Artan

277,75 10 18:10
54,45 10 18:10
291,50 10 18:10
11,78 9.99 18:10
39,64 9.99 18:10
Artan Hisseler

Azalan

19,17 -10 18:10
42,00 -9.99 18:10
58,85 -9.95 18:10
7,81 -9.92 18:10
100,00 -9.83 18:10
Azalan Hisseler

İşlem

8.423.783.298,90 18:10
8.279.675.248,75 18:10
7.897.836.716,17 18:10
7.784.719.756,22 18:10
7.554.836.368,50 18:10
Tüm Hisseler
Sayfa 370/370 İlkİlk ... 270320360368369370
Arama sonucu : 2955 madde; 2,953 - 2,955 arası.

Konu: Dev'ayna Masalları

  1. Mevsimsellik analizi belli dönemlerde almış olduğum alım-satım kararlarında kullandığım bir yöntem. Matriks'in bu konuda sunduğu bir avantajdan zaman zaman istifade ederek güzel kazançlar elde ettiğim dönemler oldu. Zaman aralığını kendiniz belirleyerek önümüzdeki 60 günde ya da 90 günde endeksi yenebilecek hisselerin neler olabileceğini son 5 yıllık verilere göre tarayıp onlar üzerinde yoğunlaşmak bir avantaj oluşturabiliyor. Mesela Kasım, Aralık, Ocak aylarını kapsayan 90 günlük dönemde geçmiş 5 yılda 5 kere üstüste tekrarlanan bir endeks üstü getiri genelde tesadüfi olmuyor. Bunlar mevsim itibariyle mevcut ve gelecek bilançoların beklentileriyle şekillenebildiği gibi aynı dönemdeki ortak sentimentin bir yansıması da olabilir. 5 yılda tekrar eden bir finansal davranışın tesadüfi olmadığı 6. yılda da tekrar edeceği anlamını elbette taşımaz. O nedenle bu tekrarı gösteren şirketlerde pozisyon açarken risk yönetimini elden bırakıp yatırımlarınızı rüzgârın akışına teslim edemezsiniz. Risk yönetimi sadece iz süren bir zarar kes yönteminden ibaret değil elbette, aynı zamanda pozisyon büyüklüğünüzü de içinde bulunduğunuz enstrumanın likidite durumuna göre ayarlamayı kapsıyor. Bu elbette kullandığınız sermayenin büyüklüğüne bağlı. 20 milyon TL'li bir pozisyonu THYAO'da rahatlıkla açabilecekken aynı büyüklükte bir pozisyonu GWIND'de açıyor olmanız bir akıl tutulmasından ibaret olur, zira çıkış gerektiren bir durumda belki taban fiyatlara kadar inmeniz gerekebilir GWIND'de. Pozisyon büyüklüğünüz 20 milyon TL değil de 20 bin TL civarında ise bu pek büyük bir fark oluşturmayacaktır. Hisse isimlerini temsili olarak verdim. Hangi hisseye ne kadarlık bir yatırımın size problem açabileceğini iyi hesaplamak risk yönetiminin tamamı olmasa da bir parçası. Züccaciye dükkanına giren bir fil olmayı kimse istemez.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  2. Bir insanın başarısını sadece kendi çalışması ve kendi zekâsı değil, bulunduğu çevre de şekillendirir. Çünkü hiçbir başarı boşlukta filizlenmez; her fikir, her bir cesaret kıvılcımı bir başka insanın ateşinden ilham alır. Eğer bir odada en zeki kişi sizseniz, o oda artık sizi büyütmez, sadece avutmaya başlar. Gerçek gelişim, rahatsız eden bir çevrede doğar; sizden daha iyi düşünen, daha çok çalışan, daha büyük hayaller kuran insanların arasında. Başarı ve refah dediğimiz şey de yalnızca parayla değil, fikirlerle, disiplinle ve ilhamla ölçülür. Geçmişiniz ne olursa olsun, sıfırdan başlayarak beklenti ötesi bir yere çıkmak mümkündür; ama bunun yolu, sizi yukarı çeken insanların arasında olmaktan geçer. Belki çok beylik bir laf olacak, ama insan en çok zaman geçirdiği beş-altı kişinin ortalamasıdır. O halde kendimize şu soruyu sormakta fayda var: "Etrafımda kimler var?" Eğer çevremiz bizi aşağı çekiyorsa, orada kalmak bizi er ya da geç onlara benzetecektir. Ama eğer çevremiz bizi aşan, ilham veren, bizi sorgulatan insanlarla doluysa, o zaman büyümemiz ve başarılı olmamız kaçınılmazdır. Başarı bir bakıma doğru insanların arasında kalmanın doğal sonucudur. Tam da bu sebeple etrafınızı başarısız olmuş, hayata ve yaşadığınız yere sürekli negatif bakan, kendi elde ettiklerinden değil başkalarının başarısızlıklarından mutlu olan ve ortalamanızı ve yaşam sevincinizi aşağı çeken insanlardan uzak tutun. Çünkü zamanla siz de onlara benzemeye başlarsınız.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  3. Günümüzde mutlak doğrulardan oluşan bir modelmiş gibi bize dayatılan klasik ekonomi bize insanların rasyonel, bilgili ve tutarlı olduğunu söylüyor. Oysa gerçek dünya belki akıldan çok duyguların hakim olduğu ve bir çok şeyi aklın değil hırsın, korkunun, umudun ya da pes etmişliğin şekillendirdiği bir ortamdan oluşuyor. Piyasalar matematiksel dengeyle değil, korku ve umut arasında salınan insan kalabalıklarıyla var oluyor. Mesela bir yatırımcı "ekonomi büyüyor" diye düşündüğünde, o düşünce yalnızca zihninde kalmıyor, bir şekilde eyleme de dönüşüyor. Düşüncesi pozitife döndüğü için gidip harcamalar ve yatırımlar yapıyor, hisse alıyor mesela.. Bu düşünce kalabalıklarda makes bulunca herkes benzer hareketleri yapmaya başlıyor ve sonuçta da finansal piyasalar canlanıyor, fiyatlar yükseliyor, yükselen fiyatlar ekonomiye olan güveni artırıyor, güven yeniden alımlar getiriyor... Sonunda, başlangıçtaki algı kendi gerçeğini üretiyor. Gerçek, insanların ona nasıl inandığına göre şekilleniyor. Ekonomide, piyasada, hatta toplumda... İnsan algısı yalnızca dünyayı yorumlamıyor, aynı zamanda onu biçimlendiriyor da. Ama bu büyü kırıldığında, aynı mekanizma tersine işlemeye başlıyor. Panik başlıyor, fiyatlar düşüyor, alışverişler ve yatırımlar azalıyor, düşüş güveni sarsıyor, güvenin sarsılması piyasalarda daha fazla satışı doğuruyor. İnsan, kendi korkusunun yankısını gerçek sanmaya başlıyor. Böylece her balonun içinde bir umut, her krizin içinde bir inanç yatıyor aslında. Soros'un "refleksivite teorisi" dediği şey aslında tam anlamıyla bu olsa gerek. Algının, gerçeğin bizzat kendisi haline gelmesi. "Kendi kendini doğrulayan kehanet" kavramı da aslında bu tahlilde benzer bir anlam taşıyan bir önerme. Refleksivite teorisi bize piyasaların yalnızca ekonomiye doğrudan ya da dolaylı müdahele eden kurumların etkisiyle şekillendiğini değil, aynı zamanda psikolojik etmenlerin ve algıların belki daha çok şekillendirdiği organizmalar olduğunu hatırlatıyor. Yani ekonomi ve beraberinde finansal piyasalar sabit matematiksel dengelerle değil, aslında insanların davranışlarıyla bir bakıma her gün yeniden üretiliyor.

    Akademisyenler genelde bu tip yaklaşımları ve açıklamaları ölçülemez bulduğu için biraz küçümseyici bir tavır içerisine düşmekten kendini alamıyor. Oysa insan davranışları her zaman ölçülere değil, daha çok sezgilere ve algılara tabi oluyor. Matematik ya da veri bilimi bir fiyat grafiğini belli modellerle açıklayabiliyor, ama o grafiği çizen duyguları açıklayamıyor. Refleksivite, tam da bu görünmeyen duyguların anlatımı gibi aslında. Gerçek sandıklarımızın çoğu, belki de hep birlikte inandığımız bir hikâyeden ibaret. 2000'lerin internet balonunda, 2008'in mortgage krizinde, hatta kripto paraların yükselişinde gördüğümüz şey aslında hep aynı: inanışların kendi kendini, kendi algılarını gerçekleştirmesi. Bu durumda piyasalar gerçeği yansıtan aynalar değil, insan zihninin yanılgılarını büyüten merceklerdir desek çok da abartmış olmayız herhalde. Bu yüzden ekonomi yalnızca rakamlardan değil, aynı zamanda inançlardan ve beklentilerden oluşuyor. Ve biz, neye inanırsak, bir süreliğine o 'gerçek' haline geliyor.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

Sayfa 370/370 İlkİlk ... 270320360368369370

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •