Sayfa 669/7020 İlkİlk ... 16956961965966766866967067167971976911691669 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 5,345 - 5,352 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. “Sokakta yururken kulaklarina iPod takan veya trende gazete okuyarak veya manzaraya bakarak bir saat oturamayan, hemen telefon acip, yolculugun ilk kisminda ‘Yola ciktim’, ikinci kısmında da ‘Varmak uzereyim’ demekten kendini alamayan gerizekalilar kimdir? Bunlar artik gurultu olmadan yasayamayan insanlardir. Bundan dolayidir ki, musterilerinden dolayi zaten gurultulu olan restoranlar bazen iki televizyon ekrani, bazen de muzik araciligiyla daha fazla gurultu sunar; televizyonu kapatmalarini isterseniz de size deliymis gibi bakarlar. Bu gurultu ihtiyaci, uyusturucu gorevi gorur ve asil onemli olan seylere odaklanmayi engeller.” Umberto Eco, Dusman Yaratmak



    “Chi è l’imbecille che marcia per strada con l’iPod nelle orecchie o che non riesce a stare un’ora in treno leggendosi il giornale o guardando il paesaggio, ma deve immediatamente attivare il telefonino per dire nella prima parte del viaggio: ‘Sono partito’ e nella seconda parte del viaggio: ‘Sto per arrivare’? Sono ormai persone che non riescono a vivere al di fuori del rumore. Ed è per questo che i ristoranti, già rumorosi di per sé per l’afflusso dei clienti, offrono rumore in più attraverso due televisori accesi, talora, e la musica; e se gli chiedete di spegnere, vi guardano come se foste dei pazzi. Questo bisogno intenso di rumore ha funzione di droga e impedisce di focalizzare ciò che sarebbe veramente fondamentale.“

  2. “Buyuk Iskender, sonuclari hesap edilemez bir karar almanin arifesindedir bir kez daha. Gelecegi kesin olarak haber veren bir kadinin varligşndan bahsettiler ona. Sanatini kendisine de ogretsin diye kadini cagirtir. Kadin buyuk bir ates yakilmasi ve cikan dumandan, kitaptan okur gibi, gelecegi okumak gerektigini soyler. Ancak fatihi uyarir. Dumana dikkatlice bakip incelerken, ne olursa olsun bir timsahin sol gozunu aklinin ucundan bile gecirilmelidir. Olsa olsa sag gozunu dusunebilir icabinda ama sol gozu asla. Bunun uzerine Iskender gelecegi ogrenmekten vaz gecer. Neden? Cunku sizi birseyi dusunmekten kacinmaya zorladiklarinda, o seyden baskasini dusunemez olursunuz. Timsahin o sol gozunu dusunmemek mumkun degildir. Hatta hayvanin gozu hafizanizi, zihninizi ele gecirmistir.” Umberto Eco, Kitaplardan Kurtulabileceginizi Sanmayin



    “Alessandro il Grande è alla vigilia, una volta ancora, di una decisione dalle conseguenze incalcolabili. Gli è stato raccontato che esiste una donna che può predire l'avvenire con certezza. La fa allora andare da lui perché gli insegni la sua arte. Lei gli dice che è necessario accendere un grande fuoco e leggere l'avvenire nel fumo che ne esce, come in un libro. Mette tuttavia il conquistatore in guardia. Mentre scruterà il fumo, non dovrà in alcun modo pensare all'occhio sinistro di un coccodrillo. Semmai all’occhio destro, ma mai a quello sinistro. Allora Alessandro rinuncia a conoscere l'avvenire. Perché? Perché una volta che qualcuno ti ha messo in testa di non dover pensare a qualcosa, tu pensi solo a quello. La proibizione crea un obbligo.”

  3. Robert Duvall, Shirley Knight ve James Caan, Francis Ford Coppola'nin yonettigi Buhranli Gunler (The Rain People, 1969) filminde


  4. Diane Keaton, Woody Allen ve Tony Roberts, Woody Allen'in yonettigi Annie Hall (1977) filminde


  5. Miguel de Cervantes’in Don Kisot (Don Quixote) romaninin ilk baskisi Madrid'de bir matbaadan cikti ve 6 Ocak 1605'te halka ulasti.


  6. Ingiliz roman, deneme ve hiciv yazari Fanny Burney'in (Frances Burney) olum yildonumu (6 Ocak 1840)

    "Dusuncelerimin, yasantilarimin, tanidiklarimin, hareketlerimin hikayesini, zamanin hafizadan daha cevik davrandigi saate elimde bulundurmak istemem beni gunluk tutmaya zorluyor. Bu gunluge her dusuncemi gecirmeliyim, tum kalbimi acmaliyim!"



    "To have some account of my thoughts, manners, acquaintance and actions, when the hour arrives in which time is more nimble than memory, is the reason which induces me to keep a journal: a journal in which I must confess my every thought, must open my whole heart!"

  7. Bulgar sair Hristo Botev’in dogum yildonumu (6 Ocak 1848)

    Anam benim, dogdugum, sevdigim toprak
    Neden aglamaktasin boyle aci, boyle zavalli?
    Sen ey igrenc karga, lanetli kus
    Ustude gakladigin kimin mezari?

    Agliorsun anam, biliyorum neden:
    Tutsaksin, ezilmektesin bir kuru ekmek ugruna;
    Senin temiz sesin, elemini soyleyen
    Umutsuz bir sestir, issiz bozkirda.

    Agla! Cunku orada, yakininda su Sofya kentinin
    Yukselmede bir daragaci kocaman kocaman
    Orada Bulgaristan, en yigit oglun senin
    Sarkmada sarkmada darağacindan

    Gakliyor karga, igreng, yabani,
    Uluyor kurtlar, kopekler kosusuyor cilginca
    Yaslilar imdada cagiriyor tanrilarini
    Kadin hickiriklarina, bir cocugun feryatlarina.

    Kis kem sarkisini ugulduyor
    Ovada savruluyor yelin surukledigi devedikenleri
    Soguk ve ayaz ve issizlik agliyor
    Yigarak yurek acisinin derin birikintisini



    O my Mother, dear Motherland
    Why weep you so mournfully, so plaintively?
    And you, raven, cursed bird -
    On whose grave croak you with such a dread?


    Ah, I know - I know you're weeping, Mother
    Because you are a dismal slave,
    Because your holy voice, Mother
    Is a helpless voice - a voice in the wilderness.


    Weep! There, near the edge of Sofia town
    Stretches - I saw it - a dismal gallows
    And one of your sons, Bulgaria
    Hangs from it with a terrible power.


    The raven croaks dreadfully, ominously
    Dogs and wolves howl in the fields,
    Old people pray to God with fervor
    Women weep, children cry.


    Winter croons its evil song,
    Gales sweep thistle across the field
    And cold and frost and hopeless weeping
    Heep sorrow on your heart.

  8. Isvicre asilli Amerikali yazar, sair ve editor Carl Sandburg’un dogum yildonumu (6 Ocak 1878)



    Kucuk kedi ayaklarla
    gelir sis.

    Sessiz kalcalarla
    oturur bakar
    limanla kente
    ve sonra ceker gider.




    Mutluluk nedir bana anlatir misiniz diye sordum
    hayatin anlamini ogreten profesorlere.
    Ve binlerce kisinin isini yonlendiren
    meshur idarecilere gittim.
    Hepsi kafalarini salladi ve gulumsedi bana
    sanki kendileriyle dalga geciyormusum gibi.
    Ve sonra bir Pazar ogleden sonra yurudum
    Desplaines irmaginin kenari boyunca.
    Ve agaclarin altinda kadinlariyla ve cocuklariyla
    ve bir fici birayla ve bir akordeonla
    bir Macar toplulugu gordum

Sayfa 669/7020 İlkİlk ... 16956961965966766866967067167971976911691669 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •