Sayfa 10/19 İlkİlk ... 89101112 ... SonSon
Arama sonucu : 150 madde; 73 - 80 arası.

Konu: Kaybettiğinde neden suçu bir başkasında arıyorsunuz ?

  1. Avrupa Birliği, para birliğine geçmeden önce Almanya’nın o dönem kullanmış olduğu Alman Markı da bölge için etkin bir para birimi idi. Ülkeler Alman Markına göre bir döviz kuru belirlemekte idi. 1990 -1992 aralığında İngiliz sterlini de Alman markına karşı sabitlenmiş bir döviz kuruna (2,95) sahipti. Ne olduysa 1992’de oldu, Sterlin’in değer kaybetmesi yönünde gelişen dinamikler, İngiltere Merkez Bankasının da direnmesiyle daha büyük bir soruna yol açtı. İngiltere Merkez Bankası süreç ile baş edemedi ve “Kara Çarşamba†denen o gün Sterlinde devalüasyon yaşandı. Bu günün öncesinde İngiltere’den yüklü miktarda (10 Milyar) Sterlin borçlanan George Soros, Alman Markı satın aldı. Sterlin bu rüzgara dayanamadı ve yaşanan devalüasyon sonrası G. Soros aldığı borcu çok daha kolay ödeme imkanı buldu. Bu operasyondan sonra fonlarına ekstradan Bir milyar dolar girmişti.

    Şimdi çok tanıdık gelen bu işlemlerin hedef bir ülke ve Merkez Bankasını nasıl zor durumda bırakabildiğinin ayrıntılarına bakalım. Uluslararası yatırım fonlarının ülkesi yoktur. Girdikleri ülkeden kazanırlar ve çıkarlar. Bazen kriz onları da vurur, hazırlıksız yakalandıklarında zarar etseler de bunun “faturasını bir şekilde keserler.†Soros Sterlinin değerlendiği öngörüsüyle, bir dengelenme oluşacağını ve bunun da devalüasyon yoluyla gerçekleşeceğini tahmin ederek İngiltere’de bir pozisyon oluşturur. Böylelikle Sterlindeki düşüşten Bir milyar dolar gelir elde eder, aslında hadise budur. Ancak olay, yazıldığı kadar kolay gelişmemiştir.

    İngiltere’nin 1990’da katıldığı, ancak 1992 yılında İtalya ile beraber sistemin “döviz kuru mekanizmasıâ€ndan ayrıldığı zamanlarda geçen olaylardandır. İngiltere’deki bu devalüasyon, Sterlin’in dengesini bozmuş ve Avrupa Para Sistemi dışında kalmıştır.

    Avrupa Para Sisteminde temel amaç, üye ülkelerin para birimlerinde istikrarı sağlamaktır. Bunun için para birimlerinin birbirleri karşısında belirli sınırlar dahilinde dalgalı hareketi kabul edilebilir niteliktedir. Böylelikle Avrupa’da parasal istikrar bölgesi oluşacaktır. Ancak Soros yine devrededir: “İngiltere’nin Euro Bölgesi dışında kalarak†faiz oranlarını ayarlayarak süreci yönetebileceğini ifade etmektedir.

    Soros İngiltere’de Sterlin’e karşı bir pozisyon alır. Kendince büyük bir operasyondur: adeta bir kumar… 1992 yılının Eylül ayında, yükselen AB yapısının Alman Mark’ı lehine gelişeceğine inanan Soros, Sterlin’deki değer kaybını baştan öngörür. İngiltere enflasyonu Almanya’nın üç katı kadardır. Haliyle aşırı değerlenen İngiltere parasının devalüasyondan başka seçeneği kalmamıştır. Ekonomik göstergeler alarm sınırındadır.

    Avrupa Para Sisteminde yer alan Sterlin de Avrupa kur sistemi gereği, Alman Markı karşısında 2,95 seviyesini korumak zorundadır. Soros burada devreye girer. İngiltere Avrupa Para Sisteminden çıkarak bunu yapabileceğini söyler. Bu cümlenin devamı “mecburiyet†içermektedir. Kendi pozisyonları da devalüe edilmiş sterlin yönündedir. Vebali boynuna, Alman Merkez Bankası Başkanı’ndan da içeriden bilgi alır.

    10 Eylül 1992’de 10 milyar dolar değerinde sterlin satıp Alman markı alır. Sterlin’de değer kaybı çok fazladır. İngiliz Merkez Bankası’nın operasyonları sonuç vermez. Ancak bu işlemin rüzgarı da oluşur, Köpek balıkları kan kokusunu almıştır: başka satıcılar da devreye girer. Her ne kadar İngiltere Merkez Bankası Alman markı satıp sterlin alarak düşüşü engellemeye çalıştıysa da 44 milyar dolarlık döviz rezervinin 15 milyar dolarını harcamış ancak Sterlin’deki değer kaybını önleyememiştir.

    Önce faizleri %2 arttırdılar. Yetmedi… Aynı gün ikinci faiz arttırımı geldi Sterlin’de değer kaybı devam ediyordu. Enflasyon yüksek, faiz yüksek ekonominin dengesi kaçmıştı. İngiltere Merkez Bankası ve Hükümet olağanüstü toplantılar sonucunda 16 Eylül 1992 Çarşamba günü, İngiltere Sterlin’i Avrupa Para Birliği’nden çıkardı. Devalüasyon %16 idi. Soros’un gelirine Bir milyar dolar eklenmişti. Diğer ülkeler de bu dalgalanmadan nasibini aldı: İspanya Peso’su % 28, İtalyan Liret’i %22 değer kaybedince Soros’un kârı katlanarak artmaya devam etti. Bir milyar dolar kadar da bu işlemlerden kazandı. Soros’un bir haftalık kârı 2 milyar dolardır.

    Uluslararası fonlar aynı dönemde dörtte biri kadar kazanabildi. Jones fonları 250 milyon dolar kazanırken, Kovner Caxton Corp.’un 300 milyon dolarlık rekorunu Soros kırmış oldu. Eylül ayında hiç kimse, üst üste birer milyar dolar kazanan Soros’tan daha fazla kazanamadı. Soros bu kazançla efsane oldu. Yönetimi altındaki varlıklar Ekim 1992’nin ortası itibariyle 3,3 milyar dolardan 7 milyar dolara, 1993 yılının sonunda ise 11 milyar dolara çıktı.

    Bu yüzden mağrur İngilizler için bu mağdur durum, kaçınılmaz son olmuştur. Böylelikle 16 Eylül 1992 tarihini “Kara Çarşamba†olarak ilan etmişlerdir.

  2. M.KEMAL Atatürk'ün bir sözü;

    Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden, rahat yaşama yollarını aramayı itiyat haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istiklallerini kaybetmeye mahkumdurlar.


    Yeni Yılınız Kutlu olsun.

  3. 2022 geldi ilk 5 günü bitirdik.
    2021 i arar olduk mu?
    Yeni bir salgın var. Salgının adı. Büyük buhran
    Bugune kadar yaşanmış salgın hastalıklardan daha hızlı yayılıyor.
    Belirtileri, huzursuzluk, kaygı bozukluğu,vesvese,umutsuzluk ve mutsuzluk.

    İlk sayfalarımda büyük buhrandan bahsetmiştim.
    Açmış olduğum başlık 4000 kez okunmuş. Umarım biraz olsun faydamız olmuştur.

    Zor günler bizi bekliyor. Umarım yanılırım.

  4. Tarihin gördüğü en yüksek enflasyonlar


    Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hızlı olarak yükselmesi olarak tanımlanır. Fiyatlar genel düzeyindeki devamlı bir artış sürecinin yanında paranın değerindeki sürekli bir düşmeyi de ifade eder ve böylece ekonominin ciddi bir sorunu olarak ortaya çıkar. Ekonomik sorunların artmasına ve ekonominin bozulmasına yol açar. İşte dünya tarihine geçen en yüksek enflasyonlar...

    ALMANYA, EKİM 1923
    En yüksek aylık Enflasyon oranı: Yüzde 29 bin 500
    Fiyatlar her 3.7 günde ikiye katlandı
    Almanyaâ€â•nın Weimar Cumhuriyeti döneminin varlığının son yıllarında karşılaştığı en büyük sorunlardan biri, hiper enflasyondu. Ekim 1923'te yaklaşık olarak yüzde 29 bin 500 seviyesine yaklaşan enflasyon oranı, günlük 20.90'luk bir orana denk geliyordu ve ülkede fiyatlar her 3.7 günde ikiye katlanıyordu.


    MACARİSTAN-1946

    En yüksek aylık enflasyon: Yüzde 13,600,000,000,000,000 (13 kentilyon 600 katrilyon)
    Fiyatlar her 15.6 saatte ikiye katlandı
    Dünya üzerinde görülen en yüksek enflasyon, 1946â€â•nın ilk yarısında Macaristanâ€â•da yaşandı. O yılın ortasına gelindiğinde, Macaristanâ€â•ın tedavüldeki en yüksek parası 100 kentilyon Macaristan pengosuydu. 1944â€â•te ise en değerli para 1,000 pengoydu. Macaristanâ€â•da enflasyonun rekor kırdığı dönemde günlük enflasyon yüzde 195 seviyesindeydi. O dönemde fiyatlar, her 15.6 saatte bir ikiye katlanıyordu.


    YUGOSLAVYA- HAZİRAN 1994
    En yüksek aylık enflasyon oranı: Yüzde 313 milyon
    Fiyatlar her 1.4 günde ikiye katlandı
    1993-1995 yılları arasında, Yugoslavya dinarında hiper enflasyon örneği görüldü. Enflasyon, Haziran 1994â€â•te yüzde 313 milyon seviyesine kadar çıktı. Bu da günlük enflasyonun yüzde 64.6 olması anlamına geliyordu. Ülkede, fiyatlar her 34 saatte bir ikiye katlandı.


    YUNANİSTAN- EKİM 1994
    En yüksek aylık enflasyon: Yüzde 13 bin 800
    Fiyatlar her 4.3 günde ikiye katlandı
    Tüm zamanların en yüksek beşinci hiper enflasyon örneğine, 1944 yılında Yunanistanâ€â•da rastlandı. Yunanistanâ€â•da hiper enflasyon teknik olarak, İkinci Dünya Savaşı sırasında, ülkenin Almanya tarafından işgal edildiği Ekim 1943â€â•te başladı. Ancak en hızlı enflasyon artışına, 1944â€â•te Yunanlıların ülkelerini geri almasıyla tanık olundu. Fiyatlar bir ay içinde yüzde 13 bin 800â€â•e katlandı.

    ZİMBABVE - KASIM 2008
    En yüksek aylık enflasyon: Yüzde 79 milyar 600 milyon
    Fiyatlar her 24.7 saatte ikiye katlandı

    Hiper enflasyonun son örneği, Zimbabweâ€â•de yaşandı. Ülkenin para birimi woe, Kasım 2008â€â•de zirve yaparken, enflasyon yüzde 79 milyar seviyesiyle rekor kırdı. Ülkede fiyatlar, yaklaşık her 24 saatte ikiye katlanıyordu.

  5. Yaşlı Adam ve beyaz atının hikayesi (Lao Tzu)

    Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı†dermiş hep.

    Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın†demişler. İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin†demiş. â€Sadece at kayıp†deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.

    Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler.
    Babalık demişler, Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var!

    “Karar vermek için gene acele ediyorsunuz†demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu herif sahiden gerzek†diye geçirmişler.

    Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.

    Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın†demişler.

    İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz†diye cevap vermiş. â€O kadar acele etmeyin, Oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.â€

    Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini, ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

    Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı†demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer!â€

    “Siz erken karar vermeye devam edin†demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.â€

    Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz

    (Lao Tzu)

  6. "Son iki asırda 83 ülke iflas etti"

    Amerika bugüne kadar 4 kez iflas etmiş. Son iflası 1933 yılında yaşandı.

    Pek bilinmese de ABD, kuruluşundan bu yana bir kez dış ve dört kez de iç borçlarını ödeyemeyerek, toplamda 5 defa temerrüde düştü.

  7. Federal Deposit Insurance Corporation

    Federal Deposit Insurance Corporation (FDIC) (ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu), Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD), federal hükûmet altında çalışan bağımsız bir devlet kurumudur. Büyük Buhran yıllarında çok sayıda bankanın batması sonucu 1933'te Glass-Steagall Kanunu ile kurulmuştur. Temel amacı, Amerikan finans sistemine yonelik kamu güvenini sağlamak ve korumaktır. FDIC sistemine üye bankalarda ve tasarruf kurumlarında vadesiz ve tasarruf hesaplarına yatırılan mudi başına 100,000 Amerikan doları ve altındaki mevduatları güvence altına alır. FDIC, bankacılık sisteminin yarıdan çoğunu oluşturan 5,250 bankayı inceler ve gözetler. Bankalar, eyaletlerden veya federal hükûmetten kuruluş izni alabilir. Eyaletler tarafından imtiyazlanan bankalar Federal Rezerv Sistemi'ne üye olup olmama hakkına da sahiptirler. FDIC eyaletlerden imtiyaz alıp Federal Rezerv Sistemi'ne üye olmayan bankaların birincil federal düzenleyicisidir. Ek olarak, FDIC, geri kalan bankaların ve tasarruf kurumlarının yedek gözetleyicisi konumundadır.

    Sisteme üye bankalar belli likidite ve rezerv şartları yerine getirmek zorundadırlar. Risk tabanlı sermaye oranlarına göre bankalar 5 gruba ayrılırlar:

    İyi derecede kapitalize olmuşlar : %10 veya daha yükseği
    Yeterli : %8 veya daha yükseği
    Az : %8'den az
    Belirgin şekilde az : %6'dan az
    Kritik seviyede az : %2'den az
    Bir banka az kapitalize olmuş duruma geçerse FDIC bankaya bir uyarı verir. Oran %6'nın altına düştüğünde FDIC, yönetimi değiştirebilir ve bankayı durumu düzeltme yönünde harekete geçmeye zorlayabilir. Eğer banka kritik seviyeye gelirse FDIC bankanın iflas ettiğini ilan eder.

  8. Peki, ülkeler iflas edince ne oluyor?
    18. ve 19. yüzyılları hatırlayınca akla ilk olarak kapitülasyonlar geliyor. Kredi veren ülkeler tarihsel olarak zora başvuruyorlar. Borçlu ülkelerin mallarına el koyuyorlar, yönetim şekline müdahale ediyorlar ve bir bağımlılık ilişkisi geliştiriyorlar.

    Bugün ise bir ülke ben borçlarımı ödemiyorum dediğinde yaşanan bir bireyin tecrübe ettiği haciz değil. İlk adım sicilinin kötüleşmesi ve kredi notunun düşmesi. Borç ödense de ödenmese de gerçekleşen yeniden bir bağımlılık ilişkisinin gelişmesi. Bu borçlu ülkenin uzun dönemli politikalarına sirayet ediyor ve çıkış yollarını belirliyor.

Sayfa 10/19 İlkİlk ... 89101112 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •