-
Ispanyol ressam José María Casado del Alisal'in dogum yildonumu ( 24 Mart 1832 )
Últimos momentos de Fernando IV el Emplazado, 1860 ( Palacio del Senado de España)

La Rendición de Bailén, 1864 ( Museo del Prado )
-
Ingiliz sair, desinator, roman ve sanat yazari, ressam ve Arts and Crafts hareketi'nin babasi William Morris'in dogum yildonumu ( 24 Mart 1834 )

“ Icimdeki bunalim duygularini hicbir sekilde uzerimden atabilmis degildim ve nerelere gitsem gittigim yerlerin pek bilincinde olmuyordum; bu durumda Thames nehrinin bana bildik olan yuzunu gordugum zaman bile, kafamin bu kadar karisik olmasi da saslacak bir sey degildi. “ HiCbir Yerden Haberler

“ I had by no means shaken off the feeling of oppression, and wherever I might have been should scarce have been quite conscious of the place; so it was no wonder that I felt rather puzzled in despite of the familiar face of the Thames. “
" Hicbir is yapmayan zengin insanlar sinifina gelirsek, hicbir sey uretmemelerine ragmen cok fazla tuketim yaptiklarini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle de acik bir sekilde calisan insanlarin zararina, tipki yoksullara bakildigi gibi, onlara bakilmaktadir ve toplulugun uzerinde sadece bir yukturler. " Faydali Isler Faydasiz Ugraslar

" For first, as to the class of rich people doing no work, weall know that they consume a great deal while theyproduce nothing. Therefore, clearly, they have to be keptat the expense of those who do work, just as paupershave, and are a mere burden on the community. "

" Insanlar savasirlar ve savasi kaybederler ve yenildikleri halde ugrunda savastiklari sey gerceklesir ve gerceklestiginde istedikleri seyin bu olmadigi anlasilir ve baska insanlar onlarin istedikleri sey icin baska bir ad altinda savasmak zorundadirlar. "
-
Guney Afrikali yazar, savas karsiti ve entelektuel Olive Schreiner'in dogum yildonumu ( 24 Mart 1855 )

“ Gocebe kadin ilerler. Ozgurlukler ulkesini arar. ' Oraya nasil ulasacagim ? ' diye sorar. Mantigi cevap verir: 'Yalnizca ama yalnizca tek bir yol var. Iscilik sahilinden iner, acinin sularindan gecersin. Baska yolu yok.' Kadin gecmiste tutunduklarini birakarak feryat eder: ' Kimselerin ulasamadigi bu uzak ulkeye ne diye varayim ? Yalnizim, yapayalnizim.' ”

“ The woman wanderer goes forth to seek the Land of Freedom. ' How am I to get there ? ' Reason answers: 'here is one way, and one only. Down the banks of Labour, through the water of suffering. There is no other.' The woman cries out: ' For what do I go to this far land which no one has ever reached ? Oh, I am alone! I am utterly alone! ' ”
-
Turk neyzen ve sair ( Tevfik Kolayli ) Neyzen Tevfik'in dogum yildonumu ( 24 Mart 1879 )
Izdirabin sonu yok sanma, bu alem de gecer,
Omr-i fani gibidir; gun de gecer, dem de gecer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de gecer,
Devr-i sadi de gecer, gussa-i matem de gecer,
Gece gunduz yok olur, an-i demadem de gecer.
Bu tecelli-i hayat ask ile buktu belimi,
Cagliyan goz yasi mı, yoksa bu hicran seli mi ?
Inleyen saz-i kazanin acaba bam teli mi ?
Cevrilen dest-i kaderle bu suurun fi'limi,
Ney susar, mey dokulur, gulgule-i Cem de gecer

Don't think this suffer is endless, this world also passes
Like the mortal one, the day passes, the moment also passes
The happiness of the one who cannot feel sorrow also passes
The age of the happiness also passes, the grief of the mourning also passes
The day and night disappear, the man of the moment also passes
This manifestation of life has bended me with love
Are these gurgling teardrops or the flood of blues ?
Is this howling sound of the instrument of life belongs to the lowest note ?
Are these the deeds of all kinds which surrounded by destiny ?
Reed gets silent, drink spills over, the sound of the Solomon also passes
-
Amerikali yazar, sair ve egitimci Henry Wadsworth Longfellow'un olum yildonumu ( 24 Mart 1882 )


Hesperus yelkenli bir gemiydi
zangirdayan okyanusta yol alan
kaptani guverteye kizini koymustu
ikisi de bir kadere mecbur olmustu
egil bak gozlerine; mavi keten cicegini gormek icin bak
yanaginda sokecekmis kizilca safak
oydu mayista hic gelmeyecek yaz
ve alic tomurcuklari gibiydi, beyaz
simdi dumenin ardinda duruyor kaptan
agzinda piposuyla bekleyen golge
fark etmisti rotasinin saptigi bu bolge
batida is ve sis, doguda pus, duman
gecenlerde haber vermisti
Ispanyola’dan gelen yasli denizci
gemisini limana cekmis
bir kasirga cikacagindan soz etmisti
“su ay, dun geceki haleli,
simdi neden ortalikta yok” dedi
piposunu tutturdu kaptan
aci bir ifadeyle gulumsedi
ruzgar daha soguk, daha sesli ufurdu
kuzeydogudan o korkunc ugultuyla
gelmisti kar, okyanusa dustu
dev dalgalar kopurerek usustu
firtina var gucuyle davranmisti
tekne karsi koymaya calisirken
titreyerek durdu korkmus bir at misali
sicradi palamari uzunlugunca
“buraya gel, buraya gel kucugum
ne olur sakin korkma
ustesinden gelip atlatacagiz
yenemeyecek bizi bu firtina
paltosuyla sarmalayarak kizini
aci ruzgardan korumaya calisti
kirik diregin kesip halatini
onu pruvaya baglamisti
“babacigim can sesi duyuyorum
soyle bana bu ne olabilir ?
ancak bir sis cani kayaliklardan
bizi okyanusa yonlendirebilir”
“babacigim duyuyorum top seslerini
soyle peki bu ne olabilir ?
böyle havada butun tekneler
dalgalar icinde kaybolabilir”
“ve parildayan bir sey goruyorum
babacigim bir sey soyle”
ama cevap veremezdi babasi artik
kaskati bir cesetti o, ne yazik
dumene dolanmis olu bir adam
goklere bakiyor gibiydi simdi
fenerin isigi aydinlatiyordu
o donuk ve karli gozlerini
kiz ellerini birlestirdi, dua etti
belki de tekneden kurtulabilirdi
Mesih’i animsadı dalgalarin duruldugu
Taberiye golunde
karla karisik kapkaranligin
ve kasvetin icinde kaybolan tekne
yelkenleriyle carsafli bir hayalet gibi
Norman’s Woe’ya suuklenmisti
firtina giderek azaldiginda
tahtini ugultuya biraktiginda
sesler sustu, dalgalarin
kayaliklari dovdugu duyuldu
dalgalar bukuluyor, bir yay ciziyor
korkunc enkazi surukluyordu
iclerinden bir dev guverteyi aldi goturdu
murettebati sulara supurdu
kizcagiz da vurdu, vurdugu yere o bembeyaz
taraklanmis yun gibi yumusak dalgalarin
ama zalimdi, boynuzu gibi sivri kayalar
o kizgin bogalarin
takir tukur oten tabutuyla, buzlu bir kefen
birkac tahta kalmisti guverteden
boyle bir sekilde kutsanip batti
kukredi dev dalgalar kahkaha atti
safak soktugunde sahil boyunda
bir balikci kahrolup cok uzulmustu
suruklenen direge simsiki bagli
cunku bir peri kiziniı gormustu
govdesini dondurmustu soguk okyanus
guzel gozleri tuzla buz
tutup kahverengi sacindan
dalgalarin oksadigi yosunlar gibi
Herperus’un aci hikayesi iste bu
o firtina, kar, dev dalgalar ve su
Ulu Tanrim bizim gibi aciz kullarini
felaketten uzak tut, kederden koru.
-
Ingiliz gazeteci ve hiciv ustasi Malcolm Muggeridge’in dogum yildonumu ( 24 Mart 1903 )
“ Son gunlerde, arada bir yaptigim gibi geriye donup yasantima baktigimda beni en cok sarsan, bir zamanlar bana cok onemli ve cazip gelen seylerin simdi bos ve sacma gorunmesi oluyor. Ornegin, her turlu aldatici kisvesi icinde basarilar; taninmak ve ovulmek; para kazanmak, ya da kadinlari bastan cikarmak, ya da yolculuga cikmak, dunyanin bir orasina, bir burasina, seytan gibi bir asagi bir yukari gidip gelmek, gosteris Dunyasi’nin sundugu seyleri aciklamak ve yasamak gibi apacik zevkler. Geriye baktigimda, butun bu kendini tatmin denemeleri, Pascal’in 'topragi yalamak' dedigi turden, salt fantezi gibi gorunuyor. “

“ When I look back on my life nowadays, which I sometimes do, what strikes me most forcibly about it is that what seemed at the time most significant and seductive, seems now most futile and absurd. For instance, success in all of its various guises; being known and being praised; ostensible pleasures, like acquiring money or seducing women, or traveling, going to and fro in the world and up and down in it like Satan, exploring and experiencing whatever Vanity Fair has to offer. In retrospect all these exercises in self-gratification seem pure fantasy, what Pascal called “licking the earth. “
-
Dunyanin Merkezine Yolculuk ( 1864 ), Denizler Altinda Yirmi Bin Fersah ( 1870 ) ve Seksen Gunde Devr-i Alem'in ( 1873 ) Fransiz yazari ve gezgin Jules Gabriel Verne'nin olum yildonumu ( 24 Mart 1905 )

" Deniz her seydir! Yerkurenin onda yedisini kaplar. Havasi saf ve sagliklidir. Insanin hicbir zaman yalniz kalmadigi bir coldur burasi, yalniz degildir cunku yasamin yani basinda kipirandigini hisseder. Deniz, olaganustu ve sasirtici bir yasamin ileticisinden, hareket ve asktan baska bir sey degildir; yasayan sonsuzluktur. "

" Il mare è tutto: non per nulla copre i sette decimi del globo. Ha un'aria pura e sana, è il deserto immenso dove l'uomo non è mai solo, perché sente la vita fremergli accanto. Il mare è il veicolo di un'esistenza soprannaturale e prodigiosa, è movimento ed amore, è l'infinito vivente. "
" Bir Cin atasozu soyle der: 'Kiliclar pas tutup beller parladigi zaman, hapishaneler bosalip tavanaralari doldugu zaman, mahkeme avlularini otlar buruyup dindarlar tapinak basamaklarini asindirdigi zaman, hekimler yayan giderken, firincilar at bindikleri zaman, imparatorluk iyi yonetiliyor demektir.' " Cin'de Bir Cinli'nin Basina Gelenler

" Un proverbe chinois dit: ´Quand les sabres sont rouillés et les bêches luisantes, Quand les prisons sont vides et les greniers pleins, Quand les degrés des temples sont usés par les pas des fidèles et les cours de tribunaux couvertes d’herbe, Quand les médecins vont pied et les boulangers à cheval, L'Empire est bien gouverné.' "
" Bu konuda haklisiniz. Fransiz misiniz ? "
" Evet, Parisli. "
" Oyleyse saklabanlik yapmayi iyi bilirsiniz ? "
" Aslinda, " diye cevap verdi bu sozleri milliyetine hakaret olarak algilayan Passepartout, " Biz Fransizlar da en az siz Amerikalilar kadar iyi saklabanlik yapariz! "

" Vrai, cela.Vous êtes un Francais, vous ? "
" Oui, un Parisien de Paris. "
" Alors, vous devez savoir faire des grimaces ? "
" Ma foi, " répondit Passepartout, vexé de voir sa nationalité provoquer cette demande, "nous autres Français, nous savons faire des grimaces, c'est vrai, mais pas mieux que les Américains! "
-
Irlandali oyun yazari, sair John Millington Synge’in olum yildonumu ( 24 Mart 1909 )

“ On bir uzun gundur dunyayi dolastim, kah kuzeyimde kah guneyimde, buyugunden de gectim hendeklerin kucugunden de, gozumun alabildigine tasli tarlalar gordum ucsuz bucaksiz, yer yer batakliklar, kirlar; senden daha cevik kizlar gordum oralarda ve erkeklerle kiristiran kadinlar; ama sana benzeyen birini, sen gibisini gormedim. ”

“ I’ve seen none the like of you the eleven long days I am walking the world, looking over a low ditch or a high ditch on my north or my south, into stony scattered fields, or scribes of bog, where you’d see young, limber girls, and fine prancing women making laughter with the men. ”
“ Oralarda guzun acan gunesler gibi guler yuzlu ve neseli olurdum. Biryana oturur, kuzeyden gunesin cekildigini, kume kume sislerin dagildigini seyrederdim. Derken bir tavsan sesi isittim mi katirtirnaklarinin arasindan dortnala kosar, pesine duserdim. Sonra canim istedigi kadar avlaninca yuruye yuruye eve donerdim. ”

“ I’d be as happy as the sunshine of St. Martin’s Day, watching the light passing the north or the patches of fog, till I’d hear a rabbit starting to screech and I’d go running in the furze. Then when I’d my full share I’d come walking down where you’d see the ducks and geese stretched sleeping on the highway of the road. ”

“ ‘ Ceviri, ’ dedi, ‘ siirin sozcukleriyle birlikte muzigini de vermiyorsa bes para etmez. ’ ”
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri