-
Italyan ressam Giovanni Fattori'nin dogum yildonumu (6 Eylul 1825)
Accampamento di soldati (Soldiers in a landscape, 1907)
-
Nobel Baris Odullu Amerikali toplumsal reformcu, baris yanlisi ve kadin haklari savunucusu Jane Addams'in dogum yildonumu (6 Eylul 1860)

"Hicbir sey, dunyayi kurtarabilecek, o umulmadik son harekete ramak kalmisken vazgecmek kadar kotu olamaz."
-
Maceristan dogumlu Avusturyali cocuk kitaplari yazari Felix Salten'in (Siegmund Salzmann) dogum yildonumu (6 Eylul 1869)
"Bambi ormanin kuytu bir kuytu bir kosesinde dunyaya geldi. Burasi, ancak annesine ve kendisine yetecek buyuklukteydi. Bugulu gozlerle etrafina bakindi. Henuz cevresindekileri net goremiyordu. Biraz zorlanarak da olsa once iki, sonra dort bacaginin uzerinde dikildi. Incecik bacaklari, tir tir titriyordu. Heyecanlandi; duseceğini sandi. Fakat dusmedi; ayakta durmayı basardi.
Az ilerideki agaca tunemis olan saksagan:
"Ne guzel bir yavru, diye bagirdi. Ne kadar guzel cesur ve becerikli bir yavru! Ah! Yeni dogmus bir yavrunun hemen ayaga kalkabilmesi gercekten cok ilginc. Aferin sana minik karaca! Aferin sana minik karaca!"

Bambi came into the world in the middle of the thicket, in one of those little, hidden forest glades which seem to be entirely open but are really screened in on all sides. There was very little room in it, scarcely enough for him and his mother. He stood there, swaying unsteadily on his thin legs and staring vaguely in front of him with clouded eyes which saw nothing. He hung his head, trembled a great deal, and was still completely stunned.
The magpie perched on a neighboring branch.
"What a beautiful child,"cried the magpie. "What a beautiful child, How amazing to think that he should be able to get right up and walk! How interesting! I've never seen the like of it before in all my born days."
-
Amerikali – Fransiz roman yazari Julien (Hartridge) Green’in dogum yildonumu (6 Eylul 1900)
“Islemedigim bu gunahi islemeyi korkunc arzuluyorum. Bedenin acligi nedir bilemezsin. Bazen tenimle ayrilmis oldugum duygusuna kapiliyorum, icimde biri aci cekecek, digeri onun aci cekisini izleyecek iki insan varmis gibi sanki.”

“Je désire horriblement ce péché que je ne commets pas. Tu ne sais pas ce que c’est cette faim du corps. J’ai quelquefois l’impression d’être séparé d’avec ma chair, et c’est comme s’il y avait en moi deux personnes, dont l’une souffrirait, et l’autre regarderait souffrir.”
-
Nobel Edebiyat Odullu Fransiz sair Sully Prudhomme’un (René Francois Armand Prudhomme) olum yildonumu (6 Eylul 1907)

Meneksenin soldugu su billurdan vazocuk
Yelpazenin ucuyla birdenbire catladi;
Hafiften mi, hafiften dokunmustu fiskecik,
Gozle gormek bir yana, ses bile duyulmadi.
Acilan hafif catlak gerci kucuk bir seydi,
Fakat ince billuru gunden gune yiyerek
Sinsi bir yuruyusle boyuna ilerledi.
Kusatti her yanini yavasca kemirerek.
Vazodaki taze su bosaldi damla damla
Menekse cicekleri kurudukca kurudu,
Ilgilenmedi kimse bu kucucuk olayla,
Dokunayim demeyin, billur vazo kirildi.
Seven el de cok defa, sevdigini oksarken,
Farkinda olmayarak, kalbinde yara acar.
Kirilir kalp sessizce, hic mi hic sezdirmeden,
Sevginin cicegi kisa zamanda solar.
Kimsecikler goremez olup biten bu isi,
Yara buyur gizlice, isler hep daha derin,
Kahredici derdine deva bulmaz o kisi:
Billur gonul kirildi, dokunayim demeyin.

Il vaso dov’è morta questa verbena
Per un colpo di ventaglio s’è incrinato;
Il colpo l’ha scalfito appena,
E nessun suono lo ha rivelato.
Ma il taglio pur se poco inciso,
Mordendo il cristallo ogni giorno,
Con moto invisibile e deciso
L’ha percorso tutto intorno.
La sua fresca acqua è colata via,
Il succhio dei fiori è interrotto;
Nessun dubbio ha più chicchessia,
Non toccarlo, perché è rotto.
Spesso anche la mano amata
Sfiorando il cuore lo ferisce;
Poi dal cuore la ferita è ampliata,
Il fiore del suo amore perisce;
Sempre intatto agli occhi del mondo,
Sente crescere e piangere a dirotto
La sua ferita sottile e profonda:
Non toccarlo, perché è rotto.
-
Ilk gercek supermarket Piggly Wiggly, 6 Eylul 1916 tarihinde Clarence Saunders tarafindan Memphis, Tennessee'de acildi.

-
Ispanyol yazar Carme Laforet i Díaz'in dogum yildonumu (6 Eylul 1921)
"Ruhumun derinliklerini karmakarisik eden ama bir yandan da kara bulutlari silip supuren, aci veren kisa bir esinti gibi gecen o ateslenmeyi neye borçluyum, bilmiyorum. Onemli olan kimse doktor cagirmayi akil edemeden gecmesi, gecerken beni tuhaf ve halsiz bir rahatlik hissiyle birakmasiydi. Kalkabildigim ilk gun, ortuyu ayaklarima dogru atar atmaz, eve geldigimden beri elimi kolumu baglayan o bunaltici ortami da ustumden attigim hissine kapildim.
Angustias, yasli oldugunu belli eden manali bir yuzun derisi gibi kiris kiris olan ayakkabilarimi gozden gecirerek, su alan parcalanmis tabanlarina isaret etti ve islak ayaklarla dolastigimdan soguk kapmis oldugumu soyledi.
—Ayrıca, bak yavrum, insan yoksul olunca, akrabalarin merhametine siginarak yasamak zorunda kalinca, sahsi esyalarina daha iyi bakmak zorundadir. Daha az yuruyup daha dikkatli adim atmalisin. Hic oyle bakma bana, zira ben isteyken ne yaptigini gayet iyi bildigimi soyluyorum sana. Sokaga ciktigini ve seni yakalamayayim diye ben gelmeden once geri dondugunu biliyorum. Nereye gittigini ogrenebilir miyiz?"

"No sé a qué fueron debidas aquellas fiebres, que pasaron como una ventolera dolorosa, removiendo los rincones de mi espiritu, pero barriendo también sus nubes negras. El caso es que desaparecieron antes de que nadie hubiera pensado en llamar al médico y que al césar me dejaron una extrana y débil sensation de bienestar. El primer dia que pude levantarme tuve la impresion de que al tirar la manta hacia los pies quitaba también de sobre mi aquel ambiente opresivo que me anulaba desde mi llegada a la casa.
Angustias, examinando mis zapatos, cuyo cuero arrugado como una cara expresiva delataba su vejez, senalo las suelas rotas que rezumaban humedad y dijo que yo habia cogido un enfriamiento por llevar los pies mojados.
— Ademâs, hija mia, cuando se es pobre y se tiene que vivir a costa de la caridad de los parientes, es necesario cuidar mas las prendas personales. Tienes que andar menos y pisar con mas cuidado... No me mires asi, porque te advierto que sé perfectamente lo que haces cuando yo estoy en mi ofïcina. Sé que te vas a la calle y vuelves antes de que yo llegue, para que no pueda pillarte. Se puede saber a donde vas?
"Kimileri yasamak icin doguyor, kimileri calismak icin, kimileri de yasami seyretmek icin. Benim kucuk ve onemsiz bir seyirci rolum vardi. Bundan kurtulmak imkansiz."

"Unos seres nacen para vivir, otros para trabajar, otros para mirar la vida. Yo tenía un pequeño y ruin papel de espectadora. Imposible salirme de él."
"Burasi batan bir gemi gibi. Bizler suyu goren zavalli fareler gibi ne yapacagimizi bilmiyoruz."

"Aquello es como un barco que se hunde. Nosotros somos las pobres ratas que, al ver el agua, no sabemos qué hacer."
-
Italyan yazar ve yonetmen Andrea (Calogero) Camilleri'nin dogum gunun (6 Eylul 1925)
"Ogretmenin de uslu oldugunda sana cikolata veriyor mu?"
Iste kurt Montalbano masum cennet elmasini esmeye basliyor.
"Hayir, eskiden bana seker veriyordu."
"Simdi artik vermiyor mu?"
"Hayir, ben istemiyorum. O artik cok kotu biri oldu."
"Neler diyorsun oyle? Annen bana ogretmeninin seni cok sevdigini soyledi, seni hep oksayip opuyormus..." Iste simdi de curumeye yuz tutmus elmanin icindeki kurt ortaya cikmisti.
"Evet, ama ben artik istemiyorum."
"Neden?"

"Il tuo maestro te li dà i cioccolatini quando fai la brava con lui?"
Ecco a voi il verme Montalbano che inizia a scavare la mela dell'eden innocente.
"No, lui mi dava le caramelle."
"Ti dava? Perché, ora non te le dà più?"
"No, sono io che non le voglio. È diventato cattivo."
"Ma che dici? La tua mamma m'ha raccontato che ti vuole tanto bene, che ti fa le coccole, che ti bacia..." Eccolo il verme dentro la mela che comincia a imputridire.
"Sì, ma io non voglio più."
"Perché?"
"Herkesin bildigi gibi anilar kiraz gibidir, biri digerinin yaninda bitiverir ama SIK SIK hos olmayan, anilmak istemeyenler de siraya girip, insani onu yoldan cikarip, ayakkabilarinin camurlandigi kirli ve karanlik sokaklara suruklerler."

"Le memorie, si sa, sono come le cirase, una se ne tira appresso un altra, ma ogni tanto s intromettono nella fila ricordi non richiamati e non piacevoli che fanno deviare dalla strata principale verso viottoli scuri e lordi dove come minimo sinfangano le scarpe."
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri