-
Silili yazar, sair ve diplomat (Miguel Jo**uín Diego del Carmen Serrano Fernández) Miguel Serrano'nun dogum yildonumu ( 10 Eylul 1917 )

" Kelimeler gercekten bir maske. Dogru anlami nadiren ifade ederler; aslinda onu saklamaya meyillidirler. Eger hayal gucunuzde yasayabilirseniz o zaman dine ihtiyaciniz kalmaz, cunku hayal gucuyle olumden sonrasini anlayabilirsiniz, insan Evren'le yeniden birlesebilir. Bir kez daha soyluyorum, bu hayattan ote bir sey olup olmadigini bilmek onemli degildir. Degerli olan, dogru turde is yapmis olmaktir. " Carl Gustav Jung ve Hermann Hesse

" Las palabras son una máscara que raramente expresan en forma correcta lo que está detrás; más bien lo encubren. La inteligencia no es lo que importa, sino la fantasía. Quienes son capaces de vivir en la fantasía no necesitan de la religión. Es con la fantasía como se puede comprender que el hombre retorna al Universo. Le repito ahora que no importa saber si hay algo más allá de esta vida. Lo que cuenta es haber cumplido con el trabajo justo. "
" Hesse ' Hicbir sey tesadufen olmaz, burada, sadece dogru misafirler bulusurlar. Burasi Hermetik Cemberdir ' diye yaniladi. "

" Hesse responde: ' Nada sucede por casualidad, **uí sólo están los huéspedes justos; éste es el Círculo Hermético. ' "
-
Italyan sair ( Franco Lattes ) Franco Fortini’nin dogum yildonumu ( 10 Eylul 1917 )

Oysa ne kadar severmisim seni,
iste karsinda selama dururum,
Ey Italya, Ey gerekli hapishane!
Ne kederli yollarin icindir,
ne insan yuzleri gibi kirisik kentlerin icin
ne kiliselerinin cilesi icindir,
irak kitaplarinin sesi icin ne de.
Kafalara cekic gibi vuran sozlerin icindir,
aclarla, yoksullarla orulu sozlerin icin
belki senin bagrinda bir yabanci gibi saran
iste su acilar icin.
Gelecek gunleri canla basla bekleyen
guvenilir insanlara seslenen dilim icin
kaskati acilarla yoldas
ozgur insanlara seslenen dilim icin.
Senin o eski, bos adin icin
artik olmek bile yetmez.

Ora m’accorgo d’amarti
Italia, di salutarti
necessaria prigione.
Non per le vie dolenti, per le città
rigate come visi umani
non per la cenere di passione
delle chiese, non per la voce
dei tuoi libri lontani
Ma per queste parole
tessute di plebi, che battono
a martello nella mente,
per questa pena presente
che in te m’avvolge straniero.
Per questa mia lingua che dico
a gravi uomini ardenti avvenire
liberi in fermo dolore compagni.
Ora non basta nemmeno morire
per quel tuo vano nome antico.
-
Bir ara Musluman olmayi dusunen Ingiliz sair ve yazar, Wilfrid Scawen Blunt’in olum yildonumu ( 10 Eylul 1922 )

“ Esas nokta su ki, Ingiltere, Asya’daki iyi seyleri yok etmeyi degil, gelistirmeyi kabullendigine dair itimadi telkin etmelidir. Ne Islam’i yok edebilir ne de onunla olan bagini koparabilir. Bu yuzden, Tanri askina, birakin Islam’i ele alsin ve fazilet yolunda iyice yureklendirsin. Cunku tek kiymetli ve tek akillica yol bu. Hatta diyebilirim ki tum Hacli seferleri cagindan daha kiymetli ve daha akillica bir yoldur. "

“ The main point is, that England should fulfil the trust she has accepted of developing, not destroying, the existing elements of good in Asia. She cannot destroy Islam, nor dissolve her own connection with her. Therefore, in God's name, let her take Islam by the hand and encourage her boldly in the path of virtue. This is the only worthy course, and the only wise one, wiser and worthier, I venture to assert, than a whole century of crusade. ”
-
Buster Keaton ve Anne Cornwall'un basrollerini paylastigi Collage, 10 Eylul 1927 New York'da gosterime girdi.
-
Soykirimdan kurtulan, Auschwitz magduru Italyan Liliana Segre'nin dogum gunu ( 10 Eylul 1930 )

" ...Neler yasadigimizi anlatmak icin dogru kelimeler bulmak cok zordu. Ne yasadigimizi deneyimlemeyen ve o acilari cekmeyenlerin ne oldugunu anlamasi, bizle onlar arasindaki farklari gormesi ve normal hayata donmek neredeyse imkansiz. Ben saskin bir genc kizdim. Dondugumde, eski arkadaslarimi ve ailemden kalanlari buldugumda yalnizca 15 yasindaydim. Onlardan cok farkliydim. Susmanin en iyi secim olduguna karar verdim. Agir bir sessizlik. Kolay degildi, ancak butun bunlar hakkinda konusmaktan ve anlasilmamaktan daha iyiydi... "

" ...Era francamente troppo difficile allora trovare le parole, per raccontare quello che avevamo visto e sofferto. Ed era quasi impossibile, per chi non aveva visto e sofferto quello, capire cosa eravamo noi, anche come persone, come esseri che erano tornati a vivere dopo quegli anni terribili. E invece una ragazzina sciocca come ero io - che ha compiuto 15 anni dopo essere tornata, che era talmente diversa dalle sue coetanee che ha ritrovato e da quei pochi famigliari che si erano salvati - ha preferito da subito il silenzio, pesante, che non era facile, ma che era meglio che parlare e non essere capiti... "
-
Ikinci Yeni siir akimini onculerinden Turk sair Ece Ayhan Caglar’in dogum yildonumu ( 10 Eylul 1931 )

Bir cakil taslari gulumseyisi aglarmis karafaki rakisiyla
simdi dipsiz kuyulara su olan Kinar Hanim'dan
duz saclariyla ne yapsin sehzadebasi tiyatrolarinda aapkalarini
tuketemezmis hic
Iste kel Hasan bu kel Hasan karanligi supururmus
ters yakilmis guldurmemek icin Serkldoryan sigaralariyla
iste masallara da girermis bir polis o zamanlardan beri surme
kirpiklerini aralayarak insanlari cocuklarin
Ve icinde birikmis ut calan kadin elleri olurmus hep
gibi bir uzunc sokun edermis aksamlari aglarken kuyulara Kinar
Hanim'in denizlerinden.

She cried the smile of pebble stones with the raki from the carafe
from Miss Kinar now who became water to steep wells
with her straight hair what can she do in the theatre houses of Shehzadehbashi
she could not have enough hats
This bald Hassan, this baldie swept the darkness
his rebellious cigarette lit backwards to avoid any laughter
and a police enters fair tales which go on ever since
parting the human eyelashes of children
And gathered inside her the sadness of the hands of an oud
playing woman, appeared suddenly into wells in the evenings crying
from Miss Kinar's waters.

Conosco un marinaio
Il cuore l’ha lasciato in un porto
E se scompare?
Piange come da bambino
E ancora andrà a recuperarsi il cuore
Conosco un ragazzo
Gli occhi profondi e verdi
Il cuore è un fondale dei mari del sud
Mentre il muscolo cardiaco è al suo posto
Andrà a darlo a qualcuno
E ancora ricerca la nave
Tra le nuvole.
Conosco un poeta
L’amaro in lui che
Non ha mai donato il suo cuore
Gli è stato sottratto
Il cuore suo è celato in quell’antico mito.
-
Amerikali karakter oyuncusu Philip Baker Hall'un dogum gunu ( 10 Eylul 1931 )

-
Pulitzer Odullu Amerikali sair Mary Jane Oliver'in dogum yildonumu ( 10 Eylul 1935 )


Iyi olmak zorunda degilsin.
Dizlerinin ustunde yurumen gerekmez
colde yuz mil, tovbe ederek.
Yalnizca icindeki uysal hayvanin
sevdigi seyi sevmesine izin ver yeter.
Bana caresizligini anlat, kendininkini, ben de sana benimkini anlatacagim.
O esnada dunya donmeye devam eder.
O esnada gunes ve yagmurun berrak damlalari
kirlarda, cayirlarda ve derin agaclarda,
daglarda ve nehirlerde gezinir.
O esnada yaban kazlari parlak mavi semalarda,
yeniden evin yolunu tutar.
Kim oldugun, ne kadar yalniz oldugun farketmez,
dunya senin hayal gucune sunar kendisini,
sana ayni yaban kazlari gibi seslenir, kulaklari tirmalarcasina ve heyecanla…
defalarca duyurur sana yerini
seylerin ailesindeki.
Bukerek kaslarini
Geliyor magaralarindan
Korunun kara seyleri.
Yemis bahcesini karistirirlar,
Sari odalarimizin etrafimizdaki
Cimen denizini kemirirler.
Bizi hala taniyorlarsa
Seyrek bakarlar
Ne yaptigimiza.
Duyariz onlari, ya da oyle saniriz:
Ay isiginin yalayan hayvan burnu,
Elmadaki dis.
Bir odun daha at atese;
Mozart, yeniden, pikapta,
Hala bir uzunc var
Bizimle odada.
Animsariz magarayi.
Duslerimizde geri doneriz
Ya da onlar gormeye gelir.
Muzigi de severler.
Birlikte yaprak yeriz.
Biraderlerimizdir.
Ailemizdir.
Kactigimizdir.

The dark things of the wood
Are coming from their caves,
Flexing muscle.
They browse the orchard,
Nibble the sea of grasses
Around our yellow rooms,
Scarcely looking in
To see what we are doing
And if they still know us.
We hear them, or think we do:
The muzzle lapping moonlight,
The tooth in the apple.
Put another log on the fire;
Mozart, again, on the turntable,
Still there is a sorrow
With us in the room.
We remember the cave.
In our dreams we go back
Or they come to visit.
They also like music.
We eat leaves together.
They are our brothers.
They are the family
We have run away from.
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri