Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
@mtgundogan
Putin diyor ki
Batı ve Amerika'da, azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği zamanlara şahit oluyoruz.
Anne, baba, çocuklar, aile vb. gibi kavramlar kasıtlı olarak yok ediliyor.
Güya insanlığa yeni bir anlayış getirdiklerini iddia ediyorlar.
Ancak
getirmeye çalıştıkları şey yeni değildir.
Biz bunları Rusya'da denedik ve sonu hüsran oldu.
1917 Bolşevik Devrimi ile
Marks ve Engels gibi şahsiyetlerin dogmatik fikirleri takip edilerek, insanoğluna yeni bir anlayış getirilmişti.
Bolşevikler, sadece siyasi ve ekonomik sahada değil
sosyal normlarda da devrim yaptıklarını ifade ettiler. Manevi, ahlaki ve ailevi değerleri reddettiler.
Bütün bunların hepsini de "ilericilik" olarak yansıtıyorlardı. Hatta o zamanları, o yaklaşımlar dünya çapında epey ses getirdi ve taraftar da buldu.
Lakin,
eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı verildiği iddia edilen mücadele kısa zamanda saldırgan bir dogmatizme dönüştü.
Okul müfredatlarından değerler eğitimi çıkarıldı. Bu tür eğitimi savunanlar "gericiler" olarak yaftalandı. Bu çalışmalar o kadar ileri gitti ki sonunda bir tür kültür imhasına dönüştü.
Aynı zamanlarda
Batı'da da ayrımcılıklara karşı ciddi mücadeleler yaşandığını gördük.
Martin Luther King'in bir sözünü hatırlayalım.
"Bir hayalim var. Bir gün bu ülkede çocuklarımız, derilerinin rengine göre değil sahip oldukları insani kalitelerine göre değerlendirileceklerdir."
İşte bu doğru bir yaklaşımdı.
Ancak şu anda Batı'da işler tersine dönmeye başladı.
Kadın ve erkek hakları tartışmaları
bir çeşit hokkabazlığa dönüştü.
Eğer siz sadece kadın ve erkek haklarından bahsederseniz hemen dışlanma ve linç edilme riski ile karşı karşıya kalırsınız. Cinsiyet ayrımcılığı yapıyor diye damgalanırsınız. Bu tür çalışmalar sinsi ama artan bir şekilde yürütülüyor.
Hatta, kelimeler ve kavramlar bile değiştiriliyor. Anne, ana sütü gibi ifadelerin yerine 1. Ebeveyn, göğüs sütü gibi kavramlar yerleştirilmeye çalışılıyor.
Neymiş?
Henüz cinsiyetine - yani kadın mı yoksa erkek mi- olduğuna karar verememiş kişiler üzülürmüş.
Tekrar ediyorum.
Bugün Batı'dan gelen bu dalga yeni değildir.
Biz bunları, 1920'lerde Sovyet Kültürü oluşturmaya çalışan ideologların çabalarında gördük. Sonu hüsran oldu.
Bugün Batı'da
küçücük çocuklara cinsiyetlerine kendilerinin karar verebileceklerini söylüyorlar.
Hatta bu konuda, onların bu kararı algılayıp algılayamayacağını anlamak için çocuk psikologlarına danışma ihtiyacı bile duymuyorlar. Bir dayatma ile yol alıyorlar. Onları ailelerinden uzaklaştıracak adımlar atıyorlar.
Ana babayı, bir biyolojik gereklilik olarak gösteriyorlar.
Bütün bunları da yine ilerleme ve medeniyet olarak takdim ediyorlar.
Aslında bu yöndeki gelişmeler ve cinsiyet üzerinden yapılan oldu bittiler
insanlığa karşı işlenen ağır bir suçtur.
İsteyen bunlara kapılarını açsın.
Biz toplumumuzu ve çocuklarımızı ahlaki ve muhafazakar değerler ile yetiştirip şekillendireceğiz. Bu sapıklıkları ülkemize sokmayacağız.
Batı'da her geçen gün bu akımlar, daha da yayılıp güçlenmektedirler.
Buna karşı ahlaki,
manevi ve muhafazakar değerleri esas alan
bir siyasi anlayışa olan ihtiyaç
her zamankinden daha fazladır.
Yaşadığımız tecrübeler ve günümüz gelişmeleri bunu açıkça göstermektedir...
Yer İmleri