-
1 Akademi, 1 Emmy, 3 BAFTA, 1 César ve 1 David di Donatello Odullu Fransiz aktris ( Simone Henriette Charlotte Kaminker ) Simone Signoret'nin olum yildonumu ( 30 Eylul 1985 )

-
Fransiz Surrealist yazar ve etnograf Julien Michel Leiris’in olum yildonumu ( 30 Eylul 1990 )

“ Yasam iste boyledir: bir gun benim karim da bana uzgun gozlerle bakacak, kansere yakalanacagim ya da sakat kalacagim. Elden ne gelir ki! Ciddiligimi tumuyle yitirecegim, direnmekten vazgececegim. ”

“ Ainsi va la vie : Un jour, ma femme à moi aussi me regardera de ses yeux consternés ; je souffrirai d’un cancer ou bien je serai estropié. Rien à faire ! Je perdrai toute tenue, je me dégonflerai. ”

“ Eger ya bir maske ya da insani bicimsizlestiren bir gozluk takmazsam kendime bakmaya nasil cesaret ederim ? / Comment oserais-je me regarder si je ne portais pas soit un masque, soit des lunettes déformantes. ”
-
Avustralyali yazar Patrick ( Victor Martindale ) White’in olum yildonumu ( 30 Eylul 1990 )

“ Cozulmesinin en beter doneminde bile distan bakan habersiz ve masumlarin gozunde Mordehay kendini yalniz kitaplara adamis bir insandi. Gercekten de, parmaklarin bir sala yapismasi gibi sarilmisti onlara. Ve zaten, kelimelerden daha saglam ve akla yakin ne olabilir ki? Ama bilesimlere ve sozdizimindeki degisikliklere gelince kelimeler de, umutsuz, bogulan ruhlarin kaynayan, siritan butununu icine alip emen anafora kapilma tehlikesiyle karsilasiyorlardi. ” Arabadakiler

“ All through the period of his worst disintegration, Mordecai remained, to the innocent and unaware, dedicated solely to his books. He did, in fact, cling to them, like fingers to a raft. And what more solid and reasonable than words as such? It was only in the permutations and combinations that they dissolved into that same current which threatened to suck down the whole, boiling, grinning crew of desperate, drowning souls. ”
" ‘ Dostluk iki bicak gibidir, ' dedi Miss Hare. ‘ Ikisini surttugunuzde birbirlerini bilerler, ama cok zaman da biri kayip bir parmagi keser. ’ "

“ ' Friendship is two knives, ’ said Miss Hare.’ They will sharpen each other when rubbed together, but often one of them will slip and slice off a thumb. ’ “
-
Alman roman yazari Guner Grass, 1959 yilinda yazmis oldugu Teneke Trampet ( Die Blechtrommel - The Tin Drum ) romani ve ‘ kara mizah oykuleriyle tarihin unutulan yuzunu ortaya cikarmasi ’ gerekcesiyle kazandigi Nobel Edebiyat Odulunu, 30 Eylul 1999 tarihinde Isvec’te aldi.

“ Bir resim albumundeki anlati zenginligi, bu dunya yuzunde baska nerede vardir? Hamarat bir amator fotografci kimligiyle bizi her pazar yukardan asagi, yani boylarimizi alabildigine kisaltip, isik durumunu biraz iyi, biraz kotu ayarlayarak resimlerimizi ceken ve kendi albumune yapistiran Aziz Tanri, dilerim elimden tutsun, ne denli haz duyarsam duyayim, yakisik almayacak olcude uzun sure tek bir resim karsisinda oyalanmaktan alikoyarak, bu album icinden selametle gecirsin beni; Oskar'in dolambacli yollara sapma hevesini koruklemesin; cunku fotograflarin asillarini ortaya koymayi ne kadar istiyorum bilseniz. " Teneke Trampet

" Was auf dieser Welt, welcher Roman hätte die epische Breite eines Fotoalbums? Der liebe Gott, der uns als fleißiger Amateur jeden Sonntag von oben herab, also schrecklich verkürzt fotografiert undmehr oder weniger gut belichtet in sein Album klebt, möge mich sicher und jeden noch so genußvollen, doch unschicklich langen Aufenthalt verhindernd, durch dieses mein Album leiten und Oskars Liebe zum Labyrinthischen nicht nähren; ich möchte doch allzu gerne den Fotos die Originale nachliefern. "
-
Sen bir kudretle dogdun.
Sen faziletle ve tevekkulle dogdun.
Sen ideallerle ve duslerle dogdun.
Sen asaletle dogdun.
Sen kanatlarla dogdun.
Sen dalkavukluk etmek icin dogmadin.
O yuzden sakın buna kalkisma.
Senin kanatlarin var.
Bunlari kullanmayi ve ucmayi ogren.

Sei nato con un potenziale.
Sei nato con la bontà e con la fiducia.
Sei nato con ideali e sogni.
Sei nato con la grandezza.
Sei nato con le ali.
Non sei stato concepito per strisciare, quindi non farlo.
Hai le ali.
Impara a usarle e volare
-

" Aldigin yara, isigin sana akacagi yerdir. / La ferita è il luogo in cui la luce entra in te. "

" Kimsenin seni goremedigi gogus kafesimde dans ediyorsun, ama bazen ben seni goruyorum, ve o gorme bu sanata donusuyor. / Danzi nel mio petto dove nessuno ti vede, ma a volte lo faccio, e quella vista diventa quest'arte. "
-
Dogum Gunu Cocugu

“ Anlasilmak icin oldugu kadar, anlamak icin de yaziyorum. / Escribo para entender tanto como para ser entendido.”
-
Dogum Gunu Cocugu
—Ilk yildizi gorunce ne dilersin?
—Baska bir yildizi gormeyi,’ dedi kiz. ‘Cogu zaman bunu dilerim?’
—Ya bu gece?
Sylvia yere oturdu, basini adamin dizine dayadi.
—Bu gece duslerimi geri alabilmeyi diledim,
—Hepimizin dilegi o degil mi zaten? dedi Oreilly; kizin saclarini oksadi.
—Peki, sonra ne yapacaksin? Demek istedigim, duslerini geri alabilirsen, dilegin tutarsa, ne yapacaksin o zaman?
Sylvia bir an sustu; sonra konusmaya basladi; gozleri ta uzaklardan bakiyordu.
—Eve giderim, ’ dedi yavasca. ‘ Korkunc bir karar dogrusu, cunku eve gitmekle yillardir kurdugum bambaska duslerden vazgecmis olacagim.'

—What do you wish when you see the first star?
—I wish to see another star,” she said. "At least that is what I usually wish.
—But tonight?
She sat down on the floor and leaned her head against his knee.
—Tonight I wished that I could have back my dreams.
—Don’t we all?” Oreilly said, stroking her hair. "But then what would you do ? I mean what would you do if you could have them back ?
Sylvia was silent a moment; when she spoke her eyes were gravely distant.
—I would go home,' she said slowly. ' And that is a terrible decision, for it would mean giving up most of my other dreams. '
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri