Sayfa 2506/7020 İlkİlk ... 150620062406245624962504250525062507250825162556260630063506 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 20,041 - 20,048 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz roman ve bilim kurgu yazari Christopher Priest’İn dogum gunu (14 Temmuz 1943)

    “Her sihirbazlik numarasi uc bolum ya da perdeden olusur. Birincisi ‘Vaat’ bolumudur. Sihirbaz size siradan bir sey gosterir. Iskambil destesi, bir kus ya da bir insan. Bu nesneyi size gosterir. Son derece gercek, uzerinde oynanmamis, normal bir sey oldugunu gormeniz icin nesneyi incelemenizi ister. Fakat gercek, farkli olabilir. Ikinci perdeye ‘Donusum’ denir. Sihirbaz olagan bir nesneyi alir ve onu olaganustu bir seye donusturur. Hilenin sirrini ariyorsunuz ama bulamazsiniz cunku dikkatli bakmiyorsunuz. Siz sirri bilmek degil kandirilmak istiyorsunuz. Henuz alkislamazsiniz, cunku bir seyi yok etmek yeterli degildir. Onu geri getirmeniz gerekir. Iste bu yuzden her sihirbazlik numarasinda ucuncu bir perde bulunur. Iclerinde en zorlusu. Bizlerin deyisiyle ‘Prestij! “



    “Every great magic trick consists of three parts or acts. The first part is called ‘The Pledge’. The magician shows you something ordinary: a deck of cards, a bird or a man. He shows you this object. Perhaps he asks you to inspect it to see if it is indeed real, unaltered, normal. But of course... it probably isn't. The second act is called ‘The Turn’. The magician takes the ordinary something and makes it do something extraordinary. Now you're looking for the secret... but you won't find it, because of course you're not really looking. You don't really want to know. You want to be fooled. But you wouldn't clap yet. Because making something disappear isn't enough; you have to bring it back. That's why every magic trick has a third act, the hardest part, the part we call "The Prestige.’ "

  2. Amerikali oyun ve suc romanlari yazari Jeff Lindsay’in (Jeffry P. Freundlich) dogum gunu (14 Temmuz 1952)

    “—Dexter, soyleyisin cok kotu.

    —Ispanyolca mi denesem? Ispanyolcam iyidir.

    — Fark etmez, Morg sokagi diye bir yer yok.

    — Ne?

    — Morg sokagi hayalidir. Edgar Allen Poe'nun uydurdugu bir yerdir. Gercekte oyle bir yer yok. Sanki 'Noel Baba diye bir şey yok' demis gibi yuzune baktim. Paris cesetlerinin ust uste yigildigi bir yer yok muydu?”



    “— Dexter,’ she says. ‘Your pronunciation is terrible.

    — I might do better in Spanish, ‘I say.

    — It wouldn't matter,’ she says. ‘There is no Rue Morgue.’

    — What?

    — It's imaginary,’ she says. ‘Edgar Allan Poe made it up. There is no real Rue Morgue. I feel like she has just said there is no Santa Claus. No Rue Morgue? No happy historical pile of Parisian corpses?’ ”

  3. 1922 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, 20. yuzyil Ispanyol edebiyatinin onde gelen isimlerinden, Ispanyol yazar, gazeteci ve oyun yazari Jacinto Benavente y Martínez'in olum yildonumu (14 Temmuz 1954)



    “Ask soz konusu olunca cilgin insanlarin daha fazla deneyimi vardir. Askta sakin ve mantikli insanlari istemezsiniz, cunku onlar, size asik olmayi tattiramaz, sadece kalpten severler. / In matters of love, the insane are those who have more experience. Of love never ask the sane; the sane love wisely, which is like never having loved. / In materia di amore, i pazzi sono quelli che hanno più esperienza. D'amore non chiedi mai il sano; l'amore sano, saggiamente, che è come non aver mai amato."

  4. Nino ve Toni Pagot'un Calimero karakteri, ilk kez 14 Temmuz 1963'te Italyan televizyonlarinda goruldu.





    "ama bu haksizlik!! oyle degil mi??"




  5. Rumen sair ve cocuk edebiyati yazari Tudor Arghezi'nin olum yildonumu (14 Temmuz 1967)

    Duvardaki ciplak hucrenin sivasina
    Tirnaklarimla yazdim
    Karanliklarda yalnizligimla
    Ne boga, ne aslan, ne de kartal
    Yardima kosamadilar
    Onlar cevreyi duzelttiler, taradilar
    Luka icin, Marku icin, Joan icin
    Bunlar yassiz dizelerdir
    Cukur yirlari
    Gunun kosuklari
    Simdi gokce tirnaklarim kor olunca
    Saliverdim buyusnler diye
    Ve buyumediler
    Buyuseler de belki duyamazdim
    Karanlikta, yagmur uzaktan geliyor
    Parmaklarim aciyordu bir pence gibi
    Ve hic yumruk olmuyordu
    O vakit sol elimin tirnaklariyla yazdim.



    I wrote it with my fingernail in mortar,
    In an empty blockout wall,
    In the dark, alone, unaided by
    Neither bull, nor lion, nor eagle
    That aided
    Luke, Mark and John.
    There are verses without year.
    Verses of the pit,
    Verses for thirst,
    And for hunger and ashes.
    Verses of the now.
    When my angelic nail got blunt I let it grow.
    Yet, never had it grown
    Or I have never known if it had grown.
    It was dark. Outside the rain was churning in the distance.
    And my hand was in pain, just like a claw
    Powerless to clench it in a fist,
    So I had forced myself to write with nails of my left hand.

  6. 1965'te Nobel Edebiyat Odulu'ne aday gosterilen Rus - Sovyet yazar Konstantin Georgiyevich Paustovsky'nin olum yildonumu (14 Temmuz 1968)

    "Ekim ayi her zamankinden cok daha soguk ve yagmurluydu. Evlerin ahsap catilari da kararmisti.

    Bahcedeki birbirine karismi otlar artik iyice yerlere yatmisti. Sadece citin dibindeki acilmamis kucuk gunebakan bir turlu yapraklarin dokemiyordu.

    Nehrin arkasindan cayirligin uzerinden sogutlere ilise ilise parcali bulutlar surukleniyordu. Yagmur bulutlardan asagiya sirnasikca iniyordu.

    Yollarda yurumek de, aracla gecmek de artik imkansizdi. Cobanlar bile artik suruleri cayirlara surmeyi birakmislardi.

    Cobanin kavali da ilkbahara kadar susmustu. Katerina Petrovna icin sabahlari kalkip da her gun ocagi yakilmamis sobalarin agirlasmis kokulu odalari tozlanmis 'Vestnik Yevropi' dergisi, masada sararmis fincanlari, uzun zamandir temizlenmemis semaveri ve duvarlardaki resimleri gormek daha da agir gelmeye basladi. Belki, odalar karanlik icindeydi ve Katerina Petrovna’nin gozleri kara sularla dolmustu. Belki de resimler eskiliginden dolayi solmuslardir ve resimlerden artik hicbir sey anlasilmıyordu. Katerina Petrovna sadece aklinda kaldigiyla hatirliyordu: Bu, babasinin portresiydi; bu da kucuk, altin cercevedeki Kramski’nin hediyesi, onun 'Bilinmeyen' isimli calismasinin eskizidir. Katerina Petrovna unlu bir ressam olan babasinin yapmis oldugu eski bir evde son gunlerini yasiyordu.

    Yaslaninca Petersburg’dan koyune donen ressam sakin bir hayat surdurup bahceyle ugrasiyordu. Artik resim cizemiyordu: Eli titriyordu, iyi goremiyordu, gozleri de SIK SIK agriyordu.

    Katerina Petrovna’nin dedigi gibi ev bir 'anit ev' idi. Bu ev, bolge muzesinin korumasi altindaydi. Lakin o evin son sakini olan kendisi de vefat ettikten sonra, evin akibeti ne olacak, Katerina Petrovna kendisi de bilmiyordu. Zaborye isimli koyde de resimler hakkinda, Petersburg’daki hayati hakkinda; Katerina Petrovna’nin babasiyla Paris’te gecirdiği yazi ve Victor Hugo’nun cenaze torenini gordugunu anlatacak hic kimse yoktu." Telgraf



    "October was unusually cold and rainy. Tesovy roofs turned black.

    The tangled grass in the garden had fallen, and everything was flourishing and could not reach the stone, and only the small sunflower at the fence was crumbling.

    Over the meadows dragged from behind the river, clinging to the willows that had flown around the loose clouds. From them the rain pissed.

    It was no longer possible to walk or drive along the roads, and the shepherds stopped chasing the flocks to the meadows.

    Herding horn subsided until spring. It became even harder for Katerina Petrovna to get up in the mornings and see everything the same: the rooms where the bitter smell of unheated stoves, the dusty “European Herald”, yellowed cups on the table, the long-cleaned samovar and paintings on the walls remained. Maybe the rooms were too gloomy, and dark water had already appeared in Katerina Petrovna’s eyes, or maybe the pictures had grown dull with time, but nothing could be dismantled on them. Katerina Petrovna only knew from memory that this one was a portrait of her father, and this one — a small, in a gold frame — a gift from Kramskoy, a sketch for his Unknown. Katerina Petrovna lived her life in an old house built by her father, a famous artist.

    In his old age, the artist returned from St. Petersburg to his native village, lived alone and worked in the garden. He could not write any more: his hand was shaking, and his eyesight was weak, his eyes were often sore.

    The house was, as Katerina Petrovna said, 'memorial'. He was under the protection of the regional museum. But what will happen to this house when she, the last of her inhabitants, Katerina Petrovna did not know. And in the village - it was called Zaborje - there was no one with whom to talk about the paintings, about Petersburg life, about that summer, when Katerina Petrovna lived with her father in Paris and saw the funeral of Victor Hugo."

  7. Peter Fonda, Dennis Hopper ve Jack Nicholson’in rol aldigi macera-drama Easy Rider, 14 Temmuz 1969 tarihinde vizyona girdi.






  8. Amerikali thrash metal grubu Megadeth, 5. Studyo albumu Countdown to Extinction'i 14 Temmuz 1992 tarihinde Capitol etiketiyle piyasaya surdu.


Sayfa 2506/7020 İlkİlk ... 150620062406245624962504250525062507250825162556260630063506 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •