-
Kanadali sarkici, sarki sozu yazar ve muzisyen Eilleen ‘ Shania ’ Twain'in dogum gunu ( 28 Agustos 1965 )

-
Rus yazar ve sair Konstantin Mikhailovich Simonov'un olum yildonumu ( 28 Agustos 1979 )
Bekle beni, donecegim ben.
Cok cok, bikmadan bekle!
Sari yagmurlarin
Huznu basinca,
Kar kasip kavururken,
Kizgin sicaklarda.. bekle.
Baskalari dunden unutulmusken,
Beklenmedikleri zaman bekle
Unut anilarla yuklu bir gecmisi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne cikar, bekle beni
Bekle beni donecegim
Bekle, yalnizca sen bekle beni...

Wait for me and I’ll be back
Only wait for me,
When your sadness turns in black,
Yellow rains are free.
When the snows fall down like fate,
When there is a heat,
When the others cannot wait
Don’t remember a bit.
Wait when from the far-far place
Letters cannot come,
Wait when they’ve got tired face
thinking all is gone...
-
Lawrence Kasdan'in yazip yonettigi, William Hurt, Kathleen Turner, Richard Crenna ve Mickey Rourke'un basrollerini paylastigi modern kara erotik gerilim film ( neo-noir erotic thriller ) Body Heat, 28 Agustos 1981 tarihinde vizyona girdi.


-
‘ Metal Masters ’ Metallica, And Justice for All albumunden Harvester of Sorrow’u 28 Agustos 1988 tarihinde Elektra Records etiketiyle yayinladi.

https://www.youtube.com/watch?v=_3yWbRngyJs
-
Amerikali sair William Edgar Stafford'un olum yildonumu ( 28 Agustos 1993 )
Aklimdan hic cikarmiyorum seni,
Ne zaman biri adini ansa,
" 1930 "damgali butun kutular
yere dusuyor raflardan;
Dort Temmuz'daki butun o nutukcular
yeniden bagirmaya basliyorlar.
Okul musameremizdeki seyirciler
disardaki buyuk firtinaya bakiyorlar.
Birlikte oynadigimiz oyundan dusunuyorum seni-
ah, nasil da caresiz, kimsesizdin! - aglarken,
baban gene olmus.
Sarhosmus, dusmus.
Ne zaman adini ansalar,
orada, ruzgardaki evlerimiz
yeniden gicirdiyor firtinada;
ve nerede olursam olayim,oynadigimiz oyundan
sessizce o kasabanin kiyisinda duran sana dogru egiliyorum:
" Butun dunya ucuyor ruzgardan. "
" Neredeyse sabah olacak. "
" Usumuyorsun ya ? "

You are famous in my mind.
When anyone mentions your name
all the boxesmarked "1930'S"
fall offthe shelves;
And the oratorson the Fourth ofJul}'
all begin shouting again. .
The audience ofour high school commencement
begin to look.out ofthe windows
at the bigstorm.
And I think of you in our playoh, helpless and lonely-crying,
and your father is dead again.
He was drunk: he fell.
When they mentionyourname
our housesoutthere in thewind
creak again inthe storm;
And I lean from our play. whereverI am
to you, quietat the edge ofthat town:
" All'theworld is blowing.away: "
" Itis almost daylight. "
ClAre you warm ? "
-
Alman fantastik cocuk kitaplari yazari Michael Andreas Helmuth Ende'nin olum yildonumu ( 28 Agustos 1995 )

" Onceleri pek farkina varilmaz. Gunun birinde insanin cani artik hicbir sey yapmak istemez. Hicbir seyle ilgilenmez, kurur gider. Ve bu isteksizlik gecici degildir. Hatta giderek artar. Gunden gune, haftadan haftaya daha kotu olur. Kendinden hoslanmaz, ici bombostur, dunyayla bagdasamaz. Sonralari bu hisler de kalmaz, hicbir sey hissetmez olur. Butun dunyaya yabancilasmistir, kimse onu ilgilendirmez olmustur. Ne kizginlik duyar, ne hayranlik. Ne sevinmesini bilir, ne uzulmesini. Gulmeyi de, aglamayi da unutmustur. Boyle bir insanin ici kaskati kesilir. Artik hicbir seyi, hic kimseyi sevemez. Bu durumda, artik hastanin iyilesmesine olanak yoktur. Donus kalmamistir. Bombos, kul rengi bir yuzle, nefretle cevresine bakar, tipki duman adamlar gibi. Onlardan biri olup cikmistir. Hastaligin adina gelince, buna 'olduren can sikintisi'denir. " Momo

" Am Anfang merkt man noch nicht viel davon. Man hat eines Tages keine Lust mehr, irgend etwas zu tun. Nichts interessiert einen, man ödet sich. Aber diese Unlust verschwindet nicht wieder, sondern sie bleibt und nimmt langsam immer mehr zu. Sie wird schlimmer von Tag zu Tag, von Woche zu Woche. Man fühlt sich immer mißmutiger, immer leerer im Innern, immer unzufriedener mit sich und der Welt. Dann hört nach und nach sogar dieses Gefühl auf, und man fühlt gar nichts mehr. Man wird ganz gleichgültig und grau, die ganze Welt kommt einem fremd vor und geht einen nichts mehr an. Es gibt keinen Zorn mehr und keine Begeisterung, man kann sich nicht mehr freuen und nicht mehr trauern, man verlernt das Lachen und das Weinen. Dann ist es kalt geworden in einem, und man kann nichts und niemand mehr lieb haben. Wenn es einmal soweit gekommen ist, dann ist die Krankheit unheilbar. Es gibt keine Rückkehr mehr. Man hastet mit leerem, grauem Gesicht umher, man ist genauso geworden wie die grauen Herren selbst. Ja, dann ist man einer der ihren. Diese Krankheit heißt: Die tödliche Langeweile. "
" Zamani olcmek icin saatler ve takvimler yapilmistir; ama bunlar hicbir sey ifade etmez. Herkes cok iyi bilir ki bazen bir saatlik sure insana omur kadar uzun gelirken, bazen de goz acip kapayincaya kadar gecip gider. Cunku zaman, yasamin kendisidir. Ve yasamin yeri yurektir. "

" Es gibt Kalender und Uhren, um sie zu messen, aber das will wenig besagen, denn jeder weiß, dass einem eine einzige Stunde wie eine Ewigkeit vorkommen kann, mitunter kann sie aber auch wie ein Augenblick vergehen – je nachdem, was man in dieser Stunde erlebt. Denn Zeit ist Leben. Und das Leben wohnt im Herzen. "
-
Ingiliz heavy metal grubu Iron Maiden, 14.studyo albumu A Matter of Life and Death’i 28 Agustos 2006’da EMI ve Sanctuary Records etiketleriyle piyasaya surdu.
-
Turk sair Ilhan Berk'in olum yildonumu ( 28 Agustos 2008 )
' Biri aramis beni, ' dedi, ' kim olabilir ki ? '
Bir sap feslegeni gorunce, kapida sokulu.
Iple tutturdugu kapiyi itip acti. Bakindi.
Uc yaprak daha dusmustu asmadan. Uc kuru yaprak.
Catlamis narlari gordu, yeni goruyormus gibi.
Mutfaga birakti elindeki soganlari, tuzu.
'Aksam olmus,' dedi sonra, odaya girince.
Gitti ustunu degisti, lambaya gaz koydu.
Odun atti ocaga, tutusturdu. Komsudan
sesler geliyordu. Balik mi kizartiyorlardi ?
Oturdu sonra elinde aksamla o bir dal feslegen.

Quelqu’un m’a cherché? Qui cela peut-il être ?', a t-il dit
en voyant le brin de basilic sur la porte.
Il l’a ouverte, elle était attachée par une ficelle.
Il a regardé. Il était tombé trois autres feuilles
de la vigne vierge. Trois feuilles sèches.
Il a vu les grenades éclatées, comme pour la première fois.
Il a posé les oignons et le sel à la cuisine
Il a dit : « Le soir tombe » en entrant dans la chambre.
Il s’est changé, il a mis du pétrole dans la lampe.
Il a mis du bois dans la cheminée, il l’a allumée. Des voix
venaient de chez le voisin. Faisaient-ils griller du poisson ?
Puis il s’est assis, le soir entre les mains et ce brin de basilic.
Eski bir urba gibi kent. Eski bir urba gibi giyiyorum kenti
Bir kadirgayi. Turlu seslerdeki bir saati
Sutluce’yi. Sutluce’deki bir avluyu
Eski takvime gore ok atanlari. Nisan taslarini
Ve bir yagmuru, yeraltlarini dolasan. Yinimin
Atlasinda gidip gelen
Ve kalan

La ville est comme un vieil habit. Un vieil habit de ville
que je porte. Une galère. Une horloge aux voix multiples.
Sutluce. Une cour à Sutluce.
Ceux qui tirent les flèches selon l’ancien calendrier.
Les trophées de pierre et la pluie
qui parcourt les souterrains. Qui va et vient
dans l’atlas de mon corps
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri