Eğer elmanın düşmesine kader deseydi insanoğlu, ya da tasın su üzerinde yüzmesine... bu gün ne yer çekiminden haberimiz olurdu, ne de suyun kaldırma kuvvetinden.
Kader dinsel bir kavramdır.
Geleceği tanrıdan başkasının bilemeyeceği kuramı da dinsel bir kavramdır.
Çünkü insanoğlu bazı noktalarda geleceği görebilmeyi, hatta geleceğe müdahale etmeyi bile başarmıştır.
Örnek. Meteoroloji.
Hava durumlarını önceden bilebiliyoruz artık.
Ve hatta (şartları oluşmuşsa) yağmur bile yağdırabiliyoruz artık.
Örnek, çözdümlediğimiz fizik kuralları.
Belli bir hızda ve belli bir açıda fırlattığımız roketlerin (ya da top mermilerinin) gelecekte (bir zaman sonra) nereye düşeceğini bilebiliyoruz.
Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz.
Ama şu da bir gerçek ki, insanoğlunun henüz başarabildikleri başarabileceklerinin trilyonda biri bile değil.
Hareket dinamiklerini matematiksel ve fiziksel olarak çözemeyiz.Mesela bir dairenin çapını hesaplarken pi sayısını belli bir basamağa kadar kullanıyoruz.İntegral hesabı yaklaşık bir sonuç veriyor,bir yolun kalan kısmını ikiye sonra kalanlarını da devamlı ikiye bölersek, asla yolun sonuna ulaşamıyoruz. Milisaniyeleri,mikro mekanizmaları yok sayarak hesap yapıyoruz. Hesaplayamadığımız kısmına kader diyoruz. Bildik bir kesin hesap yöntemi olmadığı için de kaderi reddedemeyiz. Kesin hesap yapamadıkça ancak bazı şeylere muktedir ama sınırlı bir canlıyız. Çok şeye hatta herşeye muktedir olduğumuzu düşünmek sadece egomuzu hoşnut edecek birşeydir. Gerçeğin kendisi değildir.
Yazdığınız herşeye şu anki bilgilerimize göre deyin bence.Bilimsel düşünce her zaman şüpheyi içerir.Bütün teorilerde bir bilinmezlik yanılma olasılığı vardır.Olamaz dedikleriniz de belki de bir gün olacak.Kesinlikle olamaz diyebilirmisiniz.Elbet benim yazdıklarımda da yanılma payı vardır ben de kesinlikle mümkündür diyemem.Bunlar sadece teori.Gerçeğin kendisi budur demek asıl ego o olmalı keşke diyebilsem)))))))))))Şu anki bilginin katlanma hızını 100 yıl önceyle kıyaslarsak bilimin ilerleme hızı inanılmaz,hiç bir şeye imkansız diyemem ben.
Ha kaderi bir yaratıcı zeka mı yazmıştır,o başka konu.
Türkiyede yaşayan (yandaş) insanların anlayamadığı şey; şu şu ülkede buzdolabı 300 € dendiğinde hemen kur ile çarpıp fiyatı TL'ye çeviriyor ve bizde daha ucuz diyerek hönkürüyor.
ABD'de 10-12 $ verdiğinizde en etin en kaliteli yerlerinde bir kg alabiliyorsunuz diyorum. Hemen çarpıp bölüyor, 90 lira ediyor, bizde de 90 lira. Ne farkı var ki diyor.
Farkı şu arkadaş.. ABD'de bir saat ( en düşük ücretle) çalışma karşılığında 1 kg et alabiliyorsun. Türkiye'de bir kg biftek için kaç saat çalışması gerekiyor asgari ücretlinin. ?
Ben ülkelerin refah seviyelerini ( alım güçlerini) incelerken hep et ve/veya süt üzerinden giderim.
Yer İmleri