-
Modern Iran edebiyatinin onde gelen duzyazi ve kısa oyku yazari Sadik Hidayet’in olum yildonumu (9 Nisan 1951)
“Kendimi butun ruhumla unutmanin uykusuna birakmak istiyordum. Unutmam mumkun olsaydi, unutmak surekli olsaydi, gozlerim kapansaydi da azar azar uykunun otesine, mutlak hiclige gomulebilseydim, varligimi artik hissedemez olacagim noktaya varsaydim, bir mürekkep damlasinda, bir musiki ahenginde ya da renkli bir isiginda erir giderdim ve sonunda dalgalar ve sekiller oyle buyurlerdi ki, hissedilmezin icinde silinir, yok olurlardi. O zaman dilegime kavusurdum.” Kor Baykus

“From the bottom of my heart I desired to surrender myself to the sleep of oblivion. If only oblivion were attainable, if it could last forever, if my eyes as they closed could gently transcend sleep and dissolve into non-being and I should lose consciousness of my existence for all time to come, if it were possible for my being to dissolve in one drop of ink, in one bar of music, in one ray of colored light, and then these waves and forms were to grow and grow to such infinite size that in the end they faded and disappeared—then I should have attained my desire.”
“Gunes duvar golgelerinin kenarindan bir kismini altin bir ustura gibi kesip aliyordu. Eski agarmis duvarlar arasinda sokaklar uzuyordu. Sessiz dilsizdi her sey. Sanki butun unsurlar, yakici havadaki kutsal huzur kanununa, sessizligin kanununa saygiliydilar. Her yerde gizli sirlar oldugu seziliyordu, oyle ki cigerlerim solumaya cesaret edemez olmuslardi.”

“The sun, like a golden knife, was steadily paring away the edge of the shade beside the walls.The streets were enclosed between old, whitewashed walls. Everywhere were peace and stillness, as though all the elements were obeying the sacred law of calm and silence imposed by the blazing heat. It seemed as though mystery was everywhere and my lungs hardly dared to inhale the air.”
-
9 Nisan 1962'de duzenlenen 34.Akademi Odul toreninde, Bati Yakasinin Hikayesi (West Side Story,1961. Yon: Jerome Robbins, Robert Wise), En Iyi Film; Sophia Loren, Kizim ve Ben (La Ciociara- Two Women, 1960) filmi ile En Iyi Kadin Oyuncu; Maximilian Schell, Nuremberg Durusmasi (Judgment at Nuremberg, 1961) filmi ile En Iyi Erkek Oyuncu Odulunu aldilar.


-
Amerikali norolog, filozof ve yazar Samuel (Benjamin) Harris'in dogum gunu (9 Nisan 1967)
"Dogruluguna dair hicbir kanit gosteremediginiz, baskalariyla konusurken gerceklendiremediginiz fikirler tarafindan yonetilmek, genellikle ciddi bir zihinsel sorununuz olduguna isaret eder. Bir cok kisinin inandigi mantiksizliga inanmak delilik degildir ama evrenin Yaraticisi'nin dusuncelerimizi duyabildigine inanmanın toplumumuzda olagan karsilaniyor olmasi yalnizca tarihsel bir kazadir. Tanri'nin yatak odanizin penceresine carpan yagmur damlalari yoluyla, Mors alfabesi kullanarak sizinle iletisim kurduguna inanmaniz ise akil hastaliginin göstergesidir. Bu nedenle dindar kisilerin cogu deli degilse bile temel inanclari kesinlikle oyledir. Bu sasirtici bir durum degildir; ne de olsa bir cok din, eski bilgisizligin ve kafa karisikliginin urunlerini yuceltmis ve bunlari sanki baslangictan beri var olan dogrularmis gibi sunarak bize miras birakmistir. Bu yolla aramizdan milyarlarcasi, akli basinda olan hic kimsenin kendi basina inanamayacagi bir seye inanir hale gelmistir."

"To be ruled by ideas for which you have no evidence and which therefore cannot be justified in conversation with other human beings is generally a sign that something is seriously wrong with your mind. Clearly, there is sanity in numbers. And yet, it is merely an accident of history that it is considered normal in our society to believe that the Creator of the universe can hear your thoughts, while it is demonstrative of mental illness to believe that he is communicating with you by having the rain tap in Morse code on your bedroom window. And so, while religious people are not generally mad, their core beliefs absolutely are. This is not surprising, since most religions have merely canonized a few products of ancient ignorance and derangement and passed them down to us as though they were primordial truths. This leaves billions of us believing what no sane person could believe on his own."
-
Bob Dylan. 9.studyo albumu Nashville Skyline'i 9 Nisan 1969'da Columbia Records etiketiyle piyasaya surdu.
-
Alan J. Pakula’nin yonettigi, Dustin Hoffman, Robert Redford ve Jack Warden’in rol aldigi biyografi-drama-tarih Baskanin Butun Adamlari (All the President's Men), 9 Nisan 1976’da tum Amerika’da vizyona girdi.


-
Ingiliz-Amerikali heavy metal grubu Rainbow, 3.studyo albumu Long Live Rock 'n' Roll'u 9 Nisan 1978'de Polydor etiketiyle piyasaya surdu.
-
9 Nisan 1979’da duzenlenen 51.Akademi Odul toreninde, Avci (The Deer Hunter, 1978.Yon: Michael Cimino), En Iyi Film; Jane Fonda, Eve Donus(Coming Home, 1978) filmi ile En Iyi Kadin Oyuncu; Jon Voight, Eve Donus filmi ile En Iyi Erkek Oyuncu Odulunu aldilar.

-
Italyan tibbi uzman ve yazar Alessia Gazzola'nin dogum gunu (9 Nisan 1982)

"Alice Allevi, genc bir adli tip stajyeridir. Biraz kafasi karisik ve siklikla akli baska yerde olsa da meslegiyle ilgili ogrenmesi gereken cok sey vardir. Calistigi enstitude durmadan asagiılanmasina, ustleri tarafindan meslege uygun gorulmemesine karsin kesin olan sey, meslegini cok sevdigidir. Alice, arkadaslarinin sevgisi, ayni evi paylastigi Japon arkadasi Yukino'nun ona verdigi yaşam enerjisi, is arkadasi ve amiri olan Claudio ile cinayete kadar olan arkadasligi (belki de arkadasliktan da ote bir sey) sayesinde cesaretlenerek tum olumsuzluklar karsisinda direnmeye calisir. Bir adli tip calisani oldugu icin suc mahallinde inceleme yapmak siradan bir istir, cinayet gunluk is akisinin bir parcasidir. Fakat bu sefer degil... Alice, Roma'daki o luks daireye girdiginde, yerde yatan genc kizin cesedini ve kanlar icindeki basini gorunce bu davanin digerleri gibi olmayacagini anlar. Cunku bu sefer kurbani tanımaktadir." Cirak

Alice Allevi è una giovane specializzanda in medicina legale. Ha ancora tanto da imparare e sa di essere un po' distratta, spesso sbadata. Ma di una cosa è sicura: ama il suo lavoro. Anche se l'istituto in cui lo svolge è un vero e proprio santuario delle umiliazioni. E anche se i suoi superiori non la ritengono tagliata per quel mestiere. Alice resiste a tutto, incoraggiata dall'affetto delle amiche, dalla carica vitale della sua coinquilina giapponese, Yukino, e dal rapporto di stima, spesso non ricambiata, che la lega a Claudio, suo collega e superiore (e forse qualcosa in più).. Fino all'omicidio. Per un medico legale, un sopralluogo sulla scena del crimine è routine, un omicidio è parte del lavoro quotidiano. Ma non questa volta... Stavolta, quando Alice entra in quel lussuoso appartamento romano e vede il cadavere della ragazza disteso ai suoi piedi, la testa circondata da un'aureola di sangue, capisce che quello non sarà un caso come gli altri. Perché stavolta conosce la vittima."
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri