Sanat Mozaik

[Terraluna]

Thor film serisinde rol alan Ingiliz aktor Thomas William Hiddleston'in dogum gunu (9 Subat 1981)

[Terraluna]

Madonna'nin Like a Virgin albumu 9 Subat 1985'te muzik listelerinin tepesine cikti ve 3 hafta boyunca orada kaldi.

[Terraluna]

Amerikali aktor ve film yapimcisi Michael Bakari Jordan'in dogum gunu (9 Subat 1987)

[Terraluna]

Ingiliz sarkici, soz yazari, aktor ve film yapimcisi Sir Michael Philip 'Mick' Jagger, 3.solo albumu Wandering Spirit'i 9 Subat 1993'te Atlantic Records etiketiyle piyasaya surdu.

[Terraluna]

'Bilmiyorum iste, su anda boyle seyler dusunecek durumda degilim.'

'Peki, ne dusunuyorsun su anda?'

'Senin az sonra yerinden kalkacagini, onumden gececegini, sana bakacagimi, arkandan bakislarimla seni izleyecegimi, giysinin hisirdayacagini, kalbimin kut kut carpmaya baslayacagini, yuruyup odadan cikacagini, konusurken soyledigin her sozcugu, ses tonunu, soyledigin her seyi hatirlayacagimi. Ama bu gece hicbir sey dusunmedim, hep uyurken soluk alis verisini, gece iki kez yataginda donusunu dinledim.' " Fyodor Dostoyevski, Budala

[Terraluna]

"Kafamin icinde dusunce diye bir sey yok. Dunyada ne olup bitiyor, habersizim. Rusya'da da burada da olanlari bilmiyorum. Dresden'den gectim sozgelimi, ama Dresden'in nasil bir yer oldugunu sorsaniz bir sozcuk soyleyemem. Beni bu duruma neyin getirdiğini, kafamin hep neyle dolu oldugunu siz de biliyorsunuz. Butunuyle umutsuz oldugum, sizin gozunuzde de bir degerim olmadigi icin acik soyleyeceğim: Her yerde yalnizca siz varsiniz benim icin. Nicin boylesine cok seviyorum sizi, biliyorum. Belki hic de guzel olmadiginizi biliyor musunuz? Dusunun bir kere, guzel olup olmadiginizin bile farkinda degilim. Iyi yurekli olmadiginizi biliyorum. Akliniz da hep kotuye calisiyor gibi." Fyodor Dostoyevski, Kumarbaz



"Non ho in testa un pensiero umano che sia uno. Da lungo tempo non so più quel che succede nel mondo, né in Russia né qui. Ecco, sono passato per Dresda e non ricordo come sia fatta questa Dresda. Voi sapete che cosa mi ha assorbito completamente. Siccome non ho nessuna speranza e ai vostri occhi sono una nullità, ve lo dico a chiare lettere: io dappertutto vedo soltanto voi, e del resto non me ne importa nulla. Perché e come io vi ami, non lo so. Sapete che forse voi non siete affatto bella? Figuratevi che io non so nemmeno se siete bella o no, neanche di viso. Avete sicuramente un cuore cattivo; e un intelletto assai poco nobile, questo è molto probabile."

[Terraluna]

"Cocukluk hala, kucuk bir kopek gibi eslik ediyor bana, hani bir zamanlar neseli bir yol arkadasidir da, simdi bakmak ve kiriklarini sarmak, binlerce ilac vermek zorundasinizdir ona, ellerinizde olmesin diye." Thomas Bernhard, Don



"Die Kindheit läuft immer noch mit wie ein kleiner Hund, der einmal ein froher Gefährte gewesen ist und den man jetzt pflegen und schienen muß, ihm tausenderlei Medikamente eingeben, damit er einem nicht unter der Hand stirbt."

[Terraluna]

"Deriz ki anne babamizi seviyoruz ama gercekte onlardan nefret ederiz, cunku bizi peydahlayanlari sevemeyiz, mutlu insanlar degiliz cunku, mutsuzlugumuz mutlulugumuz gibi bize inandirilmis bir sey degil, mutluluga gunbegun inandiriyoruz kendimizi, boylelikle yikanip paklanmaya, giyinmeye ilk yudumu almaya, ilk lokmayi yutmaya cesaretimiz olsun diye.

Hayat her sabah kacinilmaz bicimde hatirlatıyor bize cunku, anababamizin bizi nasil bir kendini begenmislik ve hatta peydahlama buyulenmesi icinde pehdahlandigini ve sevinc ve fayda dolu olmaktan cok igrenc, tiksindirici ve olumcul olan dunyaya savurup oturttugunu. Caresizligimizi bizi peydahlayanlara borcluyuz, sakarligimizi, hayat boyu kurtulamadigimiz zorluklari. Baslangicta su suyu icmen yasak, o zehirli denilmisti, sonra su kitabi okumamalisin cunku o kitap zehirli. Bu suyu icersen mahvolursun dediler, sonra bu kitabi okursan mahvolursun. Seni ormanlara goturduler, karanlik cocuk odalarina tiktilar ruhunu ezmek icin, oyle insanlarla tanistirdilar ki hemen anladin onlarin seni yok edecegini. Senin icin olumcul olan manzaralara baktirdilar seni. Seni zindan gibi okullara attilar, sonucta ruhunu cekip aldilar icinden, kendi batakliklainda ve corakliklarinda oldurmek uzere. Boylelikle kalbin onlar tarafindan daha erken bir zamanda kendi ritminden cekilip cikarildi, geri dondurulemez bir bicimde, doktorlarin dedigi gibi hasta dustu sonunda, cunku bu kalbe bir an bile huzur vermediler." Thomas Bernhard, Goethe Oleyaziyor



"Wir sagen ja auch, wir lieben unsere Eltern und hassen sie in Wirklichkeit, denn wir können unsere Erzeuger nicht lieben, weil wir keine glücklichen Menschen sind, unser Unglück ist kein eingeredetes, wie unser Glück, das wir uns täglich einreden, damit wir überhaupt den Mut haben, aufzustehen und uns zu waschen, anzuziehen, den ersten Schluck zu machen, den ersten Bissen hinunterzubringen.

Weil wir an jedem Morgen unweigerlich daran erinnert sind, daß uns unsere Eltern in entsetzlicher Selbstüberschätzung und tatsächlich in ihrem Zeugungsgrößenwahn gemacht und geworfen und in diese doch mehr scheußliche und widerwärtige und tödliche als erfreuliche und nützliche Welt gestellt haben. Unsere Hilflosigkeit verdanken wir unseren Erzeugern, unsere Unbeholfenheit, alle unsere Schwierigkeiten, mit welchen wir zeitlebens nicht fertig werden. Zuerst hatte es geheißen, dieses Wasser darfst du nicht trinken, denn es ist vergiftet, dann hat es geheißen, dieses Buch darfst du nicht lesen, denn dieses Buch ist vergiftet. Wenn du dieses Wasser trinkst, gehst du daran zugrunde, sagten sie, dann, wenn du dieses Buch liest, gehst du daran zugrunde. Sie führten dich in die Wälder, sie steckten dich in finstere Kinderzimmer, um dich zu verstören, sie stellten dich Menschen vor, die du sofort als deine Vernichter erkannt hast. Sie zeigten dir Landschaften, die für dich tödlich gewesen sind. Sie warfen dich in Schulen hinein wie in Verliese, sie trieben schließlich deine Seele aus dir heraus, um sie umkommen zu lassen in ihrem Sumpf und in ihrer Öde. So wurde dein Herz von ihnen schon früh aus dem ihm entsprechenden Rhythmus gebracht, bis es schließlich irreversibel, wie die Ärzte sagen, krank geworden ist, weil sie diesem deinem Herzen gegenüber niemals Ruhe gegeben haben."