Düşüncene saygı duymakla beraber...pişmanlık göreceli...bilerek...farkında olarak yap... iyi ki yapmışım de.!
Sen - ben öldükten sonra onlar parçamız olarak hayata devam edecek..!
Çocuk yap-imkanın varsa okul yap veya okul yapan vakıflara yardım et..
Hiç bir şey yapamıyorsan darüşşafaka'ya veya benzerlerine yardım et.(bence)
https://www.darussafaka.org/bagis/ge...SAAEgJI8fD_BwE
Son düzenleme : nohut; Bugün saat: 04:47.
ATATÜRK'ÜN KÜRT POLİTİKASI
Cumhuriyetin ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927'de yapılmıştır. Bu sayıma göre toplam nüfus 13.648.270 iken Kürtlerin nüfusu ise yaklaşık 300 bindir. Buna göre nüfusa oran yaklaşık %2,5 dolaylarındadır.
2015 yılına gelindiğinde ise toplam nüfus yaklaşık 77 milyon iken Kürt nüfusu da yaklaşık 10-12 milyon olmuştur. Buna göre nüfusa oran yaklaşık %15'lere fırlamıştır.
Türkiye'deki bu yaklaşık 12 milyon Kürt'ün 3,5 milyon kadarı Turgut Özal zamanında Irak'tan ve Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde Suriye'den getirilip vatandaşlık verilen ithal Kürtlerdir. Üçte biri Türk'le evlidir. Geri kalan üçte biri ise ana-baba Kürt yerlilerdir. PKK'yı terörist olarak görmeyen HDP'nin aldığı oy sayısı da ortadadır.
Türkiye'de PKK'lı Kürtlerle bir arada yaşamak istememek en doğal hakkımızdır. "PKK'lı ayrılıkçı ve bölücü hain Kürtler, Kuzey Irak'ta federe devletiniz var. Bu topraklarda istenmiyorsunuz. Ülkemizden defolun!" diyoruz.
"Sizin boşaltacağınız yerleşim yerlerine ve Türk yurdunun ayrılmaz birer parçaları olup binlerce yıllık tarihi Türk toprağı olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimize Irak ve Suriye Kürtlerinin yerinden, toprağından ettiği 5 milyona yakın Suriye ve Irak Türk'ü, Türk vatandaşlığına geçerek seve seve yerleşir." diye de ekliyoruz
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" anlayışını benimsemiş Kürt kökenli birlikçi yurttaşlar, kendi içlerindeki ayrılıkçı, bölücü hainlere karşı seslerini çok ciddi biçimde yükseltmelidirler. Vatan bütünlüğü ve Türk milletinin birliği zemininde kesin tavır almalıdırlar.
İskan Kanunu
Ağrı İsyanı'ndan hemen sonra Cumhuriyet İdaresi'nin Kürt meselesinde yeni bir tedbiri olan İskan Kanunu hazırlanır. 1932 yılında kanun teklifi haline getirilen ve 27 Mayıs 1934 tarihinde onaylanan, gerekirse vatandaşlıktan çıkarmayı da içeren İskan Kanunu, hem gerekçesi hem de uygulanması açısından son derece önemli bir belgedir.
İskan Kanunu'nun gerekçesinde öncelikle yaşanılan sorunun kökeninin Osmanlı yönetiminde olduğu belirtilir. Gerekçenin ikinci sayfasında bu durum şöyle ifade edilir:
Dini ve emperyalist saltanatın memlekette idame ettiği idarei mutlakanın bünyesi esasen milli temsil siyaseti tatbikine gayrımüsaittir. Mutlakiyet kendi varlığını birbiri ile anlaşamayan unsurların yan yana bulundurulmalarına ve birbirlerile bağdaşmamalarına ve kaynaşmamalarına istinat ettiriyordu. Onun için muhtelif kıtalardan gelen muhacir unsurlar hane hane Türk kasaba ve köyleri içine dağıtılarak eritilip temsil edilmeleri maksadı hiçbir zaman istihdaf edilemezdi. Muhtelif vilayetlere gelen bu halk blok halinde müstakil köy ve mahalle teşkil etmek üzere yerli Türklerin arasına bir ihtilaf unsuru olarak katılırdı. Bunlar yıllarca kendi dillerile mütekellim kaldılar. Bütün Osmanlı devrinde Türkçeyi ana dili olarak benimseyemediler. Türk ırkına ve harsına mensup muhacirler bile blok halinde ayrı yerleştirilmek yüzünden ırkdaşlarına bütün bir Osmanlı devrinde ısınamadılar.
Üçüncü sayfada ise Cumhuriyet döneminin uygulamalarına geçilmekte ve şu ifadeye yer verilmektedir:
Bu dokuz yıl zarfında Cumhuriyet Hükümetince hal ve tavsiyesine muvaffakiyet elveren dahili, harici birçok meselelerden sonra normal bir sistem tahtında milli bünyemizi korumağa, sağlamlaştırmağa, mütecanisleştirmeğe ve milli harsımıza ve muasır medeniyete daha ziyade intibakları matluk olan nüfus kütleleri üzerinde müsmir bir suratte Devlet eli ile işlemeğe Türk nüfusunu kemiyet ve keyfiyetçe inkişaflandırmağa müteveccih bir nüfus siyaseti takip ve tatbikine sıra gelmiştir
Takip ve tatbik edilecek nüfus siyasetinin ne şekilde olacağı ise şu şekilde belirtilmektedir:
Yine dahili iskan safahatı cümlesinden olarak ana dili Türkçe olmıyan nüfus terakümlerinin menine ve mevcutlarının dağıtılması şekillerine ve bu suretle hars vahdetinin korunmasına ait tedbirlerin ittihaz ve tatbiki için Hükümete kanuni selahiyet alınması düşünülmüştür.
İskan Kanunu'nun gerekçesinde de görülebileceği gibi Cumhuriyet idaresi, Türkiye'de Türk nüfusunu -ki bu nüfusun ana dili Türkçe olacaktır- arttırmak için bir nüfus siyaseti izleyecektir. Bu siyasetin gerekçesi ise Osmanlı'nın farklı kavimleri kütleler halinde koruyarak tek bir milli kimlik yaratmaya engel olmasıdır. Osmanlı'nın bu kozmopolit siyasetine karşılık Cumhuriyet idaresi, tek bir Türk kimliği yaratmak için, farklı kavimleri Türklük içine dağıtarak eritecektir!
Türk Kültüründe Eritmek
Kabul edilen İskan Kanunu'nda ise bu gerekçeye uygun olarak çok önemli noktalara temas edilmiştir. Yedinci sayfada şöyle ifade edilmektedir:
Yapmacık Osmanlı topluluğunun bir gün için Türk'e veremediği geniş soluk almayı, Türkiye Cumhuriyeti kendisi için en yüksek, en değerli en büyük amaç yapmıştır... Osmanlı İmparatorluğu Türk'ü başka soylar kazancına çalıştırarak onu yükseltmeyi kendisine ve yaşatmak istediği gemsiz buyrukçuluğuna nasıl bir çürük temel edinmiş ise Türkiye Cumhuriyeti de bütün olgunluğunu Türk varlığından alarak onun dışında hiçbir şey görmemek üzere öz benliğini milletine dayamakla yükselmektedir. Bunun içindir ki Osmanlı İmparatorluğu, değişik ve çetrefil dil söyleyenlerin içinde çalışkan içi dışı ayrı kalmış kümeler kılığındaki insan kalabalıklarının birbirini anlamamaları ve anlaşamamalarında nasıl kendi eğri yaşayışını korumak istiyor idiyse, Türkiye Cumhuriyeti de ancak gönül ve kafa birliği ile dil birliğini göz önüne alarak bir soyun tek çocuğu saydığı Türklüğün iç ve dış güçlerini biletip yükselterek her şeyi ancak bu büyük Türk'e bağlamayı kendisine ülkü ve amaç yapmıştır..."
Yalnız muhacir getirerek yerleştirmek düşüncesi bu kanunda yer tutmuş değildir. Burada en canlı ve en köklü düşünce yapılacak iş, yerleştirmenin bilgi yolunda yapılmış olması ile beraber binlerce yıldan beri dönüp dolaşan dağınık Türkleri toplayarak artık bu göçebe yaşayışına bir son vermek ve kültür işini kökünden kesmek için buraya açık ve kestirme kurallar konmuştur. Öteden beri Türk kültürüne uzak kalmış olanların ülkede yerleşerek onlara Türk kültürünü benimsetmek için Devletin yapacağı işler bu kanunda açıkça gösterilmiştir. Türk bayrağına gönül bağlamamış iken Türk yurttaşlığını, kanunun ona verdiği her türlü hakları kullanmakta olanları, Türkiye Cumhuriyeti uygun göremezdi. Bunun içindir ki bu gibileri Türk kültüründe eritmek ve onları Türk oldukları için daha sağlam yurda bağlamak yollarını bu kanun göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Türk'üm diyen herkesin bu Türklüğü devlet için belli ve açık olmalıdır.
Görüldüğü üzere İskan Kanunu, tek bir Türklük yaratmak için çıkarılan bir kanundur. Bunun için tek bir Türk kültürü oluşturulması gerekmektedir. En önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti kanunlarından yararlananların kendilerini Türklükten bağımsız görmelerini Cumhuriyet idaresinin kabul etmeyeceğidir. Bugünkü tartışmalarla paralel bir biçimde, o günlerde de, bu ülkenin bayrağına, diline tabi olmayıp bu ülke kanunlarının sağladığı haklardan yararlananlar vardı. İşte bu kanundan sonra artık bunlara müsamaha edilmeyecektir!
Dahası İskan Kanunu açıkça şunu söylemektedir:
Yalnız 1876 yılından sonrakileri ele alırsak yok olan Osmanlı İmparatorluğu'nda gelip yerleşen değişik dilli ve değişik kültürlü olanlar inanda yerli Türkle birleşik iken bile bunları ayırt edilmeyecek gibi Türk kültüründe yoğrulduklarını söyleyemeyiz. Bunu Türk kültürünün yetiştirici, yükseltici ve yerleştirici gücünün düşüklüğüne veremeyiz. Bu gelenleri Türk kendi topluluğu içine almış iken ve hemen pek çoğu da Türk dilini konuşurken bile Türk kültürünü, Türk duygusunu bilimli olarak taşımaktan sekmişlerdir. İşte bunun içindir ki geçmişte denenmiş olanı bir daha denemek gibi zararlı bir işe girişmekten ise bunu kökünden kesip atmayı isteyen bu madde ile Devlet bu gibi yurda gelenleri ta Türk kültürü içinde eyice eriyip büyük Türklük içinde hamur oluncaya kadar gözü önünde tutmak istemiştir.
Aşiretlerin Dağıtılması ve Toprak Devrimi
İskan Kanunu, Atatürk'ün Altı Ok programının çok önemli halkasıdır. İskan Kanununun aşiretleri kaldıran kararı aşiret düzenine karşı milliyetçilik tedbiri, aşiretlerin dağıtılması ile birlikte çıkarılan Köylüyü Topraklandırma Kanunu ise halkçılığın önemli bir uygulamasıdır.
Atatürk başta olmak üzere Cumhuriyet yöneticileri Kürtçülüğün, aşiret düzeninde yaşayan bir toplumsal sistemden güç aldığını görüyorlardı. Bu sistemdeki topraksız köylü, şeyhin, ağanın esiri idi. Devlet iktidarına karşı bu kırsal alanda ağanın, şeyhin egemenliği söz konusuydu. Devlet kendisine rakip olan bu iktidara göz yumarsa devlet içinde devlet kurulmuş olacaktı. Kürtçülük zaten tam da bu nedenle gelişmişti. Güçsüz Osmanlı padişahları, gerek İran'la gerekse Ermenilerle mücadelede Kürt aşiretlerine destek olmuş, onlara otorite vermişti. Böylelikle Kürt aşiretleri Osmanlı karşısında bir güç olmuşlardı. Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte varlığı tehlikeye düşen aşiretler, bu konumlarını korumak için gerek Hilafetçiliğe gerekse Kürtçülüğe başvurarak halkı Cumhuriyet devletine karşı ayaklandırıyordu.
O halde Kürtçülükle mücadelenin en önemli tedbiri aşiret yapısının dağıtılması olabilirdi. Ancak bunun için de aşiret egemenliğinden kurtarılacak köylüye toprak dağıtmak gerekirdi. Bu ise bir toprak reformunu gerekli kılıyordu. İşte İskan Kanunu bu iki noktada da gereken yasal yolu açtı.
Kanunun 10. maddesi şöyleydi:
Kanun aşirete hükmi şahsiyet tanımaz. Bu hususta herhangi bir hüküm, vesika ve ilama müstenit olsa da tanınmış haklar kaldırılmıştır. Aşiret reisliği, beyliği, ağalığı, şeyhliği ve bunların herhangi bir vesikaya veya görgü ve göreneğe müstenit her türlü teşkilat ve taazzuvları kaldırılmıştır.
Bu kanunun neşrinden önce herhangi bir hüküm veya vesika ile veya örf ve adetle aşiretlerin şahsiyetlerine veya onlara izafetle reis, bey, ağa ve şeyhlerine ait olarak tanınmış, kayıtsız şartsız bütün gayrımenkuller devlete geçer.
Üç Bölgeye Ayrılan Türkiye
İskan Kanunu'nun en önemli özelliği Türkiye'de tek bir Türk nüfusu yaratmak için Türkiye'nin üç mıntıkaya bölünmesidir.
Madde 1- Türkiye'de Türk kültürüne bağlılık dolayısıyla nüfus oturuş ve yayılışının, bu kanuna uygun olarak İcra Vekillerince yapılacak programa göre düzeltilmesi Dahiliye Vekilliğine verilmiştir.
Madde 2- Dahiliye Vekilliğince yapılıp İcra heyetince tasdik olunacak haritaya göre Türkiye iskan bakımından üç nevi mıntıkaya ayrılır.
1 numaralı mıntıkalar: Türk kültürlü nüfusun tekasüfü istenilen yerlerdir.
2 numaralı mıntıkalar: Türk kültürüne temsili istenilen nüfusun nakil ve iskanına ayrılan yerlerdir.
3 numaralı mıntıkalar: Yer, sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik, inzibat sebepleriyle boşaltılması istenilen ve iskan ve ikamet yasak edilen yerlerdir.
Yukarıda yazılan iskan mıntıkalarının tasdikli haritasında, zamanla ortaya çıkacak ihtiyaca göre değişiklikler yapılması Dahiliye Vekilliği'nin teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyeti kararına bağlıdır.
Görüldüğü üzere devlet Kürtçülükle mücadele için bir nüfus planlaması yapacaktır. Burada iki tür önlem vardır:
Birincisi aşiretlerin dağıtılması ile birlikte Kürtlerin, Türk bölgeler içine serpiştirilerek Türk kültürü içinde eritilmesi, ikincisi ise Türk kültürlülerin ve Türk muhacirlerin, Kürtlerin yoğun olduğu bölgelere iskanı ile buralarda da Türk kültürünün geliştirilmesi.
Kürtler Mahalle Kuramaz, Gerekirse Vatandaşlıktan Atılır
Burada, Kürt istilası olarak tanımlanan, Kürtlerin yerleştikleri çeşitli yerlere de kendi aşiret ve köy kültürlerini taşıyarak Türkleri asimile etmeleri olgusu üzerinde de durmak gerekir. İskan Kanunu'nun 11. maddesi böylesi bir tehlikeyi görmüş ve buna karşı şu tedbiri getirmiştir:
Madde 11- A- Ana dili Türkçe olmıyanlardan toplu olmak üzere yeniden köy ve mahalle, işçi ve sanatçı kümesi kurulması veya bu gibi kimselerin bir köyü, bir mahalleyi, bir işi veya bir sanatı kendi soydaşlarına inhisar ettirmeleri yasaktır.
B- Türk kültürüne bağlı olmıyanlar veya Türk kültürüne bağlı olup da Türkçeden başka dil konuşanlar hakkında harsi, askeri, siyasi, içtimai ve inzibati sebeplerle, İcra Vekilleri Heyeti Kararıle, Dahiliye Vekili lüzumlu görülen tedbirleri almağa mecburdur. Toptan olmamak şartıle başka yerlere nakil ve vatandaşlıktan iskat etmek de bu tedbirler içindedir.
C- Kasabalarda ve şehirlerde yerleşen ecnebilerin tutarı belediye sınırları içindeki bütün nüfus tutarının yüzde onunu geçemez ve ayrı mahalle kuramazlar.
Görüldüğü gibi Atatürk döneminde çıkarılan İskan Kanunu ile Kürtlerin mahalle ve köy kurmaları yasaklanmıştır!
Soyadı Kanunu Nizamnamesi
Soyadı Kanunu'nun çıkarılma gerekçelerinden biri de isyanları önlemek için isyan bölgesinde ikamet edenlerin nüfusa kayıt yaptırmalarını sağlamak ve onları aşiret yapısından kurtarmaktır.
Soyadı Kanunu ile birlikte bir de Bakanlar Kurulu tarafından Soyadı Nizamnamesi yayınlanacaktır. Bu nizamnameye göre, Arnavutluk, Çerkeslik, Kürtlük gibi başka milletlere delalet eden soyadları alınamayacaktır. Soyadlarında ek olarak yan, of, ef, viç, iç, is, dil, pulos, aki, zade, mahdumu, veled ve bin gibi takılar da kullanılamayacaktır. Soyadları mutlaka Türkçe olacaktır.
***
ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
___________________________________________
Ne mutlu TÜRKÜM diyene .![]()
Bu vatan bizim.!
Kanla alınan topraklar ancak kanla verilir.
https://www.google.com/search?q=%C3%...rkjOk4NjA,st:0
Bakü ve Ankara arasında tarihî askerî mutabakat: Saldırı halinde ortak savunma dönemi
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan Savunma Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı arasında imzalanan Karşılıklı Askeri Güvenliğin Güçlendirilmesine Dair Anlaşma Mutabakat Zaptı'nı onayladı.
Haber Giriş Tarihi: 25.12.2025 12:39
"BM ŞARTI'NIN 51. MADDESİ" VURGUSU
Sekiz maddeden oluşan "Azerbaycan Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Arasında Karşılıklı Askeri Güvenliğin Güçlendirilmesine Dair Anlaşma Mutabakat Zaptı", taraflardan birinin silahlı bir saldırıya uğraması durumunda ortak hareket edilmesini öngörüyor.
Belge uyarınca Bakü ve Ankara; Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın 51. maddesinde yer alan "bireysel ve ortak meşru müdafaa hakkı" kapsamında, saldırıya uğrayan tarafa karşılıklı yardım sağlama yükümlülüğünü üstlendi. Askerî yardım süreci, ilgili tarafın talebi ve ulusal mevzuatlara uygunluk esasına göre yürütülecek.
https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/...-donemi-518065
__________________________________________________ _
Ne mutlu TÜRKÜM diyene ..
https://www.youtube.com/watch?v=PUcNcS9JUso
Yer İmleri