-
The Walking Dead dizisinin Amy Harrison karakteri; Frozen filminde Parker O'Neil karakteri ve Son Durak 5 (Final Destination 5) filminin Molly karakteri, Amerikali aktris Emma Jean Bell'in dogum gunu (17 Aralik 1986)

-
Belcika dogumlu Fransiz Roman ve deneme yazari (Marguerite de Crayencour) Marguerite Yourcenar'in olum yildonumu (17 Aralik 1987)
"Yeter Alessandro!" dedi Marcella birden, tutkulu bir kederle. "Gecmisi rezil yatak kavgalarina indirgemeyelim.Bizi ayiran siyasetti, o kadar. Daha once ben sizi sevdigimi saniyordum."
" ‘Hayir,’ dedi Alessandro, ‘hayir. Bir erkekle bir kadin arasinda siyaset daima kotu bir bahanedir sadece. Siz beni taniyordunuz.Deli degildim, partiye kaydolacaktim elbette. Ayrica ikiyuzluluk bir yana, ben bir halk yaratmaya calisan o eski duvarciyi takdir ediyorum .Basari dalkavuklugu kadar asagilik bir sey olamaz, ama butun basarilar gecici olduguna gore, ben sadece zamanimin ilerisindeyim; bu adam da butun galipler gibi tarihte buyuk bir maglup olarak yerini alacak sonunda.Ben de bu arada pratik sonuclara sonsuz saygi duyuyorum.Bu adamin yukselisi sizi hic etkilemiyor mu?’ " Dus Parasi

"Enough, Alessandro!" Marcella said sharply, with aching sadness."Let's not reduce the past to pitiful bedroom squabbles.Politics drove us apart, that's all. Before that I thought I loved you."
" ‘No, no,’ Alessandro said. ‘Politics between a man and a woman is never more than a pretext. You knew me. I wasn't foolish enough not to enroll in the party. Besides, all hypocrisy notwithstanding, I rather admire this former mason who's trying to build up a nation. Nothing is more despicable than the adulation of success, but since success is always fleeting, I'm only anticipating that time in history when this man like all winners, will figure as a great loser. Meanwhile, I don't deny bestowing on practical results my temporary esteem. Aren't you the least bit impressed by this man who made it?’ "
"Yani basimda oldugunu biliyorum; elbisesini en kucuk ayrintisina kadar tarif edebilirim; karamsar oldugunu, suratinin biraz asik oldugunu, su anda hayatinin en onemli deneyini kacirmis oldugunu dusunen bir buyucunun huznunu tasidigini biliyorum, ama gormuyorum onu; cunku yan yana, basimizi bir an olsun birbirimize cevirmeden yuruyoruz, gozlerimiz ufkun ayni noktasina dikili.”

“I know that he is very close to me; I could describe his apparel down to the smallest detail; I know that he is melancholy, a little sullen, filled at this moment with the grief of a sorcerer who believes himself to have failed at the experiment of his lifetime, but I do not see him for we are walking side by side without ever turning our heads toward each other, and our eyes are fixed on the same point of the horizon.”
-
Bugune kadar 120 televizyon ve komedi odulu kazanan, Amerikali karikaturist Matt Groening'in yarattigi, Amerikanin en uzun soluklu sitcom'i The Simpsons, (Simpsons roasting on an open fire) 17 Aralik 1989'da Fox kanalinda yayina basladi.



https://www.youtube.com/watch?v=FSTRqG9ggPE
-
Robert De Niro, Julie Kavne, Robin Williams’in basrollerini paylastigi Uyanislar (Awakenings ) 17 Aralik 1990 tarihinde New York’ta gosterime girdi.


“Gercek su ki, yanlis ya da dogru olan neydi, bilmiyoruz. Bildigimiz su: kimyasal pencere kapaninca baska bir uyanis gerceklesti. Insan ruhunun her ilactan daha guclu oldugu. Beslenmesi gereken bu. Calisma, oyun, dostluk, aile. Onemli olan bunlar. Unuttugumuz bunlardi, en basit seyler. / Quello che sappiamo è che, come la finestra chimica si è chiusa…è avvenuto un altro risveglio. Che lo spirito umano è meglio di qualsiasi altra medicina, e quello è che va curato. Con lavoro, gioco, amicizia, famiglia. Queste sono le cose che importano, questo è quello che abbiamo dimenticato. Le cose più semplici.”
-
Alman filozof, gazeteci, deneme yazari ve sair Gunther Anders'in olum yildonumu (17 Aralik 1992)
"Diktatorluk donemini, savasi, toplama kamplarini, isgal guclerini, atese verilmis kentleri 'korku devri' olarak niteleme hakkina iliskin tek bir soz dahi etmek yakisik almazdi. Ote yandan savasin finalindeki felaketi izleyen on yilda bu 'korku devri' teriminin tuhaf denebilecek asiri gercekdisi kariyerine tanik olduk. Bugun Viyana’da, Paris’te, Londra’da, New York’ta — 'Age of anxiety'nin revacta oldugu yerlerde - korkuyu, gercek korkuyu aramaya ciksak neredeyse elimiz bos donerdik. Kuskusuz, 'korku' — sozcugunu basilmis halde bulurduk, suruyle hem de, balyalarca - her gun yuzlercesi hurda kagida donusen, yuzlerce yenisi cikan - yayinda. Cunku korku bugun artik bir metaya donusmustur. Korku hakkinda herkes konusuyor. Lakin korkudan konusan cok az kisi var." Insanin Eskimisligi

"Über die Berechtigung, die Zeit der Diktatur und des Krieges, der Lager, der Besatzungen, der brennenden Städte, das 'Zeitalter der Angst' zu nennen, auch nur ein Wort zu verlieren, wäre unerlaubt. Aber unterdessen, in den zehn Jahren, die der Schlußkatastrophe gefolgt sind, hat der Ausdruck eine merkwürdige Karriere gemacht, eine höchst unreelle. Ginge man heute in Wien, in Paris, in London, in New York — wo immer die Redensart „Age of Anxietj" geläufig ist, auf die Suche nach Angst, nach wirklicher Angst — die Ausbeute würde äußerst bescheiden ausfallen. Gewiß : das gedruckte Wort 'Angst' würde man finden, in Schwärmen sogar, in Ballen von Publikationen, von denen Hunderte täglich in die Makulatur wandern, um von anderen Hunderten ersetzt zu werden. Denn Angst ist heute zur Ware geworden; und über Angst spricht heute jedermann. Aber aus Angst sprechen nur sehr wenige."
-
“Butun kadinlar bir kadini sever: Kendilerini severler delicesine, guzel bulmaya razi olduklari tek bicim her zaman kendi vucutlaridir. / Tutte le donne amano una donna: amano perdutamente se stesse, il loro stesso corpo è infatti di solito l'unica forma in cui siano d'accordo nel trovare qualche bellezza.” Marguerite Yourcenar, Atesler – Fuochi

"Toutes les femmes aiment une femme : elles s’aiment éperdument elles-mêmes, leur propre corps étant d’ordinaire la seule forme où elles consentent à trouver de la beauté. / All women love one woman: they love themselves madly, consenting to find beauty only in the form of their own body.” Marguerite Yourcenar, Feux – Fires
-
"Yasli Giulio gipta edilecek bir durumda olduguna, karisinin iyi bir es olduguna inanmaya calisiyordu, ama dukkanin iflasa dogru gittigi, Giuseppa'nin da ona aci cektirdigi gun gibi asikardi. Karisi mutlu olsun diye elinden geleni yapmisti; hastaliklariyla, cocuklariyla evine coreklenen kayinbiraderlere, baldizlara tahammul etmisti.; varini yogunu ugruna harcadigi bu insanlara yardim etti diye simdi Giuseppa ona sitem ediyordu. Karisi zor dogurduysa, balayi seyahati boyunca Paris'te yagmur dinmediyse Giulio'nun ne kabahati vardi?"

"Il vecchio Giulio si sforzava di credere che il suo fosse un destino invidiabile e sua moglie una brava donna, ma doveva riconoscere che il negozio andava a rotoli e che Giuseppa lo faceva soffrire. Aveva fatto del suo meglio per renderla felice: aveva sostenuto cognati e cognate, che gli entravano in casa portandosi dietro malattie e figli; si era svenato per quelle persone che lei ora gli rimproverava di avere aiutato. E non dipendeva da lui se i parti della moglie erano stati difficili, né se non aveva mai smesso di piovere a Parigi."
-

"Ask bir cezadir. Yalniz kalmayi beceremedigimiz icin cezalandiriliyoruz. / L'amore è un castigo. Veniamo puniti per non essere riusciti a rimanere soli. / El amor es un castigo. Somos castigados por no haber podido quedarnos solos.”
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri