Sayfa 4307/7020 İlkİlk ... 330738074207425742974305430643074308430943174357440748075307 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 34,449 - 34,456 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Alman edebiyat elestirmeni, dusunur Walter Benjamin'in dogum yil donumu (15 Temmuz 1892)



    "Seven kisi sevilenin sadece kusurlarina, bir kadinin sadece garipliklerine ve zayifliklarina baglilik duymaz, onu, kadinin yuzundeki kirisiklarla benler; eprimis elbiselerle carpik bir yuruyus butun guzelliklerden daha surekli ve daha acimasizca baglar. Herkes coktan gecirmistir bu tecrubeyi. Peki nicin? Duyumun yerinin kafada olmadigini, bir pencereyi, bir bulutu, bir agaci beynimizde degil, daha cok onlari gordugumuz yerde algiladigimizi ileri suren ogreti dogruysa, sevgiliye bakarken de oyle, kendi disimizda oluruz. Ama bu sefer eziyet veren bir gerilim ve hayranlik icinde. Duyum gozleri kamasmis bicimde, bir kus surusu gibi, kadinin yaydigi isik icinde ucusup durur. Nasil kuslar agacin gizleyen yapraklari arasinda korunak ararsa, duyumlar da golgeli kirisiklara, hos bir eda tasimayan el-kol hareketlerine ve sevilen govdenin goze carpmayan kusurlarina siginir, sinip gizlendikleri o yerlerde guven bulurlar. Ve gecip gidenlerden hicbiri hayranin ask atesinin tam da buralarda, kusurlu koselerde, kinanacak yerlerde yuvalandiginin farkina bile varmaz." Tek Yon



    "Wer liebt, der hängt nicht nur an »Fehlern« der Geliebten, nicht nur an Ticks und Schwächen einer Frau, ihn binden Runzeln im Gesicht und Leberflecken, vernutzte Kleider und ein schiefer Gang viel dauernder und unerbittlicher als alle Schönheit. Man hat das längst erfahren. Und warum? Wenn eine Lehre wahr ist, welche sagt, daß die Empfindung nicht im Kopfe nistet, daß wir ein Fenster, eine Wolke, einen Baum nicht im Gehirn, vielmehr an jenem Ort, wo wir sie sehen, empfinden, so sind wir auch im Blick auf die Geliebte außer uns. Hier aber qualvoll angespannt und hingerissen. Geblendet flattert die Empfindung wie ein Schwarm von Vögeln in dem Glanz der Frau. Und wie Vögel Schutz in den laubigen Verstecken des Baumes suchen, so flüchten die Empfindungen in die schattigen Runzeln, die anmutlosen Gesten und unscheinbaren Makel des geliebten Leibs, wo sie gesichert im Versteck sich ducken. Und kein Vorübergehender errät, daß gerade hier, im Mangelhaften, Tadelnswerten die pfeilgeschwinde Liebesregung des Verehrers nistet."

  2. Alman ressam Thomas Baumgartner’in dogum yildonumu (15 Temmuz 1892)

    Bildnis eines Bauernmädchen, 20. Jahrhundert




    Flüchtlingselend, 20. Jahrhundert


  3. Italyan ressam Prospero Piatti’nin olum yildonumu (15 Temmuz 1902)

    Floralia, 1899




    Pompeian interior, XIX secolo


  4. Rus tiyatro yazari ve modern kisa oykulerin kurucularindan Anton Pavlovich Cehov’un olum yildonumu (15 Temmuz 1904)

    "Perde kalktiginda, sahne dedikleri uc duvarli odada, sahnenin yapay isiginda o muazzam yetenekleri, insanlarin nasil yiyip ictiklerini, nasil asik olduklarini, nasil gezip tozduklarini, nasil giyinip kusandiklarini gostermeye; bezdirici sahneler, yavan konusmalarla ibret vermeye; onumde surekli, hep o ayni, kolayin kolayi ahlak dersini okumaya kalkistiklarinda yuregimi sikintilar basiyor ve Maupassant'in Eyfel Kulesi'nden kacmasi misali kaciyorum."



    “Quando si alza il sipario e sotto la luce dei riflettori, in una camera a tre pareti, questi grandi talenti, sacerdoti della sacra arte, rappresentano uomini che mangiano, bevono, amano, camminano, indossano le loro belle giacche; quando da scene e frasi volgari vogliono a tutti i costi trarre una morale, una morale meschina, facile, pronta per tutti gli usi; quando in mille varianti mi ripropongono sempre la stessa cosa, la stessa identica cosa, allora io scappo, scappo come scappava Maupassant dalla torre Eiffel, che lo ossessionava con la sua volgarità.”



    "Kendilerini 'aydin' diye adlandirirlar ya, hizmetci kadini 'sen' diye cagirir, koylulere hayvana davranir gibi davranirlar. Dogru durust ogrenim gormezler, ciddi hicbir sey okumazlar, hemen hemen hicbir sey yapmazlar, bilimin sadece sozunu ederler,sanattan pek az anlarlar. Hepsi ciddidir, hepsinin yuzunden dusen bir parcadir, ciddiyet konusunda hicbiri burnundan kil aldirmaz, durmaksizin felsefe yaparlar."Visne Bahcesi



    "They call themselves 'Intelligentsia' they say 'thou' and 'thee' to the servants, they treat the peasants like animals, learn nothing, read nothing serious, do absolutely nothing, only talk about science, and understand little or nothing about art. They are all serious; they all have solemn faces; they only discuss important subjects. They're all serious, significant, they talk philosophy."

  5. Alman asili Amerikali yazar, sanat ve film kuramcisi, algisal psikolog Rudolf Arnheim’in dogum yildonumu (15 Temmuz 1904)

    “On yedinci ve on sekizinci yuzyiln Rasyonalistleri, Duns Scotus gibi ortacag felsefecilerinden, duyu iletilerinin karmasik ve belirsiz oldugu ve onlari netlestirmek icin akil yurutmenin gerekli oldugu mefhumunu devralmislardi. Isin ilginc yani, akil yurutme gibi alginin da mukemmel bir duruma ulasabilecegini ileri surerek yeni estetik disiplinine adini veren Alexander Baumgarten yine de, algiyi iki bilissel gucun daha asagi konumda olani olarak tanimlama gelenegini surdurmustu; guya algi, sadece ustun akil yurutme yeteneginin urunu olan ayirt edicilik ozelliginden yoksundu.

    Bu gorus, psikoloji kuramiyla sinirli degildi. Guzel sanatlari Liberal Sanatlardan dislama gelenegi de bu goruse uygulama alani ve destek saglamistir. Ozgur bir insan tarafindan uygulanmaya deger sanatlarin sadece bunlar oldugu dusunuldugu icin bu sekilde adlandirilan Liberal Sanatlar dil ve matematikle ilgiliydi. Tek tek sayacak olursak Gramer, Diyalektik ve Retorik sozcuk sanatlariydi; Aritmetik, Geometri, Astronomi ve Muzik matematige dayaniyordu. Resim ve heykel, emek ve zanaatkarlik gerektiren Mekanik Sanatlar arasinda sayiliyordu. Muzige buyuk saygi duyulmasi ve guzel sanatlarin kucuk gorulmesi elbette, Devlet adli yapitinda, kahramanlarin egitimi icin muzigin sart oldugunu soyleyen Platon'dan kaynaklanmaktaydi; Platon muzigi, duyularin erisim alaninin otesine yerlestiriyordu; buna karsin sanatlara, ozellikle de resme ihtiyatla yaklasmak gerekiyordu, cunku insanin yanilsamaya dayali imgelere bagimliligini guclendiriyorlardi .” Gorsel Dusunme



    “From medieval philosophers, such as Duns Scotus, the rationalists of the seventeenth and eighteenth centuries derived the notion that the messages of the senses are confused and indistinct and that it takes reasoning to clarify them. Ironically enough, Alexander Baumgarten, who gave the new discipline of aesthetics its name by asserting that perception, just as reasoning, could attain a state of perfection, continued nevertheless the tradition ofdescribing perception as the inferior of the two cognition powers because it supposedly lacked the distinctness that comes only from the superior faculty of reasoning.

    This view was not limited to the theory of psychology. It had application and support in the traditional exclusion of ¡he fine arts from the Liberal Arts. The Liberal Arts. so named because they were the only ones worthy of being practiced by a free mano dealt with Ianguage and mathematics. Specifically. Grammar. Dialectic. and Rhetoric were the arts of words: Arithmetic, Geometry, Astronomy and Music were based on mathematics. Painting and sculpture were among the Mechanical Arts, which required labor and craftsmanship. The high esteem of music and ¡he disdain of the fine arts derived. of course from Plato, who in his Repllblic had recommended music for the education or heroes because it made human beings partake in the mathematical order and harmony or the cosmos localed beyond the reach of the senses: whereas Ihe arts. and particularly painting, were to be treated with caution because they strengthened man's dependence on illusory images.”

  6. Italyan ressam Carlo Ademollo’nun olum yildonumu (15 Temmuz 1911)

    May 26, 1859, Pasquale Cova at Battle of Varese, 1861




    The goatherder's siesta, c1900


  7. Beyaz Rus Eskenazi sairi Abraham Sutzkever’in dogum yildonumu (15 Temmuz 1913)



    “Cocuklugunu yaninda tasirsan hic yaslanmazsin. / Se porti con te la tua infanzia, non invecchierai mai. / Si vous transportez avec vous votre enfance, jamais vous ne vieillirez.”

  8. Irlanda asilli Ingiliz yazar ve filozof Iris Murdoch'in dogum yildonumu (15 Temmuz 1919)

    "Gunduz uyuyanlar icin ozel kabuslar vardir; kisa, huzursuz uyku dakikalarina giriveren kucuk, tedirgin ruyalar ki zihnin yuzeyine cikar cikmaz uyaniklik karabasanlarinin urkusune karisir. Bu uyanislar boyledir iste, mezarda uyanmak gibi: Yumruklariniz SIKILI, kaskati uzanmis durumda gozlerinizi acar, bir acinin sesini yukseltmesini beklersiniz; ama o, gogsunuzun ustune solugunuzu tikayarak tum agirligiyla abanmasina karsin, uzun sure hic ses etmez."



    “There are special nightmares for the daytime sleeper: little nervous dreams tossed into some brief restless moments of unconsciousness and breaking through the surface of the mind to become confused at once with the horror of some waking vision. Such are these awakenings, like an awakening in the grave, when one opens one's eyes, stretched out rigid with clenched hands, waiting for some misery to declare itself; but for a long time it lies to suffocation upon the chest and utters no word.”

Sayfa 4307/7020 İlkİlk ... 330738074207425742974305430643074308430943174357440748075307 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •