Sayfa 3727/7020 İlkİlk ... 272732273627367737173725372637273728372937373777382742274727 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 29,809 - 29,816 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Sunset Bulvari filmindeki Norma Desmond rolu ile unlenen Amerikali aktris Gloria May Josephine Swanson'in dogum yildonumu (27 Mart 1899)





    "Ben hala buyugum, ama artik filmler kuculdu."

  2. Fransiz deneme yazari ve sair Francis Jean Gaston Alfred Ponge’un dogum yildonumu (27 Mart 1899)

    “Aslina olabildigince uygun olmaya calisiyorum, hislerimde durust olmak, dogru kalmak. .... Ve butunuyle acik olmak cok zor, cunku edebi veya sanatsal bakimdan cok hoc bulgular var, duygularinizdan bile hos olan. .... Size ne kadar cekici de gorunse seyleri hos gormemek gerek. Demem o ki cocuksu veya yavan gorunebilecek, etkisi kirilmis izlenimler ya da siirsel olmayan ifadeler yaratmak, durust kalmak zor.”

    “Benim kitabim sunlarin yerini almali: 1. ansiklopedik sozluk, 2. etimolojik sozluk, 3. analojik sozluk (boyle bir sey yok), 4. uyaklar sozlugu (ic uyaklar dahil), 5. esanlamlilar sozlugu , 6. seylerin dogasina iliskin tum lirik siirler vb.”



    "J'essaie d'être le plus authentique, d’être honnête avec mon sentiment, d’être vrai. .... Et c'est très difficile d’être absolument net, parce qu’il y a des trouvailles qui sont très jolies du point de vue littéraires ou artistiques, qui sont plus jolies que votre sentiment même. Il s’agit de ne pas en rester là. .... C'est assez difficile d'être honnête, c'est-à-dire de donner, aussi, les impressions rabaissantes, ou les expressions qui ne sont pas poétiques, qui peuvent paraître puériles ou plates."

    "Il faut que mon livre remplace : 1˚ le dictionnaire encyclopédique, 2˚ le dictionnaire étymologique, 3˚ le dictionnaire analogique (il n’existe pas), 4˚ le dictionnaire de rimes (de rimes intérieures, aussi bien ), 5˚ le dictionnaire des synonymes, etc. , 6˚ toute poésie lyrique à partir de la Nature, des objets, etc."

  3. Meksikali sair Xavier Villaurrutia y González'in dogum yildonumu (27 Mart 1903)

    Sonunda uzun sessizligiyle coker gece
    O buyuk golgesiyle her seyi orten.
    Incecik bir ses yukselir ansizin
    Sonra aciyla yitip giden.

    Kulak, dikkat kesilir uzak bir yankiya
    Ya da gelip gecen birilerinin sozlerine
    bir dizi sestir sadece geride kalan.

    Sonunda gelir gece izmaritlerin delik desik ettigi
    Ortuleri sererek, sondurup isiklari
    Kapatir son pencereyi de.

    Agir, golgeden ellerini uzatir sessizlik
    Golge sessizliktir. Ve biz hic bilemeyiz
    Nerede baslayip nerede bittigini
    Hatta baslar mi biter mi.

    Faydasizdir yani basimdaki lambayi yakmak
    Kipirdamaksizin kendimden inerken
    Sessizlik kuyusunu daha da derine kazir cunku isik.

    Sonunda gelir gece baska insanlarin
    Sozlerini uyandirir; kurumus, eskimis
    Sararmis sozleri: Kalp, gizem, dolunay, karanlik…

    Sonunda hepsi coker: gece, umut, yalnizlik.

    Gece eski bir dusun denizidir hep
    Soguk, bos bir dus. Batik bir unutustan baska
    Denizinde geriye bir seyin kalmadigi.

    Gecenin dalgalari surukler
    Keder veren anilari, soguk korkulari
    Bir seye susayisi… Ve titreyerek

    Bitiririz iste bir gunu daha
    Artik hatirlayamadigimiz bir seyin acisiyla.

    Sonunda coker gece basimi iterek
    Sessiz, bilinmeyen bir dalganin icine.
    Olu kirpiklerle ortup gozlerimi
    Bos bir not birakir ellerime.



    Al fin llegó la noche con sus largos silencios,
    con las húmedas sombras que todo lo amortiguan.
    El más ligero ruido crece de pronto y, luego,
    muere sin agonía.

    El oído se aguza para ensartar un eco
    lejano, o el rumor de unas voces que dejan,
    al pasar, una huella de vocales perdidas.

    ¡Al fin llegó la noche tendiendo cenicientas
    alfombras, apagando luces, ventanas últimas!

    Porque el silencio alarga lentas manos de sombra.
    La sombra es silenciosa, tanto que no sabemos
    dónde empieza o acaba, ni si empieza o acaba.

    Y es inútil que encienda a mi lado una lámpara:
    la luz hace más honda la mina del silencio
    y por ella desciendo, inmóvil, de mí mismo.

    Al fin llegó la noche a despertar palabras
    ajenas, desusadas, propias, desvanecidas:
    tinieblas, corazón, misterio, plenilunio...

    ¿Al fin llegó la noche, la soledad, la espera!

    Porque la noche es siempre el mar de un sueño antiguo,
    de un sueño hueco y frío en el que ya no queda
    del mar sino los restos de un naufragio del olvidos.

    Porque la noche arrastra en su baja marea
    memorias angustiosas, temores congelados,
    la sed de algo que, trémulos, apuramos un día,
    y la amargura de lo que ya no recordamos.

    ¡Al fin llegó la noche a inundar mis oídos
    con una silenciosa marea inesperada,
    a poner en mis ojos unos párpados muertos,
    a dejar en mis manos un mensaje vacío.

  4. Alman ressam Karl Gussow'un olum yildonumu (27 Mart 1907)

    Renntag, 1874)




    Das Katzchen (Old Man's Treasure, 1876)


  5. Librettosu Giuseppe Adami'nin, Alfred M. Willner ile Heinz Reichert tarafindan yazilmis eserden uyarlayarak yazdigi, Giacomo Puccini tarafindan bestelenmis 3 perdelik La Rondine operasi ilk kez 27 Mart 1917'de Monako, Opéra de Monte-Carlo'da sahnelendi.




  6. Amerikali tarihci ve yazar Henry Adams’in olum yildonumu (27 Mart 1918)



    “Ahlak, ozel ve pahali bir lukstur.”



    “Bir ogretmen, sonsuzlugu etkiler. Etkisinin nerede son bulacagini asla kestiremez.”



    “Felsefe: Cozumsuz problemlere verilen anlasilmaz yanitlardir.”

  7. Japon yazar Shusaku Endo'nun dogum yildonumu (27 Mart 1923)

    "Ettigi dua, Tanri'ya minnetini sunmak icin degildi; yardim dilenmek icin edilen bir duaydi, hatta sikayetini ve kuskunlugunu dile getirmesi icin bir bahaneydi. Bir rahibin boyle hissetmesi utanc vericiydi. Hayatinin, kirginliklarini ifade etmeye degil, Tanri'ya hamd etmeye adanmasi gerektiginin bilincindeydi."



    "His prayer was not one of thanksgiving to God; it was a prayer of petition for help; it was even an excuse for voicing his complaint and resentment. It was disgraceful for a priest to feel like this. Well he knew that his life was supposed to be devoted to the praise of God not to the expression of resentment. "



    "Gunah, diye dusundu, genellikle sanildigi gibi bir sey degildir; gunah, calmak ve yalan soylemek degildir. Gunah, bir insanin, bir digerinin hayatini acimasizca ayaklar altina almasi ve actigi yaralardan tamamen bihaber olmasidir."



    "Sin, he reflected, is not what it is usually thought to be; it is not to steal and tell lies. Sin is for one man to walk brutally over the life of another and to be quite oblivious of the wounds he has left behind."

  8. Jamaica dogumlu Amerikali sair Louis Simpson’in dogum yildonumu (27 Mart 1923)

    Migferleri, silahlari, cikin ve kabanlari ile
    gectiler bir ormandan, ilerlerde bir yerde
    silahlar gumburdedi. Boynu cevreleyen cembercesine
    her yanda kirmiziya boyaniyordu gece.

    Durdular ve kazdilar. Birer kostebek misali
    agaclarin altindaki camurlu topraga coktuler.
    cok gecmeden siperlerde ki nobetciler
    fark ettiler ilk kari, donmaya baslamisti ayaklari.

    Ilk bomba gurultuyle dustu safak vakti.
    Taradi karli ormani bombalarla kursunlar,
    uzun gunler boyunca. Simsiyahti artik karlar.
    Kirmizi basliklari icinde cesetler dondular.

    O muharebeden en cok aklimda kalan
    gozlerdeki yorgunluk ve bir sigarayi saran
    ellerin nasil ince durdugu ve o parlayan korun
    nasil koruklendigi son nefeslerle geride kalan.



    Helmet and rifle, pack and overcoat
    Marched through a forest. Somewhere up ahead
    Guns thudded. Like the circle of a throat
    The night on every side was turning red.

    They halted and they dug. They sank like moles
    into the clammy earth between the trees.
    And soon the sentries, standing in their holes,
    Felt the first snow. Their feet began to freeze.

    At dawn the first shell landed with a crack.
    Then shells and bullets swept the icy woods.
    This lasted many days. The snow was black.
    The corpses stiffened in their scarlet hoods.

    Most clearly of that battle I remember
    The tiredness in eyes, how hands looked thin
    Around a cigarette, and the bright ember
    Would pulse with all the life there was within.

Sayfa 3727/7020 İlkİlk ... 272732273627367737173725372637273728372937373777382742274727 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •