Sayfa 12/15 İlkİlk ... 21011121314 ... SonSon
Arama sonucu : 117 madde; 89 - 96 arası.

Konu: Borsa Felsefesi, Borsacı Kafası.

  1.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    Faiz indirimiyle yıllık faiz oranını %45 yapsalar %15 stopajdan sonra hiç de cazip olmayan %30 yıllık getiri ortaya çıkıyor.
    KKM de bittiğine göre şu siyasi ve jeopolitk gerilim altında döviz yatırımları cazip gözükecektir.
    Konut ve arsa ile taşıt araçlarını da yatırım alternatifi olarak değerlendiriyoruz ancak sorun şu; bunlar likit araçlar değil. Önemli olan likit ve likite yakın olanların dengesi. 2021 sonundaki devaluasyon öncesi faizler %17 civarıydı ve enflasyon henüz oldukça düşüktü ancak 2020 yılından gelen bir gerilim birikmesi de söz konusu olabilir?
    Yukarıda 1 yıllık mevduat hesabı üzerinden kaba bir hesap yapmıştım ancak bizde tüm mevduat hesapları 1 veya 3 aylık yani her ayın ve 3 ayın sonunda sizin kazancınızdan %17,5 vergi kesiliyor. Gelir vergisine tabi gelirler gibi beyanname vermiyorsunuz yani eğitim giderleri, bağışlar vs. giderlerinizi vergiden düşemiyorsunuz en kötüsü enflasyon endekslemesi yapma şansınız yok.
    Likit fonlardan sağlanan kar da fon satıldığı anda stopaja tabi olur ve vergi kaynağında kesilir.

    Her yıl Mart ayı sonunda beyanname ile verilen ve Mart ile Temmuz'da iki taksit halinde tahsil edilen vergilere göre büyük bir dezavantaj oluştu. Mesela 2024 yılı başında yurtdışı borsalarından temettü geliri elde eden yahut eurobond alıp faizlerini alan veya alım satım kazancı elde eden vatandaş 2025 Mart ayına kadar yani 1 yıl hiç bir vergi ödemez. Martta beyanname verirken de alım ile satımları arasındaki süre boyunca enflasyon %10'u geçmişse gelirinden ilgili dönemin enflasyon farkını düşer. Varsa geçmiş zararlarını da gider gösterir. Gene eğitim ve bağış gibi giderler de vergiden düşülebilir. Medvuatçı ise direkt her vade sonunda net rakamı öder.

    Tabi istisnai durumlar her zaman olabilir. Mesela yıl boyunca birden fazla patrondan belirlenmiş limitlerin üzerinde maaş geliri elde eden biri için mevduat hesabı, vergi açısından avantajlı olabilir. eurobond alıp küçük bir gelir elde etse dahi beyanname zorunluluğu olacağından vergiye tabi tüm gelirlerini de beyannameye yazmak zorunda kalacaktır.

    Konu önemli çünkü dövize olan talebi belirleyici nitelikte.

  2. -Eskiden, genel olarak dengelerin belli olduğu ve fazla değişmediği bir dünyada değişken borsa koşullarında yaşıyorduk. Öngörülebilirlik yüksekti.
    -Yakın geçmişte dengelerin bir yöne aşırı zorlandığı koşullarda seçici bir değişkenlik gözlemlemeye başladık.
    -Şimdi ise dengelerin tamamen değişken olduğu bir dünyada eskiye göre daha az değişken borsa koşullarına adapte olmak gerekecek gibi gözüküyor. Bu yüzden benim değindiğim ve piyasalarla az ilgili gibi gözüken konulara dikkat edilmesini tavsiye ederim. Bunlar düşünce yapısının temelini oluşturmak bakımından önemli ki inançlar bile bu kapsama giriyor.

    1-Bakın, yanı başımızda herkesin artık normal gördüğü Ukrayna savaşı metrekareye düşen ateş gücü, mühimmat ve ekipman kullanımı, asker yoğunluğu ve kayıpları gibi tüm değerlendirme kriterlerine göre 2. dünya savaşından daha büyük. Güya 6 ay önce bitecekti?
    2-İsrail'in önce Suriye ardından İran üzerinde denediği yeni hava savaş taktiği dünyada çok büyük bir devrime işaret ettiği halde konu hemen soğutuldu. Alman tank komutanı Guderian'ın teorisini geliştirip savaş alanlarına uyarladığı "Yıldırım Taaruzu" olarak bilenin ve 1940'lardan itibaren tüm dünya ordularının benimsemek zorunda kaldığı, zırhlı kara kuvvetleri odaklı savaş taktiğini İsrail hava kuvvetleri, 5. Nesil jetler sayesinde 21. yüzyıla mükemmel biçimde uyarladı. Şimdi gelişmiş jet filosuna sahip ülkeler istediği ülkenin ordusunu saatler içinde işlevsiz kılacak bir avantaja sahip. Bu durum iki sonuç doğurur; gücün, ona sahip olanlar tarafından kullanılması veya buna maruz kalacakların daha erken davranmaya çalışarak klasik savaş taktikleriyle, önceden tepki vermesi.
    3-Değişen dünya koşulları ticaret savaşları başlığı altında yeni bir dönem başlattı. Altta yatan sebepleri tartışmayacağım ama sonuçları mutlaka hissedilir derecede etkili olacak. Hiç birimiz yeni koşullarda küçük ve esnek şirketlerin mi yoksa global ölçekte çalışan devlerin mi avantajlı olacağını bilmiyoruz. Karlılıklarda kalıcı düşüşlere ilişkin beklentiler hisse senetlerinde yeniden değerleme yapmamızı gerektirecek. Grafiklerde geçmişi gösteren o kuyruklar artık gelecek hedeflemeleri bakımından çok anlamlı olmayabilir? Buna dikkat etmek lazım.

  3. Biraz daha spesifik olalım.
    İran veya Suriye para birimi üzerinden çok yüksek faiz getirisi teklif edilse kabul eder misiniz?
    Kağıt paranın sadece itibari değeri vardır ve bu değer parayı basan devletin gücüne bağlıdır.
    Devletin gücü ise, son kertede ordusunun gücüne bağlıdır. Ekonomik ve finansal güç olsa dahi savaş coğrafyasında askeri gücünüz eninde sonunda sorgulanır zira para diye bastığınız şeyin değerini koruyup koruyamayacağınız önemlidir. İran ordusunun envanterine google'dan ulaşabilirsiniz. Bunu istediğiniz bir başka ordunun envanteriyle karşılaştırmak da zor değil, bunlar gizli bilgi de değil zaten. İran ordusundan çok daha güçlü bir ordunuz yoksa sesinizi kesip oturmanız en doğrusudur.

  4. En büyük risk olarak gördüğüm erken seçim mevzusu gittikçe daha sık konuşuluyor.
    Siyasi yönden değerlendirmeyi herkes yapıyor zaten.
    İktidardaki zihniyetle seçimlerin, ekonomik anlamda nelere mal olacağı da malum.

    Düzeltmek istediğim tek yanlış anlaşılma şu; C.B. erken seçim istemiyor veya anayasal mevzuata göre adaylık sınırlamaları nedeniyle istiyor gibi yorumlar... Türkiye'nin ekonomik koşullarında yarın erken seçim olsa ve C.B. kazansa ertesi gün ilk isteyeceği şey 1 yıl sonra yeni bir erken seçim olacaktır. Tek manevra alanı siyaset kalan liderler böyle yapar. Arjantin, Yunanistan ve İsrail'de neredeyse yılda bir tekrarlanan seçimler gördük çünkü ekonomik anlamda bir şey yapacak durumda olmayan politikacı için en güzel ortam seçimden seçime sürüklenen yerdir. Dikkat ederseniz şaşırtıcı politik hamleler yapmaktan aldıkları zevk ekonominin iflah olmaz sorunlarıyla uğraşmaktan çok daha fazla.

    Bu konuda sadece politikacıyı suçlamak da doğru değil. Maaşlarına yüksek oranlı zam isteyen veya erkenden emeklilik hayali kuran halkımız da siyaseti neye zorlayacağını iyi bilir. Türk halkına %10 enflasyon ortamında %8 ücret artışı ile %50 enflasyon ortamında %40 ücret artışı seçeneklerini sunduğunuzda yüksek enflasyonun ne kadar çok taraftarı olduğunu görürsünüz.

  5.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    En büyük risk olarak gördüğüm erken seçim mevzusu gittikçe daha sık konuşuluyor.
    Siyasi yönden değerlendirmeyi herkes yapıyor zaten.
    İktidardaki zihniyetle seçimlerin, ekonomik anlamda nelere mal olacağı da malum.

    Düzeltmek istediğim tek yanlış anlaşılma şu; C.B. erken seçim istemiyor veya anayasal mevzuata göre adaylık sınırlamaları nedeniyle istiyor gibi yorumlar... Türkiye'nin ekonomik koşullarında yarın erken seçim olsa ve C.B. kazansa ertesi gün ilk isteyeceği şey 1 yıl sonra yeni bir erken seçim olacaktır. Tek manevra alanı siyaset kalan liderler böyle yapar. Arjantin, Yunanistan ve İsrail'de neredeyse yılda bir tekrarlanan seçimler gördük çünkü ekonomik anlamda bir şey yapacak durumda olmayan politikacı için en güzel ortam seçimden seçime sürüklenen yerdir. Dikkat ederseniz şaşırtıcı politik hamleler yapmaktan aldıkları zevk ekonominin iflah olmaz sorunlarıyla uğraşmaktan çok daha fazla.

    Bu konuda sadece politikacıyı suçlamak da doğru değil. Maaşlarına yüksek oranlı zam isteyen veya erkenden emeklilik hayali kuran halkımız da siyaseti neye zorlayacağını iyi bilir. Türk halkına %10 enflasyon ortamında %8 ücret artışı ile %50 enflasyon ortamında %40 ücret artışı seçeneklerini sunduğunuzda yüksek enflasyonun ne kadar çok taraftarı olduğunu görürsünüz.
    Hocam bu ülkeyi her yönüyle hukuk, ekonomi vs. ancak erken seçim rahatlatır ve kurtarır.

  6.  Alıntı Originally Posted by cevdet _060 Yazıyı Oku
    Hocam bu ülkeyi her yönüyle hukuk, ekonomi vs. ancak erken seçim rahatlatır ve kurtarır.
    Size %100 katılıyorum. Vurgulamak istediğim nokta seçimi kazanmak için neler yapabilecek karakterde insanlarla karşı karşıya olduğumuz ve bunun neden olacağı hasarlar, elbette piyasalara geçici etkileri. Gerçi orta vadede zaten seçim olmasa bile daha büyük hasarlardan kaçışımız da olmayacak. Seçim gündemde olmadığı halde rakiplere yapılanlar da erken seçimle aynı hasarı veriyor denebilir?

    Şunu da düşünmek lazım, zaten bozulan bir ekonomi ortamına ilave olacak seçim belirsizliği koşullarında hükümet istediği oyu kazanabileceği ekonomik dengeleri sağlayabilecek mi? Maaşlara zam, emeklilik filan geçen sefer işe yaradı ama yeni bir pahalılık dalgasının boyutları tüm seçim ekonomisi çabalarını nötrleyebilir.

    Şu ihtimali de göz ardı etmeyin. Günün birinde çıkar ben Türkiye'nin C.Bşknıydım der, uygulamalardaki sorumluluğunu kabul etmez, tüm sorumluluğu partiye yıkar, kendi kalır parti savrulur

  7. Türkiye ekonomi ve siyaset konularında ahkam kesebileceğiniz bir yer değil. İnsanlar bu konularda son derece meraklı, sıkı bir takip içinde ve bu durum nihai karar alma konusunda kendilerine güveni de sağlamış oluyor. Bu nedenle yatırım danışmanlığı veya sermaye yönetimi bizde pek cazip işler değil, en azından gerçek kişilerin servetlerinin yönetimi bakımından...

    Öte yandan etrafta öyle bir haber, veri ve yorum yoğunluğu var ki; piyasaları profesyonelce ve belli bir sistematikle takip etmeyen kalabalıklar zaten meydana getirdikleri o kalabalık sürü formasyonu nedeniyle dahi önemli risklere maruz kalıyorlar. Belki kolay ulaşılır bilgi ve verilerin değerinin düşük olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Sürüden ayrılma lafını herkesten duyabilirsiniz ama bunun nasıl olacağını bilmek çok zordur. Sürünün tersine gitmek diye bir kavram bile artık tanımlanabilir değildir zira piyasaların hareket şekli bu tür, tek boyutlu bir çabayı boşa çıkarır nitelikte. Bence başkalarına odaklanmak yerine kendi gerçekliğine odaklanmak en doğru tavır.

    Gelişmelerin piyasada nasıl ve ne ölçüde iskonto edileceğini tahmin etmek hiç kolay bir iş değil. Türkiye'nin mevcut durumunda 3 önemli iç piyasa faktöründen söz edilebilir. Devlet bütçesinde tasarruf kaynaklı kesintiler, Yerel yönetimlerin üzerindeki baskılar nedeniyle yatırım ve harcamalarının azalması ve konkordato uygulamasının neden olduğu baskı. İlk ikisi tek boyutlu kavramlar, konkordato ise yasaların verdiği bir avantajın zor durumda olan şirketlerin seçimleriyle birleşimi olarak daha karmaşık bir konu. Alacaklılardan korunma ve alacaklıları da, kendi alacaklılarına ödeme yapma konusunda zor durumda bırakma işin bir boyutuyken bu kavramdan duyulan korkuyla iş piyasalarında para ve mal devir hızlarının düşmesi, tespit edilmesi çok daha zor ayrı bir konu. Bu noktada karşı tedbir olarak gene devletin destek kredileri devreye girer. Özel bankalardan beklenemeyecek bu tavır ancak kar-zarar hesabını öncelikli tutmayan devlet tarafından yapılabilir. Dolayısıyla kredi piyasasını izlemek borsa ve iş dünyası açısından önemli bir konudur. Destek kredileri döviz kurları üzerinde de doğrudan baskı yaratır dolayısıyla TL'nin daha da zayıflaması beklenebilir. Alacak devir hızı, krediye ulaşım gibi konular para piyasalarında beklenmeyen şoklara neden olabilecek sistemik risklerin en önemli kaynaklarından biridir.

  8. Kendi takip-tahmin sistemime göre gelinebilecek noktalara fazlasıyla ulaştı endeks. Benim sistematiğime göre hareketin devam edeceğine dair bir işaret yok. Elbette bu bir yatırım tavsiyesi değil kendi metodik yaklaşımımın görüntüsüdür.

    Yurtdışında önemli risk faktörleri zaten herkesçe biliniyor. Gene spekülatif ve psikolojik güçler bu gerekçelere baskın gelerek balon olduğu iddia edilebilecek fiyatlamaları düşündürüyor. Balonların ters yansımaları ilgimi çeken bir konudur ve şu andaki şişmenin zıt tarafında petrol ve endüstrisi hisseleri var. Petrol fiyatının düşüklüğü esasen, alarm zilleri çoktan çalmaya başlamış Türkiye ekonomisine de en büyük, spekülatif olmayan desteği veren kuvvet. Her şey negatifken bir tek bu pozitif. Spekülatif güçleri arka sayfalarda tanımlamıştım ve onlar borsada yükselişi destekler nitelikte ancak reel ekonomik gelişmeler ise ters yönden etkiliyor. Isınma göstergesi ise döviz kurları ve kurların etkileri. Petrol konusu dikkatimizi İran'a yoğunlaştırırken iç piyasalarda ise TL'nin değerine odaklanıyorum.

    Faiz indirimlerine yüklenen anlama hiç katılmıyorum ve faizlerde kalıcı ve dikkate değer bir düşüş beklemiyorum. Yıllarca seçim kazanma ve kadrolaşma gibi gerekçelerle kontrolden çıkmış bir bütçeye bir de faiz yükü getirip sonucunda Hazineye piyasadaki parayı vakumlatırsanız faizi indirmeyi değil yükseltmeyi tartışmalısınız. Sıcak para moral veya beklentiye değil riske göre getiriye bakar.

Sayfa 12/15 İlkİlk ... 21011121314 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •