-
Fransiz bilimadami ve doktor Jean-Paul Marat'nin dogum yildonumu (24 Mayis 1743)

"Devrim bastirildi ve simdi artik durum duzeldi zannediyorsaniz, yaniliyorsunuz. Simdi ortada yoksulluk gormuyorsaniz onu cilaladilar da onun icin gormuyorsunuz. Eger para kazaniyorsaniz, sanayicilerin cevirdikleri dolaplardan kendinize bir seyler kapabiliyorsaniz ve bu size mutluluga acilan bir kapi gibi gorunuyorsa sizden cok daha fazlasina sahip olanlarin bir bulusudur bu. Onlara inanmayin. Omzunuza dostca vurup, arada artik sinif farki kalmadi, anlasmazliga artik hic sebep kalmadi, derlerse onlara inanmayin. Kendinizi kollayin, cunku keyifleri istedigi zaman yigdiklari paralari korumaniz icin sizi yine savasa yollarlar. Satin alınmis bilimle hizla gelisen silahlari gunden gune kuvvetleniyor. Biliniz ki, o silahlar sizleri kitleler halinde yok etmek icindir. Eger onlara inanirsaniz 'size kultur getiriyoruz' kisvesi altinda; ihtisamli evlerinde killarini bile kipirdatmadan oturup sizi soymaya devam edecekler."

"Don't be deceived when they tell you things are better now. Even if there's no poverty to be seen because the poverty's been hidden. Even if you ever got more wages and could afford to buy more of these new and useless goods which industries foist on you and even if it seems to you that you never had so much, that is only the slogan of those who still have much more than you. Don't be taken in when they paternally pat you on the shoulder and say that there's no inequality worth speaking of and no more reason to fight because if you believe them they will be completely in charge in their marble homes and granite banks from which they rob the people of the world under the pretence of bringing them culture. Watch out, for as soon as it pleases them they'll send you out to protect their gold in wars whose weapons, rapidly developed by servile scientists, will become more and more deadly until they can with a flick of the finger tear a million of you to piece."
-
Ispanyol neoklasik sair Juan Meléndez Valdés’in olum yildonumu (24 Mayis 1817)

Urkmus karaca, zalim mizraktan
O hos bagrini, delip de gecmis,
Mizrak ucuyla, vah, zehirlenmis,
Kacisi bosa, cevik avcidan.
Su arayisi bosa, ve narin
Bedeni kanli yana segirmis
Dustu simdi vah, cirpindi, cokmus
Bir bogurtu acikli, dinleyin.
Kalbe isabet ediyor, oktur
Olumden kacmak bosa, donmede
ruh bin parcaya, ne aguludur;
Guckazaniyor zehir, soguktur
kan, ve nihayet kalbe gitmede
kederli omrum, boyle son bulur.
-
Ingiliz tiyatro oyuncusu, oyun yazari ve tiyatro yonetmeni Sir Arthur Wing Pinero'nun dogum yildonumu (24 Mayis 1865)

"Derinden sevenler asla yaslanmaz. Yasliliktan olebilirler ama genc olurler."

“Cayin oldugu yerde umut da vardir.”
-
Amerikali sair, roman yazari ve editor James Oppenheim’in doğum yildonumu (24 Mayis 1882)

Yuruyoruz yuruyoruz, gunun aydınliginda
Donuk fabrika bacalarina, yoksul mutfaklara
Carpiyor sesimiz ve birden parlayan
Bir isik gibi ulasiyor insanlara 'Ekmek ve gul! Ekmek ve gul! '
Yuruyoruz yuruyoruz, erkekler icin de yuruyoruz
Cunku hala bizim ogullarimizdir onlar ve biz hala analik ederiz onlara
En zorlu is, en agir emek ve calismak dogustan mezara dek
Ve boyle surup gitsin istemiyoruz yasamak icin ekmek ruhumuz icin gul istiyoruz!
Yuruyoruz yuruyoruz kol kola saflarımızda olup gitmis arkadaşlarimiz
ve turkumuzde onlarin kederli 'Ekmek! ' cigliklari cunku bir kole gibi calistirildi onlar
Sanattan, guzellikten, sevgiden yoksun Biz de bugun hala onlarin ozlemini haykiriyoruz
is ve ekmek istiyoruz ama gul de istiyoruz
Yuruyoruz yuruyoruz,, yan yana, guzel gunler adina
Kadiniz, insaniz, insanligi ayaga kaldiriyoruz paydos bundan boyle kolelige, aylakliga
Herkes calissin, bolusulsun kardesce, yasamin sunduklari iste bunun icin yukseliyor yureklerimizden
Bu ekmek ve gul turkuleri ve yineliyoruz hep bir agizdan 'Ekmek ve gul! Ekmek ve gul! '
-
New York East River uzerinde Brooklyn ile Manhattan'i birbirine baglayan Brooklyn Koprusu 13 yilda tamamlanarak 24 Mayis 1883'te hizmete acildi.



Kac tan agarmasi, usumus dalgacikli tuneginden
Martinin kanatlari degecek ve dondurecek onu,
Ak gurultu halkalarina dokerek, kurarak cok yukarda
Ozgurlugu zincirli korfez sulari ustunde
Sonra, kesiksiz bir kivrilisla, yuzustu birakip gozlerimizi
Dosyalanip kaldirilacak dolu yapraklari acan
Yelkenler gibi birden gorunuverecek:
-Asansorler bizi yasadigimi gunlerden indirinceye dek...
Sinemalari dusunuyorum, panoramik gostericileri
Kalabalik cokmus ustune cakip sonen bir goruntunun
Hic kapatilmamis,ama yeniden abanan ustlerine
Baska gozlere ayni perdede daha once soylenmis;
Ve sen, liman boyunca, gumus yuruyuslu
Gunes adimini almiscasina, gene de birakmissin
Bir devinimi yuruyusunde hic kullanmadan,-
Ozgurlugun duruyor seninle alttan alta!
Bir yer alti treni lombozundan, hucresinden ya da araligindan
Timarhanelik biri kosturur korkuluklarina,
Egilip orada bir anlik, kabararak hircin gomlek,
Duser suskun bir kervandan alayli bir soz.
Inis Duvari, ogle sizar kiristen sokaga,
Gogun asetileninin sokuk disi;
Bir ogleden sonra boyu bulut-ucuslu macunalara doner?..
Kablolarin soluk alir Kuzey Atlantik dinginligini...
-
Belcika dogumlu Fransiz sair, yazar ve ressam Henri Michaux'nun dogum yildonumu (24 Mayis 1899)
Bir kent kuracagim size papatyalarla!
Kuracagi size harc koymadan, olcup bicmeden
Yok edemeyeceginiz bir yapi,
Bir kopuren belirginlikle
Dayanacak ve sisecek, burnunuza aniracak bir yapi,
Hem de donmus burnuna Partenonlarinizin, Arap
Ve Ming sanatlarinizin.
Dumanla, sivaya donusmus sisle
Ve davul derisinin sesiyle
Kaleler kuracagim size goz kamastiran, yamyassi eden,
Karsilarinda sizin kac bin yillik duzeniniz ve
Hendeseniz
Bir sacmalik, bir zirva, bir nedensiz toz kesilecek.
Olum, olum! Olumhepinize, yasayanlara hiclik!
Evet! Inanirim Tanri’ya! O bilmiyor bunu elbette!
Inanc! Ilerlemeyen icin asinmaz pence,
Dunya! Oh a bogulmus dunya, soguk karin!
Bir simge bile degil, hiclik hep! Karsiyim, karsiyim
Karsiyimve gebermis kopeklerle besliyorum seni.
Tonlarla, anliyor musunuz, tonlarla koparacagim
Sizin dirhem dirhem esirgediginizi benden.
Yilanin zehiri can yoldasidir onun,
Can yoldasidir ve bilir gercek degerini.
Kardesler, cehennemlik kardeslerim benim,
Guvenle gelin ardimdan.
Kurt disleri kurda saldirmaz,
Saldirdigi koyun etidir.
Karanlikta daha acik gorecegiz kardeslerim.
Labirentte bulacagiz dogru yolu.
Burda sana yer var mi, iskelet, biktirici, sidikli, catlak comlek?
Gicirdayan makara, nasil da duyacaksin dort dunyanin gergin halatlarini
Onlarla baglayarak parcalatirken seni!

As for me, I’ll build you a city out of rags!
Without blueprint or cement I’ll raise up a building
Such as you’ll never destroy,
And holding it up, filling it out,
There’ll be a curdling, boiling, self-evident truth
To bray under your noses
And under the frozen noses of all your
Parthenons and Arabian art and Ming vases.
With smoke and diluted fog
And the sound of drumskins
I’ll pitch for you fortresses, glorious, overpowering,
Fortresses made all of agitation and shocks,
And your ancient order of things and all your geometry
Will crumble against them into rot and rubbish and meaningless grains of sand.
I’ll ring a passing knell, knell, knell on you all, annihilation on all the living!
Yes! I believe in God! Not that he knows I do!
Faith is an indestructible shoe for the non-walker.
Oh world, strangled world, chilled belly!
Not even a symbol; just nothingness, I’ll double, I’ll double the stakes,
I’ll double and cram you full with dead dogs,
I’ll wrest tons from you, yes, tons,
Instead of the ounces you refused me.
A faithful friend to the serpent is his venom,
He knows how faithful and what it’s worth to him.
Follow me, brothers, my damned brothers, trust me and follow me.
The wolf’s teeth are firm in his mouth
While the sheep’s flesh can be torn from the bones.
Our eyes shall see in the dark, brothers.
We shall find the way through the labyrinth.
Unwanted carcass, pissing nuisance, broken old pot,
Whining pulley, just wait till you fell the taut cords of the four worlds!
Ah! How I shall rend you then and quarter you!
-
1965 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Rus yazar Mihail Solohov’un dogum yildonumu (24 Mayis 1905)
"Cocukken kislari ocagin ustune cikardim , ninem de (o zamanlar yuzu askindi) parmaklariyla basimda bit arar, benimle konusurdu ‘benim kucuk Maksimim’ derdi, a canim benim! Eskiden insanlar simdiki gibi yasamiyorlardi, dirlik duzen icinde yasiyorlardi, gam, kasvet cekmiyorlardi. Ama sen benim minik yavrum yasayip goreceksin. Bir gun gelecek yeryuzu hep tellerle ortulecek, havalarda demirden gagali kuslar ucacak, kargalar karpuzlari nasil gagalarsa onlarda insanları oyle gagalayacak. Insanlar acliklan, vebadan kirilacak, kardes agabeyine, ogul atasina bas kaldiracak, yangindan cikmis yonca tarlasi gibi tek insan kalmayacak ..."

“When I was a lad I used to climb up on the stove in winter time, and my grandmother (she was a hundred years old then) would search for lice in my head with her fingers, and tell me : ‘My little Maksim, my darling I In the old days the people didn't live like they do now ; they lived well, lawfully, and nobody dared attack them. But you, my little child, will live to see a time when all the earth is covered with wire, and birds with iron noses will fly through the air and peck at the people like a rook pecks at a water-melon. And there will be hunger and plague among men, brother will rise against brother, and son against father. The people will be left like grass after a fire… "
-
Meksikali sair, gazeteci ve egitimci (Juan Crisóstomo Ruiz de Nervo) Amado Nervo'nun olum yildonumu (24 Mayis 1919)
Kendi gunbatimima dogru seni kutsuyorum yasam,
cunku sen bana hicbir zaman bos umutlar,
adaletsizlikler, hak edilmemis uzuntuler yasatmadin.
Cunku inisli cikisli yolumun sonunda gordum ki
kendi kaderimin mimari bendim ve seylerin icindeki tatliligi ve aciligi ortaya cikardiysam
onları oraya koymus olan yine ben oldugum icindi.
Gul agaci ektigimde acan her zaman guller oldu.
Elbette gencligimin ardindan kis gelecek ama
sen zaten Mayisin sonsuza dek surecegini soylememistin.
Suphesiz aci dolu uzun gecelerim oldu ama
sen zaten bana sadece mutlu geceler vaat etmemistin.
Ve karsiliginda huzur dolu gecelerim de oldu.
Sevdim, sevildim, gunes yuzumu oksadi...
Yasam, bana hicbir sey borclu degilsin.
Yasam, kus degiliz...

Very close to my sundown, I bless you, life
because you never gave me false hope,
nor unjust work, nor undeserved punishment;
because I see at the end of my rough path
that I was the architect of my own destiny;
if I extracted the sweetness or bitterness of things,
It was because I put bitterness and sweetness into them,
when I planted rose bushes, I always reaped roses.
Surely, winter will follow my vim and vigor:
But you never told me that May would last forever!"
I found without a doubt the nights long with my sorrows;
but you didn't promise me just good nights;
and instead I had some blessed and serene [nights]...
I loved, I was loved, the sun caressed my face
Life, you owe me nothing! Life, we are at peace!
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri