
 Originally Posted by 
yelpaze
					 
				 
				ABD teknoloji hisseleri balonunu konuşurken sn. deva-i dert'in değerli görüşlerinden çok faydalandık. Şimdi ben onun yazısını kısaltarak ve kendi görüşlerimi ekleyerek özet yapayım;
-Teknoloji anlatısı'nın piyasa psikolojisini domine etmesi. 
-Aşırı likidite ve ucuz finansman döneminden doğan bir risk iştahı.
-2023 ve sonrası Fed'in sıkılaştırma politikasına başlamasına rağmen devam eden süreç için yatırımcı davranışlarının tamamen değişmesinin, pskolojik bir destek sağladığını tespit etmiş, ben burada sürü beklentisinin aksi yönünde hareket eğilimini ve finansal varlıklara çok geniş bir kitleden gelen aşırı ilginin etkilerini de ekleyebilirim. 
-Fiyat/Kazanç oranlarının borsaları sürükleyen şirketlerde rasyonelliğin ötesine geçmesi. Buna cevaben teknoloji devlerinin artık gerçek nakit ürettiğini, muazzam serbest nakit akışı oluşturduğunu not düşmüş. Bu yönüyle ele alındığında mevcut durumu 2000'deki teknoloji balonu değil de 18. yüzyıldaki South Sea ve Mississippi balonlarıyla karşılaştırmak gerekiyor. 
- Yeni çağ hastalığı olarak bilinen yatırımcı davranışı ve sürü psikolojisine değinilmiş. "Yapay zekâ ve bununla ilintili yatırımlarının artık reel altyapıya dönüşüyor olması, veri merkezleri, GPU'lar, enerji yatırımları, yazılım otomasyonu gerçek fiziki yatırımlar sayesinde hikâye reel ekonomiye entegre olmuş. Ayrıca dotcom bubble'ından farklı olarak internetin verimlilik etkisi şu anda bile yazılım üretkenliğini ve veri işleme hızını artırıyor.  Ben bunda piyasanın hiç de haksız olmadığını düşünüyorum. Yeni çağ söylemi bir hata değildir ancak sadece değişim gerçeğine dayanarak yapılan yatırımlar, getiri vadesine ilişkin detayları (zaman) göz ardı ettiğinden bir süreliğine hayal kırıklığı yaratacaktır, özellikle de maliyeti çok yüksek olanlar için. Burada getiriler hızla yükseldiğine göre yatırımların geri dönüş vadeleri için çok endişelenmeye gerek yok denebilir mi? 
-Klasik yatırım tarzlarının terkedildiğini ve momentum yatırımcılığına ciddi bir kayış olduğunu görüyoruz, bu yüksek getiri beklentisine dayalı bir durum aslında. Teknoloji hisseleri veya kripto paraların getirileri temel karşılaştırma ölçütü haline geldiğinden diğer tüm varlıklara yatırım yapanlar da uzun vadeli değer kavramı yerine kısa süreli sonuçlara odaklı momentumu yüksek olabilecek araçlara yığılıyor. Esasen burada politik kökenli bir durum da oluşuyor, onu yazının sonuna bıraktım. 
-Sermaye dağılımı daha yoğunlaşmış durumda demiş deva-i dert, aslında bu göreceli bir durum. Hiç gelir üretemeyen yeni bir teknoloji şirketinin on milyar dolar değerine çıkması ve yüksek hacimle işlem görmesi de muhteşem 7'lerden farklı bir durum değil ve bu tip, geleceğin parlak girişimleri olarak pazarlanan hisselere yoğun ilgi var, her gün birkaç tanesi de halka arzlarla ilave oluyor. Bu yönüyle ve yeni çağ söylemiyle de South Sea ve Mississippi balonlarıyla tam örtüşüyor. Brezilya'ya soba ihraç etmeye çalışan firmayı hatırlayın!
-Bu süper şirketler ve piyasa değerleri döneminin nötürleyicisi olarak ABD'nin 40 trilyon$'a koşan borçlarını, bu devasa borcun jeopolitik ve siyasi sonuçlarını hatırlattım. Teknoloji devlerinin ve kripto piyasasının toplam büyüklüğü dünyadaki hiçbir şeyle mukayese edilemez, ABD borcu hariç. Teknoloji ve ABD borçları arasında refleksiv, kendini besleyen bir ilişki var aslında. Süreç ABD'ye dış sermaye akımlarını da kapsıyor ve bu haliyle ihtiyaç duyulan mega boyutta likidite akımı sağlanıyor ancak bu durum ABD içinde ve dışındaki tüm taraflar arasında dengesizliğe bağlı hoşnutsuzluğu artırıyor, işte aradığımız nihai son nokta burası. 
-Sonuca gelmeden, taraflardan en önemlisi olan ABD halkı için bir paragraf açalım. Teknoloji patronlarının servetleri onlarca kat artıp yüzlerce milyar$'a ulaştı. Teknoloji yöneticileri, çalışanlar, yatırımcılar vs. hepsi büyük bir servet patlamasıyla ödüllendirilirken ABD'de sabit ücretlerde en ufak değişiklik olmadı. Trump'ın başarısı bu hoşnutsuzluğa dayalıydı ama o konuyu kolay yoldan halletmeye çalışıyor, diğer ülkelere karşı düşmanca duyguları kışkırtarak. Süper zenginlerden vergi almak yerine zaten çok mütevazi durumdaki Federal Bütçeyi tırpanlama hatasını yapıyor ve ilave gümrük vergileriyle üç kuruş için büyük risklerin tohumlarını ekiyor. Bizim en büyük risk dediğimiz Enflasyonu azdıracak saçma politikaları halk nezdinde bile karşılık görmüyor. 
Peki gerçek tehdit nereden geliyor? 
Özetlemeye çalıştığım durumdan benim çıkardığım nihai sonuç, ABD kaynaklı siyasi risklerin, içinde bulunduğumuz sürecin sonu bakımından belirleyici olacağı ihtimalinin, açık ara birinci sırada olduğudur. Bunun uzun bir zamana yayılacağını da düşünmüyorum. Şirketler değerlerini haklı çıkaracak kazançlar elde edebilir, değişim karşı konulamaz boyutta olabilir ve dünyanın geri kalanı da kıblesini bu şirketlere çevirebilir ama ortada çok büyük toplumsal, siyasal, vergisel, duygusal, finansal dengesizlik var bu risk kimsenin matematiksel formüllerle tanımlayabileceği türden değil. Büyük buhranın bile nedeni üzerinde tam bir fikir birliği kurulmadı. Öte yandan bu, dünyanın sonu da değil. ABD 1920'lerde teknolojik bir zıplama ile borsasını şahlandırırken Avrupa buhran sürecindeydi, Asya'da ise Japonya kaynaklı askeri riskler had safhadaydı. Bugün de benzer dengesizlikler mevcut.
			
		 
	
Yer İmleri