Sayfa 1121/7020 İlkİlk ... 1216211021107111111119112011211122112311311171122116212121 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 8,961 - 8,968 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Amerikali Aktor, yapimci ve muzisyen (John Christopher) "Johnny" Depp'in dogum gunu (9 Haziran 1963)




  2. 1967 Yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Guatemalali yazar ve diplamat Miguel Angel Asturias'in olum yildonumu (9 Haziran 1974)

    "Bir idam mahkumu idamindan 12 saat once hukumetin emriyle son istegini yerine getirecek olan askeri yargicin onune cikarilmisti. Asil amac, ifadesini degistirmesi kosuluyla suclunun bagislanmasiydi. Hazircevap sanik, "son istegim bir cocuk yapmaktir" diye yanit vermisti. "olur" diyen sorusturma yargici da iyi bir saka yapiyor kanisiyla bir ****** getirtmisti. Sanik, hic ilismedigi kadini yine geri gondermis ve yargic yanina gelince ona sunu soylemisti: "Yeteri kadar ****** cocugu var dunyada!"



    "Who was visited by the Judge Advocate General twelve hours before the execution, to offer him a favour, even his life, on behalf of the authorities, if he would change his testimony. “Very well, the favour I shall ask is to leave a son behind me,” replied the prisoner point-blank. “Granted,” said the Judge Advocate, and thinking himself smart he sent for a prostitute. The condemned man sent the woman away untouched, and when the Judge Advocate General returned he said to him: “There are quite enough sons of whores already!"

  3. The Rolling Stones, 14.Ingiltere ve 16.Amerika studyo albumu Some Girls’u 9 Haziran 1978’de Rolling Stones Records etiketiyle piyasaya surdu.


  4. Akademi Odullu Amerikali Aktris Natalie Portman'in dogum gunu (9 Haziran 1981)


  5. Amerikali sair Richard Eberhart’in olum yildonumu (9 Haziran 2005)

    Agacta yankilanan piriltilara git
    Safak isiklariyla yikadigi zaman
    Duru renkleriyle karanlik agaci
    Korkmadan bu utkuda sen de yucel.
    Kusun soyledigi sarkilara git
    Yanmaya duran agaci gordugunde
    Unlu agac kusu isittiginde
    Ovguler soyle onun kutsalligina.
    Sonra topraga git elinle dokun
    Agac ol, kus ol, ne oluyor duy
    Gorulmeyen isinlarla kendinden gec
    Ve goklerde isitilmemis sarkilarla.



    Go to the shine that’s on a tree
    When dawn has laved with liquid light
    With luminous light the nighted tree
    And take that glory without fright.
    Go to the song that’s in a bird
    When he has seen the glistening tree,
    That glorious tree the bird has heard
    Give praise for its felicity.
    Then go to the earth and touch it keen,
    Be tree and bird, be wide aware
    Be wild aware of light unseen,
    And unheard song along the air.

  6. “Gece inince kuzey ruzgari bastirdi. (Kuzey ruzgari Murmansk denizinden gelir, bir melek gibi haykirarak ve toprak birdenbire oluverir ) Soguk korkunc oldu. Birden, vurulan camin o kendine ozgu titrek sesiyle su donuverdi. Deniz, goller, nehirler bir anda isi dengesinin bozulmasiyla donuverirler. Denizin dalgalari bile oylece havada kalakalir boslukta asili bir buz dalgasina donusur.”



    “Durante la notte scese il vento del Nord (il vento del Nord scende dal mare di Murmansk, come un angelo, gridando e la terra muore all’improvviso). Il freddo divenne terribile. A un tratto, col suo caratteristico suono vibrante di vetro percosso, l’acqua gelò. Il mare, i laghi, i fiumi gelano all’improvviso per la rottura, che avviene da un istante all’altro, dell’equilibrio terrmico. Perfino l’onda marina si ferma a mezz’aria, diventa una curva onda di ghiaccio, sospesa nel vuoto.”

  7. Guillaume : ‘Eger bugun Napoli’ de cocuklar satiliga cikarildiysa, bu demektir ki her zaman satilmislar. Italya icin yuz karasi.’

    ‘Yo, hayir, ‘ dedim, ‘Napoli’ de cocuklarin satildigi hic olmamistir. Acligin bu noktaya gelebilecegini asla dusunemezdim. Ama suc bizim degil. ”

    ” Sucun bizde oldugunu mu soylemek istiyorsunuz. ” dedi General Guillaume.

    ” Hayir, sizin sucunuz degil. Cocuklarin sucu. ”

    ”Cocuklarin mi? Hangi cocuklarin? ” dedi General Guillaume.

    ”Cocuklarin iste, o cocuklarin. Italya’ da cocuklarin ne berbat bir soy oldugunu siz bilmezsiniz. Hem yalniz Italya’ da degil, Avrupa’ nin her yaninda. Kendilerini pazarda harac mezat satmaya analarini zorlayan onlardir. Hem nicin, biliyor musunuz? Para edinmek icin, metres tutabilmek, bir elleri yagda bir elleri balda yasayabilmek icin. Artık tum Avrupa’ da, metresleri, atlari, otomobilleri, satolari, bankada hesaplari bulunmayan cocuk kalmadi. Herbiri birer Rothschild. Avrupa’ da cocuklar, bizim cocuklarimiz ahlaksizligi ne raddeye vardirmislar, hayaliniz almaz. Tabii hic kimse bunun agza alinmasini istemiyor. Avrupa’ da boyle seyleri soylemek yasak. Ama isler bu merkezde. Eger analar cocuklarini satmayacak olsalardi, ne olurdu bilir misiniz? Cocuklar, para edinmek icin analarini satarlardi.”

    Hepsi saskinlik icinde bana bakakalmisti.



    “Se oggi a Napoli si vendono i bambini, è segno che si son sempre venduti. Ed è una vergogna per l'Italia. "

    "No dissi io "a Napoli non si son mai venduti i bambini. Non avrei mai creduto che la fame potesse giungere a tanto. Ma la colpa non è nostra/'

    "Vorreste dire che è nostra?" disse il Generale Guillaume.

    "No, non è colpa vostra. E' colpa dei bambini."

    "Dei bambini? di quali bambini?" disse il Generale Guillaume.

    "Dei bambini, di quei bambini. Voi non conoscete che razza terribile siano i bambini, in Italia. E non in Italia soltanto, ma in tutta Europa. Son loro che obbligano le loro madri a venderli sul mercato pubblico. E sapete perché? Per far denaro, per poter mantenere le proprie amanti a far la vita di lusso. Ormai non c'è un bambino, in tutta Europa, che non abbia amanti, cavalli, automobili, castelli e conto in banca. Tutti Rotschild. Voi non immaginate neppure a che punto di degradazione morale siano giunti i bambini, i nostri bambini, in tutta Europa. Naturalmente, nessuno vuol che si dica. E' proibito dir queste cose in Europa. Ma è così. Se le madri non vendessero i loro bambini, sapete che cosa accadrebbe? che i bambini, per far denaro, venderebbero le loro madri."

    Tutti mi guardavano stupiti.

  8. "Insan, bedenin bu heyecanlarini, sozcuklerle nasil anlatabilirdi? / Come si faceva a esprimere in parole queste emozioni del corspo? / How could one express in words these emotions of the body?" Virginia Woolf, Deniz Feneri / Al Faro / To the Lighthouse



    Hirosima Sevgilim (Hiroshima Mon Amour, 1959) Yonetmen: Alain Resnais

Sayfa 1121/7020 İlkİlk ... 1216211021107111111119112011211122112311311171122116212121 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •