Sayfa 4221/7020 İlkİlk ... 322137214121417142114219422042214222422342314271432147215221 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 33,761 - 33,768 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Johnny Depp, Geoffrey Rush, Orlando Bloom'un basrollerini paylastigi Karayip korsanlari - Siyah inci'nin laneti (Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl - Pirati dei Caraibi: La maledizione della prima luna) 28 June 2003'de Disneyland'de gosterime girdi.


  2. Fransiz sair, roman yazari ve elestirmen Robert Sabatier'in olum yildonumu (28 Haziran 2012)


    "Gozkamastiriciydi sokagim.

    Yillar akip gecti. Bir hayli sey ogrendim, baska isiklar gordum; bitkilere oldugu kadar insanlara da gerekli aydinligin goklere, guneslere ve denizlere gore degisen essiz renklerini bir bir saydim. Ama hicbir sey, ne doga, ne de kitaplar, sokagim’daki gunesin o amansiz, o degismez beyazligi kadar yer etmedi anilarimda.

    Suphesiz, bu goz kamasmasi sadece ozneldi ya da sadece bellegin gecirdigi baskalasimlarda vardi ve gercekliginden emin olamazdim bunun. Ama hayatin esenligiydi gunesten yansiyan bu esenlik. On yasimdaydim ve ilk defa duyumsuyordum hayati bir ilk yarayla duyuruyordu kendini; insanlar arasina karistim ve bir yavru kedi degil de kucucuk insan oldugum icin kurumus bir damla gozyasi kaldi yanagimda.

    Evet, gunesin beyaza boyadigi kulrengi binalariyla, aralarindan yesil otlarin bittigi sokak taslariyla, kendi yalnizligini kusatan sinirlariyla sokagim, yasadigim her ani hicbir zaman unutamayacagim kadar goz kamastiriciydi. Sanki ben degil de, bembeyaz bir isik icine gomulen kendi kaybolmus cocuklugum soz konusuymus gibi, ilk acilarin karsisinda gozlerini kirpistirarak butun safligiyla duran ve kalbi bambaska carpan bu urpermis cocugu tekrar goruyorum. O zamanlar dunya yine de sevinclerle doluydu." Isvicre Kibritleri



    "Eblouissante était ma rue.

    Des années se sont écoulées. J'ai un peu appris, beaucoup voyagé, connu d'autres lumières, c'est-à-dire, selon les ciels, les soleils et les mers, dénombré les gammes incomparables de la clarté nécessaire à l'homme comme à la plante. Mais rien, ni la nature ni les livres, ne m'a laissé dans le souvenir cette sensation de blancheur forte, implacable, immuable du soleil de ma rue.

    Sans doute cet éblouissement n'était-il qu'intérieur, ou n'existe-t-il que dans les métamorphoses de la mémoire, ne puis-je être sûr. Mais cette salutation solaire était celle de la vie. J'avais dix ans et pour la première fois, je ressentais la vie : elle s'annonçait avec une première blessure; du végétal je passai à l'animal, à la bête séparée de la bête ; et parce que j'étais un petit des hommes et non un jeune chat, une larme finissait de sécher sur ma joue.

    Oui, éblouissante , avec ses immeubles gris que le soleil peignait en blanc, ses pavés nacrés sertissant l'herbe verte, ses bornes qui préservaient sa solitude. Eblouissante au point de fixer les instants sur le négatif de la mémoire. A jamais. Et je revois cet enfant frémissant et pur en face des premières tragédies, avec un tremblement de paupières, un battement particulier du cœur, non comme s'il était moi-même, mais comme s'il s'agissait de mon propre enfant, dissous jadis dans trop de lumière blanche. Le monde alors était pourtant joyeux."

  3. Tom Holland, Michael Keaton ve Robert Downey Jr'in basrollerini paylastigi Orumcek-Adam: Eve Donus (Spider-Man: Homecoming - Scarica sfondi Spider-Man il Ritorno a casa) 28 Haziran 2017'de Los Angeles, California'da gosterime girdi.


  4. Papirus,murekkep, tuy.
    Koyu bir cagin cekirdegine dogru
    bir ugultu yukseliyor kokumden doruguma,
    bir harita aciyorum onume: Sonsuz olcekli,
    yeryuzunu, gokleri ve goklerin otesini orten,
    dag, koyak, ic deniz, acik deniz, olu deniz icin;
    dere tepe duz giden dervis yuzum,
    abdal sesim, kesis bakisim icin bir harita.
    Flaneur, wanderer, aylak evliyayim
    yenilmez hayretler icinde: Nerede yuvam,
    nerede oldurdugum agam icin diktigim
    sessiz co aniti, nerede durmadan dogurdugum
    gece cocuklari: Bir karabasan gibi cokuyorum
    birdenbire ustume, sanki cagirilmamis
    bir saganagim: Gelip geciyorum heryerden,
    tassam tasirsam da.


    Ikizim, esim, aynam benim: Yikiliyor
    Cag ve karisiyor butun takvimlerin
    sayfalarini bosluga savuran ruzgarda
    gunler ve geceler. Saatler duruyor
    ki kuramiyoruz bir daha, akreple
    yelkovanin celisen yuzlerinde
    o titiz dengeyi. Bir vida hicbir yive
    denk gelmiyor artik, bir fiil
    dolasiyor dilimin ucunda ve
    icinde buyuk, hizli, sessiz, keskin bir kus
    kanatlarini hazirliyor,
    geridonussuz bir ucusun esiginden aciyla,
    biraz gururla bakiyor otelere,
    ufkun ardindan gelen ufuklarin
    sonsuz aritmetigine
    ve bir yaydan firlar gibi
    kanatlarini acmadan
    yercekiminden uzaklasiyor,
    gorunmez kaynaginin gorunmez gucuyle.



    Papiro, inchiostro, piuma d’oca.
    Dalla mia radice sorge un boato verso la vetta
    verso il nucleo di un evo scuro,
    apro dinanzi a me un atlante: di scala infinita,
    che copre la terra, i cieli e oltre i cieli,
    un atlante per monte e vallata, mar interno, alto mare, mar morto,
    un atlante per il mio volto derviscio vagante per monti e valli,
    per la mia voce di vate, il mio sguardo di monaco errante.
    Flaneur, wanderer, santo vagabondo
    Immerso in invincibili stupori: dov’è il mio nido,
    dov’è il muto monumento di deserto eretto da me
    al signore-padrone che ho ucciso, dove sono i bambini
    che di notte partorisco senza fine: d’improvviso calo su di me
    come un incubo, come fossi un acquazzone
    non invocato:
    seppur trabocco e faccio traboccare
    trascorro dappertutto.


    Mio sosia, mio simile, mio specchio: crolla
    l’era e nel vento, che turbina le pagine
    di tutti i calendari verso il vuoto, si mescolano i giorni e le notti.
    Si fermano gli orologi
    e non riusciamo più a fissare
    sulle facce contrastanti delle lancette
    quel sottile equilibrio.
    E una vite non combacia ormai
    nel giro che la spana, un verbo
    mi si aggira sulla punta della lingua e
    un imponente uccello,
    veloce, muto e acuto
    dispone al volo le ali dentro me,
    e dal limitare di un volo senza ritorno,
    guarda in lontananza, con pena e un po’ d’orgoglio,
    l’infinita aritmetica
    degli orizzonti che seguono all’orizzonte,
    e come saettando da un arco
    senza aprire le ali
    si allontana dalla gravità,
    con l’invisibile forza della sua sorgente invisibile.

    Enis Batur

  5. Italyan ressam Oronzo Malinconico’nun olum yildonumu (29 Haziran 1709)

    Latiano, Chiesa di Sant’Antonio, La caduta di Gesù, inizio XVIII secolo (Latiano, Church of Sant'Antonio, The fall of Jesus, early 18th century)




    Napoli, Chiesa della Cesarea, L’andata al Calvario, 1691 circa (Naples, Church of Caesarea, The journey to Calvary, around 1691)


  6. Konfucyuscu, Japon bilgin-burokrat, akademisyen, yonetici, yazar ve politikaci Arai Hakuseki'nin olum yildonumu (29 Haziran 1725)

    “Ogretmenim, her gun gunduzleri uc bin, aksamlari bin harf yazmami buyurmustu. Kisa kis gunlerinde gunes erken battigindan, gorevimi tamamlayamazdim. Yazi yazdigim kucuk kuru tahtami bati’ya bakan verandaya goturur, yazimi orada bitirirdim. Aksamlari, ilerlemis saatlerde, yazdiklarimi gozden gecirirken artik yorgunlukla savasamaz olurdum. Bu yuzden su dolu iki kovayi yanima almaya basladim. Cok uyku bastirdiginda, giysilerimi cikarir ve kovanin birini tepemden asagi boca ederdim. Sonra giyinmeksizin yine calismaya koyulurdum. Soguk uyanik kalmami sagliyordu. Biraz sonra isinip yine uykum gelince, bu kez ikinci kovayi kullanirdim. Bu yontemin yardimiyla hemen her zaman odevlerimi zamaninda bitirmeyi basardim. o kis dokuz yasima bastim.”



    "My teacher set me a task, ordering me to write out every day in the day-time three thousand Chinese characters in the round or cursive script, and at night one thousand. When winter came on and the days became shorter, it frequently happened that the sun approached his setting before my task was finished. I would then take my desk out to a bamboo veranda which faced the west, and finish it there. Moreover, as I sometimes got intolerably sleepy over my nightly task, I arranged with the man who was told off to serve me to put two buckets of water on the aforesaid veranda. When I became very drowsy I took off my coat and poured one of the buckets of water over me. I then resumed my clothing and went on writing. The cold produced in this way for a while answered the purpose of keeping me awake. But after a time I became warm again, and the drowsiness came back, when I poured water over myself as before. With two applications of this kind I was able to get through most of my work. This was in the autumn and winter of my ninth year. "

  7. Alman ressam Anton Raphael Mengs’in olum yildonumu (29 Haziran 1779)

    Helios as Personification of Midday, ca. 1765




    Diana as Personification of the Night, ca. 1765


  8. Italyan sair, dusunur, dil bilimci ve deneme yazari Giacomo (Taldegardo Francesco di Sales Saverio Pietro) Leopardi'nin dogum yildonumu (29 Haziran 1798)


    Ey tek ebedi olan dunyada
    her canli varligin yoneldigi olum,
    sende dinlenir bizim ruhtan yoksun varligimiz,
    hosnut degil,ama kurtulmus
    eski acidan.Goturuyor
    bilinmeze bu agir dusunce bizi
    karmakarisik akildaki koyu bir gece gibi:
    tukendigini hissediyor corak ruh
    umutlanma,arzulama gucunun:
    kurtuluyor boylece acidan,korkudan
    ve eriyor bos, agir
    ve SIKINTISIZ zaman.
    Yasadik: bir sut cocugunun ruhunda
    korkunc bir larvadan
    ya da korkulu bir ruyadan
    nasil karanlik bir ani kalirsa;
    oteye kaliyor bizde bu anisi da
    hayatimizin. Ama ani uzaktir
    korkudan. Ne olduk?
    Ne oldu yasam adini alan
    o aci zaman parcasi?
    Bizim dusuncemize gore, bugun,
    yasam gizemli, hayranlik verici,
    ve gorunmektedir bilinemeyen olum
    canlilarin onu dusundugu gibi.
    Nasil kaciyorsa olumden yasarken
    oyle kaciyor simdi de yasam atesinden
    bizim bilinmeyen varligimiz,
    hosnut degil ama emin
    yazginin engellediginden
    mutlu olmasinin olumlulerin ve olumlerin.



    Sola nel mondo eterna, a cui si volve
    Ogni creata cosa,
    In te, morte, si posa
    Nostra ignuda natura;
    Lieta no, ma sicura
    Dall'antico dolor. Profonda notte
    Nella confusa mente
    Il pensier grave oscura;
    Alla speme, al desio, l'arido spirto
    Lena mancar si sente:
    Così d'affanno e di temenza è sciolto,
    E l'agrave; vote e lente
    Senza tedio consuma.
    Vivemmo: e qual di paurosa larva,
    E di sudato sogno,
    A lattante fanciullo erra nell'alma
    Confusa ricordanza:
    Tal memoria n'avanza
    Del viver nostro: ma da tema è lunge
    Il rimembrar. Che fummo?
    Che fu quel punto acerbo
    Che di vita ebbe nome?
    Cosa arcana e stupenda
    Oggi è la vita al pensier nostro, e tale
    Qual de' vivi al pensiero
    L'ignota morte appar. Come da morte
    Vivendo rifuggia, così rifugge
    Dalla fiamma vitale
    Nostra ignuda natura;
    Lieta no ma sicura,
    Però ch'esser beato
    Nega ai mortali e nega a' morti il fato.

Sayfa 4221/7020 İlkİlk ... 322137214121417142114219422042214222422342314271432147215221 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •