-
Balkanlarin Maksim Gorki'si Rumen yazar Panait Istrati’nin dogum yildonumu (10 Agustos 1884)
“Dingillerin gicirdayisi, tekerleklerin bir ornek goruntusu, bassiz, sonsuz, umutsuz gokle yer. Arkada uzun bir yol kayip uzaklasiyordu; adami burnundan tutup surukleyen olu bir serit halinde, ayni derecede sikintili, ayni derecede uzun bir yol onumuzde bizi bekliyor.”

"C’était tout, grincement des essieux, bruit monotone des roues, ciel et terre sans commencement ni fin ni espoir. Une longue route glissait en arrière, une autre, tout aussi longue, nous attendait en avant, tout aussi ennuyeuse, écharpe morte qui mène l’homme par le bout du nez."
“Toprak insana yalniz karnini doyursun diye verilmemistir. / La terre n'a pas été donnée à l'homme seulement pour nourrir son ventre. / Die Erde wurde dem Menschen nicht nur gegeben, damit er sich den Wanst fülle.”
-
Irlandali sair, gazeteci, yazar ve aktivist John Boyle O'Reilly'nin olum yildonumu (10 Agustos 1890)

Kirmizi gulde tutku var
Beyaz gulse aski fisildar.
Kirmizi gul bir sahin
Beyaz gul ise bir guvercin.
Fakat sana pembe gul gonderiyorum
Uzerinde incecik yapraklarin
En temiz,en guzel ask icin
Tutkulu bir opucuk koysun dudaklarin.
-
Sovyet yazar ve hiciv ustasi Mihail Mihaylovic Zoscenko’nun dogum yildonumu (10 Agustos 1894)
“Eskiden sabah ise gidiyordun, aksam geliyordun, cay icip yatiyordun. Gazyaginin isiginda gozun bir sey gormuyordu. Simdiyse isik yaniyor, bir bakiyoruz: birinin ayakkabilari yamali, duvar kagidi sokulmus, yirtiklari ortada, bir tahtakurusu dortnala kaciyor, isiktan kurtuldu kurtulacak; surada bir pacavra, kim bilir kimin; surada bir turukk izi, surada izmarit, surada bir pire zipliyor…”

“Before, you went to work in the morning, came home at night, drank your tea — and to bed. You couldn't see much by the kerosene light. But now that we’re all lit up what do we see? Over there, someone's torn slipper lying around; in another place the wallpaper is ripped off and hangs in tatters; here a bedbug races along, running away from the light; or you see some indescribable rag, a gob of spittle a cigarette butt, and a flea capers about…”
“Dilenci, dilenci oldugu andan itibaren uzuntu filan bilmez. Milyoner de oyle. Milyonerdir ama, milyonerliginin farkinda degildir. Yazara kalirsa, bir fare bile, fare olarak dogdugu icin yanip yikilmaz.”

“A beggar stops worrying the moment he becomes a beggar. In the same way the millionaire, accustomed to his millions, doesn't think about the fact that he is a millionaire. And a rat, in the author's opinion, does not suffer excessively from the fact that it is a rat.”
-
Franz Kafka’nin 'kimsenin kadini olmayan ozgur ruhlu guzel kadini', Cek asilli gazeteci, yazar ve cevirmen Milena Jesenska’nin dogum yildonumu (10 Agustos 1896)


“Suphesiz gorunuste hepimiz yasama yetisine sahibiz, cunku arada bir kacip yalana siginiriz; korluge, heyecana,iyimserlige, bir inanca, kotumserlige ya da baska bir seye. Ama o hicbir zaman koruyucu bir siginaga saklanmadi; hicbirine. Yalan soylemeyi beceremiyor. Iste bu nedenle bizim korundugumuz her seyle o burun buruna. Tipki giyiniklerin arasinda bir ciplak gibi. / Gewiß steht die Sache so, dass wir alle dem Augenschein nach fähig sind zu leben, weil wir irgendeinmal zur Lüge geflohen sind, zur Blindheit, zur Begeisterung, zum Optimismus, zu einer Oberzeugung, zum Pessimismus oder zu sonst etwas. Aber er ist nie in ein schützendes Asyl geflohen, in keines. Er ist absolut unfähig zu lügen, so wie er unfähig ist, sich zu betrinken. Er ist ohne die geringste Zuflucht, ohne Obdach. Darum ist er allem ausgesetzt, wovor wir geschützt sind. Er ist wie ein Nackter unter Angekleideten.”
-
Turk ressam Elif Naci'nin dogum yildonumu (10 Agustos 1898)
Yazi Yazan Kadin, 20. yuzyil

Topkapi Sarayi / Akagalar Kapisi, 20. Yuzyil
-
Ingiliz sair ve yazar Virginia ve Leonard Woolf, 10 Agustos 1912 Cumartesi gunu Londra, St. Pancras nikah dairesinde evlendiler.
-
Brezilyali roman yazari (Jorge Leal Amado de Faria) Jorge Amado'nun dogum yildonumu (10 Agustos 1912)
"Halk ozanlari, sarkicilar, dogaclamacilar, Lidio Corro Usta'nin basimevinde ya da oteki ilkel, kucuk dukkanlarda duzenlenen ve basilan kucuk derlemelerin yazarlari, elli real ya da cok az bir para karsiliginda bu ozgur toprakta destanlar ve siirler satarlardi. Onlar ozandi, brosur yazariydi, tarihciydi, gazeteciydi, ahlakciydi. Kentin yasamini anlatir ve yorumlarlardi; ‘Madara Olan Morugun Kendini Begenmis Karisi’ ya da "Prenses Maricruz ve Hava Suvarisi’ gibi uyduruk, bir o denli de sasirtici olan oykulere uyaklar duzerlerdi. Karsi cikarlar, elestirirler, ogretirler ve eglendirirler, bir de bakarsiniz olaganustu bir siir yaratirlardi." Mucizeler Dukkani, 1968

"Street singers, guitarists, and improvisers sell romance and poetry for a few pennies in this free territory, as do the composers of little leaflets hand-printed on Master Lídio Corró's printing press or in some other ill-equipped little shop.The men are poets, pamphleteers, historians, chroniclers, and moralists. They report and comment on life in the city, setting to rhyme both real events and the equally astonishing stories they make up themselves: ‘The Virgin of Barbalho Who Stuck a Banana up Her’ or ‘Princess Maricruz and the Fying Knight.’ They offer protest and criticism, moral lessons and entertainment, and every so often they father a surprisingly good piece of verse."
"Disarida siir dolu bir gece vardi. Bu siir icyagi kokan meyhaneyi bile, sokagin cakil taslari ustune konmus bir ay parcasi, yari acik kapilardan bir yildiz gorunusu, yitirilmis bir askla elden gitmis gunlerin turkusunu cagiran agir, iniltili bir kadin sesi seklinde sarmisti." Kizgin Toprak

"The night outside was a lyric one, and the poetry of the night penetrated even to the tallow-smelling bar of the wine-shop, by way of a bit of moonlight on the cobblestones of the street, a glimpse of stars through the half-opened doors, and a woman's languorous, mournful voice singing a song of lost love and the days of long ago."
-
Auschwitz'teki unutulmaz anilariyla taninan Fransiz yazar Charlotte Delbo’nun dogum yildonumu (10 Agustos 1913)


Siz ey bilenler!
biliyor muydunuz acligin gozleri parlattigini ve susuzlugun sondurdugunu ferini
siz ey bilenler!
biliyor muydunuz insan annesinin oldugunu gorup goz yasi akitmayabilir
siz ey bilenler!
biliyor muydunuz sabah olmeyi isteyip gece korkabilir insan olumden
siz ey bilenler!
biliyor muydunuz bir gun bir seneden bir dakika bir omurden uzundur biliyor musunuz
siz ey bilenler!
biliyor muydunuz bacaklar gozlerden zayif sinirler kemiklerden sert yurek celikten saglamdir
biliyor muydunuz yollardaki taslar aglamaz
dehset icin tek soz kahir icin tek soz vardir.
istirabin sonu
dehsetin siniri yoktur.
biliyor muydunuz!
siz bilenler!
(Auschwitz'in Kulleri)
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri