Artan

156,20 10 13:34
145,20 10 13:33
9,83 9.96 13:35
40,66 9.95 13:17
26,32 9.94 13:27
Artan Hisseler

Azalan

14,64 -9.96 13:35
31,72 -7.79 13:34
29,08 -6.19 13:34
27,50 -6.14 13:34
68,96 -4.99 13:35
Azalan Hisseler

İşlem

6.530.495.325,50 13:35
5.485.027.690,24 13:35
3.916.848.910,40 13:35
3.640.716.615,37 13:35
3.588.522.491,10 13:35
Tüm Hisseler
Sayfa 154/178 İlkİlk ... 54104144152153154155156164 ... SonSon
Arama sonucu : 1419 madde; 1,225 - 1,232 arası.

Konu: Tarihte Bugün

  1. İznik'te şehzade idamı

    II. Murad, İstanbul’u almak içim 1432’de şehri kuşatmıştır.
    Tam son hücumu yapacağı sırada Padişahın küçük kardeşi Mustafa’nın isyan edeceğini haber alır kuşatmayı kaldırır. Mustafa henüz 12 yaşında küçük bir çocuktur...


    İsyanın Karaman ve Germiyan beylerinin hatta Bizans desteğiyle yapıldığı düşünülmektedir.
    Bursa’da başarı elde edemeyen İsyancılar İznik’i Mustafa’yı kullanarak karıştırmak istemişlerdir.
    Küçük Mustafa Bora’da Çandarlı İbrahim Paşa’nın Saray’ına giderek hükümet idaresine girer...

    II. Murad İstanbul kuşatmasını kaldırır. İznik’e gelir ve Şehzade Mustafa’yı İznik kapılarından birinin dışındaki incir ağacına asarak idam eder.

    *Eyice, Semavi(1988) İznik Tarihçesi ve Eski Eserler. İstanbul Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi Yayınları. Sayfa 25

  2. Osmanlıda Çengele geçirme

    Devlete başkaldırıp isyan edenler hakkında sorgu, soruşturma, mahkeme vesaire gibi işler ile pek fazla vakit harcanmaz derhal infaz edilirdi.


    17. yüzyılda ayaklanmaya, askerî tesisleri basmaya veya devlete silah çekmeye kalkışanların âkıbeti İstanbul’un Eminönü semtinde kurulu olan “çengel”de son bulur, çengele geçirilen isyancılar halkın gözleri önünde yavaş yavaş can verirlerdi.

    Sorgu, yargılama, vesaire gibisinden işler hemen tamamlanır ve başkaldıranlar “çengel”e gönderilirlerdi!

    Çengel, 17. asır İstanbul’unda, Eminönü Meydanı’nın ilerisindeki Odunkapısı İskelesi civarında kalın kalaslardan yapılmış kuleyi andıran bir idam vasıtası idi. Âletin üst tarafında sıra sıra çengeller vardı ve devlete silâh kullanarak başkaldırmış olan eşkıya burada idam edilirdi.

    mahkûmun elleri ve ayakları sımsıkı bağlanır, cellâtlar mahkûmu makaralı iplerle çatıya kadar çeker ve bir anda çengellerin üzerine bırakırlardı. Mahkûm düşme şekline göre başından, boynundan, gövdesinden, karnından yahut bacağından çengellerden birinin veya birkaçının üzerine saplanıp kalırdı.
    Bazen derhal ölür, bazen de saatlerce ve hattâ günlerce feryâd ettikten sonra can verirdi
    İstanbul halkı da idamı seyretmek için akın akın çengel seyrine koşardı.

    (Reşad Ekrem Koçu’nun “İstanbul Ansiklopedisi”nden).
    Son düzenleme : metin; 02-03-2019 saat: 03:05.

  3. Osmanlıda isyanın cezası

    Size çengelde can veren isyancılardan birinin, 17. asırda yaşamış ve devlete başkaldırıp herkesi hayli uğraştırmış “Kara Haydar” ile oğlunun Eminönü’ndeki Odunkapısı İskelesi’ndeki çengelde ve Parmakkapı’da kurulan darağacında noktalanan kanlı öyküsü ile yaptıkları fenalıklar hakkında yazılan bir destanı anlatalım...

    IV.Murad ve Sultan İbrahim zamanında yaşamış Kara Haydar adında bir eşkıya vardı. Anadolu’da seneler boyu yol kesip haraç almış, üzerine gönderilen askerleri her defasında bozguna uğratmış, şehirleri ve kasabaları basıp önüne geleni dağa kaldırmış ve hem saraya, hem de halka illâllah dedirtmişti.


    Kara Haydar günün birinde nihayet yakalandı ve Odunkapısı İskelesi’ndeki bu çengelde idam edildi...

    Bu defa, oğlu Mehmed dağa çıktı. Babasının kanını dava ediyor, onu ortadan kaldıranlardan intikam alacağını söylüyordu.

    Mehmed, babasına nisbetle “Haydaroğlu” diye biliniyordu ve yaptıkları babasına rahmet okutacak gibiydi. Zamanla işi daha da ileri götürdü, İstanbul Sarayı’na haber yollayıp “Beni Anadolu’da sancakbeyi ilân etmezseniz Topkapı’ya kadar gelirim haaa!” demeye başladı.

    Haydaroğlu, yakalanması için gönderilen bütün birlikleri dağıttı ve talan sahasını daha da genişletti. Üzerine bir ara o zamanın önde gelen devlet adamlarından olan İbşir Paşa yollandı, Paşa âsileri dağıttı.

    Haydaroğlu dağlara kaçtı ama askerin, “Bu iş halledildi, eşkiyanın kafası ezildi. Bir daha ortaya çıkamazlar” deyip geri dönmesi üzerine dağdan indi. Eskisinden daha da büyük bir çete kurdu ve işini büyüttü. Artık yol kesip kasabalardan haraç istemiyor, gidip büyük şehirlere saldırıyordu.


    Günün birinde kalkıp Afyon’u kuşattı, şehrin girişindeki kışlayı güpegündüz bastı, içerideki askerleri derdest edip götürdü ve götürdüğü askerlerden bir daha haber alınamadı.

    Kışla baskını, İstanbul’u karıştırdı. Saray ve devletin tepesindekiler, “Eşkiya artık masum askeri de dağa kaldırmaya başladı” diye konuşurlarken, Haydaroğlu Isparta’ya yürüdü ve bu defa orayı kuşattı.
    Halk, şehre girmemesi karşılığında ne isterse alabileceğini söyleyince Isparta’nın eteklerinde kamp kurdu ve içkinin su gibi aktığı eğlencelere daldı.


    Şehirdeki kuvvetler gecelerin birinde kampı bastılar, Haydaroğlu serhoş vaziyette yakalandı, adamlarının çok az bir kısmı kaçıp kurtulabildi, kaçamayanlar öldürüldü, Haydaroğlu hemen İstanbul’a yollandı ve 1649 ilkbaharında Parmakkapı’da ipe çekildi.
    Son düzenleme : metin; 02-03-2019 saat: 03:21.

  4. Thomas Hobbes – Toplum Sözleşmesi

    Thomas Hobbes, (5 Nisan 1588 – 4 Aralık 1679) 1588 Nisan Westport’ta dünyaya gelmiş ünlü İngiliz siyaset felsefecisidir.

    Leviathan, Thomas Hobbes’un devlet anlayışından ortaya çıkan mutlak güce sahip iradenin hakim olduğu devlettir. Devleti yöneten irade neredeyse bütünüyle serbest olmalıdır. Hükümdara koşulsuz itaat edilmesi gerekir. Sınırlandırılamaz ve isyan edilemez olan bu irade herkes için iyiyi sağlayacaktır.


    Hobbes'un Leviathan adlı eserinin Abraham Bosse tarafından çizilen, yaratıcı ve eserin muhtevasını çok iyi yansıtan içkapak resmi.
    Leviathan insanlardan müteşekkil, bir elinde kılıç bir elinde meşale tutuyor ve şehrin, ülkenin düzenini muhafaza ediyor.


  5. Atatürk'ün milli egemenlik anlayışı

    Atatürk devrinin ötesini de okuyabilen bir liderdi. Daha 1920 yılında birçok general ve sivil bürokratla birlikte meclissiz çok daha rahat karar alıp Millî Mücadele'yi yürütebilecekken kendisi ısrarla, sürekli ikna etmek zorunda kaldığı meclisin açık kalmasında diretmişti.

    Kendisine yapılan, meclisin yetkilerini askıya alma ya da meclis onayından geçirmeden emrivaki kararlar alma tekliflerini şiddetle reddetmiş, milli bağımsızlık yolunda milli egemenliği en iyi şekilde kullanmıştı.

  6. Otrar Olayı ve Moğol Elçilerinin Katli

    1218’de Moğolistan’dan batıya doğru ilerleyen bir kervan, Harzemşahların Otrar valisi İnalcık tarafından durdurularak 450 tüccar ve 500 deveden oluşan kervan yağmalanmıştır.

    Bunun üzerine Cengiz Han, kervandaki malların iadesini ve katledilen tüccarlar için Otrar valisinin kendisine gönderilmesini istemiştir.
    Fakat Harezmşah hükümdarı Alaaddin Muhammed elçileri öldürerek karşılık vermiştir. Bunun üzerine Cengiz Han yaklaşık 200.000 kişilik bir orduyla 1219’da Harzemşah seferine çıkmıştır.

    Yani aslında Cengiz Han’ın batı seferi bir intikam gerekçesiyle başlamıştır denilebilir. Bu sefer sonucunda Harzem şehirleri olan Otrar, Buhara, Semerkant ve Hocend şehirleri istila edilmiştir.

  7. Moğol istilası


    Moğolların Anadolu ve ortaasyada 100 yıl süren bu istilası sonucunda, pek çok şehir tahrip olmuş ve milyonlarca insan da katledilmiştir.
    işabur’da 1 milyon 747 bin,
    Merv’de 1 milyon 300 bin,
    Herat’ta 1 milyon 600 bin
    Bağdat’ta 800 bin kişi katledilmiştir.

    Otrar, Buhara ve Semerkant’ta önemli katliamlar yapılıyor.
    Belh şehri kuşatması esnasında, 50.000’e yakın alim, talebe ve hafızı katlettirdiği, 200.000 insanı yere gömerek şehri tahrip ettiği bilinmektedir.

    Anadolu’da da Erzurum, Erzincan ve Kayseri şehirleri savaşılarak ele geçirildiği için halkının çoğu katledilmiş, Süryani tarihçi Ebu’l-Farac’a göre sadece Kayseri’de 10.000’e yakın kişi katledilmiştir.

  8. Moğol korkusu

    İran'da Moğolların yarattığı korku ortamında insanlar ölümü, ölüm korkusuna yeğleyecek konuma gelmişler.
    Ibnü'l-Esîr: "Inanmakta zorlanıyoruz, oysa Allah'ın tüm kalplere yerleştirdiği dehşet gerçekten tamdı." der.

    Moğollar İran'a geldiğinde, "İran artık korkudan titremiyordu; kelimenin tam anlamıyla felç olmuştu."

    Öyle ki tek bir Moğol atlı bir köye girip onlarca kişiyi sıraya dizip hiçbir mukavemetle karşılaşmadan kılıçtan geçiriyor.

    Arap tarihçisi İbn Esir’de dönem halklarının Moğol korkusuyla ilgili şu rivayet geçer.
    Bir Moğol, bir adama bekle geleceğim diyor. Adam korkusundan bir yere ayrılamıyor.
    Moğol bir kılıç bulup geliyor ve adamı oracıkta öldürüyor.

    Bu hadise, insanların zihnindeki Moğol korkusunu ifade etmesi açısından çarpıcı bir örnektir. Batı dünyasında Moğollara bakışı da Ligeti’nin Bilinmeyen İç Asya’sından takip edebiliriz:
    “Tatar geliyor! Bunlar insan da değil, kana susamış, merhamet nedir bilmez ve sade öldürmekten, yok etmekten zevk duyan köpek başlı canavarlardı!”

Sayfa 154/178 İlkİlk ... 54104144152153154155156164 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •