İşte böyle su akar, vatandaş bakar. Üst yapı şahane, alt yapı harabe.
Belki de yaz boyu bütün çöpleri logar kapaklarının altına süpürmemizin
cezasını ödüyoruz.

Bazen suyun akmadığı da oluyor. 100 litrelik termosifon kazanı su deposu
vazifesi görüyor. Sabahları yüzünü yıkamak, traş olmak için su bulabildiğine
şükrediyorsun. İçeride vaziyet buyken dışarıda mesela İspanya nın bir sahil
kasabasında belediyenin gece saat 12 de sokakları suyla yıkadığını görüp
kahroluyorsun. Elin oğlu bu işi kurduğu yangın şebekesine hortumu takarak
kolayca yapıyor. Felaket anında da alevleri söndürmek için yangın mahalline
tanker tanker su taşımıyor.

Bizim belediye de tutmuş dik bir yokuşun başına yakında asfalt dökmüş.
Mutlaka bir tadilat, tamirat dolayısıyla bu işi yapmıştır. Fakat belli ki işin
kolayına kaçmış. İlk kar yağdığında araçların yokuşu çıkamayacağını, yokuş
aşağı inenlerin de kayıp kaza yapacağını hiç hesaba katmamış.

Geçmişte elektrik kesinti-kısıntılarına da tanık olduk. Ürettiğimiz elektrik yeterli
olmayınca komşularımızın kapısını çaldık. Çünkü aldığımız hizmetin ne zahmetlerle
bize ulaştırıldığını hiç düşünmedik. Sürekli ihtiyacımız olandan fazlasını tükettik.
Fransız gibi bir standart süre belirlemiş olsak bir müddet sonra ışıklar söner;
mecburen alafranga tuvaletten kalkar, makyaj aynasının yanından uzaklaşır,
daha az enerji harcardık.

Hiçbir işimizi düşünüp taşınıp doğru-dürüst yaptığımız söylenemez. Eski
cumhurbaşkanlarından rahmetli Cemal Gürsel in dediği gibi "Garp kafasıyla
otomobil yapıyor ancak şark kafasıyla benzin koymayı unutuyoruz." Bu nedenle
bütün musibetler sonunda gelip bizi buluyor.