Artan

277,75 10 18:10
54,45 10 18:10
291,50 10 18:10
11,78 9.99 18:10
39,64 9.99 18:10
Artan Hisseler

Azalan

19,17 -10 18:10
42,00 -9.99 18:10
58,85 -9.95 18:10
7,81 -9.92 18:10
100,00 -9.83 18:10
Azalan Hisseler

İşlem

8.423.783.298,90 18:10
8.279.675.248,75 18:10
7.897.836.716,17 18:10
7.784.719.756,22 18:10
7.554.836.368,50 18:10
Tüm Hisseler
Sayfa 26/26 İlkİlk ... 16242526
Arama sonucu : 204 madde; 201 - 204 arası.

Konu: Borsa Felsefesi, Borsacı Kafası.

  1. ABD teknoloji hisseleri balonunu konuşurken sn. deva-i dert'in değerli görüşlerinden çok faydalandık. Şimdi ben onun yazısını kısaltarak ve kendi görüşlerimi ekleyerek özet yapayım;

    -Teknoloji anlatısı'nın piyasa psikolojisini domine etmesi.
    -Aşırı likidite ve ucuz finansman döneminden doğan bir risk iştahı.
    -2023 ve sonrası Fed'in sıkılaştırma politikasına başlamasına rağmen devam eden süreç için yatırımcı davranışlarının tamamen değişmesinin, pskolojik bir destek sağladığını tespit etmiş, ben burada sürü beklentisinin aksi yönünde hareket eğilimini ve finansal varlıklara çok geniş bir kitleden gelen aşırı ilginin etkilerini de ekleyebilirim.
    -Fiyat/Kazanç oranlarının borsaları sürükleyen şirketlerde rasyonelliğin ötesine geçmesi. Buna cevaben teknoloji devlerinin artık gerçek nakit ürettiğini, muazzam serbest nakit akışı oluşturduğunu not düşmüş. Bu yönüyle ele alındığında mevcut durumu 2000'deki teknoloji balonu değil de 18. yüzyıldaki South Sea ve Mississippi balonlarıyla karşılaştırmak gerekiyor.
    - Yeni çağ hastalığı olarak bilinen yatırımcı davranışı ve sürü psikolojisine değinilmiş. "Yapay zekâ ve bununla ilintili yatırımlarının artık reel altyapıya dönüşüyor olması, veri merkezleri, GPU'lar, enerji yatırımları, yazılım otomasyonu gerçek fiziki yatırımlar sayesinde hikâye reel ekonomiye entegre olmuş. Ayrıca dotcom bubble'ından farklı olarak internetin verimlilik etkisi şu anda bile yazılım üretkenliğini ve veri işleme hızını artırıyor. Ben bunda piyasanın hiç de haksız olmadığını düşünüyorum. Yeni çağ söylemi bir hata değildir ancak sadece değişim gerçeğine dayanarak yapılan yatırımlar, getiri vadesine ilişkin detayları (zaman) göz ardı ettiğinden bir süreliğine hayal kırıklığı yaratacaktır, özellikle de maliyeti çok yüksek olanlar için. Burada getiriler hızla yükseldiğine göre yatırımların geri dönüş vadeleri için çok endişelenmeye gerek yok denebilir mi?
    -Klasik yatırım tarzlarının terkedildiğini ve momentum yatırımcılığına ciddi bir kayış olduğunu görüyoruz, bu yüksek getiri beklentisine dayalı bir durum aslında. Teknoloji hisseleri veya kripto paraların getirileri temel karşılaştırma ölçütü haline geldiğinden diğer tüm varlıklara yatırım yapanlar da uzun vadeli değer kavramı yerine kısa süreli sonuçlara odaklı momentumu yüksek olabilecek araçlara yığılıyor. Esasen burada politik kökenli bir durum da oluşuyor, onu yazının sonuna bıraktım.
    -Sermaye dağılımı daha yoğunlaşmış durumda demiş deva-i dert, aslında bu göreceli bir durum. Hiç gelir üretemeyen yeni bir teknoloji şirketinin on milyar dolar değerine çıkması ve yüksek hacimle işlem görmesi de muhteşem 7'lerden farklı bir durum değil ve bu tip, geleceğin parlak girişimleri olarak pazarlanan hisselere yoğun ilgi var, her gün birkaç tanesi de halka arzlarla ilave oluyor. Bu yönüyle ve yeni çağ söylemiyle de South Sea ve Mississippi balonlarıyla tam örtüşüyor. Brezilya'ya soba ihraç etmeye çalışan firmayı hatırlayın!
    -Bu süper şirketler ve piyasa değerleri döneminin nötürleyicisi olarak ABD'nin 40 trilyon$'a koşan borçlarını, bu devasa borcun jeopolitik ve siyasi sonuçlarını hatırlattım. Teknoloji devlerinin ve kripto piyasasının toplam büyüklüğü dünyadaki hiçbir şeyle mukayese edilemez, ABD borcu hariç. Teknoloji ve ABD borçları arasında refleksiv, kendini besleyen bir ilişki var aslında. Süreç ABD'ye dış sermaye akımlarını da kapsıyor ve bu haliyle ihtiyaç duyulan mega boyutta likidite akımı sağlanıyor ancak bu durum ABD içinde ve dışındaki tüm taraflar arasında dengesizliğe bağlı hoşnutsuzluğu artırıyor, işte aradığımız nihai son nokta burası.
    -Sonuca gelmeden, taraflardan en önemlisi olan ABD halkı için bir paragraf açalım. Teknoloji patronlarının servetleri onlarca kat artıp yüzlerce milyar$'a ulaştı. Teknoloji yöneticileri, çalışanlar, yatırımcılar vs. hepsi büyük bir servet patlamasıyla ödüllendirilirken ABD'de sabit ücretlerde en ufak değişiklik olmadı. Trump'ın başarısı bu hoşnutsuzluğa dayalıydı ama o konuyu kolay yoldan halletmeye çalışıyor, diğer ülkelere karşı düşmanca duyguları kışkırtarak. Süper zenginlerden vergi almak yerine zaten çok mütevazi durumdaki Federal Bütçeyi tırpanlama hatasını yapıyor ve ilave gümrük vergileriyle üç kuruş için büyük risklerin tohumlarını ekiyor. Bizim en büyük risk dediğimiz Enflasyonu azdıracak saçma politikaları halk nezdinde bile karşılık görmüyor.

    Peki gerçek tehdit nereden geliyor?
    Özetlemeye çalıştığım durumdan benim çıkardığım nihai sonuç, ABD kaynaklı siyasi risklerin, içinde bulunduğumuz sürecin sonu bakımından belirleyici olacağı ihtimalinin, açık ara birinci sırada olduğudur. Bunun uzun bir zamana yayılacağını da düşünmüyorum. Şirketler değerlerini haklı çıkaracak kazançlar elde edebilir, değişim karşı konulamaz boyutta olabilir ve dünyanın geri kalanı da kıblesini bu şirketlere çevirebilir ama ortada çok büyük toplumsal, siyasal, vergisel, duygusal, finansal dengesizlik var bu risk kimsenin matematiksel formüllerle tanımlayabileceği türden değil. Büyük buhranın bile nedeni üzerinde tam bir fikir birliği kurulmadı. Öte yandan bu, dünyanın sonu da değil. ABD 1920'lerde teknolojik bir zıplama ile borsasını şahlandırırken Avrupa buhran sürecindeydi, Asya'da ise Japonya kaynaklı askeri riskler had safhadaydı. Bugün de benzer dengesizlikler mevcut.
    Son düzenleme : yelpaze; Dün saat: 12:15.

  2.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    ABD teknoloji hisseleri balonunu konuşurken sn. deva-i dert'in değerli görüşlerinden çok faydalandık. Şimdi ben onun yazısını kısaltarak ve kendi görüşlerimi ekleyerek özet yapayım;

    -Teknoloji anlatısı'nın piyasa psikolojisini domine etmesi.
    -Aşırı likidite ve ucuz finansman döneminden doğan bir risk iştahı.
    -2023 ve sonrası Fed'in sıkılaştırma politikasına başlamasına rağmen devam eden süreç için yatırımcı davranışlarının tamamen değişmesinin, pskolojik bir destek sağladığını tespit etmiş, ben burada sürü beklentisinin aksi yönünde hareket eğilimini ve finansal varlıklara çok geniş bir kitleden gelen aşırı ilginin etkilerini de ekleyebilirim.
    -Fiyat/Kazanç oranlarının borsaları sürükleyen şirketlerde rasyonelliğin ötesine geçmesi. Buna cevaben teknoloji devlerinin artık gerçek nakit ürettiğini, muazzam serbest nakit akışı oluşturduğunu not düşmüş. Bu yönüyle ele alındığında mevcut durumu 2000'deki teknoloji balonu değil de 18. yüzyıldaki South Sea ve Mississippi balonlarıyla karşılaştırmak gerekiyor.
    - Yeni çağ hastalığı olarak bilinen yatırımcı davranışı ve sürü psikolojisine değinilmiş. "Yapay zekâ ve bununla ilintili yatırımlarının artık reel altyapıya dönüşüyor olması, veri merkezleri, GPU'lar, enerji yatırımları, yazılım otomasyonu gerçek fiziki yatırımlar sayesinde hikâye reel ekonomiye entegre olmuş. Ayrıca dotcom bubble'ından farklı olarak internetin verimlilik etkisi şu anda bile yazılım üretkenliğini ve veri işleme hızını artırıyor. Ben bunda piyasanın hiç de haksız olmadığını düşünüyorum. Yeni çağ söylemi bir hata değildir ancak sadece değişim gerçeğine dayanarak yapılan yatırımlar, getiri vadesine ilişkin detayları (zaman) göz ardı ettiğinden bir süreliğine hayal kırıklığı yaratacaktır, özellikle de maliyeti çok yüksek olanlar için. Burada getiriler hızla yükseldiğine göre yatırımların geri dönüş vadeleri için çok endişelenmeye gerek yok denebilir mi?
    -Klasik yatırım tarzlarının terkedildiğini ve momentum yatırımcılığına ciddi bir kayış olduğunu görüyoruz, bu yüksek getiri beklentisine dayalı bir durum aslında. Teknoloji hisseleri veya kripto paraların getirileri temel karşılaştırma ölçütü haline geldiğinden diğer tüm varlıklara yatırım yapanlar da uzun vadeli değer kavramı yerine kısa süreli sonuçlara odaklı momentumu yüksek olabilecek araçlara yığılıyor. Esasen burada politik kökenli bir durum da oluşuyor, onu yazının sonuna bıraktım.
    -Sermaye dağılımı daha yoğunlaşmış durumda demiş deva-i dert, aslında bu göreceli bir durum. Hiç gelir üretemeyen yeni bir teknoloji şirketinin on milyar dolar değerine çıkması ve yüksek hacimle işlem görmesi de muhteşem 7'lerden farklı bir durum değil ve bu tip, geleceğin parlak girişimleri olarak pazarlanan hisselere yoğun ilgi var, her gün birkaç tanesi de halka arzlarla ilave oluyor. Bu yönüyle ve yeni çağ söylemiyle de South Sea ve Mississippi balonlarıyla tam örtüşüyor. Brezilya'ya soba ihraç etmeye çalışan firmayı hatırlayın!
    -Bu süper şirketler ve piyasa değerleri döneminin nötürleyicisi olarak ABD'nin 40 trilyon$'a koşan borçlarını, bu devasa borcun jeopolitik ve siyasi sonuçlarını hatırlattım. Teknoloji devlerinin ve kripto piyasasının toplam büyüklüğü dünyadaki hiçbir şeyle mukayese edilemez, ABD borcu hariç. Teknoloji ve ABD borçları arasında refleksiv, kendini besleyen bir ilişki var aslında. Süreç ABD'ye dış sermaye akımlarını da kapsıyor ve bu haliyle ihtiyaç duyulan mega boyutta likidite akımı sağlanıyor ancak bu durum ABD içinde ve dışındaki tüm taraflar arasında dengesizliğe bağlı hoşnutsuzluğu artırıyor, işte aradığımız nihai son nokta burası.
    -Sonuca gelmeden, taraflardan en önemlisi olan ABD halkı için bir paragraf açalım. Teknoloji patronlarının servetleri onlarca kat artıp yüzlerce milyar$'a ulaştı. Teknoloji yöneticileri, çalışanlar, yatırımcılar vs. hepsi büyük bir servet patlamasıyla ödüllendirilirken ABD'de sabit ücretlerde en ufak değişiklik olmadı. Trump'ın başarısı bu hoşnutsuzluğa dayalıydı ama o konuyu kolay yoldan halletmeye çalışıyor, diğer ülkelere karşı düşmanca duyguları kışkırtarak. Süper zenginlerden vergi almak yerine zaten çok mütevazi durumdaki Federal Bütçeyi tırpanlama hatasını yapıyor ve ilave gümrük vergileriyle üç kuruş için büyük risklerin tohumlarını ekiyor. Bizim en büyük risk dediğimiz Enflasyonu azdıracak saçma politikaları halk nezdinde bile karşılık görmüyor.

    Peki gerçek tehdit nereden geliyor?
    Özetlemeye çalıştığım durumdan benim çıkardığım nihai sonuç, ABD kaynaklı siyasi risklerin, içinde bulunduğumuz sürecin sonu bakımından belirleyici olacağı ihtimalinin, açık ara birinci sırada olduğudur. Bunun uzun bir zamana yayılacağını da düşünmüyorum. Şirketler değerlerini haklı çıkaracak kazançlar elde edebilir, değişim karşı konulamaz boyutta olabilir ve dünyanın geri kalanı da kıblesini bu şirketlere çevirebilir ama ortada çok büyük toplumsal, siyasal, vergisel, duygusal, finansal dengesizlik var bu risk kimsenin matematiksel formüllerle tanımlayabileceği türden değil. Büyük buhranın bile nedeni üzerinde tam bir fikir birliği kurulmadı. Öte yandan bu, dünyanın sonu da değil. ABD 1920'lerde teknolojik bir zıplama ile borsasını şahlandırırken Avrupa buhran sürecindeydi, Asya'da ise Japonya kaynaklı askeri riskler had safhadaydı. Bugün de benzer dengesizlikler mevcut.
    Analizinize, makro bakış açınıza ve kurduğunuz paralleliklere şapka çıkarıyorum. Daha önceki yazılarınızda da dikkatimi çeken bir husus var: Özellikle teknoloji endeksli şirketlerin öncülüğünde şişen borsalar ve bunun bir şekilde doğrudan veya dolaylı olarak ortaya çıkardığı likidite ile ABD borçları arasında köprüler kuruyorsunuz. Toplumsal hoşnutsuzluklara sebep olan tüm nedenler (vergi adaletsizliği, gelir dağılımındaki dengesizlikler, sosyal patlamaya neden olabilecek göçmen politikaları, finans piyasalarındaki dengesizlikler, vb.) bir tarafa bırakılıp her geçen gün büyümeye devam eden kamu borçlarının bir şekilde bu yöntemle finanse edilmeye çalışıldığını mı ima ediyorsunuz? Eğer kastettiğiniz bu ise, finansal piyasalar aracılığıyla artan bu likidite ile borç çevrimi arasında nasıl bir formul bulunmaya çalışılıyor? Bu konuyu biraz detaylandırmanızı rica edeceğim.

    Saygılar.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  3. Sn. deva-i dert sorunuza cevap olarak teknoloji balonunu analizimize yeni boyutlar katmamız gerekecek. Akademisyenlerin balon patladıktan sonra, kitap olarak yazmak için birbirleriyle yarışa girecekleri konuları biz sınırlı kapasitemizle, gerçekleşmeden önce tahmin etmeye çalışıyoruz. 3. dünya savaşı deyip kolay yoldan sıyrılamıyoruz çünkü bizler tahminlerimize para yatırıyoruz. Çok boyutlu bu konuyu nihai bir sonuca bağlayabileceğimden de emin değilim ama sonra bir özet yapacağım.

    1- Ekonomistler enflasyon, istihdam, bütçe, cari denge, para politikaları konu başlıklarında konuşur. Faiz oranları ve kurlar da toplam durumu gösteren ibreler olarak kabul görür yani sonuç... Ekonomistler borsacı olmadığından, borsacılar da ekonomist olmadığından hep ortada kalan bir konu var; KREDİ-İPOTEK ilişkisi. Kredi ekonomide binlerce yıldır 1 numaralı belirleyici güçtür ve faizle ölçülür ama herkesin ısrarla unuttuğu şey İPOTEKTİR. Hiç bu kelimeyi ağzına alan uzman görüyor musunuz? Halbuki kredi ipotek karşılığı verilir. Kredi ekonomide aktivitelerin öne çekilmesi ve büyütülmesi görevini görür, aksi halde arz ve talep zaten dengededir ve finans piyasalarına gerek yoktur. Bizim açımızdan en belirleyici güç krediyse onun varlığı da ipoteğe bağlıdır. İpoteğin değeri artarsa size ek kredi limit tanımlanır ve ekonomi daha da büyür ama aksi durumda siz ilave ipotek vermek durumundasınız. Panik büyükse krediyi tamamen kapatmanız gerekir ki finansal krizlerde hisse fiyatlarının çok hızlı ve derin düşmesinin sebebi bence likidite kuruması değil ipotek değerlerinin hızla düşmesidir. Bu durum kartopu etkisi yapar. Likidite kuruması psikolojik bir sonuçtur ve finansal krizler tarihine bakarsanız krizlerin başlangıcında, en üst mertebede yapılan haftasonu toplantılarıyla hemen çözülebilir ama güven kaybına bağlı ipotek değer kayıplarının varlık fiyatlarını aşağı çekmesi zamanla çözülebilir.

    ABD'nin 38 Trilyon$'a ulaşan ve federal hükümetin kapalı olduğu son birkaç günde bile 100 milyar artan borcunun ipoteği yani dayanağı nedir? Bu düzen nasıl ayakta durabiliyor? ABD borcunun 20 trilyon$'ını ülkenin genel borçlanma kapasitesiyle veya dünya hakimiyetiyle açıklayabiliriz ama geri kalanı için 20 trilyon$'lık bir kütle bulmamız lazım. ABD devlet tahvillerine ilgi azalıyorken (son 1 yılda sadece %8 büyüdü, 9,1 trilyon$ oldu) ülkenin borcunu dengeleyebilecek ve ABD'ye para girişini sağlayabilecek, ileri vadeli bir ipotek varlığa ihtiyaç var. Aksi halde ABD borcuyla orantılı olarak bastığı paraları yurtdışına transfer edemeyecek, yurtiçindeki paranın spekülasyon seven kısmı da borsa yerine tüketime kayarak enflasyonu artıracak. Teknoloji hisseleri likiditeyi finansal varlığa çevirip, federal borcun ipoteği olması amacına çok uygun. Gelecek beklentilerine bağlı olarak değer artışları ABD'nin borçlanma temposuyla uyumlu, kripto piyasası dahil toplam değerleri de ipotek olarak ihtiyaç duyulan tutarlarla örtüşüyor ayrıca yurtdışı yatırımcıların da ilgisini çok çektiğinden dışardan para girişini sağlayacak nitelikte. Pek konuşulmayan ama çok şiddetli 1908 krizi öncesinde Avrupa ve İngiltere'den ABD'ye gemilerle altın taşındığını biliyoruz, 1929 krizi öncesinde Avrupa ve İngiltere durgunluk halindeydi ve para ABD'ye akıyordu. ABD ise teknoloji ve sanayideki devrimci yenilikleri sayesinde artan varlık fiyatlarının mantıklı olduğuna inanıyor olmalı ama diğer yerlerdeki aşırı dengesizliklerin de kendine dönebileceğini ve kendi yarattığı aşırı dengesiz düzeni riske edebileceğini hiç hesaba katmıyordu.

    2-Enflasyon bu sürecin kilit noktası olabilir mi? 2008'de 900 milyar$ olan para arzının 2019'a kadar 4,5-5 trilyon$'a genişletildiğini biliyoruz. ABD 2008 krizine müdahale amacıyla para arzını artırdığında bu paralar tahvil olarak yurtdışına çıktı veya bankalara tahsis edildi, bankalar da likiditeyi ABD veya gelişmekte olan ülkelerde kısa vadeli finansal yatırımlarla gayrimenkule yönlendirdi böylece para bolluğu ülkede enflasyona neden olmadı ancak varlık fiyatları yükseldi. 2020 pandemi sonrası 9 trilyon$'ı aşan para arzında ise halka direkt kaynak aktarıldığından enflasyonu tetikledi. Son yıllarda ABD tahvillerine olan ilginin azalması da parayı dışarı yönlendirmekte zorlandıklarının göstergesi. Nihai durumda, ABD'de menkul ve gayrimenkuller çok değerli, halkın ve finans kurumlarının elinde çok para var ve bu paranın dış yatırımlara yönelebileceği global koşullar mevcut değil. Enflasyonun beklenmeyen bir biçimde yükselmesi bu süreci, borçların maliyeti ve bunun siyasi sonuçları bakımından tehdit ediyor. Kendini besleyen global bir mekanizmadan söz ediyoruz aslında. İşlerin yolunda gitmediği yerlerden ABD'ye akan finansal yatırımlar bir güç değil korkutucu derecede risk kaynağı. Para ABD'nin içinden ve dışından son derece riskli bir kaç araca yığılıyor, mantıklıymış gibi pazarlanan gerekçeleri zaten tartışmıştık ama bir kez daha insani zayıflıklar bu yazıda belirttiğim gerçekleri gözardı ediyor.

    Sorunuza gelince; Öncelikle borsalar olarak değil 10 civarı teknoloji hissesi ve kriptolara odaklı bir boyuta indirgedik. 40 trilyon$'a koşan ABD borcu gibi kritik bir konuda tahvil piyasası veya askeri güç kavramları yetersiz kaldığından teknoloji devrimi veya yeni çağ söylemine uyan bir gurup yeni ipotek seçilmiş gözüküyor. Kastettiğim bu varlıkların değerleri, popülaritesi, dış sermaye çekmesi, volatilitesi, beklentileri bakımından ABD borçlarının aşırılığı temsil eden kısmına bir ipotek rolüne bürünmesi. Ancak nakit akışı veya getiri bakımından borcun karşılığı olacak güçte değiller, ayrıca fiyat oynaklığı tahvilden çok daha fazla yani borçla ipotek eşleşmiyor, belki de aradığımız uyumsuzluk bu noktadır? Borç finanse edilmiyor, gelecek beklentilerine çıpalanıyor. Bir yanda sabit faiz gideri ve ana para geri ödemeleri olan devlet borcu diğer yanda yarın ne olacağı belli olmayan kırılgan teknoloji varlıklarının piyasa değeri!!! İpotek yani piyasa değerleri çok hızlı düşebilir ama borç o hızda küçülemez, işte size beklenen finansal krizde varlık değerlerini gereğinden fazla düşürebilecek risk unsuru. TH hoca zamanlama bakımından geniş bir aralık vermiş, belki ABD'nin gücü onu sürdürülebilirliğe ikna etmiştir ama ben yukarıdaki çıkarımlara bakarak kısa bir sürede risklerin realize olacağını düşünüyorum. Burada en önemli nokta bir kriz beklemek değil, düşüşün boyutunu tahmin edebilmektir. 2008 krizinin dibine kadar beklemekle yarı yolda düzeltmenin bittiğine inanmak gibi... Dibi görebilmek için sorunları iyi anlamak gerekiyor.

    Şu detaya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Teknoloji ve kripto devrimi ile Avrupa gibi yerlerde görülen durgunluk sayesinde ABD'ye yönelen sermaye akımlarıyla ABD içinde yaratılan likiditenin teknolojik finansal araçlara ilgisi, muhasebesel bir sonuç olarak da ABD'nin borcunu artırıyor, sonuçta ödünç para pasif hesabına yazılır. Bu durumda bile ipotek uyumsuzluğundan ve enflasyondan kaynaklanacak riskler değişmez. 4-5 trilyon$'lık hisseleri ne kadar parlatırsanız parlatın borsanın doğasında yüksek volatilite olduğu gerçeği hep akıllardadır. Herşey iyi gözükse dahi derin kar realizasyonları kaçınılmazdır. Bunun büyük bir krize dönüşmesi ise enflasyon ve buna göre belirlenen faiz oranlarıyla alakalı. Teknoloji hisseleri düzeltme yaptığında bu durum enflasyon veya güven kaybı nedeniyle faizlerde sıçramaya neden olursa konu çok farklı yerlere gidebilir. Belki de altın rallisini besleyen korku da, ortaya çıkabilecek bir kaosta güvenli limanın neresi olacağını bilememektir? Normalde bir kitap halinde çalışılması gereken konuları paragraflara özetlemeye çalıştığımı hatırlatayım

  4. Böyle sonu gelmeyen ard arda yorumları hiç atlamadan baştan sona okuyabilen varsa helal olsun, ben beceremiyorum. Ayni zamanda bu yorumları yazanlara da helal olsun, bu kadar emek veriyorlar kafa patlatıyorlar.😊
    26 Eylül 2025 de tüm portföy ile 61.95 den AKBNK aldım. Tek kağıt.

Sayfa 26/26 İlkİlk ... 16242526

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •