-
Italyan ressam Augusto Mussini'nin dogum yildonumu (9 Ocak 1870)
Culto dei fiori, XX secolo

Miracolo dell'orto, XX secolo
-
Israilli sair Hayim Nahman Bialik’in dogum yildonumu (9 Ocak 1873)

Al beni, altina al kanatlarinin,
Kizkardesim, anam ol benim.
Basima bir siginak olsun kucagin
ve bir yuva, dualarima.
Yari karanlikta, aksam uzeri,
Sana dertlerimden soz acsam.
Genclik hic tukenmez derler, derler ya,
Soyle bana, nerde gencligim?
Anlatilmaz, daha neler var;
Gonlum, deli gonlum odlara yandi,
Sevgi hic tukenmez derler, derler ya,
Geri cagrilir mi bir daha sevgi?
Yildizlar, aldatti yildizlar beni,
Kacti benden kurdugum dusler,
Iste simdi hicbir seyim yok,
Hicbir seyim yok su yeryuzunde.
Al beni, altina al kanatlarinin,
Kizkardesim, anam ol benim.
Basima bir siginak olsun kucagin
ve bir yuva, dualarima.
-
Italyan gazeteci, edebiyat elestirmeni, sair, roman ve deneme yazari Giovanni Papini’nin dogum yildonumu (9 Ocak 1881)

"Yalnizca yasamin gizi olumde degil, isigin gizi de karanlikta, iyinin gizi kotulukte, dogrunun gizi yanlislikta, evetin gizi hayirdadir! Bu yuzden yasamak isteyen her Faust, yasami, tipki bir sevgiliyi kucaklar gibi, onun her seyini duyumsamak, her yanini kucaklamak, her seyin tadina varmak isteyen her tutkulu olmeye hazirlanmali, kendini olumun icine koymalidir. Bir an yogun bir bicimde yasamayi basarabilirsek, yasam agir bir olumdur, her kosnu, bu uzun can cekisin onca sicrayisindan, olum hiriltisindan biridir yalnizca." Kacan Ayna

“Non soltanto il segreto della vita è nella morte ma il segreto della luce è nelle tenebre, il segreto del bene è nel male, il segreto della verità è nell'errore, il segreto del sì è nel no! E allora ogni Faust che vuol vivere, ogni anima avida che vuol abbracciare la vita come si abbraccia un'amante per sentirla tutta, per baciarla tutta, per goderla tutta deve prepararsi a morire, deve mettersi dentro la morte. Se noi riusciamo, in qualche momento, a vivere intensamente, gli è che la vita è un lento morire e che ogni voluttà è uno dei tanti sobbalzi e rantoli di questa lunga agonia.”
“Ben para kazanmak icin, kendimi guzel gostermek icin, mutevazi genc kizlara ve sisman adamlara kur yapmak icin ya da kentsel sohretin defne dallarindan olusan karnavalimsi pacavrasini siyah sapkamin uzerine takmak icin yazmiyorum. Sadece icimi dokmek icin yaziyorum; akla gelebilecek en pis cukurlara icini dokmek, ey aylak baritonlarin duyarli dus gucleri.” Bitik Adam

“Io non scrivo per far quattrini, non scrivo per farmi bello, non scrivo per ruffianeggiare colle modeste fanciulle e cogli uomini grassi, non scrivo neanche per metter sul mio nero cappello a cencio la carnevalesca rama d'alloro della fama cittadina. Scrivo unicamente per sfogarmi — per sfogarmi nel senso più fognaiolo che vi sia dato pensare, delicate immaginazioni di baritoni a spasso. “
-
Italyan ressam (Vitale) Vito D'Ancona'nin olum yildonumu (9 Ocak 1884)
La signora in bianco (Lady in White, 1880) Galleria d'Arte Moderna, Milano

Nudo (Nude, 1884)
-
Tarihsel tuvaller ve portreler ureten Italyna ressam Andrea Gastaldi'nin olum yildonumu (9 Ocak 1889)
Il Sogno di Parisina (Parisina's Dream, 1852)
(Lord Byron'un siirinden ve Matteo Bandello'nun bir hikayesinden esinlenerek.)

La costanza dei tortonesi (Siege of Tortona, 1860)
-
Alman gazeteci, sair ve yazar (Kaspar Hauser / Peter Panter/ Theobald Tiger / Ignaz Wrobel) Kurt Tucholsky'nin dogum yildonumu (9 Ocak 1890)

"Insanin iki bacagi ve iki inanci vardir; birincisi iyi, digeri ise kendini kotu hissettigi zaman kullanir. Ikincisi Dindir. / L'uomo ha due gambe e due convinzioni: una quando gli va bene e l'altra quando gli va male. Quest'ultima si chiama religione."

Milyonlar calisirsa yasamadan,
analar bebelere yalniz sut suyu verirse -
bu duzendir
Emekciler seslenirse: "Birakin bizi aydinliga!
Emegi calan cikar kadiya" -
bu duzensizliktir.
Veremliler kosarsa torna tezgahina,
on uc kisi pineklerse bir odada -
bu duzendir.
Ama biri koparirsa haykirip zincirini,
Yasliligini guvence altina almak istedigini
bu duzensizliktir.
Zengin mirasyediler Isvicre karlarinda
eglenirse -ve yazin Comer sularinda -
o zaman huzur vardir.
Ama her seyde degisme tehlikesi varsa,
arsa ticareti birden yasaklanmissa -
o zaman huzursuzluk vardir.
Aslolan: Aclara kulak vermemek.
Aslolan: Caddelerin duzenini bozmamak.
Ses cikmasin yeter.
Zamanla her sey olur.
Evrimle her sey size de ulasir.
Milletvekilleriniz kesfetti iste bu gercegi
Unutmayin o zamana dek hepiniz nallari dikmeyi.
Nasil olsa mezar taslariniza yazilacaktir:
Onlar hep sessizlik ve duzen icinde yasadilar.
-
20.yuzyilin onemli Cekoslovak roman yazari Karel Čapek’in dogum yildonumu (9 Ocak 1890)
“Gelecek onumuzde degildir, o burada bir tohum seklindedir; o zaten bizimle birliktedir ve su anda bizimle olmayan sey gelecekte de olmayacaktir. Bizler tohumu gormeyiz cunku onlar topragin altindadir; gelecegi bilemeyiz cunku icimizdedir. Bazen curumenin kokusunu alir gibi oluruz, gecmisin solgun renkli kalintilari ile dolariz; oysa keske yasli, tortulasmis topragi delmeye calisan kac tane tombul ve beyaz filiz oldugunu gorebilseydik, ‘simdi’ denilen su zamanda, kac tane tohumun gizlice filizlendigini; yasli bitkilerin bir araya gelip, bir gun cicek veren bir hayata donusecek olan tohumu nasil besledigini, gelecegin gizli bir telasla icimizde nasil bekledigini; iste o zaman melankolimizin ve guvensizligimizin aptalca ve absurt oldugunu soylerdik, ve her seyin en guzelinin aslinda yasayan bir insan olabilmek oldugunu ve bunun aslinda buyumek oldugunu.” Bahcivanin Bir Yili

“The future is not in front of us, for it is here already in the shape of a germ; already it is with us; and what is not with us will not be even in the future. We don’t see germs because they are underneath the earth; we don’t know the future because it is within us. Sometimes we seem to smell of decay, encumbered by the faded remains of the past; but if only we could see how many fat and white shoots are pushing forward in the old tilled soil, which is called the present day; how many seeds germinate in secret; how many old plants draw themselves together and concentrate into a living bud, which one day will burst into flowering life – if we could only see that secret swarming of the future within us, we should say that our melancholy and distrust is silly and absurd, and that the best thing of all is to be a living man – that is a man who grows.”
“Bay Rybka, o gece eve yururken her zamankinden daha neseliydi; cunku birincisi, satranc macindan galip ayrilmisti (rakibini atla ne de guzel mat etmisti, yol boyunca kendini tebrige devam etti); ikincisi, yerdeki taze ve yumusak karin o muhtesem, saf sessizlikte ayaklarinin altinda ezildigini duyabiliyordu. ‘Bu ne guzellik Tanrim’ diye dusundu Bay Rybka; karla kaplanmis bir sehir birdenbire kucucuk bir kente, metruk bir kasabaya donusur. Insan neredeyse birdenbire gece bekcilerinin ve at arabalarinin belirecegine inanir. Karin her seye kirsal bir goruntu vermesi, her seyi zaman kavramindan uzaklastirmasine ilginctir.”

“That night Mr. Rybka was walking home in a particularly good mood, first because he’d won his game of chess (that was a nice checkmate with the knight, he congratulated himself as he walked along), and second because fresh snow had fallen and it crunched softly beneath his feet in the fine, pure silence. Good heavens it’s beautiful, thought Mr. Rybka; a city covered with snow is all of a sudden such a small town, such an old-fashioned little place — it almost makes you believe in night watchmen and horse-drawn carriages; it’s funny how snow makes everything seem timeless and rustic.”
-
Fransiz yazar ve feminist filozof Simone (Lucie-Ernestine-Marie-Bertrand) de Beauvoir’in dogum yildonumu (9 Ocak 1908)

“Insan kadin olarak dogmaz. Biyolojik, ruhsal, ekonomik hic bir yazgi,toplumun icinde insan disisinin takinmis oldugu cehreyi tanimlamaz; kadinlik olarak adlandirilan igdis ile erkek arasindaki bu ara urunu hazirlayip ortaya cikaran uygarligin butunudur. / On ne naît pas femme : on le devient. Aucun destin biologique, psychique, économique ne définit la figure que revêt au sein de la société la femelle humaine ; c'est l'ensemble de la civilisation qui élabore ce produit intermédiaire entre le mâle et le castrat qu'on qualifie de féminin.”
"Kadini kurtarmak, ozgur kilmak, onu erkekle arasindaki ilintilerin daracik dunyasina kapatmamak demektir, yoksa bu ilintileri yadsimak degil; kadin, kendisi icin var olmaya devam edecektir: iki cins de, hem birbirlerini ozne olarak kabul edecek, hem de karsilarindaki varlik icin baskasi olarak kalacaktir; iliskilerindeki karsiliklilik , insanogullarinin birbirinden ayri iki kategoryaya bolunusunun dogurdugu arzu, tutku, ask, dus, seruven gibi mucizeleri yok etmeyecektir; ve hepimizi heyecanlandiran vermek, elde etmek, birlesmek gibi sozcukler yine ayni anlama gelecektir; insanligin yarisinin koleligi ve bunun getirdigi butun o iki yuzluluk yok edildigi zaman ortaya cikacaktir insanlik denen 'varlik kesimi'nin gercek anlami ve yine ancak o zaman kadinla erkek arkadasligi gercek yuzune kavusacaktir." Kadin

"Affranchir la femme, c'est refuser de l'enfermer dans les rapports qu'elle soutient avec l'homme, mais non les nier ; qu'elle se pose pour soi, elle n'en continuera pas moins à exister pour lui : se reconnaissant mutuellement comme sujet, chacun demeurera cependant pour l'autre un autre ; la réciprocité de leurs relations ne supprimera pas les miracles qu'engendre la division des êtres humains en deux catégories séparées : le désir, la possession, l'amour, le rêve, l'aventure ; et les mots qui nous émeuvent : donner, conquérir, s'unir, garderont leur sens ; c'est au contraire quand sera aboli l'esclavage d'une moitié de l'humanité et tout le système d'hypocrisie qu'il implique que la section de l'humanité révélera son authentique signification et que le couple humain trouvera sa vraie figure."
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri