
Originally Posted by
müzikal
Günaydın hocam. Bu konuda kafalar karışık pek çok kişide ve hatta şirketlerin muhasebe birimlerinde. Farklı bir açıdan konuya yaklaşmayı deneyeyim, belki yatırımcı olma felsefesinin özüne biraz daha inebiliriz bu vesileyle.
Bu işlem yapılacak mı, evet yapılacak. Sonuçta artı veya eksi bir vergi çıkacak mı, çıkacak. Bu şirketlerin finansal durumunu etkileyecek mi, etkileyecek. Bunlar net olanlar.
Ne kadar (parasal olarak) etkileyecek, bilmiyoruz. Ne kadar süre etkileyecek, bunun cevabı parçalı bulutlu. Ciddi vergi çıkarsa nakit akışına darbe vurur, bu kısa vadede negatif etki yapar fiyata. Çıkmaz ise kısa vadede değişen bir şey olmaz piyasa fiyatında. Bu kısa vadeli "darbe" bizim yatırım planımızı değiştirmeli mi? Bence değiştirmemeli. Neden? Çünkü, biz uzun vadeli büyümeye (benim felsefemde "borsada" kısa vadeli yatırım olmaz, uzun vadeden kastım minimum 3 yıl ve üzeridir) yatırım yapıyoruz. Tek seferlik bilançoya yansıyacak bir durum, negatif veya pozitif benim yatırım akışımı değiştirmez. Kısmen etkileyeceği tek durum olabilir, o da bu verginin 3 yılı aşkın bir süre nakit akışını negatif etkileyecek kadar büyük çıkıyor olması. Bunun olasılığını (tüm şirketlerin bilançolarına vakıf olmamakla birlikte) oldukça düşük görüyorum. Bu durum ancak, uzun yıllardır sürekli ve oldukça yüksek seviyede varlık biriktiren (belki büyük gyolarda bu durum hasıl olabilir) şirketlerde olabilir. Bu ahmaklığı yapan kaç şirket vardır, orasını kestiremiyorum açıkçası. Bu çok ayrı değerlendirilmesi gereken bir konu ki, zaten finansal okuryazarlığı olan ve uzun vadeli yatırımcı olan bir kişinin portföyünde böyle şirketler olmamalı.
Bu tespitleri yaptıktan sonra ilk defa yatırımcı olacak bir kişi ne yapmalı sorusuna gelelim. Beklesin. Bilançoları görsün ve kriterlerine uyan yatırımları ondan sonra yapsın. Şimdi değil.
Mevcut yatırımcı ne yapmalı? İki taraftan bakılmalı buna cevap vermeden önce. Birincisi; bütün rasyoların değiştiği bir ortamda "piyasanın buna vereceği tepki genel olarak negatif olur" çıkarımı varsa kafasında, o zaman aşağıda devam eden cevaba göre karar vermeli. En temelde eğer şirketlerinin finansal gücüne güveniyorsa olduğu gibi kalıp beklemesi daha doğru olur. Nihayetinde piyasa mutlaka satın almak isteyeceği bir şeyler arar. Bu arayışın sonunda finansal durumu kuvvetli olan şirketler piyasadan pozitif ayrışır. İkincisi; finansal kurumlar dışındaki tüm şirketler bundan etkilenecek ve "genele sirayet edecek bir negatiflik olmayacak" diye bir yaklaşım ortaya çıkıyorsa, bu durumda portföyündeki finansal şirket oranını artırarak pozisyon almalı. Zaten son aylarda da benzer bir durum var piyasada. Bu durum 2024 ilk bilançolara kadar, yani yılın ilk yarısına kadar, bu şekilde devam edecektir.
Her iki durumda da doğru şirketlerde doğru oranlarda pozisyon alan uzun vadeli yatırımcı için bir sorun göremiyorum. Kısa vade zaten benim işim değil, o sebeple o tarafa hiç bulaşmam.
Vaktim dar olduğu için çok hızlı yazdım. Eksiklerim veya yanlışlarım varsa düzeltmenizi rica ederim.
Sevgiler.
Hocam sağolasın, bugün biraz fazlaca meşguldüm, sayfayla ilgilenemedim, bu sebeple de yazınızı yeni gördüm ve cevap yazma fırsatı bulamadım. Fikirlerinizi ve olaya bakış açınızı büyük bir netlikle izah etmişsiniz. Kendi yatırım perspektifinize çok uyumlu ve çıkış noktanıza göre oldukça tutarlı ve değerli bir bakış açısı. O nedenle benzer vadeli bir yatırım felsefesi oluşturmak isteyen ve tartışılan durumdan dolayı kafası karışmış arkadaşlara anlamlı alternatif bir yol haritası oluşturabilir.
Ayrıştığımız nokta 'en az 3 yıl vadesi olmayan alım satım işlemleri'ni yatırımcılık sınırlarına dahil etmemeniz ya da başka bir ifadeyle kısa vadeli alım satım işlemlerine yatırım gözüyle bakmıyor olmanız. Asıl konumuz, an itibariyle, 'yatırım' kavramının nasıl tanımlanması gerektiği olmadığı için, fazla da sözü uzatıp yazdıklarınıza gölge düşürmeyeyim.
Kaleminize sağlık.
"İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
Clausewitz
Yer İmleri