Sayfa 4588/7020 İlkİlk ... 358840884488453845784586458745884589459045984638468850885588 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 36,697 - 36,704 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Meksikali ressam (José María Tranquilino Francisco de Jesús Velasco Gómez Obregón) José María Velasco Gómez’in olum yildonumu (26 Agustos 1912)

    El Valle de México, siglo XIX




    Patio del Exconvento de San Agustín, siglo XIX


  2. Turk sair Fazil Husnu Daglarca’nin dogum yildonumu (26 Agustos 1914)



    One who loves you
    Strips facing the moon
    Loves
    Until death





    Ben ucuncu Halim, hasmetli ve mukaddes
    Padisahlar padisahi.
    Benim beyaz ellerimden baslar
    Tebamin sabahi.

    Goturur hararetimi mechul bakirelere
    Icinde durdugum an;
    Vakti lezzetle kesfettim,
    Devamindan...

    Hikmetime uzanmis
    Cihanin her buudu
    Vucudumla rahat,
    Saraylarimin vucudu.

    İlmi, siiri, zaferi azad ettim
    Buyuk kartallarla beraber;
    Karalar ve denizler ustune,
    Memnun olsun nesiller.

    Gokler basima mahsus
    Karanlik ve mavi,
    Iki sonsuzluk halinde
    Askim kanima musavi.



    Majestic and sacred, I am Halim the Third,
    Ruler of Rulers.
    Here in my white hands
    The morning of my people begins.

    Every moment I breathe
    Carries my warmth to unknown virgins;
    In my continuance I unveiled
    The taste of time.

    The world as dimensions
    Hangs upon my dispensation.
    In the peace of my body
    Castles find their peace.

    I freed poetry, science, victory
    In the wake of great eagles.
    On seas and on lands,
    Let generations rejoice.

    The dark and blue skies
    Are meant for my head,
    To my endless blood
    My love is an endless parallel.





    Bu eller miydi masallar arasindan
    Ruyalara uzattigim bu eller miydi.
    Arzu dolu, yasamak dolu,
    Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

    Bilyalarin aydinlik dunyaciklari
    Bu eller miydi hayati o dunyalarin.
    Altin bir oyun gibi eserdi
    Altin tuylerinden mevsimin ruzgari.

    Topraktan evler yapan bu eller miydi
    Ki simdi degmekte toprak olan evlere.
    El isi vazifelerin onunde
    Tirnaklarini yiyerek dusunmek ne iyiydi.

    Kaybolmus o cizgilerden
    Falcinin saadet dedikleri.
    O koylu cakisinin kestigi yer
    Sogut dallarindan duduk yaparken...

    Bu eller miydi kesen mavi serceyi
    Birkac damla kan ki zafer ve kahramanlik.
    Yorganin altina saklanarak
    Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

    Ayrilmis sevgili oyuncaklardan
    Kirmis kucucuk siselerini.
    Ve her seyden ve her seyden sonra
    Bu eller miydi Allaha acilan!



    Erano queste mani che attraverso le favole
    Tendevo ai sogni, erano queste mani?
    Piene di desiderio, piene di vivezza
    Erano queste mani a dormire mentre tenevano immagini?

    Piccoli mondi chiari di biglie
    Erano questa mani la vita di quei mondi?
    Uguale ad un gioco d'oro soffiava
    Il vento di stagione tra piume d'oro.

    A fare casa di terra erano queste mani
    Che ora poggiano su case che sono di terra?
    Davanti ai compiti di lavoro a mano
    Com'era bello pensare mangiandosi le unghie.

    Da quelle linee è scomparsa
    Ciò che gli indovini chiamano felicità.
    Dove ha ferito quel temperino da campagnolo
    Modellando lo zufolo dai rami del salice...

    Erano queste mani ad uccidere il passero azzurro
    Per qualche goccia di sangue ch'è vittoria e coraggio?
    Nascoste sotto le coperte
    Erano questa mani a non amare la notte?

    Si sono separate dai cari giocattoli
    Han rotto quelle minuscole bottiglie.
    E dopo ogni altra, ogni altra cosa
    Erano queste mani ad aprirsi a Dio!

  3. Arjantin'in en buyuk yazarlarindan Belcika dogumlu Julio (Florencio) Cortazar'in dogum yildonumu (26 Agustos 1914)





    "Ve o tum yaptiklarini yapip bitirdikten sonra, kalkiyorlar, yikaniyorlar, pudralaniyorlar, koku suruyorlar, saclarini tariyorlar, giyiniyorlar ve boylece yavas yavas yeniden olmadiklari gibi olmaya basliyorlar. / E dopo aver fatto tutto quello che fanno, si alzano, si lavano, si mettono il talco, si profumano, si pettinano, si vestono, e così progressivamente tornano a essere ciò che non sono."



    "Ne tuhaf, insanlar yatak yapmanin tipki yatak yapmak gibi, tokalasmanin her zaman tokalasmak gibi oldugunu, bir sardalye kutusu acmanin sonsuza dek ayni sardalye kutusunu acmak demeye geldigini sanirlar. Beri yandan her sey bir istisnaysa, diye dusunuyor Pierre, yipranmis mavi yatak ortusunu beceriksiz elleriyle duzeltirken. ‘Dun yagmur yagdi, bugun gune acti; dun icim kapanikti, bugun Michéle geliyor. Degismeyen tek sey su ki: Bu yatagi dunyada dogru durust duzeltemeyecegim.’ Onemi yok, kadinlar bekar odalarinin duzensizliginden hoslanirlar, gulumseme firsati cikar onlara (dislerinin her biri anaclikla parlayarak), perdeleri duzeltir, sandalyelerin, cicek saksilarinin yerini degistirir, su masayi en isiksiz koseye koymak ancak senin aklina gelirdi, derler. Michele de buna benzer seyler soyleyecek buyuk bir olasilikla, ortada dolasan kitaplari, lambalari elleyecek, oradan alip oraya koyacak, Pierre de goz yumacak buna; yatagin ustune uzanmis yattigi ya da eski kanepeye gomulmus oturdugu yerden, bir halka Gauloise dumaninin arasindan onu suzerek, onu isteyerek." Cinayeti Gordum



    "Curioso que la gente crea que tender una cama es exactamente lo mismo que tender una cama, que dar la mano es siempre lo mismo que dar la mano, que abrir una lata de sardinas es abrir al infinito la misma lata de sardinas. 'Pero si todo es excepcional», piensa Pierre alisando torpemente el gastado cobertor azul. 'Ayer llovía, hoy hubo sol, ayer estaba triste, hoy va a venir Michèle. Lo único invariable es que jamás conseguiré que esta cama tenga un aspecto presentable'. No importa, a las mujeres les gusta el desorden de un cuarto de soltero, pueden sonreír (la madre asoma en todos sus dientes) y arreglar las cortinas, cambiar de sitio un florero o una silla, decir sólo a ti se te podía ocurrir poner esa mesa donde no hay luz. Michèle dirá probablemente cosas así, andará tocando y moviendo libros y lámparas, y él la dejará hacer mirándola todo el tiempo, tirado en la cama o hundido en el viejo sofá, mirándola a través del humo de una Gauloise y deseándola."

  4. Rus sair Nikolay Stepanovic Gumilyov’un olum yildonumu (26 Agustos 1921)

    Bugun her zamankinden daha cok huzunle dolu bakislarin
    Dizlerini kavrarken ellerin nasil da ince;
    Dinle, uzakta, cok uzakta, kiyilarinda Cad nehrinin
    Narin vucuduyla bir zurefa gezinmekte.

    Bilsen nasil duzgun ve yumusak bir uyum var bu vucutta
    Ve derisini buyulu bir nakis suslemekte
    Bu nakisla, ay yarisabilir ancak
    Kirilip salinirken goruntusu genis nehirlerde...

    Renkli bir gemi yelkenine benziyor uzaktan
    Kosmasi akan bir su gibi, ya da bir kusun sevincle ucusu gibidir
    Biliyorum, gizlenirken o gun batiminda mermer magarasina
    Dunya inanilmaz guzellikte seyler gormektedir.

    Gizemli ulkeler bilirim ben, sevincli masallar
    Kara bir kizdan, sevdali prensten soz eden;
    Ama oyle uzun bir zaman agir bir duman cektin ki icine
    Yagmurdan baska bir seye inanmak istemezsin sen...

    Tropikal ormani nasil anlatabilirim sana
    Palmiyeleri, kokusunu akla gelmez bitkilerin..
    Agliyor musun?.. Dinle... Uzakta, kiyilarinda Cad nehrinin
    Gezinmekte narin vucuduyla bir zurefa...



    Today, I see, your glance is especially sad
    And your arms, embracing your knees, especially thin.
    Listen: far, far away on the Lake of Chad
    Wanders a gentle giraffe.

    He is endowed with slender grace and bliss,
    And his hide adorned with a magical design
    Which the moonlight alone, shattering and rocking
    On the wide wet of the lake, dares to rival.

    From afar he resembles the colored sails of a ship,
    And his gait is smooth as the joyful flight of a bird.
    I know that the earth will witness many wonders,
    When, at sunset, he hides in a marble grotto.

    I could tell merry tales of mysterious lands
    Of a black maiden, a young chief's passion,
    But you have too long inhaled the heavy mist,
    You will believe in nothing but the rain.

    And how can I tell you about a tropical garden,
    Slender palms, the scent of inconceivable herbs...
    Are you crying? Listen...Far off on the Lake of Chad
    Wanders a gentle giraffe.

  5. Turk Ordusu, 26 Agustos 1922'de Bati Cephesi'nde Yunan Ordusu'na genel bir Taarruz (Turk Kurtulus Savasi) baslatti. Turk Ordusu Baskomutani Maresal Gazi Mustafa Kemal Pasa taarruzu bizzat Kocatepe'den yonetiyordu. / Turkish army launched what has come to be known to the Turks as the 'Great Offensive' (Buyuk Taarruz). The major Greek defense positions were overrun. Field Marshal Mustafa Kemal leads the Great Offensive from the hill of Kocatepe./ I rivoluzionari turchi lanciano infine il loro contrattacco, conosciuto oggi sotto il nome di 'Grande offensiva' (Buyuk Taaruz), il 26 agosto 1922.


  6. Turk yazar ve gazeteci Ayse Kulin’in dogum gunu (26 Agustos 1941)

    "Yazmak uzere tasarlandim onun icin yaziyorum. / J’ai été crée pour être écrivaine, c’est pour cela que j’écris."



    "Hayat akarken yaziyorum. / J’écris au fil de la vie qui passe."



    "Turk ordusu 111 milyon mermi 6500 makineli tufek istiyor, Ingilizler vere vere 2 milyon mermi ve 200 adet tufek vaat ediyorlardi Ama buna ragmen ates Balkanlari sararsa, Bulgaristan'a veya Yunanistan'a bir saldiri olursa illa da Turkiye'nin kendini siper ederek Almanlari durdurmasini istemeyi biliyorlardi Neyle durduracaklardi Almanlari Turkler? Insan ancak kendi ulkesi tehdit altindaysa dusmani elleriyle bogar, kalkan yapabilirdi ciplak bedenini. Birinci Dunya Savasi'nda Araplari Turklere karsi kiskirtan, Musula, Kerkuk'e goz diken Ingilizler icin mi oleceklerdi yani. Yoksa Ortadogu'nun cahil ilkel asiretlerinden kendi menfaatleri ugruna bir suru devlet yarativeren diger Avrupalilar icin mi?" Nefes Nefese



    "The Turkish army needed 111 million bullets and 6,500 machine guns. The British were only prepared to supply 2 million bullets and 200 machine guns. With these pitiful supplies, how on earth could Turkey be expected to stop the Germans in the Balkans? One could understand a person fighting with his bare hands to save his own country, but to fight for the British, who had stirred up the Arabs against the Turks in the First World War when they had their eyes set on Musul and Kerkuk, was too much to expect. At the same time, other European countries, for their own reasons, had supported various Middle Eastern tribes who were seeking independence."




    "Bunca yildir oz kimliklerimizle yasayip durduk su ulkede. Hic sorun olmadi bu. Baslarina bir deli gecti diye, bu insanlar bir gunde degisecek mi saniyorsun? Almanya'da da hic kimse akilli uslu Almanlar'in, kirk yillik Yahudi komsularini, Yahudi dostlarini imhaya kadar gidebileceklerini dusunmemisti. Ama bir deli basa gecince olanlar oldu ve kimsenin kili kipirdamadi. Herkes kendi pacasini kurtarmaya bakti."



    “We’ve lived openly with our different backgrounds for years in this country. There’s never been a problem. Do you think people are going to change overnight just because a madman is taking the reins of government? Nobody could have predicted that reasonable Germans would stand by as their Jewish neighbors were rounded up and exterminated. But when that madman came to power, everything changed, and reasonable people did nothing to stop it. They all tried to save their own skin first and foremost.”

  7. Post-Empresyonist okulu uyesi Arjantinli ressam Pío Collivadino’nun olum yildonumu (26 Agustos 1945)

    La hora del almuerzo (Lunch time, 1903)




    El riachuelo (The creek, 1916) Museo Nacional de Bellas Artes


  8. Avusturya - Bohemya asilli Amerikali roman yazari Franz Viktor Werfel'in olum yildonumu (26 Agustos 1945)

    “Ve Enver Pasa devam etti: ‘Turk halki kirk milyon. Simdi kendinizi sadece bir an icin bizim yerimize koyun bayim ! Bu kirk milyonu birlestirip, Almanya'nin Avrupa'da oynadigi rolu, gunun birinde Asya'da oynayacak bir ulusal imparatorluk kurma fikri buyuk ve onurlu bir politik plan degil mi ? Imparatorluk bekliyor. Sadece uzanip almamiz gerek. Buna karsilik biz, buyuk imparatorlugu kurma ve yonetme yeteneginde olan kahraman, eski bir irkiz. O nedenle engelleri asacagiz.’ ”



    “And the commander Enver Pasha continued ‘The Turkish population is forty milions. Well, now - try to sec it from our pomt of view, Herr Lepsius. Is it not a great and worthy policy to try to weld these forty millions together and establish a natural empire, which henceforth will play the same part m Asia as Germany does in Europe? This empire is waiting. We have only to grasp it. we're a great and heroic people, called to estabhsh and govern a world empire. Therefore we intend to surmount all obstacles.’ "

Sayfa 4588/7020 İlkİlk ... 358840884488453845784586458745884589459045984638468850885588 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •