-
Rus sair Nikolay Stepanovic Gumilyov’un dogum yildonumu (15 Nisan 1886)
Bugun her zamankinden daha cok huzunle dolu bakislarin
Dizlerini kavrarken ellerin nasil da ince;
Dinle, uzakta, cok uzakta, kiyilarinda Cad nehrinin
Narin vucuduyla bir zurefa gezinmekte.
Bilsen nasil duzgun ve yumusak bir uyum var bu vucutta
Ve derisini buyulu bir nakis suslemekte
Bu nakisla, ay yarisabilir ancak
Kirilip salinirken goruntusu genis nehirlerde...
Renkli bir gemi yelkenine benziyor uzaktan
Kosmasi akan bir su gibi, ya da bir kusun sevincle ucusu gibidir
Biliyorum, gizlenirken o gun batiminda mermer magarasina
Dunya inanilmaz guzellikte seyler gormektedir.
Gizemli ulkeler bilirim ben, sevincli masallar
Kara bir kizdan, sevdali prensten soz eden;
Ama oyle uzun bir zaman agir bir duman cektin ki icine
Yagmurdan baska bir seye inanmak istemezsin sen...
Tropikal ormani nasil anlatabilirim sana
Palmiyeleri, kokusunu akla gelmez bitkilerin..
Agliyor musun?.. Dinle... Uzakta, kiyilarinda Cad nehrinin
Gezinmekte narin vucuduyla bir zurefa.

Today, I see, your glance is especially sad
And your arms, embracing your knees, especially thin.
Listen: far, far away on the Lake of Chad
Wanders a gentle giraffe.
He is endowed with slender grace and bliss,
And his hide adorned with a magical design
Which the moonlight alone, shattering and rocking
On the wide wet of the lake, dares to rival.
From afar he resembles the colored sails of a ship,
And his gait is smooth as the joyful flight of a bird.
I know that the earth will witness many wonders,
When, at sunset, he hides in a marble grotto.
I could tell merry tales of mysterious lands
Of a black maiden, a young chief's passion,
But you have too long inhaled the heavy mist,
You will believe in nothing but the rain.
And how can I tell you about a tropical garden,
Slender palms, the scent of inconceivable herbs...
Are you crying? Listen...Far off on the Lake of Chad
Wanders a gentle giraffe.
-
Ingiliz sair ve kultur elestirmeni Matthew Arnold’in olum yildonumu (15 Nisan 1888)

Deniz durgun bu gece
Sular yukselmis; mehtap vurmus
Bogazin uzerine, karsi kiyida bir isik
Parildiyor ve yitiyor; ulkemin aydinlik yamaclari
Dingin korfezin ardinda boylu boyunca uzanmakta.
Pencereye gel, gece havasi cok guzel
Dalgalarin havaya karistigi
Denizin ay'la aklanan karayla bulustugu yerde.
Dinle! dalgalarin önüne katip getirdigi
Cekilirken surukleyip sahile firlattigi
Cakiltaslarinin kukreyisini duyarsin
Baslayan, biten, ve sonra yeniden
Urkek, aheste bir makamda baslayan
Bitmeyen huzunlu bir nagmeden
Sair uzun zaman once
Isitmisti bunu ege sahillerinde
Ve insan acilarinin bulanik gelgitini
Animsatmisti ona.
Bize de bu irak kuzey denizinde
Birseyler anlatabilir elbette.
Inanc denizi de bir zamanlar
Boyle kabarmisti, ve sarmalamisti
Dunyanın tum kiyilarini
Parlak, firfirli bir kusak gibi.
Fakat simdi yalnizca
Huzunlu, agir agir cekilen dalgalarin
Gurulyusu geliyor kulagima.
Gece ruzgarinin nefesine katiyorlar
Genis, kasvetli kiyilardan topladiklari ciplak cakiltaslarini.
Sevgilim! durust olalim birbirimize karsi
Cunku onumuzde bir dusler diyari gibi uzanan
Bu hengameli, bu guzel, bu yeni dunyada
Aslinda ne sevinc, ne ask, ne isik
Ne guven, ne huzur; ne de acinin caresi var
Bizler burada karanliga gomulen bir ovadayiz sanki
Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken
Aklimizda mucadele ve kacis fikirleri.
-
Fransiz gazeteci ve polisiye yazari Gaston Leroux’nun olum yildonumu (15 Nisan 1927)
“Opera'daki Hayalet gercekten vardi. Uzun sure inanildigi gibi, opera sanatcilarinin hayallerinin bir urunu, menajerlerin ortaya attigi bir hurafe ya da genc balerinlerin, onlarin annelerinin, yer gostericilerin, vestiyer gorevlilerinin veya odacilarin kolay etkilenen ve mantiksiz beyinlerinin mantiksiz uydurmasi degildi. Evet, kanli canli vardi, tam bir hayalet gibi gorunse de, aslinda sadece hayalet gorunumunun altinda gizleniyordu.”

“The Opera ghost really existed. He was not, as was long believed, acreature of the imagination of the artists, the superstition of the managers, or a product of the absurd and impressionable brains of the young ladies of the ballet, their mothers, the box-keepers, the cloak-room attendants or the concierge. Yes, he existed in flesh and blood, although he assumed the complete appearance of a real phantom; that is to say, of a spectral shade.”
-
2011 yilinde Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Isvecli sair, psikolog ve cevirmen Tomas Transtromer’in dogum yildonumu (15 Nisan 1931)
Kara bir gunden sonra Haydn'i caliyorum
yalin bir sicaklik kapliyor ellerimi.
Tuslar istiyor. Hafif cekic vuruyor.
Tinlamalar yesil, canli ve sakin.
Tinlama ozgurluk denen sey vardir, diyor
ve birisi imparatora artik vergi vermiyor.
Ellerimi Haydn ceplerime sokuyorum
ve dunyayi futursuzca izleyen birini taklit ediyorum.
Haydn bayragini kaldiriyorum - anlami:
‘Teslim olmuyoruz. Ama baris istiyoruz.’
Muzik, taslarin uctugu, taslarin yuvarlandigi
camdan ev yokusun altindaki.
Taslar evi boydan boya geciyorlar
tek bir cerceve kirilmiyor ama.

I play Haydn after a black day
and feel a simple warmth in my hands.
The keys are willing. Soft hammers strike.
The resonance green, lively and calm.
The music says freedom exists
and someone doesn't pay the emperor tax.
I push down my hands in my Haydnpockets
and imitate a person looking on the world calmly.
I hoist the Haydnflag - it signifies:
"We don't give in. But want peace.'
The music is a glass-house on the slope
where the stones fly, the stones roll.
And the stones roll right through
but each pane stays whole.
-
Rus yazar Arkadi ve Boris Strugatski kardeslerden Boris’in dogum yildonumu (15 Nisan 1933)
"Yakinda hayvanat bahcelerinde Mars'tan ve Venus'ten hayret verici hayvanlar da gorunmeye baslanir. Evet, kuskusuz onlara bakacak ve kahkahalar patlatacagiz ama zaten bunlari coktandir bekliyorduk ve ortaya cikmalarini gormek icin de gayet iyi hazirlanmistik. Eger bu hayvanlar ortaya cikmasa ya da bizim kedilerimize ve kopeklerimize benzedikleri ortaya ciksa cok daha fazla etkileniriz. Kural olarak, inandigimiz (ve cogunlukla da koru korune inandigimiz) bilim epeydir bizi yaklasan mucizelere hazirliyor ve ongorulmemis bir seyle karsilaştigimizda, ancak o zaman psikolojik bir sok geciriyoruz: yani dorduncu boyutta bir delik ya da biyolojik bir telsiz baglantisi ya da canli bir gezegen gibi bir seyle."

“Soon the zoos and museums will be showing amazing animals, the first creatures from Mars or Venus. Yes of course, we'll gape at them and slap our thighs, but we've been expecting these animals for a long time already and we're well prepared for them to put in an appearance. We'd be far more amazed and disappointed if these animals proved not to exist at all, or to resemble our cats and dogs. s a rule, the science in which we believe (quite often blindly) prepares us long in advance for the miracles that lie ahead, nd we only suffer psychological shock when we come up against the unforeseen, like some hole through into the fourth dimension, or biological radio communication or a living planet.”
-
Tatli Cadi (Bewitched - Vita da strega) dizisinde Samantha Stephens karakterine hayat veren Amerikali film ve tv aktrisi Elizabeth Montgomery'nin dogum yildonumu (15 Nisan 1933)


-
Perulu sair, yazar, oyun yazari ve gazeteci César Vallejo’nun olum yildonumu (15 Nisan 1938)
Kimse gelmedi bugun bana sorular sormaya;
kimse bir sey istemedi benden bu ikindi.
Bir tek mezarlik cicegi gormedim
butun o neseli fener alayinda.
Affet beni, tanrim: ne kadar az oldum!
Herkes, herkes gecip gidiyor bu ikindi
sorular sormadan bana, beni sormadan.
Bilmiyorum ne unuttular, ellerimde
kalan bu fenalik yabanci bir nesne gibi.
Kapiya cikip,
bagirmak istiyorum herkese:
Aradiginiz biri varsa, iste burada!
Butun ikindilerinde hayatimin,
anlatamam ne kapilar kapandi yuzume,
ve ruhum yabanci bir seyle doldu.
Kimse gelmedi bugun;
ve cok az oldum bu ikindi.

Oggi nessuno mi ha fatto domande;
né questa sera mi hanno chiesto nulla.
Neanche un fiore di cimitero ho visto
in un corteo così allegro di luci.
Dio, perdono: son morto così poco!
In questa sera tutti, tutti passano
e non domandano o chiedono nulla.
E non so cosa scordano e mi resta
appena in mano, come cosa d’altri.
Sono andato alla porta,
e mi vien voglia di gridare a tutti:
Se vi manca qualcosa, qui è rimasto!
Perché tutte le sere in questa vita,
non so che porte sbattono su un viso,
e cosa d’altri prende la mia anima.
Nessuno oggi è venuto;
oggi son morto poco in questa sera!
-
Italyan aktris (Claude Joséphine Rose Cardinale) Claudia Cardinale'nin dogum gunu (15 Nisan 1938)



Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri