Sayfa 11/14 İlkİlk ... 910111213 ... SonSon
Arama sonucu : 107 madde; 81 - 88 arası.

Konu: Borsa Felsefesi, Borsacı Kafası.

  1. Suriye rejimi elindeki silahları ve yıllardır beslediği orduyu kullanamadan yıkılmakla kalmadı silahları da hiç kullanılamadan yok edildi.
    Teknolojik devrim eski nesil silahları kullanışsız hale getiriyor ama bunlar yaş olarak da artık verimli kullanılamayacak türden ekipmanlar. Ukrayna savaşının istatistikleri herşeyi net biçimde ortaya koyuyor zaten.

    İran hava sahasında kontrolü kaybetti denebilir ancak eski moda kara kuvvetleri ve dikkate değer deniz kuvvetlerini kullanarak bir tepki vermeyi düşünebilir. Basra, Kuveyt ve körfez İran ordusunun etki alanında ve bu bölge petrol üretimiyle ticaretinin de önemli bir noktası. Ya da mevcut durumu sürdürmeye çalışabilir ama zaman aleyhlerine işliyor. Gerici rejimin bir an önce değişerek yeniden harika olmaları en iyi seçenek.

  2. Hepimiz Türkiye ve Dünya ekonomisini, politik, jeoploitik gelişmeleri aynı kaynaklardan yakın takip halindeyiz.
    Yorumlarımız ve tahminlerimiz birbirine yakın ve bu gelişmeler genel olarak olumsuzluğa işaret ediyor.
    Cari açık, bütçe dengesi, enflasyon, yüksek faiz, ticaret piyasaları, varlık fiyatları, petrol fiyatı, dış-iç yatırımlar, güven, bilançolar gibi konularda ortak bir görüş çerçevesi mevcut ve uzun vadeli yatırım kararları bunlara göre veriliyor

    Daha spekülatif yatırım kararları için spekülasyon analizinden söz edebiliriz ki burada olumlu bir manzara söz konusu. Yukarıdaki temel konuları kısa vadede etkisiz varsayıp kısa vadeli etkileri güçlü olan faktörlere baktığımızda; halka arz ve sermaye piyasalarını genişleten diğer politikalara, hükümetin piyasalara verdiği mesajlara, kamunun ve şirketlerin hisse alım politikalarına, şirket birleşme ve deviralmalara, cripto ve teknoloji hisselerinin göz kamaştıran performansına, finansal yatırımlara olan iştaha odaklanabiliriz.

    Ancak burada, iktidarın muhalefete karşı kabul edilemeyecek acımasızlıktaki tutumu bir sönümleyici olarak karşımıza çıkıyor. Burası bir petrol ülkesi olmadığına ve dış kaynak da bulunamadığına göre içerdeki sermayeyi kaçıracak bu davranışlar acı bir süreçle sonuçlanacaktır.

  3. Yukarıdaki yazıda spekülasyon analizine konu faktörlerin aslında borsanın lehine olduğunu ancak herkesçe malum siyasi uygulamalarla etkilerinin sönümlendiğini iddia etmiştim. Elbette ülke ekonomisini iyice açmaza götüren bu siyasi manevraların ardındaki gerekçe orta ve uzun vadeli ekonomiye ilişkin olumsuzluklar ki bu da bir çeşit refleksivite. Bir yandan enflasyonla mücadele adı altında halka ağır bir reçete dayatılıyor öte yandan devletin elindeki tüm vergi, harç, ürünlere yüksek oranda zam yapılıyor. Bunun sebebi de yıllarca seçim kazanmak uğruna büyütülen kamu harcamalarının finansmanı ve yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak.

    Geriye elimizde tek bir spekülatif kuvvet kalıyor; faiz indirimleri.
    Hem ABD hem Türkiye'de bu konu gündemin başında.
    ABD'de faizin yükseldiği dönemde zaten borsalar katlanarak değerlendi, faiz indirimi bunu devam ettirecek mi?
    Türkiye'de faiz indirimi işe yarayacak mı? Güven faktörü kaybolmuşken, siyaset çalkantılıyken kolay değil?
    Her şey bir yana, tek bir parametreye yani faiz indirimine göre yatırım kararı alınır mı?

  4. Yeni Dünya Düzenin uç noktalarına ilişkin bazı ipuçları verebiliriz. Sadece fikir jimnastiği olarak kabul edilsin lütfen.

    Napoleon seferi ile 1. ve 2. dünya savaşlarının ortak bir formatı var, hammaddeye aç, hızlı büyümüş, aşırı milliyetçi sanayi devletleri ile deniz yollarını ve uzak sömürgeleri kontrol eden güçlerin karşı karşıya gelmesi... Dikkat edin hepsinde bitirici rol ABD'de. Tüm bu dönemlerde Moskova ise hem hedef hem de ağırlık merkezi olarak karşımıza çıkıyor çünkü deniz yolunu kullanmadan kaynaklara ulaşabileceğiniz asya'nın iletişim ve ulaştırma hatlarının bağlandığı yer. Pekin-Berlin arasını kontrol eden merkez diyebiliriz. Tarihte ikişer defa Japonya ve Almanya gibi deniz aşırı etkisi zayıf iki sanayi ülkesinin büyük fetih hareketlerine kalkıştığını biliyoruz. Bu formatı günümüze uygularsak hammaddeye aç Çin de, ana gücünü merkezde yoğunlaştırdığı bir orduyla Moskova'ya ilerlerken ufak bir güçle Hazar denizi petrol-gaz sahalarını ele geçirmeye çalışacaktır, ardından Ural bölgesi. Böyle bir kalkışmada Avrupa ve İngiltere doğal olarak Çin'e savaş ilan edecek ve Çin ordusu Paris yakınlarında görülecek (fikir bana ait değil yazar Jean Freustié'nin beyaz perdeye de uyarlanan Harmonie ou les horreurs de la guerre eserinden). Hatta ABD de Moskova'ya destek olmak için silah yüklü ticari gemileri Murmansk limanına gönderirse tam bir 3. dünya savaşı formatı karşımıza çıkmış olur.

    Şimdi yakın tarihteki gerçeklere bakalım. Rusya savaşın başında elit tankçı birlikleriyle Kiev'e bu tür eski moda bir yıldırım taaruzu denemesi yaptı başarılı olamadı, Ukrayna en elit birlikleriyle, tarih kitaplarından fırlamış gibi gözüken sürpriz bir Kursk taaruzu denedi sonuç alamadı, Esad'ın eski model de olsa hala kullanımdaki kara ordusu hiç bir işe yaramadı, İran 5. nesil jetlerin kullanıldığı 3 saatlik harekatla, tüm kara ve hava kuvvetlerini kullanışsız hale getiren bir darbe yedi. Kısacası klasik savaş taktikleri, teorileri ve araçları artık işlevsiz hale geldi.

    Teknolojik gelişmelerin klasik savaş ve gelecek öngörülerini değiştirdiğini herkes görüyor. Bu noktada size Ronald Reagen'ın başkanlık dönemindeki meşhur konuşmasını hatırlatayım. Özel televizyonların henüz olmadığı Türkiye'de herkes bu konuşmayı ve ilgili animasyonu ana haber bültenlerinde izlemişti. ABD-Sovyetler arasında, yıldız savaşları olarak adlandırılan bir uzay savaşı projesi... Nükleer silahların dünyayı yok edecek miktara ulaşması bu fikri rahatlatıcı ve sempatik kılmıştı. 1980'lerde sadece hayaldi ama günümüzde değil, sadece Rusya yerine Çin geldi... Sanırım herkesin 3. dünya savaşı olarak konuştuğu şey uzay koşullarında savaş olacak. Uydular, enerji altyapıları, ay üzerinde üs kurma mücadeleleri, uzay yarışında şiddetin devreye girmesi vs.

    Ronald Reagan - Strategic Defense Initiative ("Star Wars") Konuşması
    https://www.youtube.com/watch?v=Y2_H4B67poo
    https://www.youtube.com/watch?v=sMfmVzHZvkc
    Son düzenleme : yelpaze; 08-07-2025 saat: 11:53.

  5. CHP'nin kayyumla sonuçlanabileceği söylenen davası Eylül'ün ilk haftası.
    Belediyelerde tutuklamalardan sonra kayyum da gündeme gelir mi?
    İlk yarı bilançolarını yakında göremeye başlayacağız, tahminler bellidir.
    Trump tarifelerinde başlangıç 1 Ağustos.

  6. Faiz indirimiyle yıllık faiz oranını %45 yapsalar %15 stopajdan sonra hiç de cazip olmayan %30 yıllık getiri ortaya çıkıyor.
    KKM de bittiğine göre şu siyasi ve jeopolitk gerilim altında döviz yatırımları cazip gözükecektir.
    Konut ve arsa ile taşıt araçlarını da yatırım alternatifi olarak değerlendiriyoruz ancak sorun şu; bunlar likit araçlar değil. Önemli olan likit ve likite yakın olanların dengesi. 2021 sonundaki devaluasyon öncesi faizler %17 civarıydı ve enflasyon henüz oldukça düşüktü ancak 2020 yılından gelen bir gerilim birikmesi de söz konusu olabilir?

  7. Zombi Ülkeler ve Güney Denizi Balonu Vakası (South Sea)
    Zombi şirketler ve zombi ekonomi zombi ülkeler doğurur. Dünya'da zombi ülkelerin sayısı her geçen gün artıyor, çoğunluğu din devrimi ile sosyal devrim yapamayanlar.

    1- Dünya sadece bilimsel ve teknolojik bir devrime sahne olmuyor bunlara paralel olarak değişen bir dünya anlayışı, manevi kavramlarda gelişim de söz konusu. Örneğin sevap, sadaka, kurban gibi kavramlar 2000 yıl öncenin ilkel insanları için bir gelişimi ifade ediyordu. Dikkat ederseniz tüm bunlar müminler tarafından tanrılarından bir beklenti karşılığında ve belirlenen zamanlarda yapılıyor. Toplu yaşama geçiş kapsamında, insanların belli kurallara bağlı biçimde birbirlerine yardım etmeleri dini emirler olarak dikte edilip uymayanların cezaları, uyanların ise ödülleri baştan belirleniyor. Günümüzde bu değişiyor ve yerini gönüllü yardımlaşmaya, bilinçsel farkındalığa bırakıyor. Modern insan tanrıdan maddi bir beklentisi olmadan, gönülden ve kendi seçtiği biçimde yardım ediyor. Hala tedavülde olan ama soyu tükenmeye mahkum ilkel insanlar, kendini değişmez ve sonsuz ilan eden dinlerin öğretilerine saplandıkları için karşılıksız iyilik kavramı onlar için geçerli olamaz çünkü inançlarının temelini teşkil eden sonsuz zevk ve sefa ödülü diye de adlandırabileceğimiz cennet(heaven) kavramıyla çelişir bu. Tanrıyla karşılıklı çıkar ilişkisi kapsamında manevi kavramların maddi karşılıkları doğal olarak aranacaktır.

    2- Çin ve Hindistan gibi devlerin devreye girmesiyle dünyada, geleneksel ürünler alanında tam rekabet durumuna geçtik. Türkiye'de fabrikaların verdiği toptan fiyatlardan daha ucuza perakende satılan ürünler görüyorum. Uzak doğudan gelen üründe nakliye, gümrük, peşin ödenmiş KDV, ithalatçı ve perakendeci karı gibi masraflar var ve buna rağmen perakende raf fiyatı bizim fabrikaların toptan fiyatından düşük.

    3-Ülkeler ligi yetmezmiş gibi bir de dev şirketler ortaya çıktı ve çoğu ABD kökenli. Çin, Kore, Japonya, Avrupa'nın da birkaç dev şirketi var. Bunlar çoğu ülkeden daha güçlü, çok daha verimli ama en önemlisi hisseleri halka açık olması sayesinde emeklilik fonları dahil birikim aracı haline gelmiş şirketler. ABD başta olmak üzere batı toplumlarının geleceklerini yatırdıkları bu şirketlerin piyasa değerleri 3-4 trilyon$ gibi astronomik rakamlara ulaşmış ama hepsi teknoloji gibi kırılgan alanlarda faaliyet gösteriyor veya aşırı rekabet koşullarında değer kaybetme riskine sahip. Toprak sahibi olmadığı halde trilyon $'lık değerlerle ve endeks fonlarının muazzam büyüklüğüne katkılarıyla tüm finans piyasalarının temel direği haline gelen bu şirketlerin klasik bir borsa hareketi denebilecek türden değer kaybına tahammül etmek mümkün mü? 20 trilyon$ piyasa değerinde 8 şirketi kim, hangi kaynakla kurtaracak?

    4-Tarihte South Sea ve Mississippi balonları olarak bilinen vakaları araştırabilirsiniz. Bunlar 18. yüzyılın imtiyazlı dev şirketleriydi. İngiltere ve Fransa'da Tahvil ile hisse senetleri çıkarmışlardı ve bunların fiyatları çılgınca yükselerek devletlere rakip olacak güçte birer organizasyona dönüşmüşlerdi. Bu şirketlerin kendi orduları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sadece ticaret değil etki alanı olarak toprak da elde ediyorlardı, köle ticareti yapıyorlardı ve tüm bu işler için askerleri vardı. Napoleon'un ABD kurulduktan sonra sattığı Mississippi bölgesi bugün sizin ABD olarak bildiğiniz ülkenin en verimli bölgesi ve tüm ABD yüzölçümünün %30'u (çöller hariç). ABD'nin kalkınması bu bölgedeki pamuk ve mısır tarımıyla gerçekleşmiştir ve esasen buralar şirket malıydı.

    Dünyada sayıları gittikçe artan zombi ülke kavramını yukarıdaki, dağınık gibi gözüken bilgiler çerçevesinde değerlendirmekte fayda var. Yorum kişiye kalmıştır ama sonuçlarını zaten yaşamaya başladık bile...

  8. Borsada hisse değerleri mutlaka şirket bilançolarıyla, özellikle karlılık ve finansman riskleriyle ödünleşir.
    Bu ödünleşmede aşırılık payı da söz konusu olur yani gereğinden fazla yükseliş veya düşüş.
    Hisse fiyatlarının reel durumu yansıtan noktaya temas etmesi bazen beklentinin satın alınması şeklinde erken bazen de rakamalar netleştikten sonra gerçekleşir.

    Son aylarda devamlı spekülasyon analizinden söz ettik ve diğer konularda olumlu bir gelişme olmadığı halde fiyatlara da yansıdığını gördük.
    Bugün piyasaları orta ve uzun vadede kontrol eden güçlere göz atalım. Bunlar zaten sizin yakından takip ettiğiniz şeyler, belki ufak bir katkım olabilir.

    Trump tarifelerinde bir iyileşme olmadığını, global ekonomiyi riske edecek uygulamalardan geri adım atılmayacağı ihtimali güçleniyor. Esasen Trump çark eden diyenlerin kaçırdığı detay şu; Trump birşey yapmıyor, o zaten olan bir süreci kendi kontrolündeymiş gibi gösterecek manevralar yapıyor. ABD'nin borç ve açıkları ile bunların dengeleyici mekanizması aşırı ısındı hatta alev aldı. Gümrük duvarları sadece politik bir manevrayla insanların gözünü boyama çabasıdır. ABD zaten eski ithalatını yapacak kapasiteden düştü. Sizin dikkat etmeniz gereken nokta dengeleyiciler yani teknoloji sektörleri.

    İran meselesi bir anda unutuldu. İsrail büyük bir başarıyla ve devrim niteliğinde taktiklerle açtığı hava koridorunun savunmasının yeniden onarılmasına izin mi verecek? Hava kontrolü gibi büyük bir avantajı elinde tutarken bundan faydalanmak istemeyecek mi? Peki ya İran? Hava sahasını kontrol edemeyen bir ordunun kara ve deniz kuvvetleri ne işe yarar? İran bu güçlerinin hurdaya dönüşmesini izlemeye devam mı edecek? Ya da Esad rejimi gibi maddi yönden tatmin edemediği askerleri en ufak bir rüzgarda ortadan kayıp mı olacak?

    Türkiye ekonomisine gelince; bununla ilgili aylık verileri hepimiz takip ediyoruz ancak bu veri paketiyle yatırım kararı vermek uygun değil. Pek çok gözden kaçan detay henüz piyasa fiyatlarına yansımamış olabilir? Deprem konutları ve bölgeye yardımlar büyük bir gururla medyaya servis ediliyor ama bedeli tam olarak bizden tahsil edildi mi bilmiyoruz? Hazine üzerinde öyle büyük yükler var ki; bunların oluşturduğu riski tam olarak hesaplamak için bütçe dengesine bakmak yetmiyor, biraz gelecek projeksiyonu da lazım. Otoyol, köprü, hastane projelerinin döviz türünden müşteri garantileri ve teminatları yıllık 18 milyar$ civarıymış. Kamu çalışanları, yoksulluk yardımları, emekliler, işsizlik maaşları, kapanan şirketler filan derken ciddi giderler söz konusu ama tüm bunlardan daha ağır bir faiz gideri var hazinenin üzerinde. Turizm'de iddialıydık ama iktidar medyasının bu konuda hiç sesinin çıkmaması da korkutuyor beni. Orta ve uzun vadede etkili güçler kısaca temel kuvvetler büyük ölçüde olumsuzluğa işaret ediyor.

    Bu konuları zamanla detaylandırırız.
    Son düzenleme : yelpaze; 13-07-2025 saat: 12:24.

Sayfa 11/14 İlkİlk ... 910111213 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •