Sayfa 6486/7020 İlkİlk ... 54865986638664366476648464856486648764886496653665866986 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 51,881 - 51,888 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Fransiz filozof, tarihci ve filolog Joseph Ernest Renan'in olum yildonumu ( 2 Ekim 1892 )

    " Sparta Marsi: ' Siz neydiyseniz biz oyuz, siz neyseniz biz o olacagiz ' tum sadeligiyle her vatanin kisaltilmis ulusal marsidir. "



    " Le chant spartiate : ' Nous sommes ce que vous fûtes ; nous serons ce que vous êtes ' est dans sa simplicité l'hymne abrégé de toute patrie. "



    " Insan dili icat ettiyse neden artik icat etmiyor ? Cevabi cok kolaydir. Cunku dilde artik icat edilecek bir sey yoktur; yaratma cagi artik gecmiste kaldi. "



    " Si l'honune a inventé le langage , pourquoi ne l’invente-t-il plus ? La réponse est bien simple : c’est qu’il n’est plus à inventer; l’ère de la création est passée. "



    " Dillere atfedilen siyasi onem, onlara irk ozellikleri gibi bakilmasindan kaynaklaniyor. Bundan daha yanlis bir sey olamaz. Artik sadece Almanca konusulan Prusya'da daha birkac yil once Slavca konusuluyordu; Galyalilarin ulkesi Ingilizce; Misir Arapca konusuyor; ornekler saymakla bitmez. "



    " L'importance politique qu'on attache aux langues vient de ce qu'on les regarde comme des signes de race. Rien de plus faux. La Prusse, où l'on ne parle plus qu'allemand, parlait slave il y a quelques siècles ; le pays de Galles parle anglais ; la Gaule et l'Espagne parlent l'idiome primitif d'Albe la Longue ; l'Égypte parle arabe; les exemples sont innombrables. "

  2. Ingiliz yazar, illustrator ve doga bilimci Helen Beatrix Potter, Tavsan Peter'in Maceralari (The Tale of Peter Rabbit - Il racconto di Peter Rabbit) romanini 2 Ekim 1902 tarihinde Londra'da Frederick Warne & Co. araciligiyla yayimladi.



    "Tavsan Peter dul kalan annesi ve diger kardesleri ile bir evde yasamaktadir. Babasi yakinlarindaki Yesil Bahce'ye girmek zorunda kaldigi icin hayatini kaybetmistir. Bu bahcenin sahibi Mc Gregor bitkileri yuzunden tavsanlari hic sevmemektedir. Annesi Peter ve diger kardeslerine o bahceye girmelerini yasaklamistir. Tavsan Peter annesinin yasaklamis olmasina ragmen karni agriyan kardesinin tedavisi nedeniyle maydanoz lazim oldugu icin Bay Yesilbahce'nin bahcesine girer, bir guzel karnini da doyurur. Fakat Bay Yesilbahce'ye yakalanir. Bay Yesilbahce tavsan Peter'i kovalamaya baslar. Tavsan Peter Mc Gregor'un elinden kurtulmak icin kacarken elbislerini de kaybeder. Daha sonra Tavsan Peter Bay Yesilbahce'nin elinden kurtulmak icin oradan oraya saklanarak kacmaya calisir. Bu kovalamaca ve kacislar sonrasinda pek cok macera yasar."



    " Peter lives with his family ' in a sand- bank, underneath the root of a very big fir-tree. ' Mrs. Rabbit tells her children where they're allowed to go and warns them not to go into Mr. McGregor's garden. But that is just what Peter does. That is how Peter's father lost his life; Mr. Rabbit went into the garden. While Flopsy, Cotton- tail, and Mopsy are picking blackberries and their mother is at the baker's Peter goes into the garden. Peter starts stuffing himself with delicious food to the point where he feels ill. Peter searches for parsley when he sees the gardener, who starts chasing him around. A chase is on, Mr. McGregor is after Peter. Peter loses his shoes and can't remember how to get out of the garden. Next Peter loses his jacket and dashes into the tool shed. Mr. McGregor hears him so Peter quickly jumped out of a nearby window. Peter catches his breath and tries to calm down."

    https://www.mylifetime.com/she-did-t...f-peter-rabbit

  3. Ingiliz oyku ve roman yazari Henry Graham Greene'nin olum yildonumu ( 2 Ekim 1904 )



    " En kotu dusmanlarimiz cahil ve basit insanlar degil, okumus ama ahlaklari bozuk olanlardir. Ogrenmis ama olgunlasmamis insanlardir. " Meselenin Kalbi



    " Our worst enemies here are not the ignorant and the simple, however cruel; our worst enemies are the intelligent and corrupt. "




    " Hepinizin kalbinde acimasiz bir diktator yasar. Sevdigi birkac insan icin binlerce yabanciyi dusunmeden harcayabilecek bir diktator. "



    " In our hearts there is a ruthless dictator, ready to contemplate the misery of a thousand strangers if it will ensure the happiness of the few we love. "



    " Zalim adami kolayca taniyabilirsin. Sinemada aglar. "

  4. Istanbul dogumlu Yunan ressam Théodore Jacques Ralli'nin olum yildonumu ( 2 Ekim 1909 )

    Child Hiding Behind Egyptian Sculpture, Luxor, 19th century




    Eavesdropping, 1880


  5. 2 Ekim 1911


    " Uykusuz gece. Bir dizi uykusuz gecelerden ucuncusu. Iyi uyuyor, ama bir saat sonra basimi yanlis bir delige sokmusum gibi gozlerimi aciyorum. Busbutun uyanik bekliyor, hic uyumamisim ya da ancak incecik bir zar altinda uyumusum gibi bir duyguya kapiliyorum; uykuya dalma cabasini yine karsimda buluyor, kendimi uyku tarafindan kapi disari edilmis goruyorum. Butun gece saat bese kadar suruyor bu; bir yandan uyuyor, bir yandan haril haril duslerle uyanik tutuluyorum. Gordugum duslerle caresiz bogusup dururken, kendi kendimin yani basinda uyuyorum dupeduz. Saat bese dogru uykunun son zerresi de harcanip tuketiliyor; artik yalnizca dus goruyorum, bu da uyanik kalmaktan daha cok yoruyor beni. Kisacasi, butun geceyi, saglikli insanin gercek uykuya dalmadan once kisa bir sure yasadigi uyur uyaniklik durumunda geviriyorum. Uyandigimda
    butun dusler cevremi sariyor, ama uzerlerinde uzun boylu dusunmekten kaciyorum. Sabaha karsi, boyle bir geceden artik hayir gelmeyecegi icin kanepede oflayip poflamaya basliyor, derin uykularda kaldirilip goturulerek sonuna birakildigim ve bir findik kabuguna hapsedilmis gibi uyandigim geceleri animsiyorum. Bu gece korkunc bir hayalet gordum dusumde: Kor bir cocuk; sozde Leitzmeritz'deki yengemin kiziymis, oysa kizi yok yengemin, ogullari var ve bunlardan birinin bir ara ayagi kirilmisti. Ancak, bu cocukla Dr.Marschner'in kizi arasinda bir sevgi iliskisi bulunuyordu; kizi son gordugumde sirin bir cocuk olmaktan cikmis, dar giysiler icinde esnekligini yitiren sisko bir kucuk kiz olmaya yonelmisti... "



    2. Oktober 1911

    " Schlaflose Nacht. Schon die dritte in einer Reihe. Ich schlafe gut ein, nach einer Stunde aber wache ich auf, als hätte ich den Kopf in ein falsches Loch gelegt. Ich bin vollständig wach, habe das Gefühl gar nicht oder nur unter einer dünnen Haut geschlafen zu haben, habe die Arbeit des Einschlafens von neuem vor mir und fühle mich vom Schlaf zurückgewiesen. Und von jetzt an bleibt es die ganze Nacht bis gegen 5 so, daß ich zwar schlafe daß aber starke Träume mich gleichzeitig wach halten. Neben mir schlafe ich förmlich, während ich selbst mit Träumen mich herumschlagen muß. Gegen 5 ist die letzte Spur von Schlaf verbraucht, ich träume nur, was anstrengender ist als Wachen. Kurz ich verbringe die ganze Nacht in dem Zustand, in dem sich ein gesunder Mensch ein Weilchen lang vor dem eigentlichen Einschlafen befindet. Wenn ich erwache sind alle Träume um mich versammelt aber ich hüte mich, sie zu durchdenken. Gegen Früh seufze ich in den Polster, weil für diese Nacht alle Hoffnung vorüber ist. Ich denke an jene Nächte, an deren Ende ich aus dem tiefen Schlaf gehoben wurde und erwachte, als wäre ich in einer Nuß eingesperrt gewesen. Eine schreckliche Erscheinung war heute in der Nacht ein blindes Kind scheinbar die Tochter meiner Leitmeritzer Tante die übrigens keine Tochter hat sondern nur Söhne, von denen einer einmal den Fuß gebrochen hatte. Dagegen waren zwischen diesem Kind und der Tochter Dr. Marschners Beziehungen, die, wie ich letzthin gesehen habe, auf dem Wege ist, aus einem hübschen Kind ein dickes steif angezogenes kleines Mädchen zu werden... "

  6. Ingiliz polisiye yazari ve besteci ( Robert Bruce Montgomery ) Edmund Crispin'in dogum yildonumu ( 2 Ekim 1921 )



    " Sadece en saf insanlar bu hikayedeki olaylarin ve karakterlerin kurgu olmadigini dusunecektir. Eski ve asil sehir Oxford'un, Ingiltere'nin tum kentlerinin alisilmadik olaylarinin ve karakterlerinin atasi oldugu dogru. Ama her seyin bir siniri var. "



    " None but the most blindly credulous will imaging the characters and events in this story to be anything but fictitious. It is true that the ancient and noble city of Oxford is, of all the towns of England, the likeliest progenitor of unlikely events and persons. But there are limits. "



    " Oxford, guguk kuslarinin ottugu, can seslerinin yankilandigi, tarlakusları ile buyulenip, kargalarla cevrelendigin ve nehirlerle sarildigin, Ruya gibi bir sehir. "



    " Oxford, city of dream-spires, cuckoo-echoing, bell-swarmed (to the point of distraction), charmed with larks, racked with rooks, and rounded with rivers. "

  7. Ispanyol oyun yazari, romanci, senarist ve kose yazari Antonio Gala Velasco’nun dogum gunu ( 2 Ekim 1930 )





    “ Gercek ask, kisinin kendini sevmesi degildir, gercek ask oyledir ki seven kisinin diger insanlara ve hayat acilmasini saglar, onu izole etmez, reddetmez, yargilamaz: sadece kabul eder. / True love is not self-love, it is the one that gets the lover to open up to other people and life, does not harass, does not isolate, does not reject, does not persecute: only accepts. / Il vero amore non è l’amor proprio, è quello che porta l’amante ad aprirsi alle altre persone e alla vita; non intossica, non isola, non rifiuta, non perseguita: solamente accetta. ”

  8. Rus asilli Ingiliz matematikci ve filozof Petr Demíanovich Uspenskii’nin olum yildonumu ( 2 Ekim 1947 )



    “ Insanin, gercegi konusmayi ogrenmesinin kacinilmaz oldugunu fark etmiyorsun. Bunu yapabilmek icin istemenin ve karar vermenin yeterli oldugunu saniyorsun. Sana sunu soyleyebilirim ki, insanlar ender olarak maksatli yalan soyler. Cogu kez gercegi konustuklarini sanirlar. Ancak gerek yalan soylemeyi istediklerinde gerekse gercegi konusmayi arzuladiklarinda daima yalan soylerler. Bundan oturu de ne kendilerini anlarlar ne de baskalarini... Dusun: eger insanlar birbirlerini anlayabilselerdi, baskalarinin gorus ve kanaatlerine karsi boylesine karsi koyus, boylesine derin bir anlayissizlik ve boylesine bir nefret var olur muydu ? Ama yalan soylemeyi onleyemedikleri icin birbirlerini anlayamazlar. Gercegi konusmak, dunyada en zor seydir. Gercegi konusabilmek icin insan cok fazla ve uzun bir sure calismalidir. Sadece istemek yeterli degildir. Gercegi konusmak icin gercegin ne oldugunu, yalanin ne oldugunu bilmek ve oncelikle kendindeki yalani bilmek gerekir. Bunu ise hic kimse bilmek istememektedir. "



    “ You do not realize that one has to learn to speak the truth. it seems to you that it is enough to wish or to decide to do so. and i tell you that people comparatively rarely tell a deliberate lie. in most cases they think they speak the truth. and yet they lie all the time, both when they wish to lie and when they wish to speak the truth. they lie all the time, both to themselves and to others. therefore nobody ever understands either himself or anyone else… think - could there be such discord, such deep misunderstanding, and such hatred towards the views and opinions of others, if people were able to understand because they cannot help lying. to speak the truth is the most difficult thing in the world; and one must study a great deal and for a long time in order to be able to speak the truth. the wish alone is not enough. to speak the truth one must know what the truth is and what a lie is, and first of all in oneself. and this nobody wants to know. ”

Sayfa 6486/7020 İlkİlk ... 54865986638664366476648464856486648764886496653665866986 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •