-
Golden Globe ve Emmy Odullu Frasier dizisinde Daphne karakterine hayat veren Ingiliz aktris Jane Elizabeth Leeves'in dogum gunu (18 Nisan 1961)


-
Fransiz roman ve oyun yazari, film yapimcisi Marcel Pagnol'un olum yildonumu (18 Nisan 1974)

" Insanlarin mutlu olmayi zor bulmalarinin nedeni, gecmisi bugunden daha iyi, bugunu oldugundan daha kotu ve gelecegi ise olacagindan daha az cozumlu gormeleridir. / The reason people find it so hard to be happy is that they always see the past better than it was, the present worse than it is, and the future less resolved than it will be. "

" La raison pour l**uelle les gens pensent qu'il est si difficile d’être heureux est qu’ils voient toujours le passé mieux qu'il n'était, le présent pire qu’il n'est, et l’avenir moins résolu qu’il ne sera. / La ragione per cui le persone trovano così difficile essere felici è che sempre vedono il passato migliore di quello che era, il presente peggio di quello che è, e il futuro meno risolto di quello che sarà. "
-
Amerikali yazar Alexander (Murray Palmer) Haley, 18 Nisan 1977'de Kokler (Roots) romani ile Pulitzer Odulunu kazandi.
" Bir gece kulubede Bell, 'Artik yedi yasindasin Kizzy. Yasitlarin butun gun tarlada calisiyorlar. Noah'ya baksana sen de bana buyuk evde yardimci olmalisin.' Babasinin bu konularda ne dusundugunu bilen Kizzy, Kunta'ya belli belirsiz bakti. 'Anneni duydun' dedi Kunta kesin bir dille. Onceden Bell'le konusup Kizzy'nin yalnizca Miss Anne'in oyun arkadasi olarak kalmasini degil efendinin gozune carpacak isler de yapmasini kararlastirmislardi. "

" Bell told Kizzy one night in the cabin, 'You's gwine on seven years ol. Fiel-hand young'uns be awready out dere workin' ey'yday—like dat Noah—so you's gwine some use to me in de big house!' Knowing by now how her father felt about such things, Kizzy looked uncertainly at Kunta. 'You hear what yo' mammy say,' he said without conviction. Bell already had discussed it with him, and he had to agree that it was prudent for Kizzy to start doing some work that was visible to Massa Waller, rather than continue solely as a playmate for Missy Anne. "
-
Amerikali yazar, sair, yayinci ve feminist Alice Walker, 18 Nisan 1983’de Renklerden Moru / Mor Yillar (The Color Purple) romaniyla Pulitzer dulunu aldi.
“ Bilirsin, insan kendine bir soru sordu mu gerisi gelir artik. Bir soru, bir soru daha derken iyice dalarsin. Ben de neden sevgiye gerek duyuyoruz diye sordum once. Ardindan, neden aci cekiyoruz diye dusundum. Neden kara renkliyiz? Neden yarimiz kadin, yarimiz erkek? Bir baktim ki hicbir sey bilmiyormusum. Bir de sunu anladim ki neden buradayim diye sormadikca, neden kadinim ya da neden karayim yahut neden soyleyim diye sormanin hic anlami yok. ”

“ You know how it is. You ask yourself one question, it lead to fifteen. I start to wonder why us need love. Why us suffer. Why us black. Why us men and women. Where do children really come from. It didn’t take long to realize I didn’t hardly know nothing. And that if you ast yourself why you black or a man or a woman or a bush it don’t mean nothing if you don’t ask why you here, period. ”


" Iki insanin bir araya gelince bedenleriyle ne yaptigini pek tahmin edemem, kimse de edemez. Ama sevgi dedin mi, tahminde bulunmama hic gerek yok. Sevdim ve sevildim. Birileri aglayip sizlayacak diye sevginin durdurulamayacagini anlamami sagladigi icin Tanri' ya sukurler olsun. "
-
Ispanyol Ekspresyonist ressam Eduardo López Pisano'nun olum yildonumu (18 Nisan 1986)
Temas taurinos, siglo XX

Don Quixote, siglo XX
-
Turk sair, roman ve oyun yazari Oktay Rifat'in (Horozcu) olum yildonumu (18 Nisan 1988)


This won't do, it won't work! One day
This disturbance will stop, you'll be born to the Sun.
You'll see again like an old picture
The sky at tbe window, the book on the table,
Your grief, your worries bathed, purified,
Your towel, sheet, shirt all in a row
Will fly up fluttering in the wind.
Where are you, daylight laughing with labour,
Where are you, night full of beautiful smells!
" ...Ben bulutlar sahi, yucelerde gezen, ruzgarlardan hile sezen, sizin bu semtlere kirk yilda bir ugrayan, o da tenezzulen bir… bir… bir bulutum. Sen nasil olur da bacagina bakmadan bana sazla soz atmaya kalkarsin? Aramizda senden buyuk otlar, agaclar, insanlar, telgraf direkleri, kuleler, daglar var. Bir dilegin varsa sen senden buyuk ota soylersin, senden buyuk ot agaca, agac insana, insan telraf diregine, telgraf dilegi kuleye, kule de daga soyler. Dag ister bana soyler, ister hasir alti eder. Onun bilecegi sey, deyip kesti.
Gelgelelim bulut calimli. Ne sozden anliyor, ne yalvarmadan. Almis basini usul usul gidiyor. Bir iki derken, Hasan Dagi’nin kenarindan siyirtti mi avucunu yala. Aksaray koyluklerinde Recep derler bir delikanli vardir. Civan mi civan. Tasi SIKSA suyunu cikaran takimindan. Iste bu Recep buluta gozunu dikmis, ulan ne etsem de su bulutu yola getirsem diye dusunuyor. Bulut Hasan Dagi’ni ha asti ha asacak. Recep bakar ki olacak gibi degil, martini kapinca, hesabi budur deyip tetigi ceker. Bulut bir silkinir, iki silkinir, ustundeki rahmeti tutamayip Aksaray Ovasi’na saril saril bosanir. Derler ki Aksaray Ovasi’na kirk gun kirk gece yagmur yagmis. "

" ...Io scià delle nuvole, che percorre le sommità, che percepisce I'inganno dei venti e passa ogni tanto da queste parti, e se ne degna, io sono una... una... una... nuvola. Tu, come ti permetti senza neanche misurarti, di trattenermi con il saz e le parole? Fra di noi vi sono erbe più grandi di te, alberi, uomini, pali telegrafici, torri e monti. Se desideri qualcosa tu lo chiedersi ad un'erba più grande di te, l'erba più grande di te all'albero, l'albero all'uomo, l'uomo al palo del telegrafo, il palo del telegrafo alla torre e la torre lo dirà alla montagna. La montagna se vuole lo dirà a me, se non vuole lascerà perdere. Sono affari suoi. Tale modalità di richiesta non è conforme alla regola, disse e tagliò corto.
E veniamo ora alla nostra arrogante nuvola. Non si cura nè delle parole nè delle suppliche. Piglia e, dolce dolce se ne va. Arrivi appena a contare sino a due, una volta scivolata sul fianco del Monte Hasan resti con un pugno di mosche. Dei villagi di Aksaray v'è un giovanotto chiamato Recep. Ma un giovanotto in gamba. Di quelli che se strizzano un sasso vi estraggono l'acqua. E così questo Recep presa di mira la nuvola pensa, hei cosa potrei per farla ragionare? La nuvola è in procinto di sormontare il Monte Hasan. Recep, visto che non c'è niente da fare, afferra il martini, è quello che si merita dice, e tira il grilletto. La nuvola si scuote una volta, due volte, non riesce a trattenere l'acqua che porta con sè e, sulla pianura di Aksaray si sgrava a dirotto. Dicono che nella pianura di Aksaray sia piovuto quaranta giorni e quaranta notti. "

Du pain sur les genoux
Les étoiles au loin, très loin.
Je mange du pain en regardant les étoiles.
Je suis si absorbé, ô oui, tellement
Que parfois je me trompe, au lieu de pain
Je mange les étoiles.
-
Amerikali aktris Brittany Leanna Robertson'in dogum gunu (18 Nisan 1990)

-
Ispanyol ressam Manuel López-Villaseñor y López-Cano'nun olum yildonumu (18 Nisan 1996)
Bodegón (Still life), 1968

El Sueno de la Ventana (Window of a Dream), 1969
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri