Onemli Gunler Banner
Sayfa 3722/7020 İlkİlk ... 272232223622367237123720372137223723372437323772382242224722 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 29,769 - 29,776 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Meksikali - Alman yazar Bruno Traven'in olum yildonumu (26 Mart 1969)

    "—Dinlemeyin su papazbasini—dedi Santiago homurtuyla gulerek. Bugun beynine su yurumus onun. Daha kendine gelememis. Onun icin konusuyor bilir bilmez. Yarin daha da aptallasacak. Ne dediysem ben, oyledir tastamam. Bes alti gun once Montellano'larin en genci buraya ulasti Monteria'sinin topraklari sulara bogulmus. Belki oralari ancak ocak ayinda kuruyacak ya da daha gec bir zamanda. Yitirdiklerinin uc kati verim saglayarak buradan cikaracaklar. Acacio bu uc kisinin en zalimidir. Yilin baslarinda seksen kisi, oyle gitmisti Monteria'sina. Hepsi de Finca'lardan gelme saglikli kisilerdi . Aralarinda bir duzine kadin ve yirmi kadar cocuk vardi. Monteria'sindan ayrilip, yola ciktiginda bu seksen kisiden kaci kalmisti. Cogu kirbactan ya da asilmaktan olmustu. Bazisini yuksek ates goturdu, on tanesi bataklikta boguldu. Dordu kacti ve bataklik ormanda yokoldular. Bir ikisini yilanlar isirip oldurdu. Dort kisi kaplanlara ve aslanlara yem oldu. Ikisi, asiliyken kaplanlarin agzina dustu. Asilan ve parmagini dahi kimildatamayan biri, ne yapabilir kaplana karsi , ha?" Isyan



    "—No le hagan caso —interrumpe Santiago con risa burlona—; esta mañana le cayó un tronco en la cabeza y todavía no sabe lo que dice. Por eso habla a tontas y a locas. Además, mañana se sentirá peor; pero lo que yo voy a decirles es la mera verdad. Hace cinco o seis días que llegó aquí el más joven de los Montellano. Su distrito está inundado y no secará antes de enero; eso quiere decir que su montería no les dará ni una brizna de caoba y que lo que no saquen de allá tendrán que sacarlo de aquí. Don Acacio es el peor de los tres. La última primavera se llevó a su montería ochenta hombres, indios fuertes y sanos, acompañados de una docena de mujeres y de unos veinte niños.¿Saben ustedes cuán-tos le quedaban ahora que dejó la montería? ¡Veintitrés! Todos los otros murieron. La mayor parte a causa de los malos tratos, después de haber sido golpeados o colgados. A los otros se los llevaron las calenturas. Diez se sumieron en los pantanos, cuatro se huyeron y uno reventó en la selva. Otros fueron devorados por las fieras o mordidos de serpiente cuando se hallaban colgados. Porque, ¿quién puede defenderse de un tigre estando colgado?"

  2. Yalan Ruzgari (The Young & the Restless - Febbre d'amore) dizisi, 26 Mart 1973'de CBS kanalinda yayinlanmaya basladi.




  3. Dans dunyasinin tapinaklarinda dans eden, Italya'nin ilk baleti Roberto Bolle'nin dogum gunu (26 Mart 1975)




  4. Cinli mucit, dilbilimci, roman yazari, filozof ve cevirmen Lin Yutang'in olum yildonumu (26 Mart 1976)



    "Iyi seyyah nereye gittigini bilmeyendir. Mukemmel seyyah nereden geldigini bilmeyendir."



    "Bir yerde kucuk insanlarin buyuk golgeleri varsa, orada gunes batiyor demektir."



    "Cok fazla polis olan yerde, ozgurluk olmaz. CÇok fazla asker olan yerde, baris olmaz. Cok fazla avukat olan yerde, adalet olmaz."

  5. Pulitzer Odullu Amerikali roman ve kisa oyku yazari Jean Stafford'un olum yildonumu (26 Mart 1979)

    "Kartlari sertce masaya vurarak solitaire oynamaya basladi. Kartlarla yasadigi bu anlamsiz kriz sirasinda kupa kizinin kosesini kirdi ve bu ona babasinin tum kis aksamlarini, buyuk bir cakiyla bir deste kagit temizleyerek gecirme aliskanligini hatirlatti. Ayni cakiyi bir parca cigneme tutunu koparmak icin, tirnaklarini kesmek icin ve baharda derisine gomulmus keneleri cikarmak icin de kullaniyordu." Kanayan Kalpler



    "She began to play solitaire, violently slapping the cards down on the table. In this futile tantrum with the cards, she bent a corner of the Queen of Hearts and this reminded her of her father's custom of spending whole winter evenings cleaning a deck of cards with a jackknife. A jackknife which he used, as well, to slice off a plug of chewing tobacco, to trim his fingernails and, in the spring, to dig embedded woodticks out of his skin."



    "Lily buyuk kogusu gorebiliyordu, dort uzun sira boyunca her yatakta cok yasli, egri bugru kadinlar vardi; gofre kumastan yatak ortulerinin altindaki bitik vucutlarinin kabartisi, yatagin icinde kesik bir uzuv ya da kirik bir kemik yigini varmiscasina eksik ve sekilsiz gorunuyordu, ince yastiklardan bakan ic karartici yuzleri ozelliklerini kaybetmisti: Aralarindan hangisinin kotu, pis, cesur ya da aptal gibi baktigini anlamak neredeyse imkansizdi, zira yas ve asagilanma, agir basan mizaci bulandirmis, ifadesiyse tamamen silmisti."



    "Lily could see into the large ward, where every bed—and there were four long rows of them—was occupied by an ancient, twisted woman; the humps of their withered bodies under the seersucker coverlets looked truncated and deformed like amputated limbs or mounds of broken bones, and the wintry faces that stared from stingy pillows had lost particularity: among them it would have been impossible to determine which was primarily bleak or mean or brave or imbecile, for age and humiliation had blurred the predominant humor and had all but erased the countenance."

  6. Fransiz edebi teorisyen, filozof, dilbilimci, elestirmen ve isaret bilimci Roland Barthes’in olum yildonumu (26 Mart 1980)

    "Yasamimda milyonlarca bedenle karsilasirim; bu milyonlarca bedenden ancak birkac yuzunu arzularim; ama bu birkac yuzden yalnizca birini severim. Asik oldugum oteki bana arzumun ozgurlugunu gosterir.Bu secim - oylesine titizdir ki yalnizca Tek'i alikoyar-, soylediklerine gore, cozumsel gecisimle ask gecisimi arasindaki ayrimi olusturur; beriki evrenseldir, oteki ozgul. Binlerce Imge arasinda arzuma uygun Imge'yi bulabilmem icin, nice rastlantilar, nice sasirtici rastlasimlar (belki de arastirmalar) gerekmistir. Cozumunu hicbir zaman bilemeyecegim bir buyuk bilmecedir bu: Neden sunu arzuluyorum? Neden onu surekli olarak, kendimden gecerek arzuluyorum? Butunuyle o mu (bir golge, bir bicim, bir hava mi) arzuladigim? Yoksa bu bedenin yalnizca bir parcasi mi? Peki, bu durumda, bu sevilen bedende, benim icin 'fetis' iccagrisi tasiyan ne? Hangi parca, hangi rastlanti? Belki de inanilmaz olcude ufak bir sey. Bir tirnagin kesilis bicimi, azicik egrilemesine kirilmis bir dis, sacin bir kivrimi, konusurken, sigara icerken, bir parmaklari acma bicimi mi? Bedenin butun bu kivrimlari konusunda, onlarin tapilasi oldugunu soyleme istegi duyuyorum. Tapilasi demek: onun tek olmasi bakimindan, arzum budur demektir. Bununla birlikte, arzumun ozgullugunu ne denli cok duyarsam, o denli az adlandirabilirim onu: hedef kesinlestikce isim titrer; arzunun yerindeligi olsa olsa sozcugun uygunsuzluguna yol acar. Bu dil basarisizligindan tek bir iz kalir geriye: 'tapilasi' sozu." Bir Ask Soyleminden Parcalar



    "Nella mia vita, io incontro milioni di corpi; di questi miloni io posso desiderarne delle centinaia; ma di queste centinaia, io ne amo uno solo. L'altro di cui io sono innamorato mi designa la specialità del mio desiderio. Per trovare l'Immagine che, tra migliaia, si confà al mio desiderio, ci sono volute molte combinazioni, molte sorprendenti coincidenze (e forse molte ricerche). E' un enigma che io non riuscirò mai a risolvere: perchè mai desidero il Tale? Perchè lo desidero persistentemente, languidamente? E' tutto lui che desidero (una sagoma, una forma, un'aria)? O è solamente una parte di quel corpo? E, in tal caso, che cos'è che, in quel corpo amato, ha per me il valore del feticcio? Quale porzione, per quanto esigua sia, quale sua caratteristica? Il taglio di un'unghia, un dente leggermente rotto di sbieco, una ciocca di capelli, un certo modo di muovere le dita mentre parla, mentre fuma? Di tutte queste caratteristiche del corpo, ho voglia di dire che sono adorabili. Adorabile vuol dire: questo è il mio desiderio, in quanto esso è unico: 'E' questo! E' esattamente questo (che io amo)!'. Tuttavia più provo la specialità del mio desiderio, meno sono in grado di precisarla; alla precisione di ciò che voglio dire corrisponde uno sfocamento del nome; il proprio del desiderio non può che produrre un improprio dell'enunciato. Di questo fallimento linguistico, resta soltanto una traccia: la parola adorabile."

  7. Amerikali heavy metal grubu Van Halen, 3.studyo albumu Women and Children First’u 26 Mart 1980’de Warner Bros. Records etiketiyle piyasaya surdu.




  8. Ingiliz aktris Keira (Christina) Knightley’in dogum gunu (26 Mart 1985)






Sayfa 3722/7020 İlkİlk ... 272232223622367237123720372137223723372437323772382242224722 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •