginazione ci rende infiniti. "

" Tanri, bu agaclarla ilgilendi, kurakik, hastalik, binlerce firtina ve sellerden korudu. ama aptallardan koruyamadi. / Dio si è preso cura di questi alberi, salvandoli dalla siccità, dalle malattie, dalle valanghe e da migliaia di tremende tempeste ed inondazioni. Ma Dio non può salvare gli alberi dagli stupidi. / Gott hat gepflegt Diese Bäume retteten sie vor Dürre, Krankheiten, Lawinen und tausend Stürmen und Überschwemmungen. Aber er kann sie nicht vor Narren retten.”
-
Alman filozof, sosyolog ve ekonomi politik uzmani Max Weber'in dogum yildonumu ( 21 Nisan 1864 )

" ' Su atasozunu unutma; iyi bir odeyici, herkesin cuzdaninin efendisidir. Aldigini soz verilen zamanda odemesiyle taninan biri, arkadaslarinin o anda ihtiyaci olmayan parayi her zaman odunc alabilir.
Bu bazen cok ise yarar. Caliskanlik ve olcululugun yaninda, genc bir adamin butun ticari islerinde, ilerlemesini saglayacak dakiklik ve adaletten daha onemli baska bir sey yoktur. O halde, soz verdigin gibi, odunc parayi gereginden bir saat bile fazla elinde tutma ki arkadasinin kizginligi, butun butune cuzdaninin agzini kapamasina neden olmasin. ' "

" ' Bedenke, daß - nach dem Sprichwort - ein guter Zahler der Herr von jedermanns Beutel ist.Wer dafür bekannt ist, pünktlich zur versprochenen Zeit zu zahlen, der kann zu jeder Zeit al-les Geld entlehnen, was seine Freunde gerade nicht brauchen.
Dies ist bisweilen von großem Nutzen. Neben Fleiß und Mäßigkeit trägt nichts so sehr dazubei, einen jungen Mann in der Welt vorwärts zubringen, als Pünktlichkeit und Gerechtigkeitbei allen seinen Geschäften. Deshalb behalte niemals erborgtes Geld eine Stunde länger als duversprachst, damit nicht der Aerger darüber deines Freundes Börse dir auf immer verschließe. ' "
" Siyaset, kalin tahtalari delmek gibi guc ve yavas ilerleyen bir ugrastir. Hem tutku ister, hem genis gorusluluk. Tum tarihsel deneyim su gercegi kesinlikle dogrular: Insanoglu hep imkansiza erismek istemeseydi, mumkun olana da ulasamazdi. Ama bunu yapmak icin de insanin bir onder olmasi, hatta sozcugun en ciddi anlaminda bir kahraman olmasi gerekir. Onder ya da kahraman olmayanlar ise, en buyuk umutsuzluk anlarinda bile cesareti ayakta tutacak bir yureklilige sahip olmalidirlar. "

" Die Politik bedeutet ein starkes langsames Bohren von harten Brettern mit Leidenschaft und Augenmaß zugleich. Es ist ja durchaus richtig, und alle geschichtliche Erfahrung bestätigt es, dass man das Mögliche nicht erreichte, wenn nicht immer wieder in der Welt nach dem Unmöglichen gegriffen worden wäre. Aber der, der das tun kann, muss ein Führer und nicht nur das, sondern auch ein Held sein. Und auch die, welche beides nicht sind, müssen sich wappnen mit jener Festigkeit des Herzens, die auch dem Scheitern aller Hoffnungen gewachsen ist. "
-
Italyan yazar, hukukcu, asker, Universite profesoru ve politikaci Piero Calamandrei'nin dogum yildonumu ( 21 Nisan 1889 )
" Hukuk, kimse tarafindan saldiriya ugramadigi ve bulandirilmadigi surece, soluk aldigimiz hava gibi, gorunmez ve tutulmaz bir bicimde yoremizi kaplar. O ancak yitirdigimiz zaman degerini anladigimiz gibi, sezilmez bir seydir. "

" Il diritto, fino a che nessuno lo turba e lo contrasta, ci attornia invisibile ed impalpabile come l’aria che respiriamo: inavvertito come la salute, di cui si intende il pregio solo quando ci accorgiamo di averla perduta. "
-
Irlandali yazar ve oyun yazari George Bernard Shaw'in Silahlar ve Adamlar ( Arms and the Man ) komedisi ilk kez 21 Nisan 1894'de Londra, Avenue Theatre'da sahnelendi.

" Insan, bir kaplani oldurmek istedigi zaman ona spor der. Bir kaplan onu oldurmek istediginde ise buna vahset der. "

“ When a man wants to murder a tiger he calls it sport; when a tiger wants to murder him he calls it ferocity. ”
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri