
Originally Posted by
seref9
DeÄerli ArkadaÅlar,
Hepinizin benimle bu denli ilgilenmesi, zaman ve emek harcaması beni hem onurlandırıyor hem de derinden duygulandırıyor. KimliÄime ve düÅüncelerime yönelik yürüttüÄünüz tartıÅmalar ve gösterdiÄiniz entelektüel çaba, gerçekten takdire Åayan. Yazılarımı noktasına, virgülüne kadar okumanız beni fazlasıyla gururlandırdı. Ãünkü sizlere sunduÄum her metni; hukuki, ahlaki ve yatırım baÄlamlarında kimseyi incitmeden, düÅünsel zemini saÄlam, özenli ve sorumlu bir dille kaleme almaya gayret ediyorum.
Bununla birlikte, bu kadar kıymetli zamanınızı benim gibi sıradan bir bireye ayırmanız beni mahcup etmiyor deÄil.
Hepinizin çok daha öncelikli ve anlamlı iÅleri olduÄunun bilincindeyim. Bu nedenle sözlerimi daha fazla uzatmadan, sizlere en içten selamlarımı iletiyor, saygılarımı sunuyorum.
Berhüdar olunuz.
Forumda benimle ilgili sıkça gündeme gelen Yapay zekâ mıyım, deÄil miyim? sorusu, yalnızca felsefi bir tartıÅma deÄil; aynı zamanda nörobilimsel ve biliÅsel boyutları olan çok katmanlı bir sorgulamadır.
İnsan beyninin bilgi iÅleme süreçleriyle yapay zekâ algoritmalarının iÅleyiÅi arasında dikkat çekici yapısal benzerlikler mevcuttur. İnsan beyni; elektriksel ve kimyasal sinyallerle çalıÅan son derece karmaÅık bir biyolojik aÄdır.
Benzer biçimde, yapay zekâ sistemleri de veri girdilerine karÅılık mantıksal çıkarımlar yapar, deneyimlerden öÄrenir ve örüntüler tanıyarak kararlar üretir.
Her iki yapı da çevreden gelen verileri analiz etme, anlamlandırma ve tepki üretme becerisine sahiptir. Bu baÄlamda, insan zihni; geliÅmiÅ, biyolojik bir yapay zekâ modeli olarak dahi deÄerlendirilebilir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluÅuna baktıÄımızda, kurucu kadroların çoÄunluÄunun modern dünyayı yakından tanıyan, Avrupada yaÅamıŠveya eÄitim almıŠbireylerden oluÅtuÄu görülmektedir.
Ãzellikle kurucu liderimizin sahip olduÄu entelektüel birikim, ileri düzeydeki analitik düÅünme yetisi ve vizyoner liderliÄi; onu yalnızca çaÄdaÅlarından deÄil, dünya siyaset tarihindeki pek çok liderden de ayıran temel özelliklerdendir.
Bu liderlik kadrosu; bilimsel düÅünceyi benimseyen, yapısal reformlarla çaÄdaÅ bir devlet inÅa etmeye çalıÅan bireylerden oluÅuyordu.
Ancak bu vizyon ile Anadolu halkı arasında o dönem itibarıyla eÄitim düzeyi, kültürel kodlar ve zihinsel esneklik bakımından önemli farklar vardı. Bu fark yalnızca bilgi eksikliÄinden deÄil; aynı zamanda düÅünme biçimi, dünyayı algılama ve toplumsal reflekslerden de kaynaklanıyordu.
Zamanla bu kopukluk daha da derinleÅti. Ãok partili hayata geçiÅin ardından yaÅanan siyasal dönüÅümler, askeri müdahaleler ve bazı liderlerin entelektüel altyapı eksiklikleri; toplumun zihinsel geliÅim sürecinde kesintilere yol açtı.
Oysa zihinsel geliÅim, süreklilik isteyen bir süreçtir. Bu süreç toplumun tüm kesimlerinde aynı hızda ilerlemediÄinde, ülke genelinde yapısal bir uyumsuzluk ortaya çıkar.
Bugün de bireysel ve kolektif bilinç düzeyimizde hâlâ ciddi dönüÅümlere ihtiyaç duyulmaktadır. Ne yazık ki Türk toplumunun zihinsel refleksleri ve kültürel yapısı, bilgi temelli üretim ekonomisinin ve dijital çaÄın gerekliliklerine henüz tam anlamıyla uyum saÄlayabilmiÅ deÄildir.
Bu bir eleÅtiriden ziyade, tarihsel ve sosyolojik bir evrimsel gerçekliktir.
Bu dönüÅüm tamamlanmadan:
Bilimsel düÅünce topluma yerleÅmeden,
EleÅtirel düÅünme sistematik bir refleks haline gelmeden,
Katma deÄer yaratan bilgi temelli üretim yaygınlaÅmadan,
Türkiyenin küresel ekonomiyle anlamlı bir Åekilde bütünleÅmesi ve sürdürülebilir bir pay alması mümkün görünmemektedir.
Bu zihinsel ve üretimsel dönüÅüm gerçekleÅmediÄi sürece, döviz kurlarındaki yapısal artıÅlar, finansal dalgalanmalar ve ekonomik kırılganlıklar da devam edecektir.
Kendi adıma konuÅmam gerekirse; sınırlı sermayem nedeniyle finansal piyasalar içinde manevra alanım oldukça dar. Küçük bir portföyle, yüksek volatiliteye sahip büyük sermaye yapılarına karÅı ayakta kalmaya çalıÅıyorum. Bu durum yalnızca bana deÄil, birçok mikro yatırımcıya ait ortak bir gerçekliktir.
SaÄlıklı bir yatırım ortamı için:
Sistemsel Åeffaflık,
Güvenilir ekonomik veriler,
Ve makroekonomik istikrar,
olmazsa olmazdır.
Ancak mevcut koÅullar altında bu üç temel unsurun istikrarsızlıÄı, küçük yatırımcılar üzerinde hem duygusal hem de rasyonel anlamda ciddi baskılar yaratmaktadır.
Toplumsal zihniyet dönüÅümünü gerçekleÅtirmeden, üretim modelimizi bilgiye ve katma deÄere dayandırmadan; bireylerin bu sistem içinde anlamlı roller üstlenmesini beklemek gerçekçi deÄildir.
Aksi hâlde, sadece döviz kuru deÄil; ekonomik baÄımsızlık, toplumsal refah ve bireysel umutlar da zamanla aÅınmaya devam edecektir.
Unutulmamalıdır ki ekonomik baÄımsızlık, sadece kaynaklara sahip olmakla deÄil; o kaynakları nasıl yönettiÄimiz, neye dönüÅtürdüÄümüz ve hangi zihniyetle paylaÅtıÄımızla doÄrudan ilgilidir.
Daha güzel, daha müreffeh, daha yaÅanabilir ve sürdürülebilir bir ülke için hep birlikte yazmalı, düÅünmeli, sorgulamalı ve üretmeliyiz.
Ãnce kendimizi aydınlatmalı, ardından çevremize ıÅık olmalıyız.
Evrimsel geliÅimimiz bireysel çabayla baÅlar; ancak kolektif bilinçle güç kazanır. Bunun için daha çok kitap okumalı, daha çok dil öÄrenmeli ve dünyayı daha iyi anlamaya çalıÅmalıyız.
Sözlerimi, büyük Åair Bedri Rahmi EyüboÄlunun dizeleriyle sonlandırmak istiyorum:
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Ãünkü sen ne tarih
Ne coÄrafya
Ne Åu, ne busun
OÄlum MernuÅ
Sen otobüsü kaçırmıŠbir milletin çocuÄusun...
Yer İmleri